Cilt 4 Bölüm 24 [ Yanlış başlangıç ] (1/2)

avatar
4427 5

Re:Zero Kara Hajimeru Isekai Seikatsu - Cilt 4 Bölüm 24 [ Yanlış başlangıç ] (1/2)


Çevirmen : Clumsy 

 

Subaru’nun bilincini yeniden kazandığındaki ilk hissi rahatsızlıktı.

 

[Subaru: Uech! Oueh! Upuegch!]

 

Yabancı bir vücutta gibi hissederek kendine geldiğinde ağzındaki topraksı tadı atmak için etrafa tükürmeye başlayarak gözlerini açtı.

 

Yalnızca karanlığı görebiliyordu ve tüm bedeniyle soğuk bir zemine değdiğini hissediyordu. Soğukluğun katılığını da göz önünde bulundurarak yerde yattığına karar verdi. Yavaşça etrafındaki karanlığı incelediğinde ―― daha önce pek çok kez bulunduğu harabelerin içinde olduğunu anladı.

 

[Subaru: Mezarın içinde miyim?]

 

Emin olmak için ağzındaki parçacıkların tadına baktı ve toprağın tadı anılarını tazeledi.

 

Geçen sefer de ağzında toprak parçalarıyla uyanmıştı. Başka bir deyişle, şu anda,

 

[Subaru: İlk yargılamamdan yeni çıkmış olmalıyım, o zaman……? Yani buraya döndüm…… hayır, daha önemlisi……]

 

Eğer gerçekten Subaru’nun ilk yargılamasından döndüğü ansa, yerde yatan tek kişi o olmamalıydı.

 

[Subaru: ――Emilia!]

 

Hemen ileride, karanlığın içerisinde, yerde yatan gümüş saçlı kızı buldu.

 

Ona yaklaştığında yüzündeki aynı ızdırap dolu ifadeyi görü, tam yeniden parmaklarını yüzüne değdirecekti ki tereddüt etti.

 

Emilia’nın birkaç kez yargılamaya girdiğine şahit olmuştu. Eğer ona bu uyku halindeyken dokunursa yargılamaya müdahale edip onu geri döndürebilirdi.

 

Hatta tam yargılamayı geçmek üzereyken onu uyandıracak olması bile mümkündü. Bu yüzden mezarın içindeyken ona dokunmama konusunda oldukça dikkatli olmalıydı. Ama,

 

[Subaru: Bu girişimin iyi sonlanmayacağını biliyorum zaten……]

 

Kafasını sallayarak tereddütünden kurtuldu, kızı kibarca kollarına aldı. Acılı ifadesi yok olan kız uyanmaya başlamıştı bile ――

 

[Emilia: su… baru……?]

 

[Subaru: Yeah, doğru. Benim, Emilia-tan. Sen iyi misin?]

 

Gözlerini açmakta olan Emilia, yarı uykulu bir sesle adını söylemişti. Subaru da ona güven verici bir ifadeyle gülümseyip kendine gelmesini bekledi.

 

Öylece beklemeye devam etti. Nerede olduğunu hatırlamasını, yargılamayı hatırlamasını, çocuklar gibi ağlamaya başlamasını bekledi.

 

Gözyaşlarına boğulacağını bilmesine rağmen yapacak hiçbir şeyin olmaması, kendisini çok güçsüz hissettirdi.

 

Her şeye rağmen, kız ayağa kalkacaktı; çünkü asil bir ruhu vardı.

 

Subaru’nun yek yapabileceği ise ona yardımcı olmak, sakinleşene kadar ellerini tutmak ve gitmesine izin vermemekti.

 

※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※

 

Emilia’yı Lewes’in evine taşıdıktan ve Ram onu yatağına yerleştirdikten sonra, Subaru oturup ölümden dönüşüyle ilgili düşüncelere boğuldu.

 

Ram, Otto ve diğerleri içerde ne olduğu hakkında merak içindelerdi, ama Subaru, [Önce Emilia’nın uyanmasını bekleyelim] diyerek kestirip atmış ve yalnız kalmıştı.  

 

Lewes’in evinin dışında gökyüzünü izliyor, serin rüzgarın yüzünü yıkamasına izin veriyor, bir yandan da kalbinde karmaşık hesaplarla boğuşuyordu.

 

[Subaru: Yine..….oldu, ha…]

 

Belinin sol kısmına, orada olması gereken yaranın çevresine dokundu.

 

Kesilip, iç organlarının çıkmasına neden olan yarayı düşündü. Kendi iç organlarını görmek herkesin sahip olabileceği bir fırsat değildi, ama tabii ki Subaru, pek çok kişinin hayal bile edemeyeceği şeyleri daha önce de tecrübe etmişti.

 

[Subaru: Mutlu olup olmadığım başka bir hikaye. Kendi organlarımı görmekle ilgili saçma sapan bir fetişim yok tabii ki..........gerçi olabilecek birilerini biliyorum.]

 

Bu cümleyi kurduğu anda aklında tanıdık cümleler yankılandı.

 

[――Sana söylemedim mi? Söz vermemiş miydik?]

 

O büyüleyici kadının sesi olduğunu tahmin ediyordu. Kana bulanmış, ahlaksız bir ses tonu olan, bir insanın hayatının sona erişi karşısında inanılmaz bir heyecana erişen kadının sesi.

 

Subaru o sesi, o sözü, o çarpık heyecanı hatıladıkça kemiklerine kadar titredi.

 

O kadın tarafından karnının ilk kesilişi değildi bu.

 

[Subaru: İşte “Bağırsak Avcısının” meşhur girişi……rahat bırak beni artık……]

 

Ellerini alnına koyarak bakışlarını yeniden gökyüzüne çevirdi ve iç çekti.

 

Aklında oynayan görüntü ise kendisiyle aynı siyahlıkta, uzun saçlara sahip güzel bir kadına aitti. Bu katil, aşağılık bıçaklarıyla Subaru’nun hayatına iki kez son vermişti bile. İlk döngüsünde Subaru’nun defalarca karşılaştığı tehdit, sonunda Reinhardt’ın yardımıyla kurtulduğu kadın ―― Elsa Granhiert.

 

[Subaru: Aslında onu tam olarak göremedim, ama kesinlikle Elsa’ydı. Ya da belki de sadece başkası olacağına inanmak istemedim. En iyisi Elsa farz ederek devam edelim.]

 

Onunla son görüşmesinin üzerinden 2 ay geçmiş gibiydi, ama gerçek hayatta bir aydan az süre geçmişti. Kızın o zamandan kalma yaraları pek hafif değildi, ama anlaşılan Subaru’yu öldürmesini engelleyecek bir durum yoktu.

 

Acaba sebebi Subaru’nun çok basit bir rakip olması mıydı yoksa kızın tamamen iyileşmiş olması mı ?

 

[Subaru: Tamamen iyileşmiş olduğu seçeneğini tercih ederim. Düşününce, bu dünyadaki iyileştirme büyüleri ölümün kendisi hariç neredeyse her şeyi iyileştiriyor gibi. Eğer bu büyüler olmasaydı kaç kez ölürdüm söyleyemem…… Eh, gerçi ben öldüm de, ama...]

 

Neredeyse ölecek hale gelip iyileşmek de, neredeyse ölecek hale gelip gerçekten ölüp geri dönmek de pek çok kez başına gelmişti. Onun açısından aradaki farkı anlamak biraz zor oluyordu.

 

Ama her halükarda, Elsa’nın köşke saldırdığından emindi. Bunu sindirdiğine göre, sonraki sorular――

 

[Subaru: Elsa neden köşkteydi ve Frederica ile Petra’ya ne oldu? ]

 

Subaru köşke vardığında, köşkte hala sıradan hayata dair izler vardı. Petra’nın odasındaki lamba, giriş koridorundaki yanan ışıklar gibi. Bu ışıkların yanıyor olması bir şey ifade ediyordu.

 

[Subaru: En azından akşam olana kadar bir şey olmadığını anlıyoruz…… değil mi?]

 

Bu sonuca çok hızlı varıp varmadığını değerlendiriyordu.

 

Işıkların tüm gün boyunca açık olması ihtimali de vardı, eğer öyleyse geceden önce saldırıya uğramış olabilirlerdi.

 

[Subaru: Lagmite cevherinden farklı olarak, kristal lambalar, gün boyunca atmosferden mana emerek şarj edilmelidir. Bunu kendi tecrübelerimden biliyorum, yanlışlıkla açık bıraktığımda sadece yarım gün dayanmışlardı.]

 

Bir gece, köşkte, alfabeyi öğrenmeye çalışırken açık bıraktığı kristal lamba, gün içinde aniden sönmüştü. 

 

Subaru paranormal bir olay olduğunu düşünüp büyük bir yaygara çıkarmıştı. Eğer Rem onu yakalamasaydı, Ram tarafından güzelce havaya uçurulabilirdi. Bu süreçte Emilia da bir köşeye sinmiş titriyordu. Subaru bu anıyı düşünürken gülümsemekten kendisini alamadı. Ama şimdi nostalji zamanı değildi. O yüzden bu anının önemli olan tarafını çekti.

 

[Subaru: Eğer ışıklar tüm gün yandıysa, gece hala yanıyor olamazdı. Bu yüzden evin tüm gün boş olma olasılığını eliyorum. O zaman olay günü.... 6. Gece olmalı. Yani 4 gün kaldı. Hayır, 3 buçuk gün.]

 

Saate bakılırsa, Subaru’nun tam olarak 84 saati kalmıştı.

 

Bu sürede yapması gerekense şuydu:

 

[Subaru: Köşkü bağırsak avcısına karşı koru, ya da hiç değilse oradaki insanları güvende tut!]

 

Köşkteki kızların, yılan-veya-örümcek-vari-katil gelene kadar oradan çıkmış olduklarının garantisi yoktu. Gizli geçitin nereye ulaştığını bilmiyordu, ama eğer kaçabildilerse, Frederica büyük ihtimalle evin sahibi olan Roswaal’la sığınakta buluşmayı deneyecekti.

 

[Subaru: Eğer gizli geçit aptalca bir uzunluktaysa ve bomboş bir yere çıkıyorsa güvenle kaçmış olabilirler. Ya da……]

 

Bunu düşünmek istemiyordu, ama onların kaçmayı başaramayacağı olasılığı da vardı.

 

İki taraf arasındaki güç farkını düşününce, Subaru’nun aklına getirmek istemediği olasılığın doğru olma şansı daha yüksekti.

 

Bu düşünce karşısında kaşlarını çatsa da, gördüğü kadarıyla Elsa’nın dövüş gücü oldukça yüksekti. Paralel dünyadaki sınırlı tecrübesine bakılırsa, onun kadar güçlü çok az kişiyle karşılaşmıştı. Eğer katil yalnızca dövüş yeteneklerine göre değerlendirilecek olsaydı, o zaman……

 

[Subaru: Julius’tan güçlü ama Wilhelm-san’dan zayıf…… aşağı yukarı böyle olmalı. Ve söylemesem de olur ama… gerçekten uğraşsam bile benim yenemeyeceğim bir rakip olduğu ortada.]

 

En iyi şartlar altında bile, Subaru, onun karşısında çok zayıf kalacaktı. Aralarındaki güç farkı bir kediyle kaplanın kıyaslanması gibiydi. Onu yenme şansı sıfırdan pek farklı değildi.

 

Bir önceki karşılaşmalarında da kurtulmasının tek sebebi şanslı bir tesadüftü.

 

[Subaru: Yenilmez Reinhardt’ın şimdi de bir yerlerden çıkması iyi olurdu, ama…… ama ne kadar başarılı, aşırı güçlü, yakışıklı bir ana karakter de olsa bir anda hiç yoktan belirmesini beklemek biraz fazla olur.]

 

Eğer Subaru’nun okuduğu bir hikayede böyle bir şey olsaydı kitabı bir kenara fırlatırdı. Ama gerçek hayatta olduğu için, böyle absürt bir karşılaşmayı yadırgamaz, aksine sevinçle karşılardı.

 

Bir süre böyle hayaller peşinde kendini eğlendirdikten sonra aklındaki düşünceleri kovaladı.

 

[Subaru: Elsa’nın köşke gitme sebebi…… büyük ihtimalle son seferkiyle aynı, Kraliyet seçimini aksatmak. Sonuçta, Emila’nın yoluna çıkmak için biri tarafından tutulmuştu. ]

 

Başkentte, Emilia’nın nişanı Felt tarafından çalınmıştı. Elsa Felt’ten nişanı almaya çalışsa da Elsa’nın da üzerinde bu görevi veren biri vardı. Emilia’nın kraliyet seçimine katılmasını engellemek için nişanının çalındığını düşününce, bunu yaptıranın diğer adaylardan biri olacağını düşünmüştü. Ama,

 

[Subaru: Diğer adayları gördükten sonra……O kadar emin olamıyorum.]

 

En baştan başlarsak, Crusch adaylar arasından çıkartılabilirdi. Onun kahraman karakterine birinci elden şahit olduktan sonra onun bu hırsızlığı yaptırmayacağını garanti edebilirdi. Böyle bir şey yapacak biri değildi. 

 

Felt de doğal olarak şüpheli değildi. Geriye yalnızca Priscilla ve Anastasia kalıyordu, ama――

 

[Subaru: Priscilla……bu kibirli küçük bayanın gerçekten pelerinli-hançerli-katille bir bağı olabilir miydi? Yanlış düşünüyor olabilirim ama bence o tüm dünyanın önüne serileceğini bekleyen bir insan. Böyle bir şey yapmaya gerek duyacağını sanmıyorum. O zaman geriye sadece Anastasia kalıyor……]

 

Gözlerinin önüne mor saçlı tüccar kız geldi.

 

Nazik görüntüsünün altında keskin bir avcının parıltıları saklıydı ve avantajına kullanabileceği her şeyin bilincindeydi. ――Hatta, Subaru bu karakter özelliğini kendi lehine kullanmayı başarmıştı.

 

Eğer gerçekten onun işiyse, belki de rakibini  ortadan kaldırmak için en mantıklı yolu seçmişti. Rakibinin yeterliliğini yok etmek için üçüncü bir kişiyi kullanmış olabilirdi. Ama bu argümanı da çürütecek bir şey vardı.

 

[Subaru: Ben, Julis denen adamın böyle bir şeye müsamaha göstereceğini sanmıyorum. Hayır, hayır, onu ayırıyor falan değilim. Tabii, yeah, sadece içime öyle doğuyor o kadar.]

 

Belki de Anastasia ‘’En büyük şövalye’’den bunu saklamayı başarmıştı. Ama bir rakibini ortadan kaldırmak için mükemmel yardımcısıyla olan ilişkisini riske atar mıydı?

 

Sonuç olarak Anastasia’nın da bu işe dahil olma olasılığı aklından siliniyordu.

 

[Subaru: Adaylar arasında tüm şüphelileri eledim. Ama hala düşünecek çok şey var. Eğer insanların Emilia’ya nasıl davrandığını dikkate alırsak…]

 

Eğer suçlu Kraliyet seçimi adaylarından biri değilse, Emilia’yı seçimden uzaklaştırmak isteyen herhangi bir ulusun üyesi olabilirdi. Yarı-elf Emilia’nın seçime dahil olmamasını istemelerini anlayabilirdi.

 

Ama kimse bu kadar ileri gider miydi? Subaru bu soruyu sorduğu için bile çok saf olmalıydı. İnsanların yarı-elfe olan düşmanlığı çok derindi.

 

[Subaru: Ama bu doğruysa, Elsa’nın işvereninin kim olduğunu öğrenmem imkansız. Tabi kendisi itiraf etmezse.]

 

Ama bunu ona yaptıracak gücü yoktu――yani sonuç olarak başladığı yere dönmüştü.

 

[Subaru: Bizim ekibimizin bu kadar güçsüz olması üzücü. Ben tamamen faydasızım. Otto sayılmaz bile. Emilia’yla Puck beraber olsaydı savaşabilirlerdi, Ram’ın da dayanıklılığı böyle bir savaşta yeterli olmaz. Roswaal yaralı, ama her halükarda o da sayılmaz zaten. Frederica’nın ne kadar güçlü olduğu hakkında en ufak bir fikrim yok, ama belki Petra’nın gizli bir gücü varsa, bir çeşit HİLE KARAKTERİYSE……aah bunun olacağı yok. Sonuç olarak basitçe,]

 

Subaru akla yatan 2 plan düşünebiliyordu.

 

Birincisi köşke geri dönüp Frederica, Petra, Rem ve Beatrice’i sığınağa getirip Elsa’nın saldırısından korumaktı.

 

Diğer seçenek ise,

 

[Garfiel: ――Burda vaktini boşa mı harcıyosun?]

 

Evden çıkan Garfiel, duvara yaslanarak, yerde oturan Subaru’ya bakıyordu. Kısa biri olduğu için onun birine bakarken kafasını eğdiği nadir görülürdü. Bu yeni bakışı tecrübe eden Subaru [Hayır] deyip kafasını salladı.

 

[Subaru: Sadece bazı şeyler düşünüyorum. Emilia nasıl?]

 

[Garfiel: Prenses-sama hala kütük gibi uyuyor. Aynı “Mororoku gece yatıp tüm gün uyudu” gibi uyuyor.]

 

[Subaru: Kim olduğunu bilmiyorum ama bu Mororoku çok uyuyor gibi görünüyor. ]

 

Garfiel’in her zamanki anlaşılmaz deyimlerinden birine karşılık verirken ayağa kalktı.

 

Subaru’dan yarım baş kısa olan gencin kısa, sarı saçları vardı. Keskin gözlerinin arasında beyaz bir yara izi görülüyordu. Köpek dişleri ve canavarımsı bedeni ona dünyadışı bir aura veriyordu. ――ve aşırı güçlü olduğuna dair bir inanç taşıyordu.

 

Elsa’yla mücadelesi için yapabildiği iki plandan ikincisi de bu gençti.

 

Eğer yargılamaları geçip sığınağı serbest bırakırsa, onu buradan çıkartabilirdi. Eğer iddia ettiği kadar güçlüyse, belki Elsa’yı yenebilirdi. Bu tehdidi öylesine geçiştirmektense kalıcı bir çözüm bulmak daha iyi olacaktı.

 

[Subaru: Hey, Garfiel]

 

 

# Ve yeni kayıt noktamızı öğrendik. Birinci yargılamanın hemen sonrası.
O zaman bazı sorularım olacak tabii ki. 
Öncelikle Subaru'nun akıl yürütmeleri çok iyi değil mi? Olayları irdeleyişi ve hızlı planları gerçekten ilerleme kaydetti.
İkinci olarak, sizce en baştan Elsa'yı tutan kim olabilir? Bir teorisi olan var mı?
Ve son olarak, kısıtlı vaktinde yargılamaları halledip Garfiel'i köşke götürebilmesi mümkün olabilir mi?

Hadi bakalım, yanıtlarınızı bekliyorum. Bir sonraki bölümde görüşmek üzere!






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 46883 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr