Büyük bir rüzgar fırtınası oluştu ve Subaru kolunu kaldırarak gözlerini kapattı.
Ani rüzgar, çimlerin üzerinde dalgalar oluşturuyor, yeşil bıçaklar halinde havaya çimler saçıyordu. Subaru dikkatli bir şekilde gökyüzüne bakıp ardından gözlerini geri çevirdi.
[Subaru: Seni sıkıntıya soktuğum için üzgünüm, Echidna.]
[Echidna: Olayların böyle gelişeceğini biliyordum… bu yüzden seni durdurmaya çalışmıştım.]
[Subaru: Yapılacak bir şey yoktu… Kendi bağlarından kurtulup gözlerini açtı. Aslında ona dokunmadığım için beni övmelisin, bilirsin. ]
[Echidna: Doğru. Eğer Daphne’ye dokunsaydın işler böyle kolayca sona ermezdi. Yalnızca sol gözü pek büyük bir tehdit oluşturmuyor. Ama esas dehşet Daphne’nin sağ gözünde yatıyor ve gerçek anlamıyla yalnızca sen ‘’Yedikten’’ sonra başlıyor. ]
Subaru bu dehşete düşürücü ifade karşısında titremekten kendisini alamadı.
Açıkçası ‘’Pek büyük bir tehdit oluşturmuyor’’ kısmı bile alarmlarını harekete geçirmişti.
[Subaru: Savaş bittikten sonra bana rakibimin GÜÇLERİNİ göstermenin ne anlamı var ki? Tanrım. Gerçi benzer bir canavarla karşılaşma ihtimaline karşı duymak isteyebilirim. ]
[Echidna: Canavar mı dedin?]
Hala Dapne’nin verdiği negatif izlenimden kurtulamamış olan Subaru, Echidna’nın hayal kırıklığına uğramış mırıldanmasını duyunca, yanlış konuşmuş olabileceğini fark etti.
Echidna için, Daphne, arkadaş diyebileceği biriydi. Gerçi herkes cadılar arasındaki arkadaşlığın bu şekilde olabileceğini kabul edebilirdi. Nasıl bakarsan bak, bir cadının önünde başka bir cadıya canavar demek,
[Subaru: Ahh, pek düşünmemiştim. Üzgünüm. Gaza geldim. Arkadaşların hakkında hiçbir yorumum yok. Söyleyeceklerim bu kadar. ]
[Echidna: Huhuhu, bir cadının hislerini dikkate almana gerek yok. Böyle dışlanmalara fazlasıyla alışkınız.]
[Subaru: ……Bu sözler Daphne hakkında mıydı pek emin değilim, ama senin bir canavar olduğunu düşünmüyorum. En azından bunu netleştirmeliyim.]
Bunu duyan Echidna’nın gözleri şaşkınlıkla açıldı.
Ve bu tepkiyi alan Subaru çabucak bakışlarını kaçırdı.
Sözleri açıkça, cadının iyi tarafına dokunmak içindi. Tabii ki yarısı samimiydi de, ama bu kendisine yardımcı olan cadının üzerinde kötü bir izlenim bırakmamak için söylediği gerçeğini değiştirmiyordu.
Ama bu ince hesabı cadı da algılamış olmalıydı.
[Echidna: Hayır, işe yaramayacak! Beni bu kibar sözlerle kandırmaya çalışsan da kanmayacağım! Biraz daha çay veya kurabiye ister misin? ]
[Subaru: Bunları bu kadar neşeli görünerek söylemen hiç inandırıcı değil! Neden sana ulaşmak bu kadar kolay? Resmen çaresiz-yalnız-kız-seviyesindesin!]
Eğer bu kadar bariz bir iltifata bile kanıyorsa, onun geleceği hakkında ciddi şüpheleri doğacaktı.
Ama ne kadar öyle olmadığını bilse de―― hala göğsünde bu konuya dair biraz ağrı vardı.
[Subaru: Sanırım vücut sıvılarını ve kim-bilir-içinde-ne-var-kurabiyelerini bu seferlik pas geçeceğim.]
[Echidna: İçine saçımı falan koymadım ki?]
[Subaru: Böyle bir ifadeden nasıl şüphelenmeyebilirim şu an!]
Subaru bir daha burada herhangi bir şey yemeyeceğine çoktan karar vermişti.
Subaru’nun şüpheli görünen bakışlarını fark eden Echidna, buruk bir şekilde gülümsedi. Ardından her-şeyi gören gözleri yeniden ona döndü. Bu bakışlar, bazen Subaru’yu bir şekilde rahatsız ediyordu.
[Subaru: Sanki içimi görüyormuşsun gibi bakmandan hoşlanmıyorum.]
[Echidna: Eğer sadece bakarak her şeyi görebilseydim, o zaman sen köze dönene kadar sana bakmayı umursamazdım............Ama her neyse, sen farkında mısın değil misin, onu merak ediyordum?]
[Subaru: Neyin farkında mıyım değil miyim?]
[Echidna: Eh, benim sığ, sakarca hayal gücüme göre, başından geçenler pek çok insan için şok edici bir tecrübe olmalı. Açlık tarafından tamamen ele geçirilip kendi bedenini yemek herkesin başına gelen bir şey değil herhalde? ]
Echidna’nın anlatışını dinleyen Subaru, durumunun ne kadar korkunç olduğunu bir kez daha hatırladı. Sağ elini tutup 5 parmağının da hala orda olduğundan emin oldu, hepsi vur-ve-kaç iyileştirme tekniğine sahip cadı sayesindeydi.
Subaru aklından ona sessizce teşekkür ederken, Echidna gözlerinden birini kapattı.
[Echidna: Minerva benim çağrılarımı yok sayıp atladı. Bir yaranın izine rastladığı anda şartlar ne olursa olsun, tamamen gaza geliyor…… böyle bir karakterle uzun bir hayat yaşamak zor. Aslında, aramızda ilk öldürülen de oydu. ]
[Subaru: Cadıların sonu…… huh. Hepinizin Kıskanç Cadı tarafından yendiğini duydum ama, bunu sormamda sakınca var mı? ]
[Echidna: Bir ölüye nasıl öldüğünü sormak çok mu kaba bir şey, merak ediyorum? Emsalsiz olduğu kesin. Ve nasıl hissettirdiğine gelince…… hmm, bir bakayım. Bu hikayeyi aktarmam gerektiğini düşünmüyorum. Sonuçta diğer 5inin saygınlığını içeriyor.]
Echidna’nın, ölümlerinin detaylarını vermek konusunda gönülsüz olduğunu gören Subaru’nun kabullenmekten başka şansı yoktu.
Subaru da daha önce defalarca ölmüştü ve bunun kolaylıkla anlatılacak bir konu olmadığının bilincindeydi. Sonuçta ‘’Ölüm’’ oldukça ağır bir şeydi.
[Subaru: Anlaşılan sizler benimle aynı hisleri paylaşan az sayıda kişilerdensiniz. ]
[Echidna: ……hayır, ben çok emin olmazdım. Biz bir kez öldük ama aynı şekilde düşünebilir miyiz bilmem.]
Tam da ortak bir nokta bulduğunu düşünen Subaru, bu sözlerle reddedildi.
İtiraz etmeye niyetlendi, ama o anda Echidna’nın yüzünde beliren yaslı ifadeyi görünce vazgeçti. Kız doğruca Subaru’ya bakıyodu ve kaşları üzüntüyle kıvrılmıştı.
[Echidna: Bu farkındalık meselesiyle de bağlantılı…… mevcut durumunun çarpıklığının farkında mısın?]
[Subaru: Çarpık……?]
[Echidna: Hiç şüphe yok ki ‘’Ölümden Dönüş’’ özel şartların sonucu. Ve bunu bir sebep olarak düşünmek bana acı veriyor, senin bunun farkında bile olmaman ise daha da üzücü. ]
[Subaru: Anladığımdan emin değilim… Ne söylemeye çalışıyorsun……?]
[Echidna: Sence birinin kendi parmaklarını yedikten sonra, iyileşmiş olsa bile, hiçbir şey olmamış gibi böyle bir konuşma yürütebilmesi normal mi? ]
[Subaru: ――――]
Subaru bir an için nefes almayı bıraktı.
Echidna, sabit gözlerle donakalmış Subaru’yu izliyordu.
[Echidna: Görünen o ki, tamamen habersiz de değilsin.]
[Subaru: ……Sanırım bu nasıl baktığınla alakalı. Dürüst olmak gerekirse, bunun normal olmadığının farkındayım. Ama benim için en önemli olan şeylerin hatrına … gerisini kestirip atmakta bir sakınca görmüyorum.]
[Echidna: Gerisi derken?]
[Subaru: Eh, benim ana hedefim çıkmaz yolumdan kurtulmak. Köşkteki problemler, sığınaktaki problemler ve her şeyden önemlisi Emilia’nın yüzleştiği problemler. Hiç olmadığım kadar sıkışmış durumdayım ve nereden başlayacağım hakkında hiçbir fikrim yok, ama ……]
Subaru burnundan derin bir nefes alarak başını göğe doğru kaldırdı.
Mavi ve genişti, sürüklenen beyaz bulutlarla kaplıydı ve bir şekilde yatıştırıcı bir esinti taşıyordu. Gerçeklikten koparak bu sakinlikte biraz vakit geçirdi.
[Subaru: Elimden gelen her yolu, her cehennemi deneyeceğimi çoktan aklıma koydum.]
[Echidna: ……Yani ‘’Ölümden Dönüşü’’ kabul ettin o zaman?]
[Subaru: Kabul ettiğimden değil… Sadece elimde yardımcı olacak pek şeyim yok, bana kalan da o.……Yanlış anlama ama, onu kullanmaktan hoşnut falan değilim.]
Echidna, aşağı yukarı olan bitenin farkında olsa da, Subaru bu gereksiz açıklamayı yapma gereği duydu.
[Subaru: Hayalini kurduğum geleceğe ulaşmak için feda etmem gereken canım olsa bile, bunu yapacağım. Şimdilik, en azından akıl sağlığımı koruyabildiğim sürece, Ölümden Dönüşü kullanacağım. Bu uğurda, omurgasız benliğim için ne kadar güç toplayabilirsem toplayacağım.]
[Echidna: Hedefine ulaşmak için ‘’Ölümlerini’’ kullanmak. ――Bu sıradan insanların ulaşabileceği bir sonuç değil.]
[Subaru: Pek çok kez öldüm, sanırım.……Bunu fark etmeden önce kafam çok karışıktı.]
‘’Ölümle” aydınlanmış falan değildi. Sadece, Subarudaki ‘’Ölüm’’ deneyimlerin birikimi, onun mahkumiyetini karşı konulamaz ve dehşet verici hale getirmişti. Hiç şüphesiz, artık ‘’Ölümden’’ daha da fazla korkuyordu.
Ama buna rağmen ‘’Ölümü’’ elinden geldiğince kullanmaya kararlıydı. Bu kadar basitti.
Ölümleri yığıldıkça, dünyaların sonlarına tanık oldukça, çevresindeki insanların ölümünü kendininkinden çok daha katlanılamaz buluyordu.
Eğer kaçınılamaz ‘’Ölüm’’ onları kurtarmasına yardımcı olacaksa, o zaman gerektiği kadar çok ‘’Yaşamı’’ tekrar edecekti.
Tüm acıyı, ızdırabı ve korkuyu yutkunup yutacak, kurtulmak için ölecekti.
――Natsuki Subaru’nun çarpık çözümü temel olarak buydu.
[Subaru: Eğer feda etmem gereken tek şey benim kalp kırıklıklarımsa, bunu seve seve yapacağım. ‘’Ölümden dönüş’’ sürekli-başkalarına-bel-bağlayan, güçsüz ve beyinsiz biri için mükemmel bir güç, değil mi? ]
[Echidna: …………]
[Subaru: Beni ‘’Kendini o kadar küçük görme!’’ falan gibi bir şey diyerek avutmanı umuyordum!? ]
[Echidna: Önündeki engelleri düşününce, sana bunu kolaylıkla söyleyemem. Hatta durumu kontrol altına almak istiyorsan, bunu kullanmaktan başka şansın yok. Gerçi kişisel olarak, Kıskancın istediği bir şeyi yerine getirmenden pek hoşnut değilim. ]
Echidna’nın basit bir teselliden kaçınması, koşulların ağırlığını bildiğini gösteriyordu.
Gerçi bu sözler pek cesaretlendirici olmamıştı, ama yine de kendisini bu şekilde uyandırdığı için memnundu.
Sonuçta, önündeki yolun kendisinde açacağı yaraları bilmek bunu daha da denemeye değer kılıyordu.
[Subaru: Sonuç olarak, tek yapabileceğim Ölümden Dönüşe devam edip, seçeneklerimin üzerinden gitmek, huh. Yüzleşeceğim ne kadar acılı tecrübe olacağını düşünmekten nefret ediyorum. ]
[Echidna: …………]
[Subaru: Çözmem gereken gizemlerden biri de Sığınakta, Deney Sahasında ne çeşit deneyler yürütüyor olduğun …… muhtemelen bana bunu söylemezsin, değil mi?]
[Echidna: …….Hayır, söylemem. Sana daha önce de söylemiştim. Beni hor görmeni istemiyorum.]
Echidna Subaru’nun sorusuna karşılık başını sallayıp reddetmişti. Bu yanıtı alan Subaru [Başka şansım yok o zaman] diye düşündü.
[Subaru: Eğer bana söylemezsen, başka şansım yok. İlerleyip saklamaya çalıştığın tüm sırları kendim çözmeliyim. Beni durdurmaya çalışmayacaksın, değil mi? ]
[Echidna: ……Eğer onları açmak istiyorsan, yapabileceğim bir şey yok. Sırlarımın hakkından gelmek ve onları zorla aydınlatıp beni hor görmek istiyorsan, tek seçeneğim buna katlanmak. ]
[Subaru: Sanki korkunç bir şey planlıyormuşum gibi konuşuyorsun, lütfen böyle söylemeyi keser misin!? ]
Echidna’nın yanakları kızardı ve bakışlarını hızlıca Subaru’dan uzaklara çevirdi.
Subaru bunu bilerek mi yaptığını yoksa karakterinin mi böyle olduğunu gerçekten bilememişti. Çay partisi sırasında gördüğü kadarıyla, gerçekten de uçarı biri olabilirdi…
Cadılar korkutucu varlıklar.
[Subaru: Nnh――]
Bir anda, oturduğu sandalyede bir titreme sardı bedenini. Ve hızlı bir şekilde bilinci sarsılmaya başladı.
[Echidna: Anlaşılan bedeninin uyanma vakti geliyor.]
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..