[Frederica: Efendim henüz dönmediğine göre yargılamalar bitmedi sanırım?]
Rem’in yatak odasından çıkan ikili misafir odasına geçmişti.
Subaru’nun önüne sıcak bir bardak kehribar rengi çay koyan Frederica karşısına oturmuş ve bunları söylemişti. Bardağı alan Subaru [Yeah] dedi ve çayını bir kaşıkla karıştırdı.
[Subaru: Doğru noktaya parmak bastın. ――Ee, oraya dair bu kadar şey bilmene rağmen bizi bu kadar az bilgiyle gönderdiğin için biraz suçlu hissetmiyor musun? ]
[Frederica: Bahane bulmayacağım. Sonuçta size sığınakla, yargılamalarla ve kötü küçük kardeşimle ilgili bilgi vermediğim doğru.]
Frederica’nın sesinde gerçekten de suçluluk izi yoktu. Ama Subaru, onun en ufak bir pişmanlığı olmadığından emin değildi. Belki de sadece kalbindeki gerçek duyguları göstermiyordu.
Ram için de aynısı geçerliydi―― ama ikisiyle geçirdikleri zamanın farklılığını düşününce Frederica için bunu söylemek biraz zordu.
[Subaru: Odada da söylediğim gibi sana sormak istediğim bazı şeyler var …… Bunlara yanıt alacağımı bekleyebilir miyim?]
[Frederica: ……Beklentilerini tamamen karşılayabileceğimi sanmıyorum. Sığınak özgürleşmediği müddetçe efendimle anlaşmama bağlıyım. Bu anlaşmaya bağlı olduğum sürece de Subaru-sama’ya anlatabileceklerimin bir sınırı var.]
[Subaru: Yine anlaşmalar…… herkeste aynı şey.]
Subaru bir elini alnına dayadı ve yüzünde hayal kırıklığı dolu acı bir ifade belirdi.
Ne kadar sesini yükseltip çığlık atarak anlaşmalara sitem etmek istese de, Emilia’ya verdiği sözü hatırlayınca kimsenin anlaşmasına saygısızlık edemiyordu.
[Subaru: Peki ya sana anlaşmanın detaylarını sorsam?]
[Frederica: Üzgünüm. Roswaal-sama ve benim aramdaki anlaşma aktif olduğu sürece bunu açıklayamam. ――Korkarım ki bu konuda verebileceğim bilgi bu kadar.]
[Subaru: Hiç bilgi vermedin ki. Kahretsin, o aşağılık herif sürekli beni engelliyor. Anlaşılan şu andan sonra ona düşman gibi yaklaşmaktan başka şansım yok.]
Subaru bir yudum çay alarak kendisini sakinleştirmeye çalıştı. Hala tek alabildiği yaprak tadıydı, ama defalarca çay içtikten sonra pahalı olanla olmayan yaprakları ayırt edebiliyordu. ――Ve şu anda dili, bunun pahalı bir yaprak olduğunu söylüyordu.
[Subaru: Şu an doğru bir ortam olmayabilir ama…… Frederica, sen sığınakta doğdun ve Garfiel’in ablasısın, değil mi? Yoksa bana bu kadarını bile söyleyemez misin?]
[Frederica: Hayır, bu kadarında sorun yok. Söylediğin şeyler…… doğru. Gerçi daha doğru ifade etmek gerekirse, sığınakta doğmadım, yalnızca orda büyüdüm. Ama en eski anılarım bile oraya ait olduğu için böyle ifade etmek de çok yanlış olmaz.]
[Subaru: Sığınakta doğmadın…… Lewes-san böyle bir şeyler söylemişti. Anlaşılan Roswaal sığınağa yarım-kanlar götürüyormuş, ha?]
Eve dönüş yolundaki ejder vagonunda, Lewes bu konudan bahsetmişti.
O zaman bu sözleri sindirerek Roswaal’ın niyetini anlayamamıştı, ama,
[Subaru: Yarım-kanlar bariyeri geçemiyor, yani onları sığınağa götürmek hapsetmekle aynı şey, değil mi? O zaman neden böyle bir şey yaptı…… ve ordakiler hapsedildiklerini bilmelerine rağmen neden……]
Özellikle üzgün veya kızgın görünmüyorlardı, aksine orada barış içinde hayatlarını sürdürüyorlardı.
En azından, oraya zorla getirilip kapatılmış olduklarına dair bir işaret yoktu, günlük, sıradan hayatlarını yaşıyorlardı.
Başka bir deyişle, sığınaktaki hayatlarını kabullenmişlerdi.
――Bunun bir önemi olabilir miydi?
[Frederica: Subaru-sama, Yarı-insan savaşını biliyor musun?]
[Subaru: ……Yarı-insan savaşı. Bunu daha önce duyduğumu hatırlıyorum.]
Başından beri anılarını kontrol ederse, bu savaşı 2 3 kez duymuş olmalıydı.
Subaru’nun kararsız yanıtını duyan Frederica, parmaklarıyla altın rengi saçlarını taradı ve eliyle yeniden keskin dişlerini kapatarak konuşmaya devam etti.
[Frederica: Eğer sığınağın varlık sebebini ve Roswaal-sama’nın düşüncelerini anlamak istiyorsan önce yarı-insan savaşı hakkında biraz konuşmalıyız.]
Bunu söyleyerek ayağa kalktı ve salonun arkalarına doğru yürüdü. Masadan bir kutu aldı ve,
[Frederica: Bu kadar endişeli görünme, sadece şeker almaya geldim.]
Dudaklarına hafif bir gülümseme yerleştirdi ve kutuyu Subaru’nun önüne getirerek eski yerine oturdu.
Kutunun içinde, bu dünyaya özgü olan ve Roswaal köşkünde sadece nadir durumlarda yenilen şekerlerden vardı.
Subaru, kendisine getirilen ikram karşısında hangisini seçeceğini bilemeyip göz gezdirirken, yanındaki kız konuştu.
[Frederica: Uzun ve yorucu bir hikaye olacağı için lütfen keyfini çıkarın.]
#Minicik bir bölüm oldu. Ama yarınki bölümde uzun ve yorucu hikayemize başlıyormuşuz.
Birazcık daha dişimizi sıkıyoruz arkadaşlar.
Bir sonraki bölümde görüşmek üzere :)
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..