Cilt 4 Bölüm 19 [ Ev ödevi ] (3/3)

avatar
4161 3

Re:Zero Kara Hajimeru Isekai Seikatsu - Cilt 4 Bölüm 19 [ Ev ödevi ] (3/3)


Çevirmen : Clumsy

 

 

[Anne: Subaru’yla böyle yürümeyeli uzun zaman oldu.]

 

[Subaru: Değil mi? Geceleri hızlıca market alışverişlerine giderdik.]

 

[Anne: Haaa. Görüyorsun ki konuşmanın akışı tamamen öğlen vaktine yönelikti. Cevap vermeden önce ne kast ettiğimi biraz düşünmelisin.]

 

[Subaru: Ben sadece annemin söylediği şeye örnek veriyordum!]

 

Natsuki Naoko’nun gözlem yeteneği muhtemelen dünyadaki en kötü seviyedeydi, ruhunu şeytan ele geçirse ancak bu kadar olacaktı.

 

Bu Natsuki ailesinin ortak görüşüydü, daha doğrusu Subaru ve Kenichi arasındaki görüştü. Gerçek şu ki Naoko’ya ne çeşit bir şaka yaparsan yap sonrasında açıklamak imkansız oluyordu.

 

Kendi kendine anlamadığı sürece asla ilerleme kaydedilemez, yalnızca onunla konuşan kişideki stresin artmasına neden olurdu.

 

Ama buna rağmen, Subaru annesiyle konuşmaktan keyif alıyordu.

 

[Anne: Bugün havanın ılık olmasına çok memnunum. Babanla ne hakkında konuştunuz?]

 

[Subaru: Ooof, anneyle-geçen-konuşmalar 101―― ilk yarıyla ikinci yarı birbiriyle alakalı olmasa da. Neyse, özel bir şey değildi, yalnızca……]

 

Yan yana okul yolunda ilerlerlerken Subaru, annesine verecek uygun bir yanıt bulmak için beynini zorluyordu.

 

Eğer Kenichi’yle olan konuşmasının tüm detaylarını anlatırsa tüm güvensizliğini, hislerini yeniden dökmek zorunda kalacaktı, ayrıca ağladığı kısmı da anlatmak zorunda kalabilirdi.

 

Ne kadar önemli olduğunu bilse de o anda fışkıran duygularını yeniden dile getirmek istediğinden emin değildi.

 

Bu yüzden,

 

[Subaru: Önemli bir mesele yok…… Ikeda-san hakkında biraz konuştuk, sonra da geçmişimiz hakkında hikayeler anlattık.]

 

[Anne: Aah, Ikeda-kun. At yarışından büyük bir para kazanıp Tayland’a taşındı, sonra genç karısı onu dolandırıp varını yoğunu aldı ve yoğun işlerde çalışmak zorunda kaldı.]

 

[Subaru: Bu ikinci yarının kötü detaylarını ilk defa duyuyorum!?]

 

[Anne: Bize yazdığı bir mektupta şöyle diyordu : “Kirli parayı kullanmaya pek alışamamıştım zaten. Şu anda, vücudum zor koşullar altında olsa da kalbim halinden memnun”]

 

[Subaru: Hah… demek sen de hiç bilmediğin bir yerde yaşadıklarınla değiştin Ikeda-san……Bunu kesinlikle anlıyorum!]

 

Aralarındaki tek fark “yabancı bir ülke” yerine “paralel dünya” gelmesiydi, bunun dışında Subaru’nun şartları Ikeda-san’ınkilerle aşağı yukarı aynı olmalıydı. Kendini beklenmedik ağır bir yolculuk içinde bulan adama iyi dileklerini diledi sessizce.

 

[Anne: Ee, bu geçmişe dair hikayeler mi sana okula gitme kararı verdirtti?]

 

[Subaru: Aah, kısa versiyonuyla öyle oldu diyebiliriz. Geriye dönüp kendime bakma şansı buldum, öyle saçma şeyler yüzünden endişeliymişim ki. Böyle olunca ben-]

 

[Anne: Her şeyi babanla aynı şekilde yapmak istemeyi bırak.]

 

[Subaru: ――――]

 

Olayları açıklamamayı uman Subaru bir anda kendini, annesinin sözleri karşısında endişelenmiş buldu.

 

Yüzündeki gülümseme ya da gözlerindeki keskinlik değişmemişti. Belki de sözlerinin ardındaki niyet bu değildi. Ama Subaru yine de annesinin nokta atışı yaptığını hissetmişti.

 

Subaru sessizliğe bürünmüşken, Naoko yanında kollarını sallayarak mutlu mutlu yürüyordu.

 

[Anne: Subaru her zaman çok zorluyor, her şeyi bir anda halletmek istiyordu. Babanın çılgın ilgileri olduğu, senin de bir sürü fırsatın olduğu için ……çok yorulmuş olmalısın.]

 

[Subaru: A-anne……benim hakkımda ne kadar şey biliyorsun……]

 

[Anne: Hmm, bir bakalım, Subaru.]

 

Annesinin uzun zamandır içindeki gerçek hisleri bildiğini fark eden ve şimdi bunları onun dudaklarından duyan Subaru başka bir şey söyleyememişti.

 

Adının söylenişini duyarak başını kaldırdı. Annesi önünde durmuş, gözlerini gözlerine dikmişti.

 

[Anne: İnsanlar hep çocukların ailelerini onların fark ettiğinden çok daha fazla gözlemlediğini söyler.]

 

[Subaru: ………….]

 

[Anne: Ama bunun tam tersi de doğru. Aileler de çocuklarını onların fark ettiğinden fazla gözlemler. Annesi Subaru’yu onun sandığından daha fazla izliyordu, biliyor musun? ]

 

Bunu duyan Subaru afallamıştı.

 

Kendine sakladığını düşündüğü tüm o sırlar meğer boşuna harcanmış bir eformuş. Sanki kimse acısını anlamıyor gibi araya koyduğu mesafe ne kadar düşüncesizce ve sığmış.

 

[Anne: Ve sen küçükken götüne fitil sokmak zorunda kalmıştım o yüzden göt deliğinin şeklini bile biliyorum. Bu da demek oluyor ki annesi Subaru’nun iç organları hariç her şeyini biliyor.]

 

[Subaru: Ü-üzgünüm. Başta her şey iyi gidiyordu ama o son kısmı dile getirmene gerçekten hiiiç gerek yoktu.]

 

İkiz kardeşlerin bile birbirlerinin bazı organlarını görmesine gerek yoktu. Hatta, Subaru’nun kendisi bile onlara pek bakmamıştı.

 

Onları görme şansını sadece bir iki kere bulmuştu ama o kadardı.

 

Her neyse,

 

[Subaru: Yani mayonez yeme sebebim olsun, hikikomori olmam olsun ……]

 

[Anne: Annenin sana yardım etmek için yapabileceği bir şey varsa, bunu yapacaktır. Ama annen ne yaparsa yapsın ortalığı karıştıracaktır. Yine de,

 

Küçük bir gülümsemeyle gözlerini Subaru’nun kara göz bebeklerine dikerek,

 

[Anne: Görünen o ki annesi ve babası dışında Subaru için bir şeyler yapan biri var. Bence bu harika. Gerçekten o kişiye teşekkür etmeliyim.]

 

[Subaru: ……En, yeah. Umutsuz olduğumda bana ne kadar umutsuz olduğumu gösteren biri vardı. Ve ben tamamen umutsuz olmadığımda bile umutsuzluğumu gösteren biri oldu. Onlar sayesinde şimdi önüme bakabiliyorum.]

 

Subaru’ya kendi aptallığını fark ettirmişlerdi, kendisini fark etmesine yardım etmişlerdi. Subaru yalnızca onlar sayesinde geçmişine karşı ayakta duracak gücü bulmuştu ――ve ailesiyle bu şekilde yüzleşme gücünü.

 

Ah, gerçekten.

 

[Subaru: Onlar……benim için fazla iyi.]

 

[Anne: Ama onlardan vazgeçecek falan değilsin, değil mi?]

 

[Subaru: Tabii ki hayır. Onları hak edip etmemem başka bir mesele. Onları uzaklaştırmaktansa onlarla olmayı ve ederimi düşünmeyi sonraya bırakmayı tercih ederim.]

 

[Anne: Eun eun――Her zerrenle onun oğlusun sonuçta.]

 

Bunlar Subaru için özel bir anlam taşıyan sözlerdi.

 

Annesi de bunu anlıyordu, kelimelerin onun için ne ifade ettiğini kesinlikle biliyordu.

 

[Subaru: Gerçekten öyle olabilir miyim? Gerçekten onun oğlu olmaya değer miyim?]

 

[Anne: Problem değil. Eh, Subaru yarısını annesinden aldığına göre, babasının yarısı kadar mükemmel olabilir.]

 

[Subaru: Yani senin genlerinin vücudumu değersizleştirdiğini biliyor musun!?]

 

[Anne: Eh, yarın babanın havalılığından geliyor…… geri kalan yarın, neden sadece Subaru olmasın?]

 

Subaru’nun kıpırdamadığını gören Naoko bu cevabı verdi.

 

Bu sözleri duyan Subaru’nun ise ağzı iyice açılmış, aptallaşmıştı.

 

[Anne: Birebir babanın aynısı olmana gerek yok. Eğer Subaru babanın aynısı olursa evde iki baba olur ve annenin kafası karışmaz mı? ]

 

[Subaru: Oğlu ve kocası arasında giden kadınsı bir kalp, ne bu, erotik bir romanda falan mıyız!?]

 

[Anne: Hayır, yapma, kes şunu, nyaaaa!]

 

[Subaru: GUPWAH!?]

 

Subaru sözlerini tamamladığı anda annesinden kızarıklığını saklayacak bir yumruk geldi.

 

Bu beklenmedik derecede güçlü sağ yumruğu suratının ortasına yiyen Subaru geriye doğru gitti. O neredeyse acıdan ağlayacakken, Naoko hızlıca arkasını döndü.

 

[Anne: Bu yüzden annesi Subaru’nun elinden gelenin en iyisini yapacağını düşünüyor.]

 

[Subaru: Güzel bir özetti ama burda kanıyorum biraz?!]

 

[Anne: Kandan söz etmişken, demir boruları yalayınca tadı kan gibi gelmiyor mu biraz?

 

[Subaru: Böyle ekstrem bir şeyi hayal etmek şu an biraz zor…… her neyse, anneyle-geçen-konuşmalara giriş dersinde karşımıza çıkan anlamsız sorular işte.]

 

Şu anda kanın içindeki demirle, demir boruların içindeki demir tadının aynı oluşunu açıklamak faydasız olacaktı. Eğer böyle soruları ciddiye alırsa yalnızca ‘’ bu konuya nasıl geldik şimdi’’ ya da bunun gibi bir karşılık alacaktı.

Bu yüzden, soruyu tamamen başından savmıştı.

 

[Subaru: Kendim olmalıyım, ha.]

 

[Anne: Evet evet. Baban olmaya çalışırken, Subaru olmaya da dikkat et.]

 

Naoko sonuç olarak varılan noktadan memnun görünüyordu. Ardından bir anda durup koluyla sağdaki yol ayrımını işaret etti.

 

[Anne: Eh, market bu tarafta, o yüzden annen burda ayrılacak ….. Tek başına iyi olacak mısın?]

 

[Subaru: Endişelenmeye gerek yo……aslında şu an cidden yaralıyım, yeah.]

 

Naoko biraz endişeli görünüyordu.

 

Ama Subaru tereddüt ederse bir korkak olarak annesinin gözlerine bakamazdı, değil mi? Bu yüzden annesini rahatlatmak istedi.

 

[Subaru: Sorun yok. Yapmak zorunda olduklarım ve yapmak istediklerim artık tamamen aynı. Kendimi kapatmama falan gerek yok artık.]

 

[Anne: Öyle mi? Bu iyi. O zaman, elinden gelenin en iyisini yap.]

 

Subaru’nun yanıtına karşılık rahatlamış bir şekilde kafa sallayan Naoko, küçük adımlarla yol ayrımına ilerledi.

 

Ama şu anki ayrılıklarının annesinin beklediğinden çok daha uzun süreli olacağını bilen Subaru ――

 

[Subaru: Anne――!]

 

Annesinin gözden kaybolmasını kaldıramayan Subaru onu durdurmak için oldukça yüksek sesle bağırdı.

 

Mayonez alma isteğiyle çoktan uzaklaşan annesi adımlarını durdurdu ve arkasını döndü. Her zamanki gibi gözlerinde aynı bakışlar vardı.

 

[Subaru: Ah……]

 

Veda, bir çeşit veda etmek isteyen Subaru tereddüt etti.

Şu anda veda etmezse annesi ayrılıklarının ne kadar uzun süreceğini bilemeyecekti. Ona bir daha buluşamayacakları düşüncesini vermek için son şansıydı. Ama annesine dair son anısının gözyaşlarıyla kaplı suratı olmasını istemiyorsa çenesini kapalı tutmalıydı.

 

Yine de eğer sessiz kalırsa, hem kendisine hem de karşısındakilere yalan söylemiş hissedecekti-

 

[Subaru: ――Gerçekten yapmam gereken bir şey var. O yüzden vedamız uzun süreli olacak.]

 

-ve Natsuki Subaru’nun kalbi buna izin vermeyecekti.

 

Bu sözleri duyan Naoko hiçbir şey söylemedi. O tepki verene kadar Subaru konuşmaya devam etti.

 

[Subaru: Burdan biraz uzakta olacağım, iletişim kurmanın da bir yolu yok. Biraz endişelendirici şeyler var. Ama kesinlikle tehlikeli değil ……gerçi bunu tam olarak garanti edemem. Oh, ne söylüyorum ben, gerçekten korkutucu derecede tehlikeli bir yer o yüzden dönüp onları kurtarmalıyım.]

 

Hızlıca konuşuyordu. Ortalığa bilgi saçıyordu. Söylemek istediği her şeyi dışarı vurmaya çalışıyordu.

 

[Subaru: Sanırım annem ve babam endişelenecek. Düne kadar beni bir şekilde görebildiğiniz günlerin aksine artık beni göremeyeceksiniz. Ama nerede olursam olayım ikinizi düşünüyor olacağım ve sizi asla unutmayacağım ……]

 

[Anne: Subaru]

 

[Subaru: Asla ikinizin çocuğu olmak istemiyor değilim, kendimden nefret edeceğim bir şey yapmayacağım. Ne kadar söylediklerimden sonra beni endişelendirmeden gönderemeyeceğini bilsem de ben……]

 

[Anne: Subaru]

 

Daha fazla ne söyleyeceğini bilemezken, annesinin sesi onu durdurdu.

 

Yüzünü kaldırdığında, annesi tam önünde duruyordu.

 

[Anne: Subaru ――sorun yok.]

 

[Subaru: …….sorun, yok mu?]

 

[Anne: Çünkü Subaru’nun ne söylemek istediğini anlıyorum. Bu yüzden doğru kelimeleri söylemek için bu kadar zorlanmana gerek yok.]

 

[Subaru: Anlıyor musun…….nasıl……?]

 

[Anne: Çünkü bu anne Subaru’nun annesi sonuçta!]

 

――Tamamen mantıksız bir ifadeydi, ama buna karşı koyacak hiçbir şey yoktu.

 

Gözlerinin derinlikleri ısındı. Bu hissi yalnızca birkaç saat öncesinden hatırlıyordu.

 

Subaru daha kaç kez küçük bir çocuk gibi ağlayacaktı? Ne zaman her şeye  gözleri sulanmayacak taş kalpli biri olacaktı?

 

[Subaru: Ben hala……küçük bir çocuk gibiyim……bu çok utanç verici……]

 

[Anne: Eğer ağlamak istediğinde ağlamak utandırıcıysa bütün küçük bebekler utanarak doğmalı.]

 

[Subaru: Hayır……söylemek istediğim bu değildi……]

 

[Anne: Eun eun, biliyorum. Anne ve babasının önündeyken Subaru’nun kaç yaşına geldiğinin.........ya da ağlayıp ağlamadığının bir önemi yok.]

 

Gözyaşlarının arkasında dünya bulanıklaşıyordu. Kollarıyla gözyaşlarını silerken annesinin yüzünün bu halini görmesini istemiyordu. Naoko da bu isteğine saygı duyarak ona bakmadı.

 

Sadece, yavaşça ve kibarca Subaru’nun saçlarını okşuyordu.

 

[Subaru: …….Üzgünüm anne. Ben, sonuçta sizin için bir şeyler yapamayacağım…….]

 

[Anne: Biz seni bir karşılık beklemek için doğurmadık bilmiyor musun? Senin için bir şeyler yapabilmek için sana sahip olduk. Annen seni sevdiği için Subaru’yu dünyaya getirdi.]

 

――Subaru, bu sözlerle dile getirilen sevgiye daha önce de defalarca şahit olmuştu.

 

[Anne: Eğer annenle baban için bir şey yapmak istiyorsan, sadece bu hisleri başka birine geçirmen yeterli. Bu Subaru’nun sevdiği kız olabilir ya da onunla olacak bebeğin olabilir……en iyi yol bu olacaktır, değil mi?]

 

[Subaru: …….Yeah, öyle.]

 

[Anne: Bak. Annenin söylediği şeyler asla yanlış çıkmaz.]

 

Naoko, halinden memnun bir kikirdemeyle Subaru’yu gıdıkladı.

 

Sonra da bir adım geri itecek şekilde göğsünden itti ve onu baştan aşağı inceledi.

 

[Anne: Yüzün ağlamaktan perişan olduğunda annene daha da çok benziyorsun, bu biraz garip.]

 

[Subaru: ……Kendi yüzünü böyle bir gözlemde kullanman etkileyici.]

 

[Anne: Ben özgüvenimi babanın yüzümü sevişinden alıyorum. Sen de baban seni sevdiği için özgüvenini geliştirebilirsin bilesin.]

 

[Subaru: Sadece yüzümle alakalı olmasına rağmen!]

 

Yüzünü kollarıyla yeniden sildiğinde gözyaşları durmuş, yalnızca yüzündeki kızarıklıklar kalmıştı.

 

Ağlaması, gerçek duygularını dışa vurması ve sonunda kendine gelişini görmek ne kadar dalga geçilesi olmalıydı.

 

[Subaru: Ah gerçekten kendimi sürekli ağlarken buluyorum, bu çok acınası.]

 

[Anne: Ağlamak kötü bir şey değildir. Subaru, doğduğunda korkunç bir şekilde ağladın biliyorsun. Kim olursa olsun herkes dünyaya geldiği ilk an ağlar. Her yerde, her durumda ağlar-]

 

[Subaru: ――――]

 

[Anne: Ve uzun bir süre ağladıktan sonra gülümsersen her şey yoluna girer. Önemli olan başlangıç ya da orta yol değildir, sondur.]

 

[Subaru: Başka bir deyişle, eğer iyi biterse her şey sorunsuz mudur?]

 

[Anne: Böyle ifade edersen doğru olmaz. Bu annenden sana ev ödevi olsun.]

 

Gerçi bu soruyu cevaplamak için hiç şansı olmayacaktı.

 

Bu ev ödevini almak başka bir vedalaşma şekliydi. Subaru bu ödevi aldı ve kalbinin derinliklerinde sakladı. Belki bir gün yanıtı bulabilirdi.

 

Tam olarak kusursuz ve görkemli bir vedalaşma olmamıştı.

 

Ama annesi ve babası, eski hikikomori oğullarının ortalıktan yok olup uzak bir yere gideceğini duyduklarında onu azarlamak yerine, gülümseyen yüzlerle yolcu etmişlerdi.

 

Her anını, geçmişini, ailesini, çevresini, hepsini gönülden seviyor ve uğurluyordu.

 

[Subaru: ――Gidiyorum, o zaman.]

 

[Anne: En, tamam.]

 

Subaru, kafasını sallayarak son anda gülümsemeye çalıştı.

Annesini bu sakarca gülümsemeyle bırakarak arkasını döndü ve yürümeye başladı.

 

Bu okula son gidişi olacaktı. Bir yamaçtan geçecek ve yolu takip edecek, okul orada karşısına çıkacaktı ve――

 

[Anne: Ah, doğru. Subaru, Subaru, nerdeyse unutuyordum.]

 

Ve tam kendini karşısına çıkacaklarla yüzleşmeye hazırladığında arkasından annesinin sesini duydu.

 

Korkarak arkasını döndü. Annesinin son sözlerinin ne olacağını merak ederek başını kaldırdığında onun kaldırdığı kolunu gördü.

 

[Anne: ――Güvenli yolculuklar!]

 

Elini hafifçe sallayarak, yüzünde bir gülümsemeyle söylemişti.

 

――Paralel dünyaya ışınlanmadan önceki son gecesinde, markete gitmek üzereyken de annesi tam olarak bu sözleri söylemişti. Ama o zaman Subaru yalnızca kapıyı itmiş ve hiçbir cevap vermemişti.

 

[Subaru: ――――]

 

Yani bu, o günkü pişmanlığını silmek için son şansı olabilirdi――

 

Anneyle-geçen-konuşmalar ileri dersinde―― ne kadar yoldan saparsanız sapın doğru yanıtı daima bulurdunuz.

Bunu hatırladığı an yanakları rahatladı, içten bir gülüşle döndü.

 

[Subaru: ――Tamam, artık gidiyorum!]

 

Subaru’nun yüksek ve keskin sesi okula giden yolda yankılandı.

 

※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※

 

Tenha bir okul binası. Girişteki ayakkabı dolaplarını geçerek uzun süredir açılmıyor gibi görünen kapıyı açtı. Ayakkabılarını çıkarıp içeri mekan ayakkabılarını giyip ayaklarını yerleştirmek için bir iki kez yere bastıktan sonra bir iç çekişle koridorda ilerledi.

 

Subaru 3. Yılındaydı, 8 sınıfın 6.sındaydı. 6 numaralı sınıfın 22 numaralı öğrencisiydi.

 

Tüm 3. sınıflar 1. kattaydı, merdivenleri geçince tam koridorun karşısında kalıyorlardı.

 

Sessiz koridorda yalnızca sınıfına ulaşmaya çalışan Subaru’nun ayak sesleri yankılanıyordu.

 

Ulaşması uzun sürmedi. Kapının önünde duran Subaru, derin bir nefes aldı.

 

[Subaru: ――――]

 

Elini kapıya koydu ve açılması için indirdi.

 

O anda kendisine bakan ve geç gelişini yadırgayan bir sürü meraklı gözle karşılaşması gerekiyordu, ama――

 

[???: Tahmin ettiğimden çok daha erken geldin.]

 

Onu karşılayan manzara bu değildi.

 

Açtığı kapının arkasında bir sürü boş masa vardı, yalnızca odanın ortasındaki bir tanesi doluydu.

Ve orada oturan kişi, sandalyesini Subaru’ya doğru çevirdi.

 

[Echidna: Hoşgeldin. ――Geçmişinle yüzleştiğin bunca zamanda, bir şeyler öğrendin mi?]

Diye sordu, beyaz saçları sallanan meraklı Açgözlülük Cadısı.

 

 

# Anneyle de duygusal vedamızı tamamladık ve okula ulaştık.
İşte karşımızda Açgözlülük Cadısı! 
Yani bir sonraki bölümde neler olup bittiğini anlayacağız. O zaman okumaya devam!

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 46883 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr