Gözlerini açtığında Subaru’nun hissettiği ilk şey ağzına giren tozlar oldu.
Ağzında biriken tükürükle birlikte, dilinin ucuyla bilinçsizce tozlara dokundu ―― toprak ve çakıl tadı alarak elinden geldiğince hızlı bir şekilde tükürdü. Ve yerinden zıpladı.
[Subaru: Ueggh! Pftephtoo! Ağzımda küçük tuhaf çakıllar var……ooueeghh]
Tozları tükürmeye devam ederek kafasını her yöne çevirdi, karanlığın içinde bir şeyler görmeye çalışıyordu.
Işık kaynağını kaybetmiş olan alan, buz gibi hava ile dolmuştu. ――o anda insanların test edildiği mezara girdiğini hatırladı.
[Subaru: Doğru, yargılamalara girmiştim ……]
Mezara daldıktan sonra bilincini kaybetmiş ve hayali bir dünyaya çekilmişti. Birinci yargılama olarak bilinen geçmişte――gerçi ‘’geçmiş’’ doğru bir kelime miydi bundan pek emin değildi; Subaru hatırladığı geçmişine gitmiş, geride bıraktıklarına son vedalarını etmiş ve nihayetinde hepsinin cadının ellerinden çıktığını öğrenmiş ve buraya geri dönmüştü.
Bilincini yitirdikten sonra olanları tek tek hatırlayarak anılarını tazeledi. Rüyasındaki ailesini, bir daha buluşamayacağı, tüm özürlerini, teşekkürlerini ve vedalarını sıraladığı ailesini hatırladı.
Ve ona muazzam bir nostalji ve üzüntü yerine, cesaret ve kararlılık kazandırdıklarını da hatırladı.
[Subaru: Endişelenmeme gerek yok. Unutmadım. Birbirimize söylediğimiz her şeyi hatırlıyorum.]
En kötü senaryoyla anılarının kaybolacağını düşünerek endişelenmişti, ama şansına her şeyi hatırlıyordu.
Vücudunu da kontrol ettikten sonra aklına gelen ilk şey,
[Subaru: Doğru ya……! Buraya en başta girme sebebim, ―Emilia!]
Bu kadar yavaş algıladığı için kendine kızarak odanın etrafında turladı ――ve Emilia’yı az önce kendisinin de olduğu gibi yerde yatar halde buldu.
Oraya doğru koşturdu, kızın beyaz teni ve gümüş saçları karanlıkta daha da belirgin bir şekilde parlıyordu, hala nefes aldığını görünce rahatladı. Ama bu rahatlık onun yüzündeki ifadeyi görene kadardı.
[Emilia: …….h…….ah, hayır……dur……]
[Subaru: ――――]
Emilia’nın yüzü ızdırap içinde seğiriyordu, alnında terler birikmişti.
Ama ifadesi ne kadar acı dolu olsa da vücudu kımıldayamıyordu. Uzuvları sanki donmuş gibi sabitti, yalnızca yüzünde acının belirtileri vardı.
O da Subaru’yla aynı tip yargılamadan geçiyorsa, o zaman,
[Subaru: Görmek istemediğin bir geçmiş olmalı……ya da hayır, çözümlemen gereken bir geçmiş olmalı, ne olursa olsun ……?]
Ne kadar zaman geçtiğini bilmiyordu ama Emilia mezara kendisinden 30 dakika önce girmişti. Buna rağmen Subaru ondan önce dönmüştü, Emilia’nın yargılamasının zorluğunu ancak hayal edebilirdi.
Bu zorluğu doğrulamak ister gibi acı içinde inliyordu.
Normalde, ona inanmalı ve yargılamalardan güvenle dönmesini beklemeliydi, ama――
[Subaru: Bu ifadeye bakarak nasıl bir çocuk böyle bir şey söyleyebilir ki?]
Ağlamak üzere görünen Emilia’nın yüzüne bakarak bir parmağını uzattı, acının ufak bir izini silebilmeyi umuyordu. Ama parmağı kızın yanağına dokunduğu anda,
[Emilia: ――――!]
Emilia’nın az önce donmuş olan uzuvları kriz geçirir gibi kontrolden çıktı. Acıyla ve sertlikle çarpılan yüzünü görüp onu korumak için aceleyle elini başının altına yerleştirdi ve Emilia’yı sıkıca sardı.
[Subaru: Emilia!? Hey, dayan……Emilia!]
Onu sıkıca sarmış çaresizce adını söyleyip duruyordu.
Şiddetli kasılmaları kalbini dehşetle doldursa da vücudu yavaş yavaş sakinleşti.
[Emilia: ――huu, baru?]
[Subaru: ――! Ah, aahah, yeah. İyi misin? Beni hatırlıyorsun, değil mi? Gelecek için söz verdiğin adam, Natsuki Subaru!]
[Emilia: O kadar ileri gittiğimi hatırlamıyorum……]
Uyanırken ona bir şok yaşatan Subaru, bilincinin yerine geldiğinden ve anılarının sağlam olduğundan emin oldu. Yavaşça vücudunu bırakırken, Emilia’nın menekşe rengi gözleri Subaru’ya odaklandı.
[Emilia: Um……huh? Ben, neden……]
[Subaru: Ağırdan al, Emilia-tan. Şimdilik kafa karıştırıcı şeyleri geri plana at ve derin bir nefes al. Sonra kollarını ve bacaklarını biraz hareket ettir, eğer iyilerse, ayağa kalkabilecek gibiysen kalkmayı dene.]
[Emilia: Ah, e-enn tamam……]
Subaru’nun sözlerindeki endişeyi sezen Emilia, onun söylediği gibi derin bir nefes aldı. Ardından parmak uçlarından omuzlarına kadar kollarını hareket ettirdi, Subaru’nun elinden destek alarak ayağa kalktı ve merakla çevresindeki karanlığa baktı.
[Emilia: Karanlık bir yerde……Subaru’yla baş başayız ve……]
[Subaru: Sen böyle söyleyince biraz kışkırtıcı geliyor, gerçi korkunç mekan insanın havasını kesinlikle öldürüyor ama...]
Emilia’nın olan biteni anlamak için acele ettiğini gören Subaru buruk bir gülümsemeyle kafasını kaşıdı. Gerçekten de bir cadının mezarı, içeri girmeyi planlayan her aşığın havasını kaçırırdı.
Ama Subaru’nun sözlerini duyan Emilia bir anda kollarıyla omuzlarını sardı. Bu tepkiyi gören Subaru, ürperdi ve kendi kendine [ Kahretsin, abartmış olabilirim.......! ] dedi.
[Emilia: Doğru ya……Yargılamalara girdim ve……]
[Subaru: Oh, aah, bu doğru. Cadının mezarındayız. Burda ölümüne endişelendim. Emilia-tan girdikten bir süre sonra mezarın ışıkları bir anda söndü. Ben de panikledim ve arkandan koştum ama……]
[Emilia: a……ama…..hayır ben is……istemedim, istemedim……]
[Subaru: Emilia?]
Vücudunda bir sorun yok gibiydi―― ama Subaru konuşmaya devam etmek istediğinde Emilia’nın sesinin titrediğini ve davranışlarının garipleştiğini fark etti.
Sanki üşüyor gibi omuzlarına sarılıyor, dişleri titreyerek kafasını sallıyordu.
[Emilia: Ben……yapmadım……öyle değil…..bu-bu çeşit……yapmadım……gerçekten yapmadım……sana öyle olmadığını söylemiştim……bu]
[Subaru: Emilia. Hey, Emilia? Sakin ol, ne ……]
[Emilia: ……yapma…bana……o çeşit gözlerle……yapma, yapma, yapma……hayır, öyle değil……neden… beni yalnız bırakıyorsun……lütfen hayır……]
Emilia, Subaru’nun seslenişlerini duymadan avuç içleriyle yüzünü kapattı ve yere düştü. Gözleri yaşlıydı, sesi titriyordu, kendisini duyanları kedere boğacak bir şekilde konuşuyordu.
Onun yere yığılmış görüntüsü karşısında Subaru sessizliğe gömüldü. Yalnızca şunları söyleyebiliyordu:
[Subaru: Her şey yolunda. Her şey yolunda. Burdayım. Burda seninleyim. Seni yalnız bırakmayacağım. ]
Yalnızca ağlayan kızı teselli ediyor, vücudunu kucaklıyor, onu koruyordu.
Emilia tüm bu süre boyunca onu asla duymadı, yüzü hala kendi avuç içleriyle kaplıydı.
[Emilia: ……yardım et babacım. Yardım et…… Puck, Puck…….pu…ck……]
Söyleyip durduğu isim onun yanında olup onun için endişelenen çocuğun ismi değildi, o gözyaşlarıyla boğulurken bile yüzünü göstermeyi reddeden ruhun ismiydi.
#Subaru ilk yargılamasını geçerek geçmişiyle yüzleşti.
Ancak sıradan dünyada bir hikikomori olan Subaru'yla, 'gümüş saçlı bir yarı-elf' olan Emilia'nın geçmişleri bir değil tabii ki.
Acaba Emilia nasıl bir geçmişle yüzleşiyor, bu fısıldadıkları ne anlama geliyor ve kendine gelebilecek mi?
Öğrenmek için okumaya devam!
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..