[Ram: …… Roswaal-sama’ya hiçbir zorluk yaratmadığını umuyorum ?]
Subaru odadan çıktığında, onu ilk karşılayan bu sorgulanma ve Ram’ın keskin bakışları oldu.
Normalde Subaru’dan yarım baş kadar kısa olan pembe saçlı kız, söz konusu Roswaal olduğunda cüssesinin iki katı kadar korkutucu olabiliyordu. Her halükarda, Subaru, kendisine yaptığı baskı yüzünden hafiften titremişti.
[Subaru: Sadece sakince bir şeyler konuştuk o kadar. Ebelemece ya da güreş falan olmadı, endişelenme.]
[Ram: Ne kadar iyimser bir Barusu. Mezara adımını atıp reddedilmenin Roswaal-sama için ne kadar acı olduğunun farkında mısın…… Bu kadarını bile anlamayıp ukalalık yapmak zorundasın, değil mi?]
Ram Subaru’nun verdiği yanıt karşısında rahatsızlığını gizleyemedi. Onun önceliklerinin bu kadar açıkça belli olduğunu gören Subaru, çarpıkça gülümsemekten kendisini alamadı.
[Subaru: Uyuması gerekiyormuş, o yüzden kovuldum gibi…… Söylemem gereken şeyi zaten söylemiştim, yani sorun yok.]
[Ram: Öyle mi ……En azından Roswaal-sama teklifi yaparsa Lewes-sama büyük ihtimalle kabul edecektir. Ama Garf’a gelince..... Onun nasıl tepki vereceğini bilmiyorum.]
[Subaru: Eğer huysuzlanırsa senin baştan çıkarma yeteneklerine güvenmemiz gerekecek. Sevimli bir poz vermen lazım ve…… bunu nasıl yapacağını biliyor musun?]
[Ram: Ram zaten sevimli değil mi?]
[Subaru: Hayır, demek istediğim, şey, sadece dış görünüşe gelince oldukça tatlısın ……]
Sonuçta, saç rengi dışında tamamen Rem’in aynısıydı. Çok ama çok tatlıydı. Bu tatlılığın tek problemi Ram gibi bir kişilik tarafından idare ediliyor oluşuydu.
[Subaru: Ama senin peşinde olduğuna göre Garfiel’in tuhaf bir zevki olmalı. Hayır, ya da, sadece görünüşüne bakarak konuşmak zor…… kirpi balığı gibi bilirSİisiİNİnnOWwoow!]
[Ram: Bunun bir iltifat olmadığından oldukça eminim, o yüzden Barusu’ya karşılığım bu şekilde olacak.]
Ram, Subaru’nun ayaklarına topuklularıyla basarken, onun gözlerinde biriken yaşlara karşılık olarak sertçe soludu. Ardından Roswaal’ın kapısının önüne geçti.
[Ram: Ram, Roswaal-sama’nın bandajlarını değiştirecek, sonra da bu gecenin kalanında dinlenecek. Barusu dünkü gibi katedralde mi uyuyacak? Bir Barusu bile bu basit konumu hatırlıyordur, sanıyorum?]
[Subaru: Yön duygum oldukça gelişmiş aslında. Ayrıca, burdaki en büyük bina. Gerçi hiçbir sokak lambası olmaması biraz başa bela.]
Sığınak yalnızca ay ışığıyla aydınlanan, geliştirilmemiş bir alandı. Ama yine de, bulutsuz gecelerde ay ışığı ve yıldızlar karanlığı engellemeye yetiyordu.
Ne yazık ki bugün o günlerden biri değildi.
Pencereden baktığında, köydeki diğer evlerden gelen ışıklar dışında her yer tamamen karanlıktı.
Katedrale dönüş yolculuğu konusunda birazcık, sadece azıcık tedirgindi.
[Subaru: Kaybolup ormana dalmam ve rastgele bir CANAVARLA karşılaşıp kendi KÖTÜ SONUMA kavuşmam gibi bir şey ―― muhtemelen olmaz, değil mi? Sorun yok, sorun yok.]
[Ram: Bu olasılık başta çok azdı, ama sen sesli bir şekilde dile getirdikten sonra oldukça yükselmiş olmalı. Peki. Barusu, Katedral sen binadan çıktıktan sonra tam olarak sağ kolunun tarafında.]
[Subaru: Ta~mamdır! Çubuk tuttuğumuz taraf değil mi? Gerçi bu dünyada pek çubukla yemek yeme kültürü yok ama.]
Burda yemek kültürü tamamen gümüş çatal, bıçak, kaşıklara dayandığı için Subaru’nun sözleri Ram’a hiçbir anlam ifade etmemiş olmalıydı.
Bir yandan da, eğer bir fırsat bulursa buradaki ağaçlardan falan bir çubuk yapmayı düşünüyordu.
[Subaru: Her neyse, katedrale doğru gidiyorum o zaman…… köye dönebileceklerinden çok emin olmasam da umutlarını canlı tutmalıyım, şimdilik onlara müzakerelerden hiç bahsetmesek mi acaba?]
[Ram: Anlaştık. Bu konuşmayı yarına bırakırsak…… ayrılmaları için hala bir iki gün olacaktır. Bu süreçte, Echidna’nın mezarıyla ne yapacağımızı düşünmemiz gerek.]
[Subaru: ――――]
Bir anda ağzından dökülen sözler karşısında Subaru donup kaldı. Onun halini gören Ram oldukça şaşırmıştı, ancak Subaru’nun kafa karışıklığının yanında onunki bir hiç kalırdı.
Ardından,
[Subaru: ……ne dedin az önce?]
Rahatsız edici bir sesle sormuştu. Subaru’nun sorusunu duyan ve hala aynı şaşkınlıkta olan Ram, en son sözünü hatırlamaya çalıştı.
[Ram: Mezarla ne yapacağımızı düşünmemiz gerek?]
[Subaru: Hayır, ondan önce.]
[Ram: Ram zaten sevimli değil mi?]
[Subaru: Fazla geri gittin! ……Echidna’nın mezarı dedin, haksız mıyım?]
İki kez üst üste yanlış cevap alarak aptal hisseden Subaru pes etti ve sorusunu kendisi cevapladı. Ram’ın tereddüt içinde başını salladığını gören Subaru ellerini alnına bastırdı.
――Korkunç bir hızla, tüm anıları geri gelmişti.
“Echidna”
Açgözlü cadının adıydı, o beyaz saçlı, cenaze elbisesi giyen, bilgiye olan açlığını dile getiren, bu paralel dünyanın en Bokukko-stereotipiydi. Ve her şeyden öte,
[Subaru: Ne bok yemeye…… insanların anılarıyla uğraşıyorsun……]
Kimsenin sırlarını öğrenmemesi için Subaru’nun hafızasıyla oynamıştı.
Çay partisinin sonunda, yargılamalar yaklaşırken Subaru’ya hiçbir şey anlatmaması için yemin ettirmişti. Ama Subaru, bu bedel karşısında niteliği elde edecekse bunu ödemeye hazırdı.
[Subaru: Bir şekilde bozulsa da artık çalışmıyor…… her halükarda yasağım kalktı!]
Echidna’nın Subaru için koyduğu konuşmama yasağı kalkmıştı, anıları yerine gelmişti.
Cadılarla olan etkileşimi, çay partisi, orjinal dünyasında üniformalı Echidna ile yaptığı konuşma, hepsi teker teker ona geri dönmüştü. Ve bunları hatırlayan Subaru’nun aklına, sığınaktaki çıkmazdan kurtulmak için bir yol geldi.
[Subaru: Katedral çubuğu tuttuğumuz el tarafındaysa, o zaman mezar da kaseyi tuttuğumuz el tarafındadır ――!]
[Ram: Barusu――?]
[Subaru: Seni fazla tutmayayım! Bu kadar acil bir hastalığı atlatmaya çalışan birini bekletmek iyi olmaz!]
Arkasında duran Ram’ın çağrısına el sallayarak cevap verdi ve binadan dışarı gecenin karanlığına adım attı. Katedraldeki yatağına değil, yalnızca iki saat önce ayrıldığı mezara doğru gidiyordu.
Eğer mezara giderse, fikrini onaylayabilmesi için ufacık bir şansı olacaktı. Ama şans düşük olsa da denemeden edemezdi. En azından yapılamayacaksa da bu gece bunu öğrenecekti.
[Subaru: İlk yargılamayı geçtikten sonra tüm can sıkıcı şeyler tek tek patlak verdi. O zaman beni başka bir çay partisine davet et cadı…… hayır, Echidna!]
Sığınağın sokaklarında uçarçasına ilerliyordu.
Soğuk rüzgarla, çamurlu toprağın üzerinde, kaşlarındaki terle soluk soluğa ―― ilerledi ve sonunda varmak üzereydi. Ama,
[Garfiel: Yo…… gelceğini tahmin etmiştim.]
Subaru’nun yolu sarışın genç tarafından kesilmişti. ―― Garfiel, mezarın önünde onu bekliyordu.
#Echidna gerçekten de Subaru'nun anılarıyla oynamış, kendisini unutturmuş. Ama anlaşılan ismini duyduğu anda bu oyun bir şekilde düzeliyor.
Ve şimdi yeni bir konuşma için mezara koşturmaya karar verdi. Acaba cadıya ne demeyi planlıyor?
Peki Garfiel neden orada, Subaru'yu engelleyecek mi, bu döngüde böyle kaba davranmasının nedenini öğrenecek miyiz?
Öğrenmek için okumaya devam!
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..