Cilt 4 Bölüm 22 [ Zayıflık ] (2/3)

avatar
4123 3

Re:Zero Kara Hajimeru Isekai Seikatsu - Cilt 4 Bölüm 22 [ Zayıflık ] (2/3)


Çevirmen : Clumsy

 

Subaru’nun sesinin kısıldığını gören Garfiel, açık dişleri arasından alaycı bir ses çıkardı. Subaru da karşılığında bu tavrı çürütecek bir şeyler söylemek istese de, aklına en ufak bir şey gelmedi.

 

Onu böyle gören Garfiel’in kısık zümrüt yeşili gözlerinde bir hayal kırıklığı belirdi.

 

[Garfiel: Dökül bakalım. Gerçekten ne düşünüyosun? Ben bağırsaklarını açana kadar bekleyecek misin konuşmak için?]

 

[Subaru: Bağırsakları açma mevzusu aklıma bazı kötü hatıralar getiriyor o yüzden bu lafı kullanmazsan sevinirim ……gerçi ortama bakılırsa pek de şaka yapmıyor olabilirsin.]

 

Garfiel zaten kısa olan vücuduyla kambur durarak iyice kısalmıştı. Tutumu düşmanca olmasa da tüm vücudundan şiddetli bir öfke dalgası yayılıyordu.

 

Subaru her şeye rağmen, kendisine uygulanabilecek şiddet konusunda endişelenme gereği duymuyordu. Yine de ――

 

[Subaru: Öncelikle şunu netleştirelim. Ben Emilia’nın tarafındayım. Ona en ufak bir şüphem olmadan sağlam bir inancım var. Yani zaman alsa da yargılamaların hakkından geleceğine eminim.]

 

[Garfiel: Sanki bu noktada öyle bir masala inanırmışım gibi. Senin korunaklı Prenses-sama’n―― 3 gün üst üste onu ağlarken bi yerlerden çıkartmak zorunda kaldım, gerçekten başarabileceğini mi düşünüyosun? ]

 

Kesinlikle uzlaşılamaz bir tavrı vardı.

 

Garfiel bunu saklamayan bir bakış atıyordu. Subaru dezavantajlı olmasına rağmen kendi gözlerini de mümkün olduğunca kısarak sert bakmaya çalıştı. ――Emilia’yla olan hisleri teslim olmasına izin vermezdi.

 

Subaru ve diğerlerinin sığınağa gelişinin 6. günüydü. Subaru ilk yargılamayı geçeli 3 gün olmuştu bile. 

 

Bu arada neler olduğunu sorarsanız,――

 

[Garfiel: Biri ilk yargılamada kaldı diye ikinciye geçilemeyeceğini hiç düşünmezdim. Sağolsun, kahrolası 3 gündür yargılamalarda hiçbir ilerleme kaydedemiyoruz.]

 

[Subaru: ――――]

 

[Garfiel:  Böyle bir şey olacağını bilseydik en baştan seni tek başına gönderebilirdik, yeah? O zaman en azından çoktan geçtiğin kayaya takılıp kalmazdık. ]

 

Garfiel’in sözleri katılığını gizlemiyordu―― ama haklıydı. Emilia ve Subaru’nun yüzleştiği durumu doğru şekilde anlatmıştı.

 

Subaru 3 gün önce ilk yargılamayı geçtiğinden beri――hiçbir ilerleme kaydedilmemişti. Sebebi basitti.

 

Emilia hala ilk yargılamadaydı. Hala geçmişinin üstesinden gelememişti.

 

[Subaru: Çözümlenmesi gereken geçmiş herkes için farklı. Benim gibi umursamaz bir hayat yaşamanın aksine o açıkça çok daha ağır şeyler yaşadı. Onun bir yük olduğunu falan düşünmüyorum ben.]

 

[Garfiel: Öyle mi? Sadece hoşlandığın kişiye karşı kibar oluyosun. Ama senden başka kimsenin onu önemsediğini mi sanıyosun? Açıkçası, biz konuştukça Prenses-sama düştükçe düşüyor.]

 

[Subaru: Bu……]

 

[Garfiel: Senin de itiraf etme vaktin geldi. Prenses-sama’dan kurtulursak en azından sen ikinci yargılamaya girebilirsin. Bu şekilde burayı özgür kılmak için hiç değilse bi şeyler yapıyor olabiliriz.]

 

Garfiel bunu çok kolaymış gibi dile getirmişti――ama bu Emila’nın çözümünü ortadan kaldıracak bir olaydı.

 

Bu Roswaal’ın planlarını hiçe saymak ve Emilia’nın kalbindeki asilliği lekelemek anlamına gelecekti. Subaru ne olursa olsun buna izin veremezdi.

 

Ama, Subaru’yu tereddüt ettiren bir şey vardı.

 

[Subaru: Eğer zamanı olsa kesinlikle üstesinden gelirdi. Onu acele ettirip strese sokmamamız gerek. Ama…..]

 

[Garfiel: Sen bile yeterince zamana sahip olmadığımızın farkındasın, değil mi ? Başta ben olmak üzere sığınağın tez canlı adamlarının sabırları iyice tükeniyor, rehineler de kapalı kalmaya daha fazla dayanamayacak.――Herkesin patlaması an meselesi, haksız mıyım?]

 

――Sonuçta tek problem zamanın kısıtlılığıydı.

 

Subaru’nun, Emilia ne çeşit bir ‘’geçmişle’’ yüzleşirse yüzleşsin, üstesinden geleceğine dair şüphesi yoktu. Ama böyle derin şeylerle mücadele etmek çok zaman alıyordu. Eğer Subaru yardım edebilseydi tüm zorlukları aşacak gücü elde edebilirlerdi. 

 

Ama bu ‘’geçmiş’’ yalnızca ona ait olduğu için Subaru’nun eli kolu bağlıydı. Subaru kendi geçmişini atlatmak için Rem’den aldığı cesareti, herhangi birinin Emilia’ya verebileceğinden emin değildi.

 

Zaman olduğu sürece yargılamaların üstesinden gelecekti. Ama şu anda buna yetecek zamanları yoktu. 

 

Garfiel’in de belirttiği gibi iki taraf da limitlerine çok yaklaşmıştı. 

 

Daha fazla bekleyemezlerdi. O yüzden Subaru bir sonuca vardı.

 

[Subaru: ――Bir teklifim var.]

 

Çenesine dokunarak bu sözleri dudaklarından çıkardı.

 

Subaru’nun ifadesindeki değişimi gören Garfiel bir gözünü kapatarak dudaklarına bir gülümseme yerleştirdi.

 

[Garfiel: Dinliyorum.]

 

[Subaru: Sanırım iki tarafın da probleminin zaman olduğunda hemfikiriz. Benim Emilia’nın geçeceğine inancım var ama bunun için zamana ihtiyacı var. Diğer taraftan sizinkiler çökmek üzere. Şu ana kadar bir yanlışım yok değil mi? ]

 

[Garfiel: Yanlış yok. Ama bir şey eklemek istersem, açıkçası ben Prenses-sama’nın yargılamaları geçebilecek gücü olduğuna inanmıyorum.]

 

[Subaru: ……Sanırım bu konuda fikirlerimizi kendimize saklamalıyız. Öbür türlü anlaşamayız ve senin benim teklifimle ilgilenmen gerek.]

 

Subaru’nun sözlerini dinleyen Garfiel, bir yandan alnındaki beyaz yara izine dokunuyordu. Garfiel’in onun devam etmesini beklediğini hisseden Subaru, başını salladı.

 

[Subaru: Şu anda hapis tutulan sığınmacılar sabırlarının sonunda. Birinin kaçması an meselesi, en kötü senaryoyla hepsi birleşip sığınaktakilerle savaşabilir.]

 

[Garfiel: Bunun beni endişelendirmesi mi gerekiyor? 100 veya 200 köylü bile birleşse hepsini çaba harcamadan süpürürüm.]

 

[Subaru: Kaç kişi olduklarının……veya ne yapacağının önemi yok. Ben istenmeyen bir karmaşadan ve oluşacak zarardan bahsediyorum. Eminim sen bile yemeklerini hazırladığın insanlara şiddet uygulamak istemezsin, değil mi? ]

 

[Garfiel: Eh, güzel bi noktaya parmak bastın.]

 

Bakışlarını başka bir yöne çevirip garip bir şekilde dilini şıklatan Garfiel’i gören Subaru, onun kalbinde bir iyilik olduğunu hissederek gizlice başını salladı.

 

[Subaru: O yüzden böyle bir karmaşadan kaçınmak için mahkumları salmanızı öneriyorum. Artık mahkum olarak pek değerleri kaldığını sanmıyorum zaten. Ne dersin? ]

 

[Garfiel: Oyoy, dur bi dakika. Burda iki farklı hikaye var di mi? Önce bana mahkum olarak pek değerleri yoktan ne kast ettiğini söyle. ]

 

[Subaru: İlk olarak, onları burda rehine olarak tutmanızın sebebi bizi…… daha doğrusu Emilia’yı buraya çekmekti, değil mi? Çoktan istediğiniz gibi sığınağa geldik ve yargılamalara başladık. Ayrıca mahkumlara verdiğiniz yemek ve bakım hizmetleri de masrafsız değil, sizin de mallarınızın bir limiti var. Sürekli geceyle şafak arasında çıkıp bir şeyler avlaman gerekiyor.]

 

Subaru’nun gördüğü kadarıyla, sığınak ormanları da içine alan uçsuz bucaksız bir alandı, ancak yalnızca ufacık bir alanı kullanılıyordu. ―― hatta sığınakta yaşayan yarımkanların sayısı aşağı yukarı Arlam köyünün sığınmacılarıyla aynıydı. 

 

Basitçe, köylüler geldiğinden beri sığınağın yemek ihtiyacı iki katına çıkmıştı. Arazinin özelliklerine bakılınca tüccarlardan yemek alma şansı yoktu, dolayısıyla yemeklerini avcılıkla ve yerel ürünlerden sağlamak zorunda kalıyorlardı. ――Bu yüzden,

 

[Subaru: Artık rehineleri tutmanıza gerek yok, onlar size yük oluyor. Yargılamaların ortasında olduğumuz için rehineler olmadan bile buradan ayrılmamızın bir yolu yok zaten.]

 

[Garfiel: Öyle diyosun... Her türlü, bir anda sığınağa giren yarı-…… Prenses-sama çoktan arazinin lanetiyle bağlanmış oldu. Eğer Prenses-sama burdan ayrılmak istiyorsa öyle ya da böyle yargılamaları geçmek zorunda …… Ah, demek öyle.]

 

Subaru’nun teklifini yavaşça sindirerek anlayan Garfiel, zalim bir gülümsemeyle bir iki kez başını salladı. Onu izleyen Subaru, aklının gayet yerinde olduğunu anladı.

 

Her zamanki tutumunu bir kenara bırakıp, yalnızca mevcut şartları göz önünde bulundurarak olayı tartıyordu.

 

[Garfiel: Eğer rehineleri bırakırsak hem yemek masrafından hem de olası kavgalardan kurtulacağız. Ana fikir bu, yeah? Anlaşılan rehinelerle dış dünya arasında duran tek şey BENİM, değil mi? ]

 

[Subaru: Şu ana kadar her şey planların dahilinde gitti, bunu sonuna kadar götürmek istemez misin? Sonuçta senin amacın da sığınaktan çıkmak.]

 

[Garfiel: Sanırım ninenin görüşlerine ayak uydurursak öyle…… Her neyse, bu sadece detay şimdilik.]

 

Bir el sallayışıyla bu fikri şimdilik bir kenara attı. Ardından çenesini tutarak derin düşüncelere daldı.

 

[Garfiel: Ama sen ne bok yemeye benimle konuşuyosun? Buranın başı nine, ben değilim. Birinin fikrini onaylamasını istiyosan gidip nineyle konuşmalıydın. Bunu kendi kendime söylemem garip olacak ama benim her şeyi daha da karmaşıklaştırdığımı bilmiyo musun? ]

 

[Subaru: İşleri daha çok karıştırmamak için seninle konuşuyorum. Eğer şartları düzgün bir şekilde Lewes-san’a açıklayabilirsem onu ikna edeceğimi düşünüyorum. Ama öyle yapsaydım senin nasıl tepki vereceğini bilemezdim. ]

 

Akıllı ve faydacı bir insan olarak Lewes, büyük ihtimalle Subaru’nun teklifini kabul edecekti. Hatta Subaru buna emindi diyebiliriz.

 

Ama konu Garfiel’le önemli şeyler konuşmaya gelince,

 

[Subaru: Öyle ya da böyle seni ikna etmek işin zor kısmıydı. Ne yazık ki, tecrübelerime dayanarak söylüyorum, eğer iş güç kullanmaya gelirse sana karşı tamamen etkisiz olacağım. O yüzden önce emin olmadığım faktörlerin üzerinden geçmeye karar verdim, böylece sonrası için endişelenmeyecektim. ]

 

[Garfiel: Bayaa iyi bi düşünce şekli, oy. Öyle di mi, yeah? Eğer teklifi nineme götürseydin ben mahvedecektim, değil mi? Bana söylemek istediğin bi şey mi var? Suratındaki yumruğuma söylemek ister misin ha? ]

 

[Subaru: Daha bir kaç saniye önce medeni bir konuşma yapıyorduk, mevzu bu noktaya nasıl geldi bir anda……]

 

[Garfiel: Kafamı konuşmaya en fazla 3 dakika ayırabiliyorum. Çoktan limitimi geçtim, bu noktadan sonra manası yok.]

 

[Subaru: Niye böyle kendini beğenmişçe konuşuyorsun!]

 

Garfiel yumruklarını gösterirken, Subaru da karşılığında kollarını teslim olurmuşçasına havaya kaldırdı. Tabii ki Garfiel ciddi değildi, yalnızca sıkılmış bir şekilde iç çekti.

 

[Garfiel: Hah, sabah sabah nelerle uğraştık. Yeah, tamam, ne istiyosan yap. Eğer nineyi ikna edersen bi şey demiycem. Her neyse lanet bi sıkıntı zaten. Onlardan kurtulduğun sürece nasıl istersen yap.]

 

[Subaru: Öyleyse, seni de alıp götüreyim ve……]

 

[Garfiel: ――Ama, bir şartım var.]

 

 

#Subaru gerçekten bu işlerde daha iyi olmaya başladı. Mantıklı planlar yapıyor, her şeyi kavrıyor falan.
Anlaşılan 3 gündür Emilia yargılamaları geçemiyormuş ve Subaru'nun ikinciye geçmesi de bu yüzden imkansızmış.

Acaba Garfiel'in şartı ne, Subaru'yla anlaşabilecekler mi? Köylüler güvenle dönecek ve yargılamalar devam edecek mi?
Okumaya devam!

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 46883 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr