Cilt 4 Bölüm 51 [ Sevsevsevsevsevsevsevsevsevbeni ] (1/2)

avatar
5110 5

Re:Zero Kara Hajimeru Isekai Seikatsu - Cilt 4 Bölüm 51 [ Sevsevsevsevsevsevsevsevsevbeni ] (1/2)


Çevirmen : Clumsy 

 

Subaru’nun tek yapabildiği, altın kaplanın, Garfiel’in, dağılışını sessizce izleyebilmek oldu.

 

Canavarın pençelerindeki kuvvet, Cadı’nın kafasını bedeninden söküp atabilecek güçte olmalıydı. Bu darbeyi doğruca yediği anda bir Cadının bile sağlam kalamayacağına hiç şüphe yoktu.  

 

――Ama darbe hedefine hiç ulaşamamıştı.

 

Son Lewes-kopyasını bir basamak olarak kullanan Garfiel, nihai saldırısını gerçekleştirmekteydi. Ancak pençeleri Cadının bir inç yakınına ulaştığında, daha önce gölgeler tarafından açılan yaraları kıpırdanmaya başladı.


Kıpırdanan yaralar―― sebebi, Cadı’nın ayaklarından çıkarak Garfiel’in uzuvlarına ilerleyen gölgelerden başkası değildi. Kütlesiz olması gereken gölgelerin uçları, büyük kaplanın yaralarından giriyor ve onları büyüterek ortalığa et ve kan öbekleri fışkırtıyordu. 

 

Ve böylece, içerisinde yükselen basınca karşı koyamayan Garfiel’in devasa bedeni patladı.

 

Canını tüketen bu acımasız metoda karşı en ufak bir direniş bile gösterememişti.


Kısacık bir an içerisinde, bir zamanlar Garfiel olan şey, küçük koyu-kırmızı et kütlelerine dönüşmüştü. Onun bu dünyada var olduğunu kanıtlayan tek şey ise üzerlerindeki altın tüy öbekleriydi.

 

[Subaru: ――――]

 

Ağzından hiçbir söz çıkamamıştı.

 

Kısacık bir süre önce Lewes-kopyalarıyla birlikte yirmi kişiden fazlaydılar. Şimdiyse yalnızca iki.

 

Aslında başından beri hesap yapılacak olursa, Sığınağın içerisinde yüzden fazla canlı mevcuttu.

 

Hepsinin gölgelere yem olduğu düşünülürse, gölgenin suçlarının ağırlığı fazla büyümüştü. Affedilebilmesi mümkün değildi.

 

Subaru’nun uyuşuk bedeninden kanlar akıyor, her zerresi uygun bir tepki vermek için mücadele ediyordu.


Bu tepki, gözlerinin önündeki Cadıya yönelik bariz bir duyguydu ―― öfke.

 

 

{???: Seni seviyorum}

 

[Subaru: Kes sesini.]

 

{???: Seni seviyorum Seni seviyorum Seni seviyorum Seni seviyorum Seni seviyorum Seni seviyorum Seni seviyorum Seni seviyorum }

 

[Subaru: Sana kes sesini dedim……]

 

Gölgenin dış hatları öyle belirsizdi ki boyunu bile tahmin etmek mümkün değildi.

 

Sesi öyle bulanıktı ki bir erkeğe mi kadına mı ait olduğunu söylemek imkânsızdı.


Ancak sesin kendisi belirgin olmasa da, içine işlenmiş olan yapışkanlık Subaru’yu tiksindiriyordu.

 

 

Sığınağı kurutup Garfiel’i zalimce öldürdükten sonra bile aynı sarsılmaz sevgiyle sesleniyor, ilgisini, alakasını ve tüm kalbini kaplayan aşkını doğruca Subaru’ya yönlendiriyordu.


Bu öyle iğrençti ki Subaru kusmak istiyordu.

 

Cadı yüzünden akıl sağlığını yitirmeye başladığını hissediyordu. Bir çılgınlık zihnini esir alırken, göğsü de nefret ve tiksintiyle kaynıyordu.

 

{???: Seni seviyorum Seni seviyorum Seni seviyorum Seni seviyorum Seni seviyorum Seni seviyorum Seni seviyorum Seni seviyorum Seni seviyorum }

 

 

Orada hareketsizce duran Cadı, Subaru’ya olan aşkını bir lanet gibi fısıldamayı sürdürüyordu.

 

Bunu aşkından eriyecek gibi bir sıcaklıkla söyleyişine bakılırsa, ortamdaki modu çözme konusunda Subaru’dan bile kötü olmalıydı.


Aşık olduğu kişinin yüzündeki rahatsızlık hissine rağmen bu tek taraflı, baskıcı aşkı ifade etmeye devam ediyordu.

 

Kesinlikle antipatik bir sevgiydi.

 

Ve Subaru’yu hepsinden daha çok rahatsız eden şey――

 

 

{???: Seni seviyorum Seni seviyorum Seni seviyorum Seni seviyorum Seni seviyorum Seni seviyorum Seni seviyorum Seni seviyorum Seni seviyorum }

 

[Subaru: …………]

 

{???: Seni seviyorum Seni seviyorum Seni seviyorum Seni seviyorum ――Subaru-kun}

 

[Subaru: ――Bana öyle seslenme!!]

 

Sondaki sevgi ekini duyan Subaru, öfkesi tarafından teslim alınarak kükremişti.

 

Ses, jest ve kişinin her zerresi Subaru’nun sinirlerine dokunuyordu.

 

[Subaru: Bana böyle seslenme iznini sana kim verdi… Güldürme beni. Beni güldürme lanet olasıca! Sakın beni güldürme seni lanet şey!!]

 

Kendisine yakınlığı.

 

Seslenişine işli şefkat.

 

Uzansa dokunacakmış gibi duran sevimlilik.

 

Bu dünyada kendisine bunları yaşatabilecek ve bu şekilde seslenebilecek tek kişi vardı.

 

――Ve bu kişinin, önünde duran Cadı olmadığı kesindi.

 

[Subaru: Sen yalnızca aşağılık bir Cadısın, beni güldürme. Buna layık olan tek bir kişi var. Ve başka birinin buna layık olmasına izin vermeyeceğim. Yo… Saçımın bir telini, bir parça hücremi hatta tırnaklarımın altındaki pisliği bile seninle ziyan etmem kahrolasıca――!]

 

[???: ――――]

 

Öfkeli, çıldırmak üzere bir hal alan Subaru, içinde yükselen hisleri bu şekilde dışa vuruyordu.

 

Derin derin aldığı soluklarla omzu inip kalkarken, önündeki Cadıya dik dik bakmaktaydı.

 

Karşısında ufacık bir kazanma şansının bile olmadığı bir rakip.

 

Dünyanın yarısını yiyen bir canavar. Az önce ter bile dökmeden Garfiel’i yok eden bir rakip. Cadıların da Cadısı.

 

Tüm hayatları gölgesiyle tüketen ve tek bir kişiye anlamsız bir sevgi beslemekten başka bir şeyle ilgilenmeyen varlık.

 

 

Böylesi bir canavarla yüzleşmeye cüret etmesi bile kendisini şaşırtıyordu. Beynim kısa devre yapmış olmalı galiba, diye düşündü.

 

Cadının canı istese, Subaru’yu göz açıp kapayıncaya dek gölgelere çekebilirdi. Ya da onu gölgelerin uçlarıyla şişleyerek onunla ağaçları besler ve olayı Garfiel’e yaptığı gibi bir şova çevirebilirdi.

 

Ama buna rağmen Subaru’nun kalbinde neden korku yoktu?

 

Belki de Cadı konusunda, içten içe, bilinçsizce emin olduğu bir şey vardı.

 

O da――

 

[???: ――――]

 

[Subaru: ……kıpırdamıyor musun?]

 

Duygusal patlamalarından kurtulan Subaru, Cadıdan beklediği tepkileri alamadığı için şaşkındı.

 

Daha o fark edemeden önce, lanetimsi aşk fısıltıları ―― Garfiel’i patlatırken bile süregelen sonsuz sevgi nameleri kesilmişti. Duraklamıştı.

 

 

Gölgenin açık alanı yok edişi de duraklamış ―― hatta tamamen durmuş gibiydi. Ayaklarının altındaki gölgenin rahatsız hissinden hoşnut olmayan Subaru, kendisine daha az gölgeli bir yer bularak oraya geçti.


Bunu yaparken bakışlarını da Cadıya dikmişti, ancak hiçbir tepki yoktu.

 

 

Cadı yalnızca sarkan kollarıyla duruyor, bedenini ışığı bükecek şekilde tutmayı sürdürüyor ve ifadesini gizliyordu.


Öyle boşvermiş görünüyordu ki, Subaru üzerine atlayıp onu yumruklasa düşmesi mümkündü.

 

[Subaru: Neden bir anda bu kadar…… acaba, söylediğim şeyler yüzünden mi?]

 

“İmkansız”, diye düşündü, bir yandan da bunu reddedemediği için somurtuyordu.

 

Subaru’nun sözlerinin bu kadar büyük bir etki yarattığına inanmak zordu, ama Cadı’nın konuşmasının ve hareketlerinin durmasının altında başka bir sebep de olamaz gibi görünüyordu.  

 

Gerçi bu sebepsizlik, Subaru’nun varsayımını kabullenmeyi kolaylaştırıyor da değildi.

 

[Subaru: Eğer reddedişim seni bu kadar üzdüyse……]

 

O zaman daha erken bağırsaydı Garfiel ve diğerleri ölmeyebilirdi.


Emilia, Ram, Lewes, Otto ve hatta Garfiel, yani onu korumak isteyen herkes Cadının ellerinde can vermiş ve Subaru’nun elinde yaşanacak bir dünya kalmamıştı.  

 

Echidna ona Ölümden Dönüşün bir limiti olmadığını söylemişti.

 

Ve Subaru, farkında olmasa da ‘’Hayatla’’ barışık hale gelmeye başlamıştı.

 

Bu yüzden Garfiel reddettiği gibi kendini yem olarak kullanmaktan vazgeçmemiş miydi?

 

Cadının kendisine olan takıntısını gören Subaru, böyle bir hareketin onu etkileyeceğini bilmeliydi.

 

[Subaru: Sebebini bilmiyorum, ama…… ben Cadı’nın zayıf noktasıyım, değil mi……?]

 

Hepsi Subaru’ya olan sarsılmaz takıntısına bağlıysa, durum böyle olmalıydı. Ama problem şu ki, Subaru bunu bilse de bir fırsat olarak kullanabilecek miydi?

 

 

Sonuçta Subaru’nun girdiği her döngüdeki şartlar farklı oluyordu. Hiçbir kanıtı olmadan çözüm bulmaya çalışan kişi daima Subaru oluyordu ―― tabii öncekilere kıyasla bu döngüdeki fark inanılmaz bir seviyedeydi.

 

 

Elsa, Garfiel ve Büyük Tavşan zaten Subaru’nun baş edebileceğinden fazlaydı, bir de tepsiye Kıskançlık Cadısının eklenmesi, görevi tamamen imkânsız kılıyordu. Ortaya çıkışlarının ardındaki örüntüyü çözme düşüncesi bile Subaru’nun kararlılığını yıkıyordu.


Aynı şekilde Cadı'nın grotesk varlığının ezici tehdidi de.

 

 

Bir plan düşünmek bile Subaru’ya saçma geliyordu. Daha mücadeleye başlamadan önce iradesi kırılmıştı ve devasa Beyaz Balinanın yanında Cadı’nın küçük figürü çok daha korkutucu kalıyordu.

 

 

[???: ――――]

 

Cadı hareketsizce duruyor olsa da Subaru, kalbinin güçsüzleştiğini hissediyordu.

 

Cadının kıpırdamak için hiçbir çabası yoktu. Subaru’nun düşüncelerini umursuyor gibi de görünmüyordu. Yalnızca kendi dünyasının içerisinde öylece durmaktaydı.  

 

 

Zaman kararsızlıklarla birlikte ilerliyordu.


Subaru’nun nefes alışı, kalbinin kuvvetli atış sesleri ve alnından damlayan terler, zamanın geçtiğini işaret ediyordu.

 

Ancak birbirlerine bakmalarına rağmen hiçbir sonucun gerçekleştiği yoktu.

 

Ve Subaru tam derin bir nefes alıp harekete geçecekken――

 

Aklında bir düşünce belirdi. O da,

 

[Subaru: ――Acaba… Echidna’nın çay partisi yüzünden olabilir mi?]

 

[???: ――――]

 

[Subaru: Onun kalesindeyken yasaklı bilgileri paylaştım… Bir cezası olmayacağını, oradayken konuşmamın serbest olduğunu düşünmüştüm, ama……]

 

――Ya cezası olduysa?

 

Ya Cadı Subaru’ya Ölümden Dönüşü açıklama izni vermediyse? Ya onun düşüncesizce sarf ettiği sözleri duyarak ona böyle bir dünyayla karşılık verdiyse?


Ya Echidna'nın çay partisine karışamadığı için Subaru’nun cezasını farklı bir şekilde vermeyi seçtiyse?

 

――Ya Sığınaktaki felaketlerin gerçek sebebi buysa?

 

[Subaru: Sen…… nasıl bir bencilliktesin……?]

 

Tüm bu kaos Subaru’yu doğruca cezalandıramadığı için miydi yani?

 

Buna hakkı olduğunu mu sanmıştı? Bu güç gösterisiyle kime hava atıyordu?

 

{???: Seni seviyorum}

 

Artık Subaru’nun düşünceleri doğruya erişmişti.

 

Bir siluet olarak durmakta olan Cadı, isyanını faaliyete dökmeye devam etti. Gözlerinin olması gerektiği nokta Subaru’ya çevrilmişti ve lanetimsi mırıldanmasına devam ediyordu.  

 

Aşk fısıltıları gölgenin hareketlerine eşlik ederken, karanlık bir kez daha boşluğa hakim olmaya başladı. Tabanlarının gölgeye battığını hisseden Subaru, hızlıca havaya sıçradı.

 

[Subaru: Senin sorunun ne…… başka bir kızın adından bahsedince bir anda harekete geçiyorsun, oy!]

 

{???: Seni seviyorum Seni seviyorum Seni seviyorum Seni seviyorum }

 

[Subaru: Kaç kez tekrarlarsan tekrarla seni sevecek değilim! Kalbimin bir ve iki numarası çoktan doldu. Orada bir Cadıya kesinlikle yer yok!]

 

Darbeye darbeyle karşılık vermişti―― Cadı’nın ağzından çıkanlarsa yalnızca monoton aşk cümleleriydi.

 

Ancak kışkırtmalarına belirgin bir tepki aldığını fark eden Subaru’nun yanakları geniş bir gülümsemeyle aydınlandı. İnsanların sinirine dokunmakta iyiydi ve vakit, bunu Cadılar üzerinde deneme vaktiydi.  

 

[Subaru: Sürekli “Seni seviyorum” demeye devam edersen bu kelimeler önemlerini yitirecek.]

 

{???: Seni seviyorum Seni seviyorum Seni seviyorum Seni seviyorum Seni seviyorum Seni seviyorum }

 

[Subaru: Bu dünyada aldığım ilk gerçek “Seni seviyorum”…… bana bir çöp torbasından bir kahramana dönüşme konusunda ilham vermişti bilesin!]

 

Yalnızca önündeki zorluklardan nasıl kaçacağını bilen hasarlı, sapkın bir korkağı, tam vazgeçmek üzereyken güçlendirmiş, ona bir değil, defalarca kez mücadele edecek gücü vermişti.

 

Bu samimi bir sevginin verdiği güç ve asaletti.

 

 

[Subaru: Yani senin aşk fısıltıların benim kulağıma bile ulaşmıyor. Özellikle de kıskançlık uğruna yaptığın iğrençlikler kanıma dokunuyor. Senin hakkında beğendiğim tek bir şey bile yok.]

 

{???: Seni seviyorum Seni seviyorum Seni seviyorum}

 

[Subaru: Eğer senin gibi bir Cadıyı sevmem gerekseydi……]

 

{???: Seni seviyorum Seni seviyorum Seni seviyorum Seni seviyorum Seni seviyorum ――}

 

Cadının canını en çok ne acıtırdı? İnsanları kızdırmakta uzmanlaşan Subaru bunun cevabını biliyordu.


Ve böylece, zalim bir gülümsemeyle birlikte gözlerini küçümsemeyle doldurarak şöyle dedi:

 

[Subaru: Eğer bir Cadıyı sevmem gerekseydi, Echidna ve diğer Cadıları senden çok daha sevilesi bulurdum――]

 

[???: ――――]

 

Bu sözleri söylediği anda Cadı’nın laneti kesildi.

 

Ve――

 

[Subaru: ――――a]

 

Subaru’nun görüşü ve dünyası tam bir karanlığa gömüldü.

 

 

#Yaşasın Subaru'nun akıllı hamleler yaptığı ve cesur davrandığı bölümler!
Cadıyı kıskandırışını okudukça içimin yağları eridi valla.
Önceki yorumlarda 'bu yaşananlar çay partisi yüzünden olmuş olabilir' diyen vardı, haklıymış gibi görünüyor :)
Bakalım Subaru'nun varsayımı ve taktiği nasıl sonuçlanacak, bir sonraki bölümde görüşmek üzere!






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 46883 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr