Savunmasız bir duruş sergileyen Garfiel’in kolları iki yanından sarkıyordu.
Onun yolu kapadığını gören Subaru gözleriyle etrafı taramaya başladı. Pusuya yatmış başka birileri de olabilirdi.
Ama yine de bir parçası, karşısındaki Garfiel olduğu sürece bu çabaların faydasız olduğunu biliyordu. ――Eğer şahsen geldiyse, yalnız gelmiş olmalıydı.
Subaru çevrede başka birinin varlığını sezemedi. Bu gereksiz tedbiri aldıktan sonra sonunda iç çekti ve tedirgin görünen Patrasche’nin boynunu sevdi.
[Subaru: Bir anda ortaya çıkmanı umursamıyorum, ama bir zahmet başkalarının partnerleriyle flört etmeyi keser misin? ]
[Garfiel: Yalanlarla ya da tatlı sözlerle işim olmaz. Aklıma ne gelirse sölerim. Bu yüzden nineyle Ram’dan sürekli azar yiyorum.]
Şakalarla zamanının çalındığını gören Garfiel dişlerini sıkmış ve gülümsemesi silinmişti. Tek gözüyle bu bakışları fark eden Subaru bir parmağını kaldırdı.
[Subaru: Burda olman pek doğal değil gibi, olup bitenleri biraz açıklayabilir misin? ]
[Garfiel: Büyük bi hikaye yok. Ben sığınağın dişiyim, sizin de sığınağın gözünden kaçmanıza izin vermiycem. Bu kadar teselli ödülü yeter, yeah?]
Eğer ‘’Gözler’’ ‘’Çimler’’ gibi bir kod adsa, Garfiel bunu kullanarak bir şey kast etmiş olmalıydı. Ama,
[Subaru: Ram’ın sığınakla ilgili böyle bir şeyden bahsettiğini hatırlamıyorum……]
[Garfiel: Dışardan gelenlerin sığınak hakkında bu kadar şey bildiğini mi sanıyon? Roswaal piçinin bile bilmediği bi sürü şey var. Bu da onlardan biri yeah? ……]
Subaru’nun kafası karışık ifadesini gören Garfiel acımasızca konuşuyordu. Ardından homurdandı ve bakışlarını arkadaki vagonlara çevirdi.
[Garfiel: Bunlar tüm sığınmacılar mı oluyor, yeah?]
[Subaru: Ah, uhh, yeah. Garfiel. Sessizce kaçmaya çalışmamız falan bizim hatamız biliyorum, ama geçmemize izin veremez misin? Sonuçta bu ikimiz için de kötü olmaz, değil mi? ]
[Garfiel: Hah?]
Garfiel’in kışkırtıcı bakışlarıyla karşı karşıya kalan Subaru, kaygısızca arkadaki vagonları işaret etti.
[Subaru: Şu anda rehineleri bırakmak olası karmaşalardan kaçınmak anlamına gelir, değil mi? Küçük kıvılcımlar çıktığını duydum, o yüzden olaylar kızışmadan önce müdahale etmek iyi olmaz mı? ]
[Garfiel: ――――]
[Subaru: Sen ve Lewes-san sığınağın özgürleşmesini istiyorsunuz, değil mi? İçerde olaylar kızışırsa iyi sonuçlar doğmaz. Yani gitmemize izin vermen ikimizin de lehine olmaz mı?]
Subaru tüm ikna yeteneğini Garfiel üzerinde kullanmaya çalışıyordu. Söyledikleri şeyler mantık dışı da değildi. Hatta Garfiel’in açısından rehinelerin gitmesine izin vermek daha avantajlı bile olabilirdi.
Operasyonun gizliliğini bir kenara bırakırsak――
[Subaru: Sana kişisel olarak bunu onaylamanı söylemiyorum, ama şartları düşününce……]
[Garfiel: Oy, sanırım burda bi yanlış anlaşılma var.]
[Subaru: Yanlış anlaşılma?]
[Garfiel: Sizi durdurmaya geldiğime çok ikna olmuşsun. Ama dediğin gibi tahliyeyi durdurmak için bi sebebim yok. Yani bu bahanelerle boşuna nefesini harcamana gerek yok.]
Bu cevabı alan Subaru bir kez daha ağzını kapadı. Garfiel’i görünce başlarına kötü bir şey geleceğini düşünüp olayı fazla ilerletmişti. Aslında Garfiel’in söyledikleri doğruydu. Ama yine de,
[Subaru: Madem öyle, neden burdasın……?]
[Garfiel: Sadece bakmaya geldim. Gitmek istiyosanız siz bilirsiniz. Ama sığınaktan bi temsilci olmadan gitmenizin kaçmaktan bi farkı olmaz, di mi? Eğer ben gidişinizi izlersem, diğer heriflerin bişi söyleme hakkı olmaz.]
[Subaru: ……Beklediğimden daha düşüncelisin, ha.]
Garfiel’in hassaslığı ve zekası biraz şaşırtıcı olsa da Subaru bu argümanı hemen kabul etmişti. Öte yandan Garfiel, Subaru’nun pek de kibar olmayan cümlesi karşısında kollarını birleştirdi.
[Garfiel: Apaçık ortada diil mi? Sadece güçlü değilim, ayrıca her şeyi de düşünüyorum…… En güçlüyüm sonuçta.]
[Subaru: Ah, bunu duyduğum için biraz rahatladım. Bu arada, sağ gözümden falan bahsetmeye gerek duymadın sanırım.]
[Garfiel: Hah? Ah, doğru. Gözündeki bağı çıkardın ha. Tüm gereksiz şeyleri yapmak zorundasın di mi seni piç. Bekle. OY! ]
Garfiel’in böbürlenmesini dinleyen Subaru bir gözünü parmağına uzatmıştı. Garfiel bu meseleyle biraz ilgilendikten sonra ilgisini Subaru’yu kurtaran Otto’ya çevirdi. Arkalarındaki vagonun sürücü platformunda oturan Otto iyice küçülmüştü ve kendisini onun keskin bakışlarından gizlemeye çalışıyordu.
Onun çıtkırıldım tepkisini gören Garfiel boynunu kütürdetti, [ Konusu açılmışken ] dedi ve devam etti.
[Garfiel: Bi gözünü kaybetmiş biri için bayaa sakinsin, di mi? Açıkçası biraz şikayet ya da intikam falan bekliyodum senden.]
[Subaru: Sana olan şikayetlerimi saymaya başlasam sabaha kadar sürer, ama vaktimiz kısıtlı. Ve eğer intikam almaya kalkarsam muhtemelen sol gözümü de kaybederim. O yüzden şimdilik uyuyan devi uyandırmayacağım.]
[Garfiel: Ne demek oluyo bu? ――Biraz tepemi attırıyo, oy!]
Garfiel Subaru’nun yanıtı karşısında biraz hoşnutsuz olmuştu, bunu sezen Subaru konuyu devam ettirmekten kaçındı.
[Subaru: Yani sadece burda dikilip herkesin köyüne dönmesine izin mi vereceksin? ]
[Garfiel: Vedalaşmadan ayrılmak çok kaba olurdu, burda olduğuma göre o iş halloldu. Yani ne istersen yap. ]
[Subaru: O zaman devam edeceğiz ve……]
[Garfiel: ――Tabii ki-]
Tam ejder vagonları hareket etmek üzereyken Garfiel’in sesi duyuldu. Garfiel Patrasche ve Subaru’ya doğru bakıyordu.
[Garfiel: Sen kalıyorsun. Rehineler gidebilir. Gürültücü çocuk da gidebilir. Ram…… eğer istiyorsa o da gidebilir. Ama sen gidemezsin.]
[Subaru: ……nedenmiş o?]
[Garfiel: Emilia-sama’nın motivasyonu için, tabi kendi durumun daha ağır basıyor. Leş gibi cadı kokan bi piçi burdan salcağımı mı sandın? ]
[Subaru: Yine o mesele……]
Subaru, bu mevzudan sıkılmış olsa da başını salladı.
[Subaru: O zaman şartın benim sığınakta kalmam. Bu konuda anlaştık mı?]
[Garfiel: Hemen kapman iyi oldu. Çok uzun sürseydi her şeyi hatırlama zahmetine giremiycektim. ]
[Subaru: Gerçekten aklına ne gelirse söylüyosun, huh…… tamamdır, anladım. Gidip bunu insanlara söyleyeceğim, bekle.]
Ana konuda anlaşınca pazarlık sona ermişti. Gerçi pek pazarlık yapıldı da denilemezdi. Subaru şartı hemen kabul etmişti ve yoldaşlarına ―― diğer sürücülere, Otto ve Ram’a bilgi vermek için dönmüştü.
[Subaru: Özetle, ben geride kaldığım sürece herkes güvenle geçebilir. Sızlanmaya gerek yok, o yüzden bu teklifi kabul etmeliyiz……]
[Otto: Ben ne kadar barış içinde ayrılabilecek olmamızın iyi olduğunu düşünsem de, geride kalanlar buna onay verecek mi? En başta da Natsuki-san olmadan ayrılmayı inatla reddetmişlerdi. ]
[Subaru: Aahh, doğru, onları ikna etmek bayağı efor gerektirecek…… Ama çoktan yola çıktığımız için muhtemelen köye dönmeye daha heveslilerdir. Eve dönebilme şanslarını benim için yarı yolda tepeceklerini sanmam.]
Sığınmacılar gerçekten de köylerine dönebilmeye oldukça hevesli olmalıydı.
Kendi güvenliğini eve dönme arzularının önüne koymalarına memnun olmuş olsa da, artık bu dengeyi kırmaktan başka şansı yoktu.
[Otto: Natsuki-san……]
[Subaru: Eh, şu anki durumu düşününce onları ikna etmek çok da zor olmaz. Ama tüm konuşmayı ben yapmazsam durum kötü olabilir. O yüzden ben geri dönene kadar lütfen vagonlarınızı hareket etmeye hazır hale getirin……]
[Ram: Bundan memnun kalmadım.]
Subaru’nun talimatı Ram’ın ani müdahalesiyle kesilmişti.
Bu ve Otto’nun endişeli bakışları karşısında Subaru, Ram’a garip bir şekilde bakarak ve [Um…] diyerek kafasını kaşıdı.
[Subaru: Garfiel de az önce buna benzer bir şey söyledi. Ama sürekli böyle şeyler söyleyip insanların motivasyonlarını düşürmek pek iyi bir alışkanlık değil, bilesin……]
[Ram: Barusu, az önce söylediğin şeyi fark etmedin mi?]
[Subaru: Ne söyledim?]
Subaru Ram’ın sözleri karşısında kafasını kaldırmış, dikkate değer herhangi bir detay düşünememişti. Tam olarak ne ifade etmeye çalıştığını düşünerek kafası karışık bir şekilde kaşlarını kaldırdı.
Bunu gören Ram, hayal kırıklığına uğramış bir şekilde iç çekti.
[Ram: Bilmiyorsan, boşver. Tam da Roswaal-sama’nın söylediği gibi. Şimdi işler bu hale gelince, Ram’ın yapacaklarının önemi yok, nafile. ]
[Subaru: Bekle, ne diyorsun sen? Sen de biliyorsun, değil mi? İşlerin bu hale gelebileceğini biliyordun……]
[Ram: Bunlar şimdilik Barusu için anlamsız. Sadece vakit kaybı.]
[Subaru: Sen……]
Subaru, Ram’ın her şeyi bilen havası karşısında dişlerini sıktı. Aralarında tehlikeli bir hava oluştuğunu gören Otto [ Durun durun durun! ] diyerek onları durdurdu.
[Otto: Tartışmayı bırakabilir misiniz? Ram-san’ın söylediği gibi, bu yalnızca zaman kaybı. Zamanı boşa harcamak para kazanma şansını harcamak gibi bir şey. O yüzden lütfen sakin olur musunuz? Benim için? Tamamdır, karar verildi! ]
[Subaru: Tch. Her neyse, gidip millete açıklama yapacağım.]
[Ram: Tch. Ram’ın söyleyecek başka bir şeyi yok.]
[Otto: Siz ikiniz konuşurken dillerinizi şıklatmayı bırakır mısınız!?]
Otto, her zamanki gibi gördüğü muameleye isyan ediyordu, ama bu onun işiydi, yapacak bir şey yoktu. Her ne şekilde olursa olsun onların sakinleşmesini sağlayan Otto olmuştu.
Subaru, ejder vagonlarına tek tek uğrayıp Garfiel’in şartlarını anlattı. Arlam köylüleri Subaru’nun geride kalacağını öğrenince üzülse de, onun bu durumla bir sıkıntısı olmadığını gördükleri ve evlerini çok özledikleri için, hevessiz de olsa kabul ettiler.
Subaru, kendisini geride bırakmak konusundaki isteksizliklerine minnettar olarak herkesi ikna etmeyi başardı. Ram ve Otto’ya da durumu bildirdikten sonra Patrasche’nin üzerine binerek Garfiel’le yüzleşti.
[Subaru: Konuşmamızı tamamladık. Şartına uyuyoruz. Herkesin geçmesine izin ver. ]
[Garfiel: Senin dışında, yeah? Devam edebilirler. Bu yer ejderi kalıyo mu? ]
[Subaru: Geriye yürüyecek kadar enerjim yok. O yüzden, sanırım Patrasche biraz daha benimle kalmak zorunda.]
Kendi istekleri yüzünden orda tıkalı kalan partnerinin üzerine ellerini yerleştirdi, Patrasche de [ Umursamadığımı biliyorsun ] der gibi kıpırdandı ve kafasını çevirdi.
Onun hareketini bu şekilde yorumlayan Subaru, Garfiel’le birlikte kenara çekilip ejder vagonlarının sığınaktan çıkış yoluna düşmesini izledi.
Vagonların pencerelerinden kafalarını uzatıp kendisine bakan köylülere çarpık bir şekilde gülümseyerek el salladı.
[Subaru: Otto, köye ulaştığında köşke girme. Mümkün olduğunca çabuk geri dön.]
[Otto: ……? Anlamıyorum… ama, neden? Frederica’ya rapor vereceğimizi düşünüyordum, haksız mıyım?]
[Subaru: ....Boşver. Muhtemelen siz ulaşana kadar yarın sabah olur…… ama ne olur ne olmaz, öğlenden önce oraya gitme.]
Otto , Subaru’nun talimatları karşısında kafası karışık bir ifadeye büründü.
Ama, onun şüphelerini cevaplayamayacak olan Subaru, çenesiyle [Hadi yola koyulun] işareti vermekle yetindi.
#Bölüm adı spoileri veriyor arkadaşlar, birkaç bölümlük durağanlık hafiften bozuluyor.
Bu arada Ram yine 'Barusu'nun' henüz öğrenmediği bir şeylerden bahsetti.
Bölüm aralarında o kadar çok gizem geçiyor ki serinin sonuna geldiğimde dönüp dönüp okuyacağım sanırım.
Şimdi bile aa şu yüzdenmiş diye aydınlandığım kısımlar oluyor, ilerileri iple çekiyorum.
Bir sonraki bölümde görüşmek üzere!
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..