Subaru, tam en zor kısmı atlattığını düşünüp rahatlayacakken, Garfiel’in söylediği sözlerle başından aşağı buzlu sular dökülmüş gibi hissetti.
[Garfiel: Teklifini kabul edebileceğimi söylemiştim, ama eğer sen benim teklifimi kabul etmezsen, konuşacak bir şeyimiz kalmaz.]
[Subaru: ……Ama bu iş senin de çıkarlarına uygun olacaktı. Yemek masraflarından ve kavgadan kaçınmak falan.]
[Garfiel: Bunlar umrumda mı sence? Eğer rehinelere yemeğimiz yetmezse her zaman sürüyü güdebiliriz. Eğer birileri kavga çıkartırsa tek başıma hepsini hallederim. Eşit durumda değiliz, anlıyo musun?]
[Subaru: ……senin, şartın ne peki?]
Subaru’nu dişlerini sıkarak çıkardığı kelimeleri duyan Garfiel [İlk başta bunu sorman lazımdı] diyerek dişlerini takırdattı. Ardından Subaru’yu baştan aşağı süzdü.
[Garfiel: Benim……hayır, sığınağın şartları oldukça basit. Yargılamalara giren sen olacaksın. Bunu yap, gerisi kolay.]
[Subaru: ――! Dur bir dakika, bu doğru olamaz. Eğer bunu yaparsam az önceki konuşmalarımız bo……]
Bu seçenek Subaru’nun aklına da defalarca gelmişti.
Ama bu son çareydi, bundan mümkün olduğunca kaçınmalıydı.
Daha da önemlisi, eğer bunu kabul ederse, Emilia’nın şu ana kadarki çabaları tamamen ――
[Garfiel: Bi şeyleri anlamamış olabilirsin o yüzden açıkça söyleyeyim……ben nine ve diğerleri, sığınaktan çıkmamız serbestleştiği sürece bunu kimin yaptığını gerçekten umursamıyoruz. ]
[Subaru: ――――]
[Garfiel: Eğer Prenses-sama bunu yapıp nineden, rehinelerden ya da diğerlerinden iltifat alsın istiyorsan bu sadece senin beklentin. Geçmişinizde ne olduğu, neyi atlatmak istediğiniz umrumda değil. Sonuçta bunlar sizin probleminiz, di mi ? ]
Bu sözlerde karşı çıkılacak bir şey yoktu.
Garfiel kesinlikle haklıydı, Subaru da hikayenin bu tarafını dinlediğinde inkar etme hakkı bulamadı. Tam da Garfiel’in söylediği gibi, yargılamaları Emilia da geçse başkası da geçse bu onların problemi değildi, yalnızca Subaru’nun problemiydi.
Ve bundan da öte,
[Garfiel: ――Ayrıca, geçmişin üstesinden gelmek bu kadar önemli mi?]
[Subaru: Eh?]
[Garfiel: 3 gün oldu. Üç. Prenses-sama her gün yargılamaya girip ağlayarak çıkıyor. Gerçekten bunu izlemeye dayanamıyorum artık.]
[Subaru: İzlemeye… dayanamıyorsun……]
[Garfiel: Yok yere yaralanması ve acı çekmesine. Her seferinde ‘’ne olursa olsun bunu yapmalıyım’’ diye gidip, yapamadığı için özür dileyerek dönmesine dayanamıyorum. Peki sen ne bok yemeye Prenses-sama’nın yargılamayı alması için ısrar edip duruyorsun? ]
Garfiel’in sözleri son üç gündür Emilia’nın yaşadıklarını gayet iyi özetlemişti.
Yargılamaların başlangıcından sonraki gece Emilia, ikinci kez şansını denemiş ve yine geçmişini aşamamıştı. Daha da önemlisi, onunla birlikte içeri giren Subaru yargılamalara girememişti.
Başta Subaru, neden mezarın onu dışarda bıraktığını anlamamıştı, ama sonra Emilia, yargılamayı yarıda bıraktığı için böyle olduğunu açıklamıştı ―― Oldukça basitti:
2.yargılama 1. Yargılamanın arkasındaki odadaydı.
Mezarın içinde, ilk yargılamanın yapıldığı yerde mühürlü bir kapı vardı. Subaru en başta bu kapıyı açarak üç yargılamayı da geçeceğini düşünmüştü―― ama diğer tarafta onu bekleyen sadece ikinci yargılamaydı. Yalnızca ilkini geçen biri oraya ilerleyebiliyordu.
Başka bir deyişle, eğer Subaru yalnız olsaydı kapıyı açıp 2. yargılamaya geçebilecekti. Bunu öğrendikten sonra bile oraya gitmemesinin sebebi de――
[Subaru: Emilia kesinlikle ilk yargılamayı geçecek ve sonra biz ……]
[Garfiel: Bu beklentiler çok ağır değil mi? Prenses-sama’nın yeterince acı çektiğini görmüyo musun? Onu bu anılarıyla yüzleşmeye zorlamak, acı çektirmek, sonunda böyle bitik görünmesine neden olmak , siz insanların istediği bu mu? Prenses-sama’nın istediği bu mu? Bunu anlayamayacak kadar aptalım galiba.]
[Subaru: Emilia’nın……istediği……]
Garfiel bu sözleri kafasını kaşıyarak söylemişti―― ama Subaru, kafasından aşağı dökülen soğuk sularla tamamen uyanmış gibi hissediyordu.
Şu ana kadar Emilia’nın yargılamaları geçme kararına saygı duymuştu ve kendisini onu desteklemeye adamıştı. Ne kadar zorlu bir yol olduğunu bilmesine rağmen, bundan vazgeçmediği sürece elini tutacaktı.
Ve arka arkaya düşüp ayağa kalkarak yeniden denese de, gerçekte ne istediğini asla sorgulamamıştı.
Düşününce, Subaru, Emilia’nın neden kral olmak istediğini bile bilmiyordu.
Kraliyet seçim koridorunda yaptığı herkese eşitlik getirmek istiyorum açıklaması, bunun tek sebebi olamazdı.
Hayatı boyunca gördüğü ayrımcılık ve kötü muameleyi herkes anlayabilirdi. Bugüne kadar yaşadıkları, düşündükleri, inançları ―― ona tahtı hedefleten bunlar mıydı?
Subaru onun yanında olmak, ona destek olmak için duyduğu yoğun isteğe rağmen ona bu soruları sormayı ihmal etmişti.
Emilia ve Roswaal en başta nasıl tanışmıştı? Roswaal neden bir yarı-elfe kral olması için yardım ediyordu? Kral olmak için niteliği ――ona verilen mücevherle kanıtlanmıştı, ama Roswaal nasıl olup da buna dahil olmuştu? Emilia ve Roswaal’ın nasıl ortak çıkarları vardı da bu ilişkiyi kurmuşlardı?
―― Subaru bu soruların hiçbirinin cevabını bilmiyordu.
Şu ana kadar hiçbir şey bilmeden ilerlemeyi başarmıştı.
[Garfiel: Oy, şu an ne biçim bi şok yaşamakla meşgulsun bilmiyorum ama bi şey söylemiyceksen gidiyorum. Avlanmamın ortasındaydım…… teklife gelince, eğer benim şartımı kabul ediyosan git nineyle konuş. Geri kalanında sana karışmayacağım.]
Subaru’ya bu sözleri söyledikten sonra ormanın karanlığında gözden kayboldu.
Subaru fark edene kadar güneş çoktan doğuyor, geceyi kovalıyor hale gelmişti ―― ortam çok sakindi, çiy damlaları dökülmüş yaprakların üzerinde yerlerini almıştı.
Subaru bakışlarını yukarı kaldırdı, ağaç yaprakları ve hareket eden bulutlar arasında güneş ışıkları beliriyordu ―― yakında güneş yeniden bulutlar arasında kaybolacaktı.
Gözlerini kısıp, bu bir anlık güneşe bakarak yürümeye başladı.
[Subaru: Tek yaptığım geçmişimi görmek, bir çözüm bulmak ve bunu yaptığım için memnun olmaktı. Ama Emilia……]
Subaru herkesin çözümlemesini yapıp sonra da bunu atlatacağını düşünmüştü.
Çünkü o ,geçmişinden gelen anılarıyla iyileşmiş hissediyordu, ettiği son vedalar sayesinde önüne daha umutlu bakabilmişti.
Çevresindeki insanların nezaketiyle sarmalanmış olan Subaru, geçmişin herkes için yeniden değerlendirilmesi gereken bir şey olduğunu düşünmüştü.
Ama , Subaru’nun düşünceleri――
[Emilia: ――su… baru?]
Odanın köşesinde dizlerine sarılmış gümüş saçlı kız için, bunun ağırlığı ne kadar büyük olmalıydı.
Ona verilen evde buz gibi zemine oturmuş, sessiz sedasız zamanın geçmesini bekliyordu.
Genelde sabahları pek iyi olmazdı, ama onu bu kadar erken uyanmış bulmak süpriz olmadı. Kanlı gözleri Subaru’ya dönmüştü, güzel, büyüleyici yüzünde karartılar ve gözyaşlarının izleri vardı. ―― Uyumadığının kanıtıydı bunlar.
Subaru’nun gelişini fark edip ağladığını anlamasın diye yüzünü çevirmişti.
[Emilia: Ah, ü….üzgünüm. Va-vakit geldi mi? Geldi mi bile? Tahmin ettiğimden daha erken oldu.....ama, yapmalıyım. Elimden gelenin en iyisini yapmalıyım......Yargılama zamanı geldi, değil mi? ]
[Subaru: Emilia-tan]
[Emilia: So-sorun değil. Bugün kesin, bu sefer kesin, ben....enn, ben kesinlikle geçeceğim. Aşağı yukarı neler olacağını tahmin edebiliyorum. Hep aynı dö..ngüler. Subaru söylemişti, yeah, bak, biliyorum......enn, ee, o zaman, ben, ben iyiyim……]
[Subaru: Emilia-tan, sorun değil. Henüz gece olmadı, hatta dün gece bile bitmedi sayılır. Daha sabahın körü. Hala çok vakit var.]
[Emilia: Ben, ben beni kandırdığını anlayabiliyorum. Çünkü, bak.... dışarısı hala karanlık. Sabahlar daha aydınlık olmalıdır.......ah, ama, bugün küçük ruhlarla olan konuşmam ……]
Subaru’ya bakıp sessizce mırıldanan Emilia’nın gözleri titreşiyordu. Gözlerinde anlaşmanın şartlarını yerine getiremiyor olmanın korkusu ve şoku vardı. Kendisini cezalandırmaya niyetli görünüyordu.
[Subaru: Emilia!]
[Emilia: ah……]
Onun havadaki elini yakalayan Subaru, parmaklarını parmaklarıyla sardı.
Ellerinin birleştiğini gören Emilia, sessizce ve minnettar bir şekilde Subaru’nun kara gözlerine baktı.
[Emilia: Ben, ben……]
[Subaru: Şu anda burda yalnızca ben varım. O yüzden ne kadar zayıf olmak istiyorsan ol. Acele etmene ve kendini bu kadar zorlamana gerek yok. Daima senin yanında olacağım.Ne olursa olsun!]
[Emilia: su..baru……]
Emilia, onun uzanmış elini tutarak kafasının yan tarafa düşmesine izin verdi. Subaru da onun yanına oturdu.
Boştaki eliyle yavaşça kızın gümüş saçlarını okşarken, kızın vücudu giderek gücünü kaybetti ve kısa bir süre sonra uykuya daldı.
Yorgunluktan tükenmiş olmalıydı. Buna rağmen geceyi yalnız geçirememiş, Subaru gelene kadar bu halde kalmıştı.
Yanında sessizce nefes alarak uyuyan Emilia’ya bakan Subaru, kızın tapılası yanaklarını hafifçe okşayarak gözyaşlarının izlerini takip etti.
――Karar vermişti, Emilia daha ileriye gitmeyecekti.
# Garfiel'in şartı mantıklı görünüyor, Emila'nın nasıl bir geçmişi olduğunu henüz bilmiyoruz ama atlatmasının bir hayli zor olduğu kesin.
Onu bu halde düşünmek de üzücü, bile bile her gün aynı acıları yaşamaktan bitap düşmüş bir Emilia getirebiliyorum gözümün önüne.
Subaru kararını verdi, acaba her şey istediği gibi ilerleyecek mi? Size heyecanlı bölümlerin yaklaştığını söyleyerek uzaklaşıyorum. Bir sonraki bölümde görüşmek üzere!
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..