Cilt 4 Bölüm 39 [ Arkadaş ] (2/2)

avatar
4001 3

Re:Zero Kara Hajimeru Isekai Seikatsu - Cilt 4 Bölüm 39 [ Arkadaş ] (2/2)


Çevirmen : Clumsy 

 

[Subaru: Kaçışta… rol oynamak mı?]

 

Subaru bu tehlikeli kelimeyi dinlerken tek gözünü kıstı ve ardından sessizce tekrar etti.

 

[Subaru: Köylülerin bir karmaşa durumunda sığınaktan kaçmasını ve benim de yardım etmemi istiyorsun, öyle mi? ]

 

[Otto: Kesinlikle, böyle hızlı bir şekilde anladığın için sağol. Zamanımız biraz kısıtlı, o yüzden umarım Natsuki-san şartlara takılmadan kabul edebilir.]

 

[Subaru: ……Bana önce işleyişi anlat. Ben bile ortada bir plan olmadan bunu kabul edemem. Yakalanırsak bahanemiz olmayacağı için, şansımız olduğundan emin olmalıyım.]

 

Ayrıca, sığınağın özgür kalmasını istemeyen grubu ayaklandırırlarsa, Emilia, Roswaal ve diğer rehineleri tehlikeye sokarlardı. Roswaal’ı pek umursamasa da, Emilia, Ram ve Patrasche’nin yaralanmasını istemiyordu.

 

[Otto: Yaralanmasını istemediğin insanların arasına benim ismimi de eklersen sevinirim.]

 

[Subaru: Erkeklerin kumar salonlarında acı çekmesi doğaldır. Belki de ben böyle eski-kafalı bir adamım. İyi erkekler evin dışında kalırlar, bilirsin.]

 

[Otto: Bu deyimi ilk defa duydum ama burda kullanılmaması gerektiğinden nerdeyse tamamen eminim.]

 

Subaru, Otto’nun haklı tahminine karşı suratını buruşturdu ve boğazını temizleyerek esas konuya geri döndü.

 

[Subaru: Eğer bu rastgele, acınası bir kumar değilse, o zaman bana planını anlat. Sonrasında seni satıp satmayacağıma karar vereceğim.]

 

[Otto: Beni satma ihtimalinin olması bile korkutucu…… ama plan oldukça açık. Çoktan sığınaktaki ılımlı grupla konuştuk, onlar kötü olanları oyalarken, biz ejder vagonlarıyla bariyeri geçeceğiz. Geriye de sadece vedalaşmak kalacak.]

 

[Subaru: Bu plan çok pervasızca değil mi? Ve başka kiminle çalışıyorsun……?]

 

[Otto: Bunu yardım etmeyi kabul ettiğinde söylerim. Ama Natsuki-san’a bırakmak istediğimiz görev köylüleri ikna edip sağı solu olmayan Garfiel’le ilgilenmek. Sonuçta, eğer köylülerle Natsuki-san arasında kalırsa, muhtemelen seni ısırır.]

 

[Subaru: Vücudum bayağı iyi bir yem, huh. Eh, bunu inkar edemem.]

 

Otto haklıydı. Eğer Subaru ve sığınmacılar arasında bir seçim yapacaksa Garfiel doğrudan Subaru’ya saldırırdı. Ama bu Subaru için büyük bir zorluk demekti.

 

[Subaru: Sonuç olarak Garfiel’in hangi grupta olduğunu bilmiyoruz, öyle mi? O adam Lewes-san’la aile gibi, onunla birlikte ılımlılar içinde yer almalı, ama …]

 

[Otto: Nomalde ben de öyle değerlendirirdim, ama Natsuki-san ve Emila-sama’ya olan yaklaşımını düşününce emin olmak zorlaşıyor. Yani ona aktif bir düşman diyemesek de pasif bir düşman gibi davranabiliriz. Oy birliğiyle bu sonuca vardık.]

 

[Subaru: Anlaşılan suç ortağın durumu iyi kavramış ……Beni de dahil edebilirsin. Ama, sırf meraktan soruyorum, reddetseydim ne yapacaktın?]

 

[Otto: Ortalıkta dolaşıp senin kaçtığını söyleyecektik, böylece bir süre Garfiel hakkında endişelenmemize gerek kalmayacaktı.]

 

[Subaru: Bu gerçekten mükemmel sizi piçler. İplerimi çözdüğün an Garfiel’le karşı karşıya geldim zaten! Allah kahretsin, oyuna getirildim! ]

 

Kafasını kaşıyan Subaru, üstünlüğün çoktan Otto ve suç ortağında olduğunu kavramıştı. Artık onlara uymaktan başka şansı yoktu.

 

Aslında Subaru, iddia ettiği kadar mutsuz da değildi.

 

Çünkü Otto’nun sığınaktaki sığınmacıları özgür bırakma planı sayesinde sığınaktaki onca insanın nereye kaybolduğu hakkında bir fikir elde edebilecekti.

 

Eğer plan başarıya erişirse, en azından Subaru’nun müdahalesi olmadan sığınmacıların nasıl ortadan kaybolduğu ortaya çıkacaktı. Ama gerisi hala bir gizemdi.

 

[Subaru: Yine de bu sığınaktaki herkesin nasıl kaybolduğunu açıklamayacak……]

 

Subaru, sığınaktan özgürce ayrılabilenlerin yokluğunu kabullenebiliyordu. Ama ayrılamayanların da orda olmamasını açıklayamıyordu. Her halükarda neler olduğunu anlamak için burdan ayrılmalıydı.

 

Otto’nun planını izleyip bu döngüyü sürdürmek tamamen faydasız olmayacaktı anlaşılan.

 

[Subaru: Düşündüm de, beni bulabilmenden gerçekten ekilendim. Burası muhtemelen sığınakta gizli bir saklanma yeri falandır.]

 

Garfiel’in sözleri sayesinde burası hakkında aşağı yukarı fikir edinmişti. Şimdi bizzat görme fırsatı edinmişken boynunu kütürdeterek çevresini incelemeye başladı.

 

Loş kristal lambalar odadaki tek ışık kaynağıydı, herhangi bir pencere yoktu. Bina ahşaptı, yağmurun sızdığı noktalar görünüyordu. Büyük ihtimalle Subaru’nun duyduğu su seslerinin sebebi de buydu.

 

[Otto: Eh burayı geleneksel yöntemlerle bulmak pek kolay olmadı. Ayrıca saklanma yeri yerine gizli üs falan diyebiliriz.]

 

[Subaru: Çevreye bakınca bana da o izlenimi veriyor. Profesyonel işi gibi değil. Daha çok fazla enerjisi olan bir amatör işi gibi.]

 

Bu kulübe Subaru’nun aklındaki hapishaneye pek benzemiyordu. Küçük, sıradan bir yerdi.

 

[Otto: Seni bulmak tamamen benim başarım. Sanırım şu anda en derin şükranlarını sunacağın kısma geldik, ne dersin, Natsuki-san?]

 

[Subaru: Ciddi anlamda etkilendim ve bana gerçekten yardım ettin. Ee beni nasıl buldun?]

 

[Otto: Fufufuu~, gerçekten bilmek istiyor musun? Bilmek istiyorsun, değil mi? Bilmek istiyorsun.]

 

[Subaru: Yeah, bilmek istiyorum. Hayvanlara fısıldama ilahi korumanı kullanıp böceklere, kertenkelelere falan sorup bulmuş olmalısın, ha?]

 

[Otto: Evet ama üstünlüğümü anlatmayı bana bırakabilir misin lütfen!?]

 

Bunca zaman bu yeteneğe şaka gözüyle bakan Subaru, onay alınca ne hissedeceğini bilemedi. Otto’nun hayvanlara fısıldama gücünü biliyordu, ama bu kadar etkili bir kullanımı olacağını hiç düşünmemişti.

 

Daha önce Subaru, Emilia’yı tehlikeden korumak için Patrasche ile yolculuk ederken, Otto böcekleri dinleyip onu kestirme yollardan götürtmüştü. Başka türlü o mesafeyi kapatmaları imkansız olurdu.

 

[Subaru: Senin koruman gerçekten iş görüyor.]

 

[Otto: …… Dürüst olmak gerekirse, pek büyük bir şey değil.]

 

Subaru’nun hayranlığı karşısında Otto’nun yanıtı bir anda enerjisizleşmişti. Subaru bu tepki karşısında kaşlarını çatsa da Otto yumruklarını sıktı ve [Her neyse] dedi.

 

[Otto: Emilia-sama’nın yargılaması yakında başlar. Garfiel bu süre boyunca mezarın önünde olacak. Yani bu bizim fırsatımız demektir.]

 

[Subaru: Tahliye planından önceki hazırlık süresi çok az değil mi?…… Eğer beni vaktinde bulamasaydın böyle bir takvimde götünüz tutuşmaz mıydı? ]

 

Subaru, Otto’nun kendisini acele ettirmesiyle ilgili mızmızlansa da, çoktan yardım etmeye karar vermişti. Fiziksel durumundan emin olmak için biraz esnedi. Pek tatmin olunacak bir şey olmasa da, yemeği ağzına getirilmiş, altı temizlenmişti.

 

Düşününce, bunu kimin yaptığını bile bilmemek iyice utanç vericiydi.

 

Her neyse, biraz gıcırdama dışında vücudunda bir sorun yok gibiydi. Kendisini izleyen Otto’ya kafasını salladı, adımını attı ve――

 

[Subaru: Ah, son bir şey sorabilir miyim?]

 

[Otto: ……Tanrım, yine ne var? Gerçekten son soru, tamam mı? Eğer çok oyalanırsak plan sonraki aşamaya geçecek ve bir avuç aptal gibi görüneceğiz. ]

 

[Subaru: Benim hatam, pardon…… Ama, bana yardım etmek için neden böyle bir risk aldın?]

 

[Otto: ――――]

 

Otto’nun ifadesi, sanki kafasından aşağı bir kova soğuk su dökülmüş gibi bir değişim geçirmişti.

 

Bu aslında Subaru’nun sormak istediği ilk soruydu. Sığınmacılar ve sığınak halkı arasındaki karmaşayı çözmek tabii ki herkesin hayrınaydı. Subaru’nun, Roswaal’ın, Emilia’nın. Ama,

 

[Subaru: Bunda senin çıkarın ne anlamıyorum. Göremediğim için tam bir aptal olabilirim belki, ama…… bilmemek gerçekten beni rahatsız ediyor.]

 

Otto’dan şüphelenmek istemiyordu ama ona doğru gelmeyen bir şeyler vardı. Gerçek şu ki, Otto sığınağın problemlerini sebepsizce üzerine almıştı. Burda olması bile gerekmiyordu, kraliyet seçimiyle de hiçbir bağı yoktu.

 

İşler sarpa sardığı anda, hiçbir bağlılığı olmadan burayı terk edebilirdi. Margrave’le bir ilişki kurmayı hedeflemiş olsa da durum ‘’Bahis oynamak için fazla kötüydü’’.

 

Subaru kadar karamsar olmasa bile, Otto da tünelin sonundaki ışığı göremiyor olmalıydı.

 

Bu yüzden Otto’nun bu tehlikeleri göze alacak cesarette olmasını anlayamıyordu. Söylediği gibi, bu son 3 günde Otto’nun varlığını dahi unutmuştu.

 

Şu ana kadar ondan hiç şüphelenmemişti, hatta ona güvendiği bile söylenebilirdi.

 

Ama şimdi, tüm bu negatif şartlar altında, Subaru’nun ona gerçekten güvenebilmesini sağlayacak tek şey, bunu ‘’ne’’ için yaptığını öğrenmekti.

 

[Subaru: Lütfen bana cevap ver, Otto. Neden bu zorluğa giriyorsun?]

 

Sessizce sormuştu. Küçük ama kesin bir dönüm noktasıydı.

 

Subaru nefesini tutmuş, Otto’nun cevabını bekliyordu. Otto da gözlerini Subaru’ya dikmiş, kullanacağı kelimeleri seçiyordu.

 

[Otto: Benim nasıl bir insan olduğumu sanıyorsun, Natsuki-san?]

 

[Subaru: Önündeki bir kuruşa uzanmak için, diğer elindeki her şeyi düşürebilecek biri…… Böyle budala biri olduğunu düşünüyorum.]

 

[Otto: Bu berbat bir düşünce! Daha önce böyle bir şey yaptığımı kabul etsem bile bunu düşünmen beni rahatsız ediyor!!]

 

Bu gerçekten de Subaru’nun Otto hakkındaki fikriydi――ya da daha ziyade, Subaru’nun inanmak istediği izlenim buydu.

 

[Otto: Bilirsin, Natsuki-san.]

 

[Subaru: ……Yeah?]

 

[Otto: ――Sadece bir arkadaşa yardım etmem çok mu garip olurdu? ]

 

 ――Bir anlığına ne duyduğunu anlayamayan Subaru için zaman durdu.

 

Bir iki saniye sonra yeniden akmaya başlamıştı zaman. Ama Subaru hala ne duyduğunu anlayabilmiş değildi. Otto az önce ne demişti?

 

Arkadaşt? Arkadaşt kim? Çevrelerinde öyle biri mi vardı?

 

[Otto: Su-suratın niye bir anda şokla dondu öyle!?]

 

[Subaru: Yo, sadece bilmediğim bir isim duydum ve sözlerini takip edemedim. Bu Arkadaşt-san da kim?]

 

[Otto: Az önce nasıl bir fikre ulaştın bilmiyorum ama baştan sona yanlış! Arkadaşt değil, arkadaş! İyi arkadaş gibi! ]

 

[Subaru: İyi arkadaş!? Kimle kim!?]

 

[Otto: Ben! Ve Natsuki-san!]

 

Subaru’nun gözleri tamamen açılmışken, nefes nefese kalan Otto da inanamaz bir ifadeyle bakıyordu. Ellerini birbirine çarptı ve [ Dinliyor muyun beni cidden? ] dedi.

 

[Otto: Ben cadı tarikatı tarafından yakalandığımda, hayatım tehlikedeyken beni kurtaran Natsuki-san’dı. Bana yardım ettikten sonra da söylediğin ve yaptığın onca şey var. Buraya Margrave’le tanışmak için gelmiş olabilirim, ama bu Natsuki-san’la arkadaşlığım için de uygun bir zaman olmadığı anlamına gelmez!]

 

[Subaru: ――――]

 

[Otto: Günün sonunda, tüm başa bela şeylere rağmen, Natsuki-san’ı hala arkadaş olarak görüyorum. Her zamanki davranışlarımdan istediğin kadar şikayetçi ol, ama bana birbirimizi tanımıyormuşuz gibi, böyle anlamsız, saçma şeylerle gelme! Yani―]

 

Konuşmasının ortasında utanmaya başlayan Otto, burnunu kaşıdı ve bakışlarını çevirdi. Ardından o ana kadar sessizliğini koruyan Subaru’ya meraklı bir şekilde bakmaya başladı.

 

Yüzünde açıkça bir tedirginlik vardı, muhtemelen Subaru söylediklerini onaylamadığı içindi.

 

Otto’nun aklından ne geçtiğini tahmin edebilen Subaru’nun kalbinde kesin bir duygu belirdi. Ve bu duygu sonunda davranışı da――

 

[Subaru: ――Pffff]

 

[Otto: Evet?]

 

[Subaru: Whuahahahaha! Ar- arkadaşlar? Biz iyi arkadaşız! Aaah, öyle mi öyle mi? Otto, sen benim arkadaşım mı olmak istiyorsun!?]

 

[Otto: Neeeee!?]

 

Ani bir kahkaha patlamasını tutamayan Subaru, suratı kıpkırmızı olan Otto’nun omzuna bir tokat geçirdi. Hala kendisini durduramıyor, bir yandan karnını tutarak kahkaha atıyordu.

 

[Subaru: Pffuahahaa, arkadaşlar. Aaah, kahretsin. Otto, seni piç seni!]

 

[Otto: Ow! Ow! Ne yapıyorsun!? Yeah, bunu söyleyerek aptallık ettim! Anlıyorum, Natsuki-san öyle düşünmüyor. Ama yine de bunun gülünecek bir şey olmadığına oldukça eminim!]

 

[Subaru: Yoyoyoyoyo, gülmeyi kesemiyorum! Ben sana gülmüyorum……o kadar aptalım ki kendime gülmeden edemiyorum.]

 

Sol eliyle aşırı kahkaha attığı için akan gözyaşlarını silerek sonunda dürtüsünü engelleyip sakinleşmeyi başardı. Ardından Otto’ya baktı.

 

Otto, ‘’Arkadaş’’ kelimesini kullandığı için acı verici bir şekilde pişman olmuş görünüyordu. Ama o anda, Subaru’nun kalbinde yalnızca minnettarlık ve takdir vardı.

 

――Otto’nun motivasyonu neydi? Maskesinin ardında ne olabilirdi?

 

Otto Subaru’ya arkadaş demiş ve ona yardım etmeye gelmişti. Karşılığında Subaru’nun ilk düşüncesi, ona inanmak yerine ondan şüphelenmek olmuştu, bu çok aptalcaydı.

 

Onda bir şeyler, bir kötülük olduğunu düşünmek Subaru’ya özgü bir olaydı.

 

Tüm bu şartlar altındayken, çevresindeki insanların hislerini göz ardı etmişti, yalnızca kötülük bekliyordu, koşulsuz kibarlığın ve minnettarlığın ne olduğunu unutmuştu.

 

――Natsuki Subaru dünya hakkında öylece bir kenara atacak kadar çok şey mi biliyordu?

 

Ölümü tattığı yalnızca birkaç döngü yaşadı diye aydınlandığını falan mı sanmıştı? Bunca zaman yanında duran gerçek bir arkadaşı bile fark edememişti.

 

Subaru’nun içsel mücadelesininden habersiz olan Otto’nun kafası iyice karışmıştı. Bunu gören Subaru’nun yüzüne bir gülümseme geldi ve neşeli bir şekilde nefes aldı.

 

[Subaru: Üzgünüm. Sen benim arkadaşımsın Otto. ――Beni kurtardığın için teşekkürler.]

 

※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※

 

Garfiel’in onu hapsettiği ev, ormanın derinliklerinde, sığınağın uzağındaydı. Eğer Otto ona rehberlik etmeseydi, Subaru bu uzun yolda kaybolabilirdi.

 

[Subaru: Düşününce, senin ilahi koruman olmasa bayağı mahvolurduk ha.]

 

[Otto: Lütfen sesini alçak tut. Ben de yolu bilmiyorum, o yüzden çiçeklere kurbağalara ve kertenkelelere bel bağlıyorum. Eğer onları gücendirirsek bizi kandırıp başka yerlere götürebilirler.]

 

[Subaru: Doğanın yaratıkları gerçekten korkutucu!]

 

Otto gidecekleri yolu seçerken dikkatle dinliyor, Subaru da tek gözle görebildiği kadar dikkatli bir şekilde arkasından koşturuyordu.

 

Doğal olarak sağ tarafındaki görüşünü kaybetmek acı vericiydi. Bu kaybın tam etkisi muhtemelen onu daha sonra vuracaktı.

 

Ama bu yaralanma yüzünden Garfiel’e herhangi bir kin gütmüyordu.

 

Kendi yaptığı şeyi düşününce, bu derdi başına yine kendisinin açtığının farkındaydı. Ayrıca, Garfiel’le ilgili her zaman anlaşılmaz ve çelişkili bir şeyler vardı. Ama Subaru bunun sebebini irdelemeye henüz hazır değildi.

 

Eğer hayal gücünü biraz zorlarsa Garfiel hakkında bir fikir yürütebilirdi.

 

[Subaru: Hala bilmediğim çok şey var, bir incili olup olmadığı da dahil olmak üzere…]

 

Ama bu soruyu şimdilik bir kenara bırakmalıydı.

 

[Otto: Görüyorum. Köye ulaşmak üzereyiz.]

 

Otto’nun seslenişini duyan Subaru, gözünü kısarak uzakları görmeye çalıştı. Ağaçların arasındaki boşluklardan köyün ışıkları görünüyordu. Ormandan çıktıklarında, ayın ve yıldızların ışığıyla önleri aydınlandı.

 

Subaru, nefesini tutup çevresine bakarak sığınaktaki köye geldiklerine emin oldu. Ay yükseldiğine göre Emilia mezardaki yargılamaya başlamış olmalıydı.

 

Koşarak onun yanında olma arzusu yükseldi içinde. Ama bunu da bastırdı ve Otto’ya döndü.

 

[Subaru: Eğer yargılama başladıysa, kaçma vakti geldi demektir. Ayarlamalar ne ve suç ortağınla nerde buluşuyoruz? ]

 

[Otto: Ee suç ortağımız――]

 

Subaru’nun sorusu karşısında, Otto parmağını köye doğru uzattı. Ama bu hareket yarıda kesildi. Bunun sebebi, duydukları bir sesti.

 

[???: ――Endişelenmeye gerek yok, geldim bile.]

 

Konuşmalarını kesen kişi, hafif ayak sesleriyle karşılarına geçmişti.

 

Abartılı, siyah bir hizmetçi elbisesi, ay ışığında parlayan beyaz önlüğün güzelleştirdiği, hala çocuksuluğun izlerini taşıyan, bir rüyadan çıkmış gibi görünen sevimli bir kız.

 

[Ram: Şimdilik…… sadece güvenli dönüşünü tebrik edeceğim, Barusu.]

 

Otto’nun suç ortağı, pembe saçları sallanan―― Ram, her zamanki ferahlatıcı ifadesiyle, zehrini saçarak Subaru’yu selamladı.

 

 #Suç ortağının Ram çıkmasını bekliyor muydunuz? Şahsen ben Roswaal'la yaşananlardan sonra şaşırmıştım. Ram'ın dominantlığına ve kabalığına o kadar alıştım ki onu iyi rollerde görmek garip geliyor.
Ve Otto'nun masumluğu! Bu berbat dünyada bile gerçek dostluklar bulunabiliyormuş demek ki.
Tabii bu döngü sona erdiğinde tüm bu sohbet de silinecek, ama en azından Subaru'nun kalbinde anısı korunacak. 
O zaman planın işe yarayıp yaramayacağını görmek için okumaya devam!






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 46883 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr