Cilt 4 Bölüm 25 [ Buz ormanı ] (3/3)

avatar
3740 3

Re:Zero Kara Hajimeru Isekai Seikatsu - Cilt 4 Bölüm 25 [ Buz ormanı ] (3/3)


Çevirmen : Clumsy

 

[Roswaal: ――Hmm, duru~mu aşa~ğı yukarı anlıyorum şu an.]

 

Bir elini çenesine koymuş, Subaru’nun uzun konuşmasını dinleyerek başını sallıyordu.

 

Roswaal’ın dinlendiği özel mülktelerdi, içeride yalnızca Subaru ve Roswaal vardı. Roswaal, yatakta yatarken, Subaru’yu görebilmek için mümkün olduğunca dikleşmişti. Subaru ise karşılığında ona sert bakışlar atmakla meşguldü.

 

[Subaru: Bu yüzden, sığınak tarafının çıkarlarını en iyi şekilde özetlersek pazarlıklar konusunda iyi bir başlangıç yapabileceğimizi düşünüyorum.]

 

[Roswaal: A~~hah, bu doğru, Emilia-sama bariyeri aşıp sığınağa geldiği an, Garfiel ve diğerlerinin planı işe ~yaramıştı. Emilia-sama’nın kendisi de yargılamaları geçemediği sürece sığınaktan ayrılam~~ayacaktı. O andan itibaren rehineleri tutmaları faydasız hale geldi, boşuna yiyecek kaybetmeye başladılar…… ana fikir bu mu?]

 

[Subaru: Bence mantıklı bir argüman. Tabii ki sığınağın problemlerini bir kenara atacak değiliz. Mevzu sadece gereksiz bileşenleri denklemden çıkarmak.]

 

[Roswaal: Doğru olmak için fazla iy~i görünüyor. İçten içe senin de şüphelerin var, değil mi? Eğer sığınaktakilerle anlaşma bozulursa, Emilia-sama tökezlerse, kalbi yargılamalara daha fazla dayanamayacak hale gelirse rehineleri tehdit etmek için kullanabileceklerini düşünüyorsun. Belki de bu yüzden önceden bu olasılığı elemek istedin …… ya da bunun gibi bir şey mi?]

 

Tek gözü kapalı olan Roswaal, geride kalan sarı gözbebeğiyle Subaru’ya bakıyordu. Subaru bu sözler karşısında kollarını çaprazladı ve başını salladı.

 

[Subaru: Üzgünüm ama bu kadar derinlemesine düşünmemiştim. Ya da daha doğrusu, bu korkunç fikre bir an önce varmış olman beni biraz geri çekilmeye itiyor.]

 

[Roswaal: A~~ah öy le~~mi? Fazla mı derin düşündüm? Üzgünüm. A~~ma bu da başka bir düşü~nce şekli, hayır mı? ]

 

Roswaal kendisinin bile karamsarlığından şaşırdığını gizlemek ister gibi gülümsedi. Bu gülümsemeyi gören Subaru, yalnızca çarpık bir şekilde ona bakarak, acaba Garfiel bu kadar ileri gider mi diye düşündü.

 

Ne kadar inatçı ve dengesiz olursa olsun, onunla asla konuşarak anlaşamayacakları bir aşamaya bile gelseler, ellerini kirletip bu kadar kötüleşecek birine benzemiyordu.

 

Subaru onu yalnızca birkaç gündür tanıyor olsa da Garfiel hakkındaki kararı buydu.

 

Her halükarda,

 

[Roswaal: Ee? Ne yapma~mı istiyorsun , Subaru-kun?]

 

[Subaru: Eğer mümkünse teklifin şartlarını benim yerime senin iletmeni istiyorum. Bu sefer, eğer ben yaparsam…… işler çok iyi sonlanmayacak gibi görünüyor.]

 

[Roswaal: Ne~~denmiş o ?]

 

[Subaru: O Garfiel piçinin bana garezi var gibi. Onu ikna etmeye çalışmayı bırakacak değilim, ama onunla bugün veya yarın konuşmam zor olacak.]

 

Subaru ayrılırken Garfiel’in gözlerinde beliren bakışın keskinliğini hala hatırlıyordu.  

 

Sanki ailesinin katiline bakar gibi, düşmanlık ve küçümseme dolu bakışlardı―― gerçi Subaru’nun neden kendisine o şekilde baktığı hakkında hiçbir fikri yoktu. Garfiel’in kabul edilemez bulduğu bir şey mi yapmıştı ya da yanlışlıkla sinirlerine dokunacak bir şey mi söylemişti acaba?

 

[Subaru: Şu anda duyguları belli olduğu için ne dersem diyeyim beni reddedecek. Ayrıca Garfiel’in görüşleri Lewes-san’ı da etkiliyor. Bunu görebiliyorum, bu yüzden bir an önce bu durumdan kaçınmak istiyorum.]

 

[Roswaal: O zaman bu noktada devreye ben giriyorum öy~le mi? Peki, tamam. Nine-Lewes-sama ve Garfiel’le konuşacağım. Gerçi Garfiel  beni de sevmiyor gibi görünüyor, onu ik~na edebileceğimden emin değilim.]

 

Subaru’nun teklifini açık yüreklilikle kabul etmişti.

 

Bu yanıtı alan Subaru rahatlayarak oh çekti. Her halükarda şimdilik endişelerine bir çözüm bulmuştu. Şimdi geriye başka bir problem kalıyordu...

 

[Roswaal: Peki~ o zaman. Benimle konu~şacakların bitti mi? ]

 

[Subaru: Hayır, henüz değil. ――Esas konuyu daha açmadım.]

 

Buraya gelmesinin altındaki en önemli sebebi şimdi dile getirecekti.

 

Roswaal başını kaldırdı, tek gözü kapalı şekilde saçlarını arkasına attı. Subaru bunun bir alışkanlık haline gelip gelmediğini merak ediyordu.

 

[Subaru: Mezardaki yargılama Emilia’ya geçmişini gösterdi. Bu geçmişin nasıl olduğu hakkında herhangi bir fikrin var mı, bu kadar acı verici olan ne?]

 

Subaru, Emilia’nın çaresizce saklamak istediği geçmişini sorguluyordu.

 

Bu soruyu duyan Roswaal, sarı gözünü de kapatıp derin düşüncelere daldı. Oda sessizliğe gömülmüştü, sesi kısılmış gibi gelen ortamda yalnızca stresinin yankıları vardı.

 

Ardından,

 

[Roswaal: Bunu doğrudan Emilia-sama’ya sormak yerine bana sorman biraz kor~~kakça olmadı mı? ]

 

[Subaru: Bana istediğin kadar korkak diyebilirsin. Ben de Emilia’nın kendisinden duyabilmeyi tercih ederdim. Ama... ]

 

Tüm gözyaşlarına ve acısına rağmen sakladığı sırrı ona nasıl sorabilirdi ki?

 

Ama kendisinin ailesiyle olan konuşmasını sakladığı gibi onun da geçmişini neden bir sır olarak sakladığını anlasa bile, tereddüt etmemeliydi.

 

[Subaru: Çünkü onu tanımak istiyorum, tanımak zorundayım. Ve kullanabileceğim en ufak bir saman parçası bile varsa ona sımsıkı tutunacağım.]

 

[Roswaal: İnsanlar bana pek çok şey söylemişti ama bir sa~~man parçası olmak tamamen yeni bir deneyim…… Pe~~ki, o zaman.]

 

Küçük bir kahkahadan sonra Roswaal’ın ifadesi kayboldu.

 

Kısa bir nefes verdi, ardından birbirine uymayan gözbebeklerini Subaru’ya dikti. İki eliyle de alnına dokunarak konuşmaya başladı.

 

[Roswaal: Emilia-sama bir yarı-elf. V~e Kıskanç cadı yüzünden, yarı-elfler kötü bir ayrımcılığa maruz kalıyor. B~u kadarını se~n bile biliyorsundur, değ~il mi? ]

 

[Subaru: ……Yeah. Başkentte bile ne kadar adaletsiz bir muamele gördüğünü söyleyebilirim. Ve ben o orospu çocuklarıyla karşılaştığımda-]

 

Cadı tarikatının görüntüleri aklına gelmişti. Subaru’nun başını sallayarak bu görüntülerden kurtulmaya çalıştığını gören Roswaal [Her~ ~neyse] diyerek devam etti.

 

[Roswaal: Yarı-elflerin özellikle yüksek bir şid~~dete maruz kaldıkları bir gerçek…… ama hikaye burda bitmiyor…… Bu arada Subaru-kun, Başk~entteyken hiç elf gördün mü? ?]

 

[Subaru: Elf? Sadece yarı-elf değil? ……Hayır, gördüğümü sanmıyorum.]

 

Çenesini tutarak geçirdiği farklı döngüleri tek tek düşündü. Ama hiçbirinde bir elf ―― ya da uzun kulaklı beyaz tenli birini gördüğünü hatırlamıyordu.

 

Subaru’nun tepkisini duyan Roswaal, [Doğru] diye onayladı.

 

[Roswaal: Dünyanın her~yerinde acı çeken yalnızca yarı-elfler değil. Elfler de, yarı-elflerin atası olarak mızrağın ucunda.]

 

[Subaru: ……! Ama bu nasıl bakarsan bak çok fazla! Bu mantığı takip edersen, o zaman……]

 

[Roswaal: İnsanlar da aynı tepkiyi görmeli, değil mi? Ne yaz~~ık ki, bu dünyada, insanlar yarı insanlardan çok daha fazla ve ırkları çok daha güçlü. İnsanlarla yarı insanlar arasındaki ‘’yarı-insan savaşında’’ çok fazla kayıp verildi. Ama biraz konunun dışına çıktık.]

 

[Subaru: O zaman, Elflerin yüzleştiklerinin Emilia’nın geçmişiyle bağlantısı ne?]

 

Yarı-insan savaşı daha önce duymadığı bir şeydi. Orjinal konuya dönse de bu konuyu daha sonra araştırmaya karar verdi. Roswaal [ Baş~ka ~bir d~eyişle ] diyerek kafasını salladı ve devam etti.

 

[Roswaal: Doğal olarak, yarı-elflerin başkent gibi yerlerde yüzlerini göstermesi zorlaştı. Elfler de onların ataları olarak ay~nı zorlukla yüzleşti. Artık başkentte hiçbir elf görmemenin sebebi bu.]

 

[Subaru: Bu kısmı….. çoktan anladım. Ama bununla nasıl bir bağlantısı var?]

 

Roswaal Subaru’nun sorusunu açıklama konusunda pek acele etmiyor gibiydi. Arkasına iyice yaslanıp, sırtındaki yastıkların yumuşaklığını hissetti ve hafifçe başını kaldırdı.

 

[Roswaal: Yarı-elflere olan önyargının uzantısı olarak Elfler de gittikleri yerde hoş karşılanmıyordu. O zaman Elfler ner~ede yaşayacaktı? ]

 

[Subaru: Eğer onlar Elfse…… ormanın içinde bir kampta falan yaşamaları gerekmiş gibi geliyor. Ormanın insanların erişemediği bir kısmına gidip orda sessizce avlanırlar gibi.]

 

[Roswaal: Bu kadar bilgiye nasıl eriştin bilmiyorum, ama oldukça doğru bir yold~~asın. Elfler şehirlerden kovalandı ve gizlice orman~ların derinliklerinde yaşamaya mecbur bırakıldı. ――Büyük Elior ormanı, Elflerin yuvalarından biriydi.]

 

Subaru, bir anda, Roswaal’ın sesindeki bir değişikliği fark etti.

 

Odanın sıcaklığı bir anda azalmış gibiydi, ama doğal olarak, sadece ona öyle gelmişti. Gerçek sebep Roswaal’ın sözlerindeki güç olmalıydı.

 

Ve mekanın ismine gelince, Subaru daha önce bunu duymuş gibiydi.

 

――Büyük Elior ormanı. Bu isim Crusch’ın köşkündeki pazarlıklar esnasında bir iki kez dile gelmişti. Roswaal’ın hakim olduğu, büyülü minerallerin olduğu bir yer olduğunu söylemişlerdi. Ve,

 

[Subaru: Şimdi buzla kaplı ve hiç kimse giremiyor……]

 

[Roswaal: Büyük Elior ormanının donmasının başlaması ve ardından yayılması, doksan yıl önce meydana gelen bir olay olarak kaydedilir. Her şey donmuştu, yaşayan her şey buza gömülmüştü, tamamıyla sıfırın dünyasıydı. ――Ve o, bu dünyada yaşadı, tek başına.]

 

Subaru’nun korkularını doğrulayan cümleler Roswaal’ın ağzından dökülmüştü.

 

90 yıl. Oldukça uzun bir zamandı. Hem bahsettiği kişi kimdi? Konuşmayı baştan aşağı takip edince tek bir cevap bulabildi.

 

Subaru’nun sözlerini kaybettiğini gören Roswaal konuşmaya devam etti.

 

[Roswaal: ――Büyük Elior ormanının derinliklerinde, bir köy ve o köyün elfleri, o günden bugüne donmuş bir şekilde bekliyorlar.]

 

[Subaru: ――――]

 

[Roswaal: Biri hariç hepsi, bu hatayı işleyen bir yarı-elf kız hariç hepsi……]

 

 

#Roswaal'dan uzun uzadıya hikayeler dinleyeceğimiz günleri de görecekmişiz arkadaşlar.
Anlaşılan menekşe gözlü kızımız pek tatlı bir geçmişe gitmemiş. Tüm atalarıyla birlikte, 90 yıl önce donan bir köy ve 'bu hatayı işleyen bir yarı-elf kız' diyorlar. Mümkün mü sizce?
Neyse, hikayenin devamı için bir sonraki bölümde görüşmek üzere!






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 43991 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr