Cilt 4 Bölüm 20 [ Test sonuçları ]

avatar
4802 4

Re:Zero Kara Hajimeru Isekai Seikatsu - Cilt 4 Bölüm 20 [ Test sonuçları ]


Çevirmen : Clumsy 

 

――Odanın ortasında oturan beyaz saçlı kız, gözlerini ona dikmişti.

 

Subaru, bu bakışların karşısında odaya hızlıca göz gezdirerek başka birinin olmadığından emin oldu. Ardından, vücudunun yarısını kapıdan sıkıştırarak sağını solunu kontrol etti ―― Her yerin boş olduğunu onaylayarak kafasını kaşıdı ve iç çekti.

 

[Subaru: Sana her şeyden önce söylemek istediğim bir şey var.]

 

[Echidna: Tabii ki, dinliyorum. Ne düşünüyorsan, ne istiyorsan söyle bana. Hepsini duymak için çok istekliyim.]

 

[Subaru: O üniformanın içinde süper güzel görünüyorsun!]

 

Gözleri merakla parlayan cadıyla yüzleşen Subaru’nun ağzından bir anda bunlar çıkmıştı. Bunu duyan cadı bir anlığına donakaldı, ardından daha fazla dayanamayıp bir kahkaha patlattı.

 

[Echidna: Waha, teşekkürler. Öyle düşündüysen, demek ki, anılarını yeniden inşa etmeme değmiş. Hatta anılarındaki en parlak şey bu üniformaydı. Senin favorin bu mu? ]

 

Sandalyesinden kalkarak gri eteğinin uçlarını tutan ――Echidna kendi etrafında hızlıca döndü. Omuzlarına gelen beyaz saçları hareketleriyle dalgalanıyordu, eğlenceli figürü genç bir kıza tamamen uygundu.

 

Gri etek ve mavi ceket. Subaru’yla aynı sınıfta olduğunu belli eden boynundaki kırmızı kurdele ve beyaz parlak gömlek.

 

Ama onu memnun etmeyen tek bir kısım vardı.

 

[Subaru: Kısa eteklere kıyasla uzun olanları tercih ederim. Bu şekilde onları kaldırmak daha uzun sürüyor ve insanın beklentilerinin canlanması için daha çok süre oluyor. ]

 

[Echidna: Anlıyorum. O zaman senin etek-kaldırma beklentilerine dayanarak bir dahaki sefere daha uzun bir etek giyeceğim.]

 

[Subaru: Buna şansımız olmayacak! Ayrıca bu üniformalı insanları sevdiğim için değil. Sadece böyle giyinmemiz için kurallar var. Şövalyelerde falan olduğu gibi.]

 

“Kusukusu”, Echidna dudaklarını kapattı ve kikirdedi. Subaru’nun bahanelerini ciddiye almayan tavrıyla ona istediği sonucu vermemişti.

 

Subaru omuz silkerek sınıfın arkalarına ilerledi ――pencere kenarındaki yerine geçti ve sandalyesini çekerek kendisini üzerine bıraktı.

 

Sert, ahşap sandalyenin verdiği his. Kenarına alfabe kazılmış sıranın kenarları. Uyuyakaldığında ağırlığını verdiği için açılan çatlaklar. Çekmecesinin içindeki kokulu pas. Hepsi Subaru’nun anılarının parçaları olarak buradaydı.

 

[Echidna: Ve ben de burda daha çok şaşırmanı bekliyordum.]

 

[Subaru: Saklamak istiyorsan daha çok efor sarf etmeliydin bilesin. Yürürken önüme tek bir kişi bile çıkmadı, biraz fazla inanılmaz bir durumdu.]

 

Bunun haftaiçi öğleden sonra olduğunu düşünse bile yollar fazla sakindi. Sanki Subaru'nun geçmişi ile alakasız olan her şey bu dünyadan alınmış gibiydi.

 

[Subaru: Bu dünya benim için fazla elverişliydi. O yüzden istediğin tepkiyi vermemem senin kahrolasıca hatan.]

 

[Echidna: Hayır hayır hayır, eğlencesi orasında zaten. Deney yapmak ve sonuçlarını almak benim için bir mutluluk. Sonuçların ne olduğu çok da umrumda değil. Tabii ki, bunun geleceğe etkilerinden bahsedeceksek o başka bir mesele.]

 

Echidna bunları söylerken ellerini sağa sola sallıyordu, olayların beklentisi dışında gelişmesini gerçekten de pek umursamıyor gibiydi.

 

[Subaru: Peki bu dünya ne anlama geliyor? Yargılamaların ortasında senin mezarına girdiğime eminim ve sonra ……]

 

[Echidna: Niteliğe sahip biri olarak girdin. Doğal olarak yargılamalara da başladın, doğru mu? ‘’Önce geçmişinle yüzleşmelisin’’ Bunu duymadın mı?]

 

Subaru’nun düşüncelerini bu sözlerle onaylayan Echidna, ellerini belinin arkasına yerleştirerek Subaru’ya doğru yavaşça ilerlemeye başladı. Güzel saçları serin, ferahlatıcı bir havayla sallanıyordu, üniformalı kız hiçbir uyumsuzluk duygusu yaratmadan ortama ayak uydurmuştu.

 

Sanki her olağan hareketini kendisine kurulmuş bir tuzak gibi gören Subaru bakışlarını ondan öteye çevirdi.

 

[Echidna: Herkesin geçmişe dair pişmanlıkları vardır. Bir günden fazla yaşayan ve pişmanlığı olmayan biri yoktur. Bugün düne dair pişmanlıklar, dün dünden önceki güne dair pişmanlıklar olur ve yarın geldiğinde tabii ki bugüne dair pişmanlıkların olacak. ――İnsanlar pişman olma kapasitesine sahip sonuçta.]

 

[Subaru: Bu bayağı karamsar bir düşünce şekli. Eğer ‘’pişmanlığı’’ ‘’farkındalık’’ olarak değiştirirsek bugün dün yaptıklarımızı fark edebiliriz, yarın da bugünküleri ve belki bir dönüm noktası yakalayabiliriz, bu da bir insan kabiliyeti değil mi?]

 

[Echidna: ――Kesinlikle!]

 

Echidna, açgözlü bir şekilde ellerini çırparak yüzünü Subaru’ya yaklaştırdı, o da içgüdüsel olarak geri çekildi. Ama kız engellenemez bir şekilde eğilmeye devam etti ve kara gözbebekleriyle derin bir şekilde bakarak nefeslerini hissedebilecekleri kadar yakınına geldi.

 

[Echidna: Bu basit bir kelime oyunu ya da hafifçe değişik bir düşünme şekli. Ama geçmişine iyimser ya da karamsar bakmana bağlı olarak cevaplar oldukça değişebilir. Çoğu insan geçmişine karamsar bakar ve yalnızca kötü anılarını hatırlar, çizdikleri yola inkarla yaklaşır. Ardından bu inkarı daha da ilerletir ve kalplerini kapatarak her şeyi unutmaya çalışırlar.]

 

[Subaru: Hey, suratın……biraz yakın gibi……]

 

[Echidna: Ama onları suçlayabilir misin? Bugüne kıyasla dünkü sen oldukça bilgisizdi. Yarın bileceklerinle kıyaslayınca da bugünkü sen hiç şüphesiz eksik görünecek. Toplam bilgi, hatta anıların sayısı bile geçmişle gelecek arasında dezavantaj oluşturacaktır. İşin özü basitçe bu! ]

 

Aurasıyla tamamen ittiği Subaru’yu görmezden gelerek tutkuyla konuşmaya devam ediyordu. Bir anda vücudunu döndürdü ve tüm kuvvetiyle avuç içlerini sıraya geçirdi.

 

[Echidna: Ve böylece insanlar, geçmişleriyle yüzleştiğinde ya da gerçekten geçmişleriyle karşılaştıklarında kaybolurlar, kafaları karışır, acı çekerler, kederlenirler, ümitsizliğe düşerler ve ardından yanıtlarını bulurlar. Yanıtlarını buldukları sürece nasıl bir yanıt olursa olsun benim onayımı alırlar. Bunu geçmişlerine dönerek de bulsalar, kollarını ileri uzatarak da bulsalar bu yanıtı bulmuş olmaları onların geçmişlerinin üzerinden geldiklerini kanıtlar.]

 

[Subaru: Yargılamaların amacı bu mu?]

 

[Echidna: Evet. Geçmişle yüzleşmek ve o geçmişten cevaplar almak. Eğer cevabı bulmaktan korkarlarsa, tereddüt ederlerse o zaman yargılamaları geçemezler. Ama geçmişlerini kabul eder ya da tamamen reddeder ve kendilerini ondan ayırırlarsa onları överim. Bu yargılamaların birinci aşaması.]

 

Anlamış görünen Subaru’ya başını sallayan Echidna, orjinal haline döndü ve yanaklarında hafif bir kızarma eşliğinde sessizce boğazını temizledi.

 

[Echidna: Ben, ben sanırım biraz fazla heyecanlandım. Sana böyle bir şey gösterdiğim için üzgünüm.]

 

[Subaru: Endişelenmene gerek yok. Nefesin kötü koksaydı her şey pek iyi ilerlemezdi ama neyse ki nefesin meyve kokuyordu. Daha da önemlisi……]

 

Echidna’yı utanmış halde görmenin verdiği garip duygularla sandalyesini çekti ve oturarak ön tarafına eğildi.

 

[Subaru: Eğer bu noktalar yargılamaları geçmenin şartlarıysa, bundan geçtiğim anlamını çıkartabilir miyim?

 

[Echidna: Başından sonuna her şeyi izlemiş biri olarak ……bence sonuçlar oldukça tatmin ediciydi.]

 

Elini göğsüne koyan Echidna, sanki ciğerlerine taze bir çay kokusu doldurmuş gibi derin bir nefes aldı ve oldukça tatmin olmuş bir bakışla devam etti.

 

[Echidna: Geçmiş travmalarının sembolü ya da pişmanlıklarının dışa vurumu, ne olursa olsun cevabını buldun. Bunun için sana övgülerimi sunuyorum.]

 

[Subaru: Başından sonuna……bu burnumdan sümükler aka aka ağladığım kısımları da izlediğin anlamına mı geliyor!?]

 

[Echidna: Ben bile o kısımlarda ağlamamı zor durdurdum.]

 

[Subaru: Kapa çeneni!! Sakın kimseye söyleyeyim deme, çok utanç verici!!]

 

Babasının yanında tüm duygularını döktüğü sahne eğer sapığın biri izliyorsa hiç de eğlenceli olmazdı. Ayrıca bu Subaru ve Kenichi’nin hisleri için aşağılayıcı olurdu.

 

“Kusukusu”, Echidna böyle hisleri anlayamasa da bir kahkaha patlattı.

 

[Echidna: Beni asıl hayal kırıklığına uğratacak olan şey geçmişinle yüzleşip ızdırap çekmemen olurdu.]

 

[Subaru: Hah?]

 

[Echidna: İnsanların cevaplarına ulaşmasını seviyorum, ama bence bu yolda çektikleri çile tek başına övgüye değer. Tüm o acı ve mücadeleler içinde cevabı bulmanı iple çekiyordum ama……]

 

Subaru’ya yandan bir bakış atıp, siyah göz bebekleriyle onun gözlerinin derinliklerine kadar inerek devam etti.

 

[Echidna: Ne yazık ki bu yargılama benim tadını çıkarmam için biraz fazla geç başladı. Görünen o ki sen daha buraya gelmeden önce geçmişindeki negatif hisler için yanıtını bulmuşsun bile.]

 

[Subaru: Aah……öyle mi... Durum buysa, gerçekten sempatilerimi sunmalıyım.]

 

Bir şekilde Echidna’nın hayal kırıklığını anlayarak derin bir nefes aldı.

 

Eğer yargılamalar onun istediği gibi gitseydi, Subaru ebeveynlerine döner, geçmiş travmalarının kaynağına erişir, zaman geçirir, kendi zayıflığının farkına varır, acısını çeker, ve sonrasında yanıtını bulurdu.

 

Ama Subaru çoktan…

 

[Subaru: Ben tamamen, umutsuzca faydasızken bile bana kahraman olduğumu söyleyen bir kız vardı. O yüzden geçmişimle yüzleşmeme gerek yoktu, çoktan faydasızlığımla barışmıştım.]

 

[Echidna: Yani farklı bir vazgeçiş yolu seçtin, anlıyorum. Ama beklentilerimin de ötesinde bu tam bir hayal kırıklığı oldu. Bir daha dışarıda o kızla karşılaştığında ona bir cadının bazı şikayetleri olduğunu söyle.]

 

Tam bu konuda bazı şakalar yapacakken bir anda durdu. Echidna’nın daha önce söylediği bir söz kafasına dank etmişti.

 

[Subaru: Biraz önce burayı benim anılarımla inşa ettiğini söylemiştin……Eğer beynimdekilere bakabiliyorsan az önceki kızı bilmen gerekmez miydi?]

 

Dank etmekten ziyade, bırakmayı reddettiği bir umuda tutunmuştu yeniden. Biri kafasına gizlice baktığı için bile olsa Rem’i gördüyse, tüm dünya tarafından unutulmamış olacaktı, bütün sevilesi hareketleriyle varlığı hatırlanacaktı… Ama,

 

[Echidna: Seni hayal kırıklığına uğrattığım için üzgünüm. Ama açgözlü olmama rağmen doğruyla yanlışı ayırt edebilirim. Yargılamalar için gerekli olan malzemeler dışında bir şeye bakmadım. Eğer içindeki her şeye erişsem bunun eğlencesi nerede olurdu? Başkalarını dinlemenin verdiği eğlenceden vazgeçmeye henüz hazır değilim.]

 

Subaru’nun yanıt olarak alabildiği tek şey, bir cadının, anlama kapasitesinin üzerindeki  onuruydu.

 

Buna Echidna’nın mahkumiyeti de denebilirdi. Ne kadar utanmaz bir mantık olursa olsun tartışılacak bir şey değildi. Yine de,

 

[Subaru: Yargılamalar için gereken şeyleri getirmeni anlıyorum da…..bu üniforma nerden çıktı…..]

 

[Echidna: Tabii ki ‘’okul’’ denen bu binayı oluşturmam için gerekli bir bilgiydi. Yeni paralel bir dünya bulduktan sonra ordaki kızların giydiği şeyin bana yakışıp yakışmayacağını görmek için yaptığım bir şey falan değildi.]

 

[Subaru: Sen, şu yüksek zekalı aptallardan mısın?]

 

Echidna’nın öylece her şeyi itiraf edişini dinleyen Subaru iç çekerek kafasını salladı.

 

Gerçekten öyleydi. Duymayı umduğu cevap bu değildi ama en azından kesin olan bir şey vardı.

 

[Subaru: Muhtemelen bunu sormama gerek yok. Ama bu dünya……]

 

[Echidna: Aah, doğru. Bu tamamen senin anılarına dayanarak oluşturulmuş bir inşaat diyebilirim. Bu da demek oluyor ki, tabii ki ―― gerçek ailenin senin nerde olduğun veya ne yaptığın hakkında hiçbir fikri yok, öylece ortadan kaybolan oğulları için endişeleri hiç bitmiyor olmalı.]

 

[Subaru: ――――]

 

[Echidna: Daha önce sahip olmadığın bilgilere bakınca, onları yanlışlıkla buraya getirip getirmediğini kim bilebilir ki …… o şeyleri daha önceden bilmediğine emin misin? Babanın eski arkadaşından gelen mektupları daha önce kesinlikle görmedin mi? Babanın çocukluk arkadaşıyla gerçekten hiç karşılaşmadın mı? Ve gerçekten tanıdığın babandan farklı bir baba figürü çizmedin mi ? ]

 

Sözlerini hızlı hızlı sıralarken [ Ya da ] diye devam etti.

 

[Echidna: Gerçekten kalbinde saklı olanların öylece kalacağını düşündün mü? Kalbindeki gerçek içerik dökülmek için sabırsızlanıyor, nasıl onların güvenle mühürlü kaldığından, diğer sıradan detaylarla birlikte sızmayacağından emin olabiliyorsun? Ve hala sevilme isteğinin kurgusal anne babanın bu şekilde davranmasına neden olmadığından emin misin? ]

 

Yüzünü sessiz Subaru’nun yüzüne yaklaştıran Echidna’nın son sözleri fısıldar gibiydi.

 

[Echidna: Her şey çok ideal, çok elverişliydi――sence de öyle değil mi?]

 

[Subaru: ――――]

 

Subaru’nun kalbine yumuşak elleriyle hafifçe dokunurken gülümsüyordu.

 

Yaşına uygun bir gülümseme değildi, tiksindiriciydi, bir cadıya ait olduğu belliydi.

 

Onun sözleri karşısında işkence çeken Subaru, gözlerini sıkarak kapattı. Kapalı gözbebeklerinin ardından ailesiyle yaşadıklarını düşündü ――

 

[Subaru: Sakın istediğini alamadığın için benim ailemi küçümseme cadı!]

 

[Echidna: …….ne?]

 

[Subaru: Onlara çoktan cevaplarımı verdim. Ve annemle babam bunu anladı. Onlara daha önce söyleyemediğim her şeyi söyledim, onlar da elimden gelenin en iyisini yapmamı söyledi ve bana güvenli yolculuklar diledi!]

 

Sandalyesinden kalkmış, ellerini sıraya bastırmıştı, Echidna ile alınları birbirine değiyordu. Cadının kara gözleri şaşkınlıkla büyümüştü.

 

[Subaru: Onların sesleri, gülüşleri, o anlardaki her şey hayal gücümün ötesindeydi. ――Benim ailem, hayal gücümle doldurulacak boş fıçılar değil. Sakın onları küçümseme!]

 

[Echidna: ――――]

 

[Subaru: Onlara söylemek istediğim her şeyi söyledim zaten. Her şeyi düzene koyduktan sonra da buraya geldim.――Söylediğin hiçbir şey beni kandıramaz.]

 

Alnını onunkinden geriye çekerek bir kez daha sandalyesine oturdu. İyice yerleşti ve bacak bacak üstüne atarak Echidna’ya bakmaya başladı.

 

Echidna, bir an için Subaru’nun sözleri ve davranışları karşısında donakalmıştı.

 

[Echidna: Gerçekten…… senin cevabını bir dakika bile sorgulamama izin vermedin, kesinlikle bir cadıyı ağlatabilecek bir insansın. Ne kadar sıradışı.]

 

[Subaru: Beni böyle övmeye devam edersen kızaracağım. Ben övüldüğünde büyüyen bir adamım bilirsin. Biz konuşurken bile uzadığımı hissediyorum!]

 

[Echidna: Her şeye verecek bir cevabın var anlaşılan…… Aah, ama bu yeterince iyi. Yeterince iyiden de iyi aslında. Gerçekten hoş bir şey.]

 

Echidna, pes eder gibi kafasını sallayarak gülümsedi, Subaru’nun önüne bir sandalye çekip yüzünü ona döndü.

 

[Echidna: Yargılamalar şimdi gerçek anlamıyla bitti. Bir cadının şeytani pençelerinden kaçtın gibi görünüyor. Bir ödül olarak……gitmeden önce benden istediğin bir şey var mı?]

 

[Subaru: Oh, o zaman bir şey var.]

 

[Echidna: En, duyalım bakalım.]

 

[Subaru: Daha önce yargılamalarla hiçbir alakan olmadığını söylemiştin…… Bu nasıl alakası olmamak!? Sadece dahil değilsin, neredeyse her şeyin başında sen varsın. Yargılamalar üzerinde hiçbir etkin olmadığı yalanı da nedendi!]

 

[Echidna: Bir cadının sözlerine inanmak… naifliğin ve saflığın bile bir sınırı olmalı. Sana son ayrılışımızda söylemedim mi? Ben hasar görmüş bir cadıyım sonuçta.]

 

[Subaru: Aah, doğru. O zaman hasarlı bir cadıdan gelecek hiçbir söze inanamam. Bu durumda soracak başka şeyim yok……Bu arada, sığınaktaki mühür kalktı mı?]

 

[Echidna: Ve yine hiçbir şey olmamış gibi soru soruyorsun… gerçekten olan bitene bakmaya zahmet etmiyorsun değil mi? Ne yazık ki yargılamalar böylece sona erse çok basit olurdu. Toplamda 3 kısım var. Ama çoktan ilk kısmı geçtiğin için gerisinin senin için çok zor olacağını sanmıyorum. ]

 

Bunu duyan Subaru, [3 kısım……] dedi usulca.

 

[Subaru: Öyle ya da böyle sığınağın mührünü kaldırmak zorundayım. O zaman diğer 2 kısmı geçtiğimde bitecek değil mi? Bunun garantisini veriyor musun? ]

 

[Echidna: Sana bu yüzden nitelik verdim. Yani tabii ki. Eğer niteliği olan herhangi bir yarımkan yargılamaları geçerse sığınak benim iznimle serbest kalacak. Sıradaki 2 kısmı nasıl geçeceksin merak ediyorum. Vereceğin yanıtları mutlulukla bekliyorum.]

 

Echidona’nın mutlulukla başını salladığını gören Subaru [ Öyle mi ] diyerek ayağa kalktı.

 

Sormak istediği başka bir şey yoktu. Yani bu kurmaca dünyada daha fazla kalmasına gerek yoku. İçindeki nostaljik bir kısım neredeyse kalmak isteyecekti, ama Subaru çoktan vedalarını etmişti.

 

[Subaru: Hey, Echidna]

 

[Echidna: Ne var? Belki gitmeden önce bana yumruk atmak istiyorsundur? Eh, bunu hak ettiğimin farkındayım. Eğer istersen bunu şikayet etmeden kabullenebilirim. Ama yine de ben genç bir kızım sonuçta. Mümkünse yüzüme vurmaktan kaçınırsan ……]

 

[Subaru: Teşekkürler.]

 

[Echidna: ――――]

 

Echidna, kendi düşüncelerine karşılık aldığı bu cevapla konuşma yetisini yitirmişti bir anlığına.

 

Onu böyle gören Subaru ilk kez tatmin duygusu hissetti.

 

[Subaru: Ne kadar gerçekten olmasa da, sözlerim o ikisine ulaşmasa da sayende içimdekileri dökebildim. Her şey senin korkunç-dedikodu-merakın yüzünden olmuş olsa da bir daha göremeyeceğimi düşündüğüm kişilere veda edebildim.]

 

Ve onlara umutsuz, küçük, hayal kırıklığı yaratan oğullarının daha az umutsuz, daha büyümüş, başını daha yukarda tutabilen biri olduğunu gösterebilmişti.

 

[Subaru: Bu yüzden minnettarım. Teşekkür ederim.]

 

[Echidna: ……Sen hiç anlayamadığım bir insansın, bu gerçekten büyüleyici. Aslında neredeyse korkutucu da.]

 

Echidna şaka yapmıyor, ya da yalan söylemiyordu. Bakışları gerçekten ondan korkuyor gibiydi. Onu böyle gören Subaru’nun dudaklarının kenarları kıvrıldı.

 

[Subaru: Cadı-sama benim gibi bir çocuk tarafından bu hale geliyorsa oldukça kolay korkuyor olmalı. Oh peki. Ee şey, çıkış ne tarafta? ]

 

[Echidna: Ayrılmak zor olmayacak. Şimdi bile bu dünya çoktan silinmeye başladı. Bu binanın dışındaki hiçbir şey sağlam değil artık. ――Bu binadan ayrılmak seni doğruca mezara döndürecek.]

 

[Subaru: Oldukça uygunmuş. ――Bu durumda, bir dahaki kısımda görüşmek üzere sanırım.]

 

Subaru el sallayarak yerinden kalktı ve sınıftan dışarı yöneldi. Echidna’nın arkasından baktığını hissetse de dönüp bakmadı.

 

Pencerenin dışındaki dünya yavaşça çözülüyordu, her şey silinmeye başlamıştı. Kurmaca dünya amacını gerçekleştirmişti.

 

Subaru’nun sırtını sıvazlayan baba, onunla birlikte yürüyen anne, şimdi ikisi de bu dünyayla beraber siliniyordu.

 

[Subaru: ……Siz bana çoktan tüm önemli şeyleri öğrettiniz.]

 

Duyguları göğsünü yakarken, gözleri yeniden kızarmaya başlarken Subaru gözlerini bir kez daha sildi. Bundan sonra başını kaldırdı, artık gözlerinde yaş yoktu.

 

Doğrudan önüne bakarak yok olmakta olan dünyaya doğru yürüdü.

 

Önündeki dünya beyaza dönüyordu, ve ――

※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※



[Echidna: ――Çoktan gitti. Aman aman, düşündüğümden çok daha güçlü çıktı.]

 

――Subaru’nun terk ettiği sınıfta, boş sıraların arasında Echidna bir kolunu saçına dolamış, ağırlığını arkasındaki sıraya vermiş sessizliğin tadını çıkartıyordu.

 

Dünya yavaş yavaş silinmeye devam ediyordu.

 

Hafızalardan oluşan kurmaca dünya, ana kaynağını kaybedince toza dönmeye başlamıştı. Echidna ise dağılmakta olan temellere ya da yok olan atmosfere hiç dikkat etmiyordu.

 

Onun dikkati tek bir noktadaydı ―― Kara tahtanın önünde, öğretmen masasının yanında. Orada,

 

[Echidna: Senin aşık olduğun adamdan ne beklemeliydim ki zaten.]

 

[???: ――Benim özel kişim benim kişim benim kişim benim kişim benim kişim benim kişim benim kişim benim kişim benim kişim benim kişim benim kişim benim kişim benim kişim benim kişim benim kişim benim kişim benim kişim benim kişim benim kişim benim kişim benim kişim benim kişim benim kişim benim kişim benim kişim benim kişim benim kişim benim kişim benim kişim benim kişim benim kişim benim kişim benim kişim benim kişim benim kişim benim kişim benim kişim benim kişim benim kişim benim kişim ]

 

[Echidna: Kendi kalene tıkılmış halde, onunla sık sık buluşsan da unutulmaktan hala korkuyorsun. Bu kadar acınası şartlarda, bu küstahlık. Gerçekten anlam veremiyorum.]

 

[???: Seni ilgilendirmez seni ilgilendirmez seni ilgilendirmez seni ilgilendirmez seni ilgilendirmez seni ilgilendirmez seni ilgilendirmez seni ilgilendirmez nefes al nefes al nefes al nefes al nefes al nefes al nefes al nefes al nefes al nefes al nefes al nefes al nefes al konuş konuş konuş konuş konuş konuş konuş dokun dokun dokun dokun dokun dokun dokun dokun dokun dokun dokun dokun dokun benim benim benim benim benim benim benim benim benim benim benim benim benim AŞKIM AŞKIM AŞKIM AŞKIM AŞKIM AŞKIM AŞKIM AŞKIM AŞKIM AŞKIM AŞKIM AŞKIM AŞKIM AŞKIM]

 

Karşısındaki kişi anlamsızca konuşmaya devam ederken Echidna tiksintiyle kaşlarını çattı.

 

Gözlerinin önünde, öğretmen masasının yanında bir gölge vardı ――uzun siyah cüppeli, uzun gümüş saçlı bir kızın gölgesi. Bir lanet gibi, göğsünün üstündeki her şey karanlığa dalmıştı, yüzünü görmek imkânsızdı.

 

Konuştuğu her kelime ve ondan çıkan deli auranın her santimi, anlatılamayacak kadar korku ile hayal gücünü dolduruyordu.

 

Echidna, Subaru ayrıldıktan sonra onun odada belirmesini doğal buldu. Böyle olacağını biliyor gibiydi.

 

[Echidna: Tabii ki, çok doğal. İzin istemeden, değerlinin kalbine uğradım sonuçta. Senin alanına girmeyi niyetlememiştim ……ama yine de, birbirimizi tamamen görmezden gelme şansımız yoktu değil mi?]

 

[???: Bir parmak ucu teninin parçası tırnağı saç teli ter tanesi tükürük parçası tek kelimesi tek nefesi tek duygusu hepsi hepsi hepsi hepsi hepsi hepsi hepsi hepsi hepsi hepsi hepsi hepsi hepsi hepsi hepsi hepsi hepsi hepsi hepsi hepsi hepsi hepsi hepsi hepsi hepsi hepsi hepsi]

 

[Echidna: “Bana ait” mi diyeceksin? Hahaha, seninle olmak Açgözlü lakabımdan vazgeçme isteğimi daha da artırıyor. Bir insan için nasıl bu kadar ileri gidebilirsin, asla anlamıyorum.]

 

[???: Onu seviyorum Onu seviyorum Onu seviyorum Onu seviyorum Onu seviyorum Onu seviyorum Onu seviyorum Onu seviyorum Onu seviyorum Onu seviyorum Onu seviyorum Onu seviyorum Onu seviyorum Onu seviyorum Onu seviyorum Onu seviyorum Onu seviyorum Onu seviyorum Onu seviyorum Onu seviyorum Onu seviyorum Onu seviyorum Onu seviyorum Onu seviyorum]

 

Böylece ‘’Kıskanç’’ Echidna’yı yasaklı olana dokunduğu için asla affetmeyecekti.

 

Gölge bir adım attı. Yalnızca bu adımla oda tamamen karanlığa gömüldü. Önündeki sınıf, tahta, ilk 3 sıra cadının gölgesiyle kaplandı.

 

Echidna imha olmaktan kaçmak için geriledi, gölgeli kollar boynunu hedefliyordu.

 

[Echidna: Burda silinirsem geride çok pişmanlığım kalacak. Bu yüzden korkarım ki biraz adaletsizleşeceğim ――]

 

Gölgeler boynuna yaklaşırken bunu söyleyerek vücudunu eğdi.

 

Gölgelerin uzandığı yerde, Echidna’nın olması gereken yerde,

 

[Sekhmet: Anlaşılan yine çağrıldım, haaaaa. İyi bir gece uykusu bile alamıyorum, huuu!]

 

Baygın bir şekilde homurdanan mor saçlı kız ――Tembellik Cadısı Sekhmet’ti gelen.

 

[Sekhmet: Haaa, faydasız.]

 

Sanki yıkıcı bir darbe vurulmuş gibi, gölgenin üst yarısı geriye doğru uçtu.

 

Bu darbeden sonra gölgenin kalan yarısı da karanlığa döndü. Ardından Sekhmet’in sağ kolunu hedefledi.

 

Hemen sonra, sınıfın yarısını sarmış olan karanlık, bir anda saldırdı; karanlık şeytani pençeler dışarı fırladı, görünen her şeyi örtüyordu.―― Ama,

 

[Sekhmet: Sana az önce faydasız olduğunu söylemedim mi, huuuu?]

 

Göz açıp kapayıncaya kadar gelen siyah pençelerin yıkıcı gücü, en ufak bir direnme gösteremeden, gelen karşı atakla gölgenin tüm vücuduna çarptı. Çatışma sonrasında darbe, gölgenin etini duvardaki çatlaklara çivilemişti, Sekhmet ise tembel tembel bakarak en ufak bir hareketlenme olmadan zeminde çökerek bekliyordu.

 

Fakat öyle olsa bile, Sekhmet'in saldırıları, gölgenin bütün vücuduna saldırmaya devam etti; kademeli olarak, dipsiz form parçalanmaya başladı.

 

Saldırıların sağır edici sesine ve gölgenin görüntüsüne rağmen Sekhmet yalnızca başını kaşıyarak izliyordu.

 

[Sekhmet: Gücünün çoğu mühürlüyken, haaa. Hem de pis Echidna’nın kalesindeyken, huu. Tüm potansiyelinde olduğunda bile, haaa, benim rakibim olamazsın, huu.]

 

Esnemesini tutmaya çalışan Sekhmet’in saldırıları durdu ve yenilen gölge dizleri üzerine çöktü――yukarıdan gelen bir saldırı onu zemine çakmıştı.

 

Kıskanç, Sekhmet’e baktı.

 

[???: Neden neden neden neden neden neden neden neden neden neden neden onunla onunla onunla onunla onunla onunla onunla onunla onunla onunla onunla benim benim benim benim benim benim benim benim benim benim benim benim benim arama arama arama arama arama arama arama arama arama arama arama giriyorsun ――?]

 

[Sekhmet: Haaaa. ――Açıklamak çok zahmet verici olur.]

 

Bu acı tepkiyle Sekhmet, elini biraz indirdi.

 

Tam o anda binanın yarısı çöktü, Kıskanç’ın gölgesi de yerin derinliklerine gömüldü.

 

Zaten çökmekte olan bir dünyada buradan dönüş yoktu.

 

[Sekhmet: Ölümümden sonra bile, huuu. Hala neden böyle şeylerle uğraşıyorum, haaaa?]

 

Kendi eylemleri dünyanın çöküşünü hızlandırdıktan sonra Tembellik Cadısı kendine rahat bir köşe bulup yerleşti.

 

Sırtını duvara yaslayarak, kendi amacına hizmet etmeyi bitiren ölmekte olan dünyanın boşluğuna çekilmekte olan güneşe baktı.

 

[Sekhmet: Hiçbir şey istediğin gibi gitmiyor, huuu. Cadı da olsan――bir cadı tarafından kuşatılmış da olsan, haaaa.]

Son, baygın bir iç çekişle bütün dünya kayıplara karıştı.

 

 

#Vee sonunda her şey açığa çıktı. Subaru'nun tüm çözümlemeleri onun hatıralarına dayalı kurmaca bir dünyaya dairmiş meğer.  
Gerçek ailesiyle karşılaşmamış, yaşadığı her şey yargılamanın bir parçasıymış.

Son dakikalarda gelen 'kıskanç' da cabası. Gerçekten ilginç bir bölümdü.
Bakalım bundan sonra neler olacak. Okumaya devam!

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 43988 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr