Cilt 4 Bölüm 17 [ Aşk hikayesi ] (2/2)

avatar
4369 4

Re:Zero Kara Hajimeru Isekai Seikatsu - Cilt 4 Bölüm 17 [ Aşk hikayesi ] (2/2)


Çevirmen : Clumsy 

 

 

[Baba: Al. Sevgiyle dolu soğuk bir kola. Ekstra lezzet için çalkalanmış…… ya da en azından öyle söylemek istedim, bunun için doğru bir yer gibi gözükmese de.]

 

[Subaru: ..….Sevgi dolu şeyler otomat makinelerinden gelmez. Ama teşekkürler.]

 

Teneke kutuyu alıp serinliğini avuçlarında hisseden Subaru, ani bir farkındalıkla kutuyu kendisinden uzaklaştırdıktan sonra bir parmağıyla açtı.―― köpük ve kolanın bir kısmı inanılmaz bir kuvvetle etrafa fışkırdı. Elindeki şişe ağırlığının üçte birini kaybetmişti bile.

 

[Baba: Oyoy, bu neydi şimdi, niye tuzağıma düşmedin kahrolası. Daha önce sallamamış olduğum izlenimini vermek için özellikle sallamakla ilgili bir şey söyledim.Bu benim İKİ-ADIMLI-KANDIRMA-TEKNİĞİM bilirsin.]

 

[Subaru: Bunu daha önce de yapmıştın, seni kaç yıldır tanıyorum baba. Kutuyu sallamadan getirmenin imkanı olmadığını biliyorum. Oh, ellerim yapış yapış oldu.]

 

Ellerini sallayarak dökülen taşmış koladan kurtulup, hafifçe tenekeyi dudaklarına dayadı. Artmış karbon tadı ağzına doldu, boğazının derinliklerine inerek susuzluğunu dindirdi. 


Keşke içindeki bu hastalıklı his de yıkanıp geçseydi, ama kalbindeki ağırlık hala varlığını sürdürüyordu.



[Baba: Ee, sakinleştin mi?]

 

[Subaru: ……Söylemesi zor.]

 

Subaru, soruyu cevaplarken banka oturdu ve derin bir nefes alarak omuzlarını silkti. Önünde ayakta duran ve kolasını içen Kenichi, bir şey düşünüyormuş gibi tek gözünü kapatmıştı.

 

Subaru’nun koşarak kaçmasından sonra ırmaktan çok da uzak olmayan bir çocuk parkına gelmişlerdi. Tabii ki yine başka biri yoktu çevrelerinde.

 

[Baba: Bir bakıma, salıncaklara binsem bile eskiden olduğu gibi gülebileceğimi sanmıyorum. Baban salıncaklara binip biraz havalansa ne yapardın Subaru?]

 

[Subaru: Telefonumla bir fotoğraf çekerek Twitter’a yüklerdim. Tweet de ‘’Babam kendini yer çekimine teslim etti’’ gibi bir şey olurdu. ]

 

[Baba: Oooh, Twitter. Baban da Twitterda biliyorsun. Bir sürü kişi takip ettim, onlar da beni takip etti ama ekran tamamen karman çorman oldu.]

 

Onun mutlu mutlu anlattığı şeyleri dinleyen Subaru yorgun bir nefes vermeden önce babasına baktı. Nehir kenarında olanlar dışında her şeye katlanabilirdi―― aynı şeyi bir daha yaşarsa çığlık atmaya başlayacaktı.


Baş ağrıları arasındaki giderek kısalan aralıklar onu endişelendiriyordu, ama zayıflığına verdiği tepki gibi bunu da sadece görmezden gelmekle yetiniyordu.



[Subaru: ……Sadece otomattan içeçek almamış mıydın, neden bu kadar uzun sürdü?]

 

[Baba: Oh? Bir şey yok ya. Otomatın önünde okulu asmış liseli bir kız vardı. Ona okula dönmesi için biraz nutuk çektim, bir içecek aldım, birbirimize e-mail adreslerimizi verdik ve onu gönderdim.]

 

[Subaru: Gerçekten bir kızın e-mail adresini bu kadar hızlı nasıl alabildiğini anlamıyorum! ]

 

Tuvalete gidip döner gibi kısa bir sürede, rahatlıkla bir kızın e-mail adresini almak, bu yeteneği tarif edecek kelimeleri yoktu. Subaru’nun bu halini gören Kenichi başını kaldırdı. [Gerçekten mi?]

 

[Baba: E-mail adresleri öylece verdikleri bir şey değil mi? Listemdeki liseli kızların sayısı 3 haneyi geçti bile.]

 

[Subaru: Ben sahip olduğum tüm adresleri bile toplasam 2 haneye erişeceğini sanmıyorum ve senin sırf liseli kızlardan oluşan 3 haneli rakamların mı var? Hane için farklı tanımlar kullanmıyoruz değil mi…… ve baba, liseli kızlarla bu paylaşımı yapman çok uygunsuz, seni haberlerde görmeyeceğiz sonunda, değil mi ? ]

 

[Baba: Neden bahsediyorsun sen?]

 

Kenichi, Subaru’nun şüphelerine karşılık iki elini de havaya kaldırarak hayal kırıklığı içinde omuzlarını silkti.

 

[Baba: Liseli kızlar gibi küçük serserilerle ilgilenecek değilim. Benim aşkımın sahibi uzun yıllar önce belirlendi, tutkularım tamamen aileme yönelik!]

 

[Subaru: Böyle kategorize edersen ben de dahil oluyorum!]

 

[Baba: ……E çünkü seni seviyorum. Sadece BİR KEZ YAŞIYORUZ değil mi?]

 

[Subaru: Of tanrım! Ne halt söylüyorsun sen öyle!!]

 

“HA-HAHA”. Kenichi, Subaru’nun aşırı tepkisine kahkaha attı.

 

Gülüşü kaba ve sert gelse de kötü bir his vermiyordu. Kenichi’nin yaptığı her şey öyleydi aslında.

 


Davranışları alışılmadıktı, fazla dramatikti, insanları rahatsız edebiliyordu ama bir sebeple herkes tarafından hoş karşılanıyordu.



Bugün, babasıyla uzun süre sonra yürürken Subaru bunu iyice hissetmişti.



Sokakta öylece yürürken Kenichi’yi durdurup konuşan pek çok kişi olmuştu. Nereye giderse gitsin mutlaka daha önce paylaşımı olan biri karşısına çıkıyor, eski anılarını hatırlıyorlardı. Daha yeni tanıştığı biri bile olsa cana yakınlığı sayesinde hemen kaynaşıyorlardı.



Bu esnada Subaru’nun başının zonklaması geri döndü, aldığı her nefeste nefes alışları daha da düzensizleşiyordu. 


 

Ağrıları arasındaki süre artık kısalmayı bırakmıştı, tamamen ortadan kalkmıştı.



Sanki kafatasının içine iğneler batırıyorlardı, artık geçecek gibi bir halde değildi. Ama bu hastanenin de müdahale edebileceği bir şey olmaktan çıkmıştı.



Ağrının nedenini kendisi de bilmiyordu, yalnızca tahmin edebiliyordu.

 


Duygularının verdiği ağırlık dışında başka ne olabilirdi ki ?



[Baba: Hasta görünüyorsun Subaru, seni sırtıma atıp eve götürmemi ister misin?]

 

[Subaru: Sırtlanmama ya da eve götürülmeme gerek yok…… geri dönsek de aynı olacağım ne de olsa.]

 

Ayrıca annesi Naoko’yu evde gördüğünde muhtemelen durumu daha da kötüye gidecekti. 


 

Acısının ne olduğunu ve onu neyin kötüleştirdiğini anlamaya başlamıştı. Eğer tahminleri doğruysa Kenichi ve Naoko’yu birlikte yeniden gördüğünde acısı iyice katlanacaktı. Başka bir deyişle,



[Subaru: Sonunda kendi vücudum bile bana nutuk çekmeye başladı.]

 

Devamlı kaçtığı suçluluk duygusu belki de artık bedeni aracılığıyla haykırmaya başlamıştı.

 

Evde dizlerini kırıp saati izleyerek oturduğu zamanın acısı.



Sanki kafatasının içinde biri bağırıyor gibiydi.



――Kimsin ve nerden geldin, benim hakkımda ne biliyorsun?



[Baba: Ee ımm, Subaru. ――Beğendiğin bir kız var mı?]

 

Subaru bu soruyla yine dalmış olduğu durumdan çıktı.



Sabah odasında sorduğu aynı soruydu, tatsız bir şakaydı. İlk seferinde öylece gülümseyip geçmişti, ama şimdi gerçekten sinirlerine dokunuyordu. 


Başındaki ağrı izin verirse, sabah verdiği yanıtın aynısını verecekti.――



{――Subaru}



Bir anda, bir yerlerden, kalbini hareketlendiren bir ses duydu.

 

[Subaru: ――?]

 

Kafasını kaldırıp fısıltının sahibini aradı. Ama ne kadar bakarsa baksın sesin sahibini bulamamıştı, çevresindeki tek kişi önünde dikilen Kenichi’ydi. 


 

Subaru’nun ani hareketlenmesini gören Kenichi, şaşkınlıkla kaşlarını kaldırdı.



[Baba: Ne oldu? Güzel bir kızın bir anda adını seslendiğini duymuş gibisin.]

 

[Subaru: Öyle olsa bile sana verecek bir yanıtım yok …… Az önce biri adımı söyledi mi? Baba, ben bakmazken güzel kızların sesini taklit etmeyi öğrenmedin, değil mi? ]

 

[Baba: Baban her çeşit numarayı bilir ama bu onlardan biri değil. Bunu denemeye başlayacağım ve yaklaşık bir ay sonra sana göstereceğim.]

 

[Subaru: Bunu öğrenmeni istemedim ki senden…… Tanrım, sen niye böylesin?!]

 

Babasının konuşmasını durduran Subaru, çevresine bakarak az önce zihninde yankılanan sesi içinden tekrar etti. Ses çok narindi, Subaru’nun kalbini canlandırmıştı, bir anlığına kafasındaki acıyı unutturmuştu.

 

Bilmediği bir yerden gelen ses onu kurtarmıştı――bir tanrıçanın melodik şarkısı gibiydi, Subaru’nun acısına son verip biraz sakinleştirmişti, nefes alışı bile bir nebze düzelmişti.

 

[Baba: Ee ah, az önceki soruma dönersek. Beğendiğin bir kız var mı?]

 

[Subaru: ……buna bayağı taktın herhalde. Cevabını öğrenip ne yapacaksın ki ? Biri var diyip sana adını versem de onu tanıyacak değilsin hoş.]

 

[Baba: Denemeden bilemezsin, değil mi? Belki telefonumda e-mail adresi vardır ne dersin? ]

 

[Subaru: Hoşlandığım kız babama e-mail adresini vermişse yüz yıllık aşk bile sona erebilir.]

 

Bu ifade karşısında Kenichi [Bu da ne demek oluyor] dedi. Orta yaşlı bir adama hiç yakışmayan duruşuna karşılık Subaru kolasının sonunu içti ve,

 

[Subaru: Lafı bu kadar dolandırmana gerek yok . Niye bana doğrudan sormuyorsun? ….. Mesela neden okula gitmiyorsun diyebilirsin. ]

 

[Baba: Bir kereliğine düşünceli olmaya çalışıyorum, gerçekten de ruh halini okuyamayan bir çocuksun.]

 

Subaru’nun çarpık gülümsemesine [Peki] diyerek cevap verip konuşmaya devam etti.

 

[Baba: Onu sormak istemiştim, haksız değilsin.]

 

[Subaru: Ben de düşünüyordum ……Böyle olmamalıyım.]

 

[Baba: Her zaman düşünmeye gerek olmaz. Düşündüklerimiz genelde boş fikirlerdir, öyle ya da böyle daima düşünemediğimiz ya da fazla üstüne düştüğümüz bir şey olur.]

 

Subaru’nun gözlerini devirip sessizce sunduğu bahaneyi dinledikten sonra Kenichi de kolasını bitirdi ve onun yanına oturdu. Ahşap bank çatırdadı ve aralarında ani bir rüzgar hissedildi.

 


İkisi de birbirlerinin yüzüne bakmadan aynı noktayı seyretmeye başladılar.



[Baba: Dünyanın geri kalanının ne düşündüğünü bilmiyorum ama ben okulun her şey olduğunu düşünmüyorum. Bunu çoğunlukla okula gitmemiş biri olarak söylüyorum. Lise mezuniyet törenimi bile kaçırdım, mezuniyet belgemi ablam almak zorunda kalmıştı.]

 

[Subaru: Bu hikayeyi çok dinledim. Babamdan iki yaş küçük olan halam da babamla aynı okula gitmiş, o mezun olurken ona babamın belgesini de vermişlerdi.]



[Baba: Eh bir mürekkep balığı bulana kadar bunu duymaya devam edeceksin. Neyse, ben de öyle yaptığım için eğer gitmek istemiyorsan okula gitmemende bir sakınca görmüyorum. Ama, şimdiki aklımla, okula gitmeyerek bir şeyleri kaybettiğimi hissediyorum, bu henüz anlayabileceğin bir şey olmasa da.]

 

Kenichi bunları söylerken uzaklarda bir şeyleri görmeye çalışıyor gibiydi, ciddi bir suratla gözlerini kısmıştı. Subaru da babasının hiç adil olmadığını hissediyordu.



Normalde hep kendisinin aptal tarafını gösterirdi ve birden böyle bir durumda ciddileşişi içindeki palyaçonun nereye gittiğini merak ettiriyordu.



[Baba: Sıkıntı yok ama… değil mi? Bugünlerde insanlar ortalama 80 yıl yaşıyor. 80 yılda biraz süreyi boşa geçirmek çok da önemli değil. Hala gençken her şeyi rayına sokmak kolay. Maaşımın sağlam olması iyi oldu.]

 

Parmaklarını döndüren Kenichi’nin yüzünde pis bir gülümseme vardı. Hala ağzını açmamış olan Subaru’ya bakmadan kollarını çaprazladı ve konuşmaya devam etti.



[Baba: Yaşamak bazen çözemediğin problemleri beraberinde getirir. Benim böyle sorunlarım olduğunda çözüm bulmak için kafasız bir tavuk gibi koşturup dururum, ama odanda düşünerek de çözebilirsin sanırım. Çözüm bulmak için uğraşıyorsan seni suçlamayacağım. Ama pes etmeye başladıysan söyleyecek bir iki şeyim var.]

 

[Subaru: ……Neden?]

 

[Baba: Hm?]

 

[Subaru: Neden bir anda bana bunları söyleme gereği hissettin?…… Farklı hiçbir şey yok, özel bir gün falan değil. Bugün sadece bezelye günüydü.]

 

[Baba: O kadar çok vardı… ha]

 

Derin nefesler alan Subaru, stres içinde sorusunun cevaplanmasını bekliyordu. Subaru’nun bu gerginliğini farkeden babası [Hm~~m] diyerek boynunu esnetti.



[Baba: Nedenini merak ediyorum. Belki boş günüm olduğu içindir ya da sabah kendimi havluyla sararken aklıma gelmiştir, ya da bu sabah kova burçları için ‘’MÜKEMMEL UYUMLU’’ dedikleri içindir, belki de sofrada yüzünde beliren ifade yüzündendir …… biraz da olsa, ifaden daha iyi göründü gözüme.]

 

[Subaru: Yüzüm, daha iyi mi göründü?]

 

[Baba: İfadenden bahsediyorum burda. Yüzün hala aynı, annenin gözleriyle falan aynı korkutucu surata sahipsin hala.]

 

Kenichi bunları söylerken parmaklarıyla gözlerinin kenarlarını çekip korkunç bir surat yapmıştı.

 

[Baba: Ne oldu bilmiyorum ama sen kendini odasına kapatacak bir çocuk gibi görünmüyorsun. Annenin söylediğine göre dün de dışarı çıkmamışsın, demek ki kendisini odaya kapatacak bir çocukmuşsun aslında, değil mi?]

 

[Subaru: …….Ah, öyle sanırım. İnternette sörf yapıyordum gerçi.]

 

[Baba: Eğer insanlar bu şekilde büyüyebiliyorsa, twitterımdaki kızların sayısı artmak yerine azalacaktır ……]

 

[Subaru: Yani sen böyle bir……]

 

Babasının bağlantılarından şaşkınlık duyan Subaru, Kenichi'nin ana konudan uzaklaşmasına izin vermek istemedi.


Diğer tarafta Subaru, Kenichi’nin ne kast ettiğini de pek anlamış değildi.

 


Gerçek şu ki Subaru, annesinin de ifadesinde belirttiği gibi, dün olduğu gibi ondan önceki günlerde de tüm vaktini hoyratça tembellik yaparak geçiriyordu. 


Yalnızca bir günde, daha açık olmak gerekirse bugün, tüm atmosfer bir anda değişmişti…



[Subaru: Baba yanlış anlamış olmalısın ya da bana doğru düzgün bakmadın daha önce.]

 

[Baba: Son kısım gerçekten acıttı! Hala senin küçüklüğünden kalma ‘’Sevimli-Şeytani-Gülücük’’ fotoğrafını ekran koruyucum olarak kullanıyorum biliyorsun değil mi? ]

 

[Subaru: Sevimli kısmı bir yana, şeytani kısmı bana küçüklüğümden beri ne kadar korkunç bakışlı olduğumu fark ettiriyor.]

 

Her halukarda, Kenichi yanlış anlamamıştı.



Dün hala dündü, bugün hala bugündü. Subaru hala hiçbir şeyi değiştirmeden yaşamaya devam ediyordu. 


Böyle olmakta sorun yok diye düşündü, bu şekilde devam etmeye niyetliydi. Eğer böyle devam ederse elbet bir gün Kenichi ve Naoko onu anlayacaklardı. 


――Subaru’nun gerçekten istediği buydu.



[Subaru: ――Dddagh!]

 

Bir anda yine o tanıdık acıyı hissetti, gözlerinin önünde kıvılcımlar beliriyordu.



Biri onu yumruklamış gibi bir şok dalgası kafatasına ulaşmıştı, oturduğu yerde küçüldü.



Kalp atışları yine aşırı şiddetlendi, nabzının sesini kulaklarında işitebiliyordu. Gözleri karardı, dünya önce 2 sonra 3 oldu.



Bulantı hissi iyice arttı, kalbinin derinliklerinde katlanamadığı bir ısı belirdi.



Her bir rahatsızlık kendi yoluyla varlığına işkence ediyordu.

 

[Baba: Oyoy, bu seferki gerçekten ciddi görünüyor. İyi misin, Subaru?]

 

Berbat görünümünü görmezden gelemeyen Kenichi, bir elini Subaru’nun omzuna koydu. Bu dokunuşu hisseden Subaru alnında beliren terlerle yavaşça kafasını kaldırdı.

 

[Subaru: Aah……yo, iyiyim. Birazcık başım döndü o kadar……]

 

{――Zor oluyor, değil mi?}



[Subaru: ――!?]

 

Bir kez daha kulaklarında aynı sesi işitti, tüm tüyleri diken diken olmuştu. 


Nazik ve hassas ses, endişe ve anlayış doluydu. Kalbi bu sesle eriyordu, öyle ki acılarını da eritiyordu aynı ses.



Neyi vardı bu sesin böyle? Nasıl götürüyordu acısını ve ızdırabını?



Tanıdığı bir sesmiş gibi hissettti. Özlediği bir ses gibi. Özlediği, kovaladığı, bağımlısı olduğu, kaybettiği ve yeniden kavuştuğu ――



{Teşekkürler, Subaru}



[Subaru: Sen……]

 

Rüzgarda dans eden gümüş saçlarının görünümü, göz kapaklarının arkasında belirdi. Ametist gözlerinin ışığı yüzüne vurdu, dudaklarından sevgi ve özlemle dokulan sesi kalbine dokundu.

 

{Bana yardım ettiğin için}



Ne oluyor, ne oluyor, ne oluyor, ne oluyor, ne oluyor ?


Kim bu, kim bu, kim bu, kim bu, kim bu, kim bu, kim bu, kim bu ?



――Izdırabının sebebi o olabilir miydi? Acısının, işkencesinin, kusma isteği uyandıran acılığın, hepsinin sebebi o olabilir miydi?

 

{――Subaru}



Nefes alamadı. Boğazı yanıyordu. Gözlerinde bir şey beliriyordu.

 

{Yapılacak bir şey yok yani}



Parmaklarının uçları titredi. Bacaklarında hiç güç kalmamıştı. Boğazı sanki ciğerleri sarsılmış gibi sıkıştı.

 

{ Subaru daima örtbas etmeye çalışır. }



Titreyen elleriyle yüzünü kapattı, boğazı hıçkırıklarla tıkanmıştı, gözlerinden ateş yükseliyordu――

 

{Neden bana yardım ettin?}



――Yanıt kalbindeydi.

 

Gördüğü an, içindeki tüm huzursuzluklar kayboldu.



Kafatasının çatlayışı, mide bulantısı, dünyayı döndüren baş dönmesi, kalbindeki sıkışma her şey bir anda Natsuki Subaru için sona erdi.



Başını kaldırıp dökülmek üzere olan gözyaşlarını sildi.

 


Gözyaşlarından kalan tek iz olan ıslak dizlerine baktı, bileklerini sıktı, ve ellerini yumruk yaptı.



[Subaru: Seni endişelendirdiğim için üzgünüm. Artık iyiyim.]

 

[Baba: Gerçekten mi? Eh sakinleşmen güzel, insanları böyle endişelendirme, tanrım!]

 

[Subaru: En, benim hatam. Ee ımm, az önce sorduğun soruya gelirsek...]

 

Babasının omzundaki elini çekerek yüzünü ona çevirdi.


Yan yana oturdukları bankta babasının gözlerinin içine baktı. Düşününce, tüm gün boyunca konuşmalarına rağmen bu onun gözlerine doğru dürüst ilk bakışıydı. 


Öylece kaçışını hatırlayınca kalbindeki zayıflığına hafifçe gülümsedi. Kafasında bir soru işareti belirmiş olan babasına cevap verdi.



[Subaru: ――Hoşlandığım biri var. Artık tamamen iyiyim.]

 

Göz kapaklarının arkasındaki kızı düşündü, Natsuki Subaru’nun geçmişle yüzleşmesi mühürlenmişti.

 

 

#Direnin arkadaşlar bu bölümlerin bir anlam kazanmasına çok az kaldı.
Subaru'nun geçmişiyle yüzleşmesi mühürlenirken biz de neden burada olduğumuzu öğreneceğiz. 

En azından Subaru'nun ailesini tanıma fırsatı bulduk, bu da bir şeydir.

Daha fazla uzatmıyorum, herkese iyi yıllar diliyorum, bir sonraki bölümde görüşmek üzere! 

 

 

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 46883 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr