――Kollarını kusursuzca ütülenmiş gömleğinin kollarından geçirdi, ardından pantolonunu giydi. Aynanın önünde kemerini takıp koyu yeşil kravatını bağlamayı başardı. Ardından donanma mavisi ceketini giyerek şöyle dedi:
[Subaru: Öğrenci ・ Natsuki Subaru, hazır…… Yaklaşık 3 ay geçmiş olmalı.]
Aynanın önünde sağa sola dönerek dönüşümünün tamamlandığını onayladı ve büyük bir görev bitirmiş gibi derin bir nefes verdi.
Aynada yansıması görülen okul üniforması uzun bir süredir giyilmemişti. Ceketli bir üniformanın içinde olmak, her sabah kravat bağlamak, uykusunun kıymetli saatlerini kaybetmek oldukça sinir bozucuydu.
2 yıldır her gün deniyor olmasına rağmen asla daha iyiye gitmiyordu, kravatının düğümü hala saçma sapandı. İçinden bunu doğru düzgün yapmak için son şansı olduğunu hissediyordu.
[Subaru: Son seferimmiş gibi mükemmel yapmaya çalışmalı mıyım yoksa her zamanki gibi mi bırakmalıyım?]
Bunu mırıldanırken cevap çoktan kalbinde yerini almıştı.
Garip bir şekilde bağlanmış gevşek kravatını o halde bırakarak aynadan uzaklaştı. Çevresine bakarak sırt çantasını aradı ve yerden aldı.
Nasıl bakarsan bak okula gitmeye hazır örnek bir öğrenci gibiydi.
[Subaru: Çoktan 3. Periyoda başlama zamanı geldi. Güneş doğduktan sonra evden ayrılmak, ne biçim bir örnek öğrenci bunu yapar ki!]
Yamuk bir gülümsemeyle kafasını kaşıdı, gerindi ve odanın kapısına yöneldi ―― ama tam ayrılmadan önce dönerek eski odasına uzun bir bakış attı.
Tüm hayatı boyunca Subaru hiç ev değiştirmemişti, ‘’Odam’’ dediği tek yer burası olmuştu. Orta okula başladığından beri, yaklaşık 6 yıldır, burada uyuyor ve uyanıyordu.――Burayı son görüşü olabilirdi.
[Subaru: ――――]
Hiçbir söz söylemeden sessizce başını eğdi.
Bu hareketinde yılların anıları gizliydi.
Oldukça uzun bir eğilişten sonra vedasını tamamladı, hevesle başını kaldırarak odasına arkasını döndü. Kapının kapanış sesiyle birlikte merdivenlerden indi, salonda onu bekleyen Naoko’yu gördü. Kadının keskin gözleri şaşkınlıkla açılmıştı.
[Anne: Aman tanrım, üniformayı istediğinde onu yakacağını falan sanmıştım. Tüm hazırlıkları yapmıştım……şimdi hepsi ziyan oldu.]
[Subaru: Oğlun üniformasını istediğinde aklına gelen ilk şey piromani mi? O taroları ve şişe geçirilmiş sosislileri ateş yakacağımı düşünerek mi hazırladın ……?]
Masada ayarlanmış onca malzemeyi gören Subaru, annesinin bu gamsız tepkisi karşısında ne diyeceğini bilemedi. Diğer taraftan Naoko, Subaru’nun seğiren yüzünü tamamen görmezden gelerek baştan aşağı kıyafetlerini inceledi.
[Anne: Ehm ehm, güzel görünüyor. Seni tam bir yetişkin gibi gösteriyor, bakışlarını da biraz yumuşatmış gibi.]
[Subaru: Anne şu anda o bakışlarla beni yağmalıyor gibisin!]
[Anne: Niye bu kadar huysuzsun? Sakinleşmek için biraz mayonez yemek ister misin?]
[Subaru: Gerçekten o modda değilim şu an……]
[Anne: Öy-le-mi? ]
Uzattığı mayonez şişesi――üzerine ‘’S’’ harfi çizilmiş olan Subaru’nun şahsi mayoneziydi. Bu yanıtı bekliyor gibi görünen Naoko hafifçe başını eğdi.
[Anne: Ama Subaru, sen mayonezi çok da seviyor gibi görünmüyorsun.]
[Subaru: ――――]
[Anne: Sadece annenle babanı sevdiğin için bizimle birlikte yiyorsun, değil mi?]
Naoko bu sözleri söylerken mayonez şişesini masaya koymuş parmağıyla döndürüyordu. Son sözleri karşısında Subaru’nun boğazı tıkandı, bir anlığına nefes almayı bıraktı.
[Subaru: Sa, sana bu fikri ne ve……]
[Anne: O zaman Subaru, dünya mı mayonez mi, hangisini seçersin?]
[Subaru: Imm, dünya……]
[Anne: Gördün mü işte?]
[Subaru: Ne biçim bir örnek bu!! Niye yüzünde zafer kazanmış bir ifade var! Mayonezi dünyaya tercih adam bir adam mayonezi sevmiyordur, yalnızca dünyadan nefret ediyordur!]
Naoko’nun sıradışı ifadesinden sonra mayoneze bakan Subaru derin bir nefes aldı. Ardından ufak bir homurdanmayla,
[Subaru: ……Ne zamandır bunu düşünüyorsun?]
[Anne: Uzun zamandır. Baban ve annen mayonezsiz çok depresif oluyor, sanki dünya sona erecekmiş gibi, ama Subaru öyle değil.]
[Subaru: Benden beklediğin şey çok yüksek, beni umutsuzluğa atıyor bilesin.]
Subaru annesinin sözleri karşısında sönmüştü. Ama kalbi sakin değildi.
Subarunun mayonez-severliği muamma değildi. Ne zaman bir sos seçilecek olsa mayonezi seçerdi. Her çeşit yemeği gayet doğal bir şekilde mayoneze batırırdı.
Ama mayoneze bu kadar bağımlı olma sebebi――
[Subaru: Sanırım ikiniz gerçekten bundan hoşlandığı için ben de hoşlanmayı denedim. Düşündüm de ben bir Baba-karşıtı, Anne karşıtı, Aile-karşıtıyım……]
[Anne: Önlerinde süppe olmadan mı?]
[Subaru: SÜPER・AİLE, ya da, SÜPPE-Aİİ… aah boşversene.]
Bu tamamen anlamsız konuşmanın ortasında Subaru başını salladı ve yavaşça masada duran mayonez şişesini kavradı.
[Anne: Ah―]
[Subaru: ――Pffhhuaa. Uuuummu, çok-güzel! Uzun süredir mayonez yemedikten sonra onun kadar iyisi yok ! Geliştirilmiş mayonez de çok güzel tabii ama marketteki o esas sağlıksız olanlar gibisi yok!! Üzerinde sadece mayo-neez yazanlar! ]
Neredeyse tüm şişeyi ağzına sıktıktan sonra tek yudumda tüketti. Ekşiliği dilinin üzerinden geçerken boğazından göğsüne inen yanma hissine izin verdi.
Bu gerçek mayonez-bağımlılarının MAYONEZLENME yöntemiydi.
Elinin arkasıyla ağzının kenarında kalan lekeleri silen Subaru, önünde şaşkın görünen Naoko’ya doğru başını kaldırdı.
[Subaru: Mayonezi siz ikiniz kadar sevmiyor olabilirim, ama gerçek bir mayonez-sevdalısıyım. Bugüne kadar yediğim tüm mayonez kapları üzerine yemin ederim! ]
Bir dipnot olarak, Subaru’nun bugüne kadar tükettiği tüm mayonez kapları odasındaki dolapta biriktirilmişti. Sayıları 776ya ulaşmıştı. Sonuncuyu da eklersek 777 olacaktı.
[Subaru: 3lü 7 oldu. Daha sonra dolaba koymama yardım et.]
[Anne: Oooh~, 3lü 7 oldukça şanslı bir rakam. Baban dün 4lü 7’ye ulaştığında da çok heyecanlanmıştık.]
[Subaru: Bu oldukça farklı bir sevgi seviyesi artık!]
Annesi boş mayonez şişesini mutlulukla elinden aldı.
[Subaru: Ee ımm……Sanırım gitme vaktim geldi artık. ]
[Anne: Ah, eğer markete gideceksen kremalı tart al, bir anda onları çok canım çekti. ]
[Subaru: Ne giydiğime bakarak bundan daha iyi bir tahminde bulunamaz mısın gerçekten!?]
Kollarını açarak üzerini gösteren Subaru’yu gören annesi [ Sadece şaka yapıyordum, şaka şaka ] diyerek güldü.
[Anne: Ama şimdi mi okula gidiyorsun? Ne kadar annen buna çok memnun olsa da…… bu kadar geç gidersen dikkat çekmez misin? Neden yarın gitmiyorsun?]
[Subaru: Oğlunun yeni bulduğu motivasyonunu baltalama. Başkalarına daha sert, kendime daha hoşgörülü olma iradesini daha yeni toplayabildim.]
[Anne: Eğer Subaru öyle bir çocuk olsaydı annen bu kadar zor zamanlar geçirmezdi.]
Subaru’nun yaptığı depresif yoruma rağmen Naoko böyle bir yanıt verdi. Ardından gözlerini kısıp ayağa kalkarak [Pe-ki-o-zaman] dedi.
[Anne: Bir dakika bekle de annen ceketini alsın.]
[Subaru: Dur bir dakika……benimle gelmiyorsun, değil mi? Ebeveynlerin hikikomori çocuklarına verdiği bir çeşit ceza mı bu ?]
[Anne: Tamam ama okula kadar gelmeyeceğim. Sadece markete kadar gelip mayonez ve kremalı tart alacağım. Artık kocaman adamsın.]
[Subaru: Nnee!? Neden benimle gelmen için yalvarmışım gibi konuşuyorsun!?]
Subaru konuşmanın geldiği kabul edilemez noktaya itiraz ederken annesi doğal bir şekilde [ Haklısın , haklısın ] diye geçiştirerek kapıya yöneldi. Böylece Subaru’ya okul yolunun yarısına kadar eşlik etmesi kararlaştırılmıştı.
[Subaru: Haaayııırrhayııırrr……beni biraz rahat bırak. Tanrım...]
Bunları söylerken Subaru’nun yanaklarında hafif bir rahatlama belirmişti.
――Kısacık bir zaman da olsa annesine veda edeceği an ertelenmişti, bunu düşünen Subaru ne kadar aciz olduğunun farkına vardı.
#Mayonez mi dünya mı arkadaşlar?!
Gerçekten akıl almaz bir bölümdü. Ama en azından Subaru bunun 'son' olduğunun farkında.
Bakalım neden bu kadar emin, okula gittiğinde başına neler gelecek ve ailesiyle neden vedalaşıyor.
Bir sonraki bölümde görüşmek üzere!
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..