Cilt 7 Bölüm 34 [ Vagonda Yaşanan Tartışma ] (4/4)

avatar
1531 8

Re:Zero Kara Hajimeru Isekai Seikatsu - Cilt 7 Bölüm 34 [ Vagonda Yaşanan Tartışma ] (4/4)


Çevirmen : Clumsy



Subaru: [N-n-n-ne…]

 

Louis: [Aa, uu?]

 

Subaru: [Nasıl ya! Senin bu vagonda ne işin var…?]

 

??: [――Anlaşılan başından beri aşağıda gizleniyormuş. Şu ana dek kimsenin fark etmemiş olmasına inanamıyorum. Muhtemelen Utakata’nın işidir.]

 

Subaru’nun gözleri irileşiyor, sesi titriyordu. Subaru’nun sorusunu yanıtlayan kişiyse Louis’in ardından ortaya çıkan Abel’di.

 

Kirli seyahat kıyafetinin üzerindeki tozları silkeliyor ve darmadağın olan kuzguni saçlarını eliyle tarıyordu. Sonrasında hala Taritta tarafından kucaklanmakta olan Subaru’ya doğru eğilen Louis’e bakarak sözlerine devam etti.

 

Abel: [Hmm. Anlaşılan seni çok özlemiş. Hem de o kadar özlemiş ki Utakata veya kadınınla olmaktansa seninle olmayı tercih etmiş.]

 

Subaru: [Se-sen neden bu kadar sakinsin… onunla vagonun dibinde olmaktan hoşnut muydun yani?]

 

Abel: [Nasıl hoşnut olabilirim ki? Gereksiz yere olay çıkartıp duruyordu, beni bile ürpertti. Onun yüzünden Askerlere yakalandığımda durumu nasıl açıklayabiliriz bile düşünüp duruyordum.]

 

Zemin döşemesini yerleştiren ve koltuğuna dönen Abel’in sözleri Subaru’ya mantıklı gelmişti.

 

Demek ki İmparatorluk Askerlerinin denetlemesi esnasında Subaru’nun dikkatini dağıtan o gürültünün sebebi Louis’in ta kendisiydi.

 

Belki de vagonun alt bölmesinde saklanmakta olan Louis, gizlenmek için oraya inen Abel’le itişip kakışmıştı. Abel’in Louis’e nasıl davrandığı bilinmese de çocuklarla ilgilenme konusunda yetenekliymiş gibi görünmüyordu.

 

Subaru: [Ee, ne halt yiyeceğiz öyleyse…?]

 

Abel: [Bana ettiğin şu kabalığın haddi hesabı yok. Ama neyse, o şey konusunda ne yapmayı planlıyorsun?]

 

Subaru: [Benden ne bekliyorsun ki…?]  

 

Abel: [Hemen söyleyeyim, bu saatten sonra geri dönmemizin mümkünatı yok. O kontrol noktası ve süreç, bize bu imkanı tanımaz.]

 

Al: [Eh, Abel-chan bu konuda haklı, değil mi?]

 

Diyerek miğferinin tokasına dokunan Al, söylediklerini onaylayarak kafasını salladı.

 

Bu esnada acılı Subaru, Taritta tarafından yere indirildi, sonra da “Auu” diye kıkırdayıp kendisine sırnaşan Louis’i alnından tuttu.

 

Subaru: [Bu neden yaşandı ki şimdi…?]

 

Kafası karışıklığı ve afallama halindeydi.

 

Öte yandan bir tarafı da Louis’in burada olmasına ―― bu belirsizliğin Guaral’da kalan Rem’in başına kalmamasına seviniyordu.

 

Bununla birlikte takip edilmiş olması, Subaru’nun Louis’in gerçek mizacı ve planladığı şey konusunda daha az temkinli olmasını sağlamıyordu.

 

Taritta: [Subaru, yapabileceğimiz bir şey yok, Louis’i de yanımıza alacağız.]

 

Subaru: [Sen bile aynı fikirde misin, Taritta-san?]

 

Taritta: [Abel haklı, bu saatten sonra devam etmekten başka şansımız yok. Ama Louis’i geride bırakmamız da mümkün değil. Louis’le aranda karmaşık bir ilişki olduğunu biliyorum…]

 

Subaru: [――――]

 

Sırayla Subaru ve Louis’e bakan Taritta, bu şekilde çekine çekine tarafsız görüşünü sundu.

 

Guaral’a sızma görevlerinin yanı sıra Shudraq Halkının yerleşkesinde de birlikte vakit geçirmişlerdi. Dolayısıyla Rem kadar olmasa da Shudraq Halkının büyük bir çoğunluğu, Subaru’nun Louis’e duyduğu düşmanlık ve varlığından duyduğu tedirginliğin farkındaydı.

 

Ve Taritta buna rağmen Louis’i geride bırakmak gibi bir seçenek olmadığını söylüyordu.

 

Subaru da tüm hüsranına rağmen ona katılıyordu.

 

Subaru: [Onu burada bırakıp hakkında hiçbir fikri olmayan kişilerin başına dert açmasına izin veremeyiz…]

 

Louis: [Uu?]

 

Boynunu büken Louis, her şeyden bihaber görünüyordu.

 

Şu anda da olduğu gibi, Vollachia’ya geldi geleli bir kez olsun uğursuz Oburluk Günahı Başpiskoposu olarak gerçek yüzünü göstermemişti. Ama bu gelecekte de bunu yapmayacağı anlamına gelmezdi ve o gerçek yüzü ortaya çıktığında doğabilecek hasarlardan Subaru sorumlu olurdu.

 

Subaru onun tehlikeli olduğuna yeterince hükmetmiş ve doğabilecek pek çok hasarı önlemek için eline sayısız fırsat geçmişti.

 

İşte bu yüzden, tam da şu anda o incecik boğazını sıkıverip geleceğinin önünü kesmesi gerektiğini hissediyordu.

 

Yalnızca bu hareketle pek çok gerginlik tohumunu filizlenme fırsatı tanımadan kurutabilirdi.

 

Ama buna rağmen――

 

Subaru: [――――]

 

Al: [Ah dostum… Neler dönüyor bilmiyorum ama o küçük kız, kardeşime bayağı düşkün, değil mi? Gelecekte bizi yavaşlatabileceğini anladığınızdan eminim ama bundan nasıl faydalanabileceğimizi de düşünmemiz lazım.]

 

Subaru: [Al…]

 

Al, bu sözlerle acılı Subaru’nun karara varmasına yardımcı olmaya çalıştı.

 

Ve Subaru’nun yanında dikilen Louis’e doğru ilerlemek adına vagon zemininde birkaç basit adım attı. Sonra da kızın sarı saçlarını usulca okşamaya yeltenerek――

 

Al: [Belki de onun sayesinde ikinci bir kontrol noktasında gözleri üzerimizden çekmek daha kolay olur. Çocukla seyahat etmek de o kadar kötü değil sonuçta… Oooff!]

 

Louis: [Gauuk!]

 

Ancak tam da kafasını okşamak üzereyken Louis, kelimenin tam anlamıyla dişlerini gösterdi.

 

Ağzını olabildiğince açarak Al’ın uzattığı eli tüm gücüyle ısırdı. Al çığlığı basıp elini geri çekerken de bir hayvan gibi hırıldayarak Subaru’nun arkasına saklandı.

 

Kendisini beslemeye çalışan kişiyi ısıran, istenmeyen bir sokak kedisi misali nankörce bir hareketti.

 

Al: [Oha, cidden acıttı ya! Ben sana yardım etmeye çalışıyordum, bu yaptığın yanlıştı!]

 

Subaru: [Yi-yine yaptın, değil mi…! Bu şekilde insanları avlamanın senin tarzın olduğunu biliyordum!]

 

Louis: [Uu! Aa! Aauu!]

 

Subaru: [Senin şu ahlarını uhlarını anlayamıyorum işte!]

 

Louis, Subaru’nun beline tutunmuş şekilde kafasını sallıyordu. Subaru onu üzerinden atmaya çalışsa da uyguladığı baskı, özgür kalamayacağı kadar yoğundu.

 

Neyse ki Subaru Al’ın “Adını” ve kim olduğunu hatırlıyordu ve Al da “Hatıralarını” yitirmiş şekilde kendini kaybetmiş gibi görünmüyordu. Ama verdiği hasar henüz netleşmemişti――

 

Taritta: [――Sakin olun lütfen!]

 

Subaru: [Hyaan!?]

 

Louis: [Uu!?]

 

Subaru ve Al yaygara kopartırken Louis de sinir krizi geçiren bir çocuk gibi çığlıklar atıyordu.

 

Taritta’ysa onları susturma arzusuyla sesini yükseltti.

 

Ve ellerini Louis’in kollarının altına koyup onu kaldırdı, sonra da ablası gibi güçlü bir izlenim uyandıran gözleriyle Subaru ve Al’a tesirli bakışlar atarak bağırmaya devam etti.

 

Taritta: [Koca koca adamlarsınız ama çocuk gibi davranıyorsunuz! Ayrıca, sen neden sakin bir yetişkin gibi davranamıyorsun ki? Çocuk da seni taklit ediyor tabii ki.]

 

Subaru: [Ah, şey… a-ama, Taritta-san, o kız…]

 

Taritta: [Aması falan yok, Natsumi. Bu kızla arandaki ilişkinin karmaşık olduğunu biliyorum. Ama hal böyle olsa bile olay çıkartarak neyi başaracaksın ki?]

 

Dosdoğru azarlanmış ve bu azarın sadeliği, Subaru için en etkili yanıt olmuştu.

 

Kim bir çocuğa çocukça davranıyorsun deyip de bu tartışmadan haklı çıkabilirdi ki? Fakat bu denli naif bir teori, bir Günah Başpiskoposuna karşı işe yaramazdı.

 

Louis Arneb’in teşkil ettiği tehlikeyi bildiği takdirde Taritta’nın fikrinin değişeceği kesindi――

 

――Öyleyse neden hemen şu anda herkese Louis’in kim olduğunu açıklamıyordu?

 

Subaru: [――――]

 

Kalbinden yankılanan karanlık duygular, boğazının tıkanmasına yol açıyordu.

 

Subaru’nun yanakları geriliyor, Taritta ve Al’sa kafa karışıklığıyla tepki veriyordu.

 

Neticede tüm bu durum, Subaru’nun anlaşılmaz karar verme becerisinin eseriydi.

 

Louis konusunda neden temkinli olduğunu anlatmasının tek yolu Louis’in Oburluk Günahı Başpiskoposu olduğu gerçeğini ifşa etmesiydi. Hatıralarıyla birlikte Cadı Tarikatı konusundaki temkinliliğini de yitiren Rem hariç herkes bu tehdidi algılayabilecek durumdaydı.

 

Durumun vahametini algıladıkları takdirde Louis’e görünüşüne uygun şekilde, bir çocuk gibi davranmayacakları kesindi. Ve bu huzur bozucu tehditten kurtulmak için de――

 

――Sahi ya, ondan kurtulmak için ne yaparlardı?

 

Subaru: [――――]

 

Louis: [Uu?]

 

Louis, Taritta’nın kucağından Subaru’nun yüz ifadesine bakarak kafasını eğiyordu.

 

Subaru’yla Al’ın tantanası bitince Louis de sakinleşmişti. Şu ana dek anlaşıldığı üzere Louis yalnızca etrafında bir hengame varsa olay çıkartıyordu.

 

Ortam sessizse Louis’ten de çıt çıkmıyordu. Zaten Utakata’nın Louis’le çok iyi anlaşmasının sebebi de alışılmadık sakinlikte bir çocuk olmasıydı.

 

Belki de bu davranış biçimi de Louis Arneb’in çevresine uyum sağlamasının farklı bir yoluydu.

 

Subaru’nun Pleiades Gözcü Kulesine ulaştığında iletişime geçtiği o telafisi mümkün olmayan derecede kötü ve acımasız kız; bu onun benimsediği bir maske miydi?

 

Bu şekilde düşünmesi ve bununla baş etmesi gerektiğinin bilincindeydi. Ama buna rağmen――

 

Abel: [――Burada bulunma sebebimizin ne zevk ne de eğlence olduğunu belirtmek isterim.]

 

Koltuğunda tek başına oturmakta olan Abel, hala duruma kafa patlatan Subaru’ya soğuk bir şekilde böyle söyledi.

 

Ve Subaru bir an için bu sözlerin ardındaki gerçek anlamı idrak edemese de Abel’in Louis’e edilecek muameleyle ilgili fikrini belirttiğini anlaması uzun sürmedi.

 

Bu yolculuk oyun değil, diyordu. Bunu dile getirerek kara gözlerini Louis’e çevirmesindeki soğukluksa Subaru’nun nefesini kesiyordu.

 

Abel’in Louis’e çevrili gözleri en ufak bir sıcaklıktan yoksundu.

 

Bu da ona düşünceli veya sıcak yaklaşmakta herhangi bir değer görmediğine ve onu yol kenarındaki bir taş veya yabani bir çiçekten ayrı tutmadığına işaret ediyordu.

 

Gözlerindeki soğukluksa Subaru’nun Louis’in gerçek kimliğini ifşa etmenin sonuçlarını anlamasına yol açıyordu.

 

Subaru: [――Onu da yanımıza alalım.]

 

Abel: [――――]

 

Bu kararı verişinin hemen ardından Louis’e dikili o kara gözler Subaru’ya çevrildi. Ve bakışlarındaki keskinlik Subaru’nun göğsünü kasıp kavursa da azıdişlerini sıkarak bu hissi kafasından attı.

 

Subaru: [Madem bu bir eğlence gezisi değil, öyleyse onlara işe yaradığını gösterirsin… Bu işler böyledir, haksız mıyım?]

 

Abel: [Evet, bu tümüyle önemsiz. ――Böyle bir şey söyleyeceğini tahmin ediyordum.]

 

Subaru: […Yorumlaması zor bir değerlendirme oldu.]

 

Hayal kırıklığı mı yoksa başka bir duygu mu taşıyordu, anlamak zordu.

 

Abel doğal olarak gerçek niyetinin açığa çıkmamasını arzuluyor ve Subaru da onları tekrar tekrar ısıtmanın farklı bir sonuca yol açmasından çekiniyordu.

 

Medium: [Hey, hey, işiniz bitti mi? Louis-chan, onlar konuşmayı bitirince yanıma gel!]

 

Taritta: […Sorun olmaz mı?]

 

Subaru’yla Abel arasındaki gerginliği sezen Taritta, Medium’un şoför platformundan gelen sesine karşılık bir onay bekledi.

 

Abel zaten gamsız davranıyordu ve Subaru’yu yanına almakta karar kılsa da Louis’i almak istememişti, yani şu anda onların cömertliğinden faydalanılıyordu.

 

Medium: [Eveet, Louis-chan, dizginleri tutmak ister misin? Leidy-chin’i yönlendirmeye çalış hadi!]

 

Louis: [Uu!]

 

Taritta: [Bunu yapmayalım bence!]

 

Şoför koltuğundan epeyce gürültü gelse de Louis, iki kadın tarafından hoş karşılanıyordu.

 

Başından beri Louis konusunda aşırı temkinli olan tek kişi Subaru olduğu için bu tepkinin şaşırtıcı bir yanı yoktu. Söylenmesi gereken tek bir şey varsa o da Guaral’da kalan Rem’in Louis’i ararken paniğe kapılabileceğiydi.

 

Abel: [O kızın vagona tek başına binmiş olabileceğine ihtimal vermiyorum. Yani ona yardım eden biri olduysa durumu açıklayacaktır.]

 

Subaru: […Ehh, doğru diyorsun sanırım.]

 

Muhtemelen Subaru’nun ifadesinden gerginliğini sezmiş olan Abel, bu gerginliğe duygusuzca son verdi.

 

Eğer Abel haklıysa ve kaçak yolculuğu konusunda Louis’e yardımcı olan kişi Utakata’ysa bu bilgi şimdiye Rem ve şehirde kalan diğer kişilerle paylaşılmış olmalıydı.

 

Gerçi Subaru, kendisiyle Louis’in birlikteliğinin Rem’in gerginliğini yatıştırıp yatıştırmayacağını bilemiyordu.

 

Subaru: [Nerede olduğunu bilmesi mi bilmemesi mi, hangisi daha iyi acaba…?]

 

Al: [――? Tabii ki burada, senin yanında olması daha güvenli, kardeşim. Gerçi Taritta-chan’ın söylediklerine bakılırsa işler biraz karışık gibi.]

 

Subaru’nun mırıldanışlarına kulak misafiri olan Al, bu söyledikleriyle aklını daha da bulandırdı.

 

Subaru, Rem ve Louis ilişkisi, görüldüğü kadar basit değildi.

 

Subaru: […Ama, doğru olan bu.]

 

Zihninde Rem’i canlandıran Subaru, kendi içinde bir bahane buluyordu.

 

Louis her kim olursa olsun Rem, o kız için endişe duyacaktı. Ve Subaru ilk fırsatta ona gerçeği söylese bile Louis ortada olmadıkça bu tek taraflı bir anlatım olacaktı.

 

Bu nedenle Louis’i güvende tutmak zorundaydı.

 

Al: [Kardeşim?]

 

Subaru: [Yo, yok bir şey, aslında… Al, bana bir iyilik yapsana ――Louis’e elinden geldiğince göz kulak ol lütfen.]

 

Al: […Durup dururken bu istek de nereden çıktı şimdi? O küçük kız ne ayak ki?]

 

Eli ısırılmış olan Al, Louis konusunda zorlanıyor gibi görünerek çekimser bir sesle Subaru’nun niyetini sorguladı.

 

Bu da gayet doğaldı ama Subaru bir süre için cevap vermekten yana tereddüt etti.

 

Söz konusu Al’sa onu Louis’in kimliğine inandırmak diğerlerine nazaran çok daha kolay olurdu.

 

Peki ya Al, Louis’in bir Günah Başpiskoposu olduğunu öğrenirse ne yapardı? Tehlikenin farkına varan ve Subaru’yla aynı endişeleri taşıyan birine mi dönüşürdü?

 

Subaru: [―― Onun başına bir şey gelirse Rem’in canı yanar. Lütfen, sana yalvarıyorum.]

 

Al: [――――]

 

Bu olay ne kadar canını sıksa da bir müddet düşündükten sonra gerçeği grubun geri kalanından olduğu gibi Al’dan da gizlemekte karar kıldı.

 

Subaru’nun söylediklerini işiten Al’sa kısa bir sessizlikten sonra,

 

Al: [Hı hı, tabii ki. Kalan kolumu da yer diye biraz endişelensem de icabına bakarım.]

 

Al bu yanıtla birlikte Subaru’nun talebini kabul ettiğini belirtircesine ön koltuğa yerleşti. Sonra da üç kızın şoför platformundan gelen gürültülerini dinleyerek tembelce bacaklarını uzattı.

 

Onun her zamanki görev benimseme şeklinin bu olduğu söylenebilirdi.

 

Subaru: [――? Ne oldu?]

 

Bu sırada bakışlarını Al’ın ensesine yönlendirmiş olan Subaru, Abel’in de kendisini izlemekte olduğunu fark etti.

 

Kollarını önünde kavuşturup koltuğuna yığılmış, yüzünde bir hoşnutsuzluk belirtisiyle kaşlarını çatmıştı ve duyguları okunamayan kara gözleri Subaru’yu yansıtıyordu.

 

Bu da Subaru’yu fena halde geriyordu, bu nedenle sorusu keskin bir şekilde sona erdi.

 

Ancak Abel, belli belirsiz bir “Hmm” sesiyle yetindi ve ötesini getirmedi.

 

Subaru: […Bana hala ilk kontrol noktasını başarıyla geride bıraktığımız için teşekkür etmedin.]

 

Abel’in tavrından duyduğu hayal kırıklığını dile getiren Subaru, uzun siyah saçlarını okşayıp Al ve Abel’in birazcık uzağına yerleşti.

 

İblis Şehri Kaos Alevine gerçekleştirdikleri yolculuk, geleceğe yönelik bir belirsizlik hissiyatıyla süregeliyordu.

 

Ancak şoför platformundan, bilhassa da Louis’ten gelen gürültü patırtıları işitirken…

 

Subaru: [Cidden ama, ıstırabımın sebebi kim sanıyorsunuz?]

 

Atın çektiği vagonun gürültüsü bu sitemini yuttu ve söyledikleri kimsenin kulaklarına ulaşmadı.

 

#Louis’in de eklenişiyle ekip gerçekten muazzam bir hal aldı. Şimdilik olaysız ilerleyen bu yolculuğun ilk olayı ne zaman çıkacak, Subaru’yu bekleyen ilk ölüm nasıl ve ne zaman gelecek çok merak ediyorum. Öyle hiç ölmeden tatlı tatlı işini halledip dönmesine ihtimal vermiyorum, malum artık hepimiz yazarımızı gayet iyi tanıyoruz. Neyse. Son olarak yoklamaya imzasını atanlara teşekkür ediyorum, birlikte güncele dek istikrarla ilerleyeceğiz inşallah, hadi bir sonraki bölümde tekrar görüşmek üzere :)

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 43989 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr