Frederica’yla konuşması sona eren Subaru, Köşkün üçüncü katına, Roswaal’ın ofisinin bulunduğu koridora geçti.
Başındaki ağırlığın kaynağı birikmiş yorgunluğu da olabilirdi, çözülmeyi bekleyen dertlerin yükü de.
[Subaru: Ve yine doğaçlama yapma vakti……]
Boynunu kaşıyan Subaru, bulunduğu durumu düşünerek kaşlarını çattı. Önceki döngülere nazaran daha çok bilgi elde etmiş olsa da kendisini bekleyen problemlerle bağlantılı bariz bir bilgisi yoktu.
Bu kadar eksik parça varken de yapabileceği tek şey, resmin bütününü göremeden, belirsiz geleceğin rahatsızlığını göğsünde taşımaktı.
[Frederica: Subaru-sama. Ne yapıyorsun?]
Subaru’nun koridorda donakaldığını gören ve sessizce bekleyen Frederica, bu soruyu yöneltti.
Salondaki konuşma sonuca bağlandıktan sonra Subaru’ya eşlik etmişti. Bu soruyu duyan Subaru ise [Aah, yeah] diye mırıldanarak belli belirsiz bir şekilde başını salladı.
[Subaru: Frederica, Köşke döndükten sonra Beatrice’i etrafta görmedin..…. değil mi?]
[Frederica: Hayır, görmedim. Zaten çok nadiren ortaya çıkıyordu, söylemeye utansam da onu döndüğümden beri hiç görmedim.]
[Subaru: Sanırım bu sefer gizli kalma konusunda gerçekten çok çaba sarf ediyor. Frederica’nın onu bulamaması normal.]
Beatrice’i bulmak konusunda çok ciddi olsaydı, Yasak Kütüphaneye bağlı olabilecek tüm kapıları açması gerekecekti. Bu kapılar yalnızca Köşkle sınırlı olsa hadi neyse. Ama Arlam Köyünde ve Sığınakta da kapılar mevcuttu.
[Subaru: Çeşit çok geniş ve azaltmanın bir yolu da yok. Biraz daha karamsar olsaydım, bulunması imkânsız diyebilirdim.]
[Frederica: Peki ne yapmayı düşünüyorsun? Beatrice-sama’ya soracağın bir şeyler var, değil mi Subaru-sama?]
[Subaru: Eğer gerçekten saklanmak istiyorsa onu bulmamın imkânı yok. Orası kesin.]
Subaru’nun yanıtını alan Frederica, kaşlarını kaldırdı. Onun şüpheli bakışlarını alan Subaru ise boynunu kütürdeterek tek bir parmağını havaya kaldırdı.
[Subaru: Ama şöyle de bir şey var…… Gerçekten saklanmak istiyorsa onu kimse bulamaz ama saklanmak konusunda ciddi değilse, mesele başka.]
[Frederica: Ciddi değilse derken?]
[Subaru: O, hiç kimse tarafından bulunmamak için saklanacak türde bir kız değil. Saklambaç oynayan herkes, içten içe eninde sonunda bulunmayı ümit eder. Yani içinde daima “Umarım beni bulurlar” diyen küçük bir şeytan olmalı.]
Bu cümleleri kuran Subaru, birkaç adım atarak sola doğru ani bir dönüş yaptı ve Roswaal’ın ofisinin yanındaki odanın önünde durdu―― arşiv odasında. Dar depo alanında, Otto’nun çılgın organize etme çabaları sonucunda titizce yerleştirilmiş kâğıt dokümanlar mevcuttu.
Elini kapıya uzatan Subaru, DOĞRU YANITA ulaştığını hissetti.
[Subaru: Enteresan ama ne zaman bir kapıyı açsam……daha doğrusu açmayı düşünsem, onun doğru kapı olup olmadığını söyleyebiliyorum. Hala nasıl işlediğini anlayabilmiş değilim.]
[Frederica: Subaru-sama……]
[Subaru: Vee ta daa!]
Subaru, Frederica’nın gergin sesi ve kendi yarattığı ses efekti eşliğinde kapıyı savurdu. Arkasında mekânsal bir bükülme hisseti ve arşiv odasının olması gereken yerde―― başka bir şeyle karıştırılamayacak, yoğun bir kitap kokusuyla buluştu.
Bu, kâğıdın ve mürekkebin yıllar süren buluşmasının doğurduğu bir kokuydu, ticari dokümanlardan gelecek bir koku değildi.
[Subaru: Gecikeceğimi sanmıyorum ama hava çok kararacak olursa Petra’yı köye götürmeyi unutma.]
Kapı kolunu tutmakta olan Subaru, hala şaşkın bir halde olan Frederica’ya bu hatırlatmayı yaptı.
Frederica da birkaç kez göz kırpıştırdıktan sonra eteğinin uçlarını tutarak eğildi.
[Frederica: O zaman dönüşünü bekliyor olacağım. Bol şans dilerim, dikkatli ol lütfen.]
[Subaru: Ooooh. Bu lafların kendimi önemli biri gibi hissettirdi.]
Hizmetçinin resmi vedasını alan Subaru, kapıdan içeriye adımını attı. İçeri girdiği anda da kapı arkasından kapandı ve var olmayan bir rüzgârın sesi eşliğinde uzay büküldü. Bağlantı kopmuş ve Yasak Kütüphane bir kez daha dünyadan kopmuştu.
Sonra,
[Beatrice: Sonunda geldin, sanırım.]
Subaru, pek dostça olmayan bir sesle karşılandı. Yüzüne yerleşmek üzere olan çarpık gülümsemeyi tutarak el salladı.
[Subaru: Hey, Beako! Uzun zamandır görüşmüyoruz ama hala miniciksin.]
[Beatrice: Boş konuşmaların bir ömür yeterli olacak sıkıcılıkta, bilesin. Cidden…… Şimdiye dek vazgeçmiş olmalıydın.]
Ahşap merdivenin üzerinde oturan Beatrice, siyah kaplı bir kitabı göğsüne dayamaktaydı.
Onu yine merdiveninde gören Subaru, galiba yalnızca orada oturuyor diye düşündü. Yasak Kütüphanede pek çok masa ve sandalye mevcuttu. Ama Subaru, kızı her defasında birebir aynı noktada buluyordu. Bu düşünce, her nedense kalbini acıtmıştı.
[Beatrice: Yine o omurgasız surat ifadesine büründün. Rahatsız edici, sanırım. İstediğin kadar acılı ya da kafası karışık olabilirsin ama bunları Betty’nin önünde yapman hoş değil, o yüzden hemen bir son ver.]
[Subaru: Yine patronluk taslıyorsun. Pardon ama talebini yerine getirmemi gerektiren bir şey yok. Henüz o tarz bir ilişkimiz olup olmadığına karar vermiş değilim.]
Subaru, önceki döngülerinde öğrendiği şeyleri ima eder gibiydi. Bu kelimelerle yüzü kararan Beatrice ise [Demek öyle, sanırım……] diye mırıldandı.
[Beatrice: Peki. İkimizin de elinde kozlar var, sanırım.]
[Subaru: Benim kozlarımın etkili olup olmayacağı bayağı muamma. Ama gerisini hayal gücümüze bırakalım.]
[Beatrice: Ne istersen yap… ne de olsa her halükarda……]
O anda Beatrice’in katı ifadesi çözüldü.
O maskeyi andıran inatçı yüz ifadesi kalktı, yerini sakin, nazik bir gülümsemeye ve parıltılar taşıyan gözlere bıraktı―― Subaru, farkında olmadan boğazı donmuş gibi sessizliğe boğuldu.
Sonra,
[Beatrice: Bu uzun, uzun, uzun kontrat sona ermek üzere. ――Sonun sonunun sonunda, Betty bu durgunluktan kurtulacak sanırım.]
Bu cümleleri kurarken, sesinde bir yalnızlık gizliydi.
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..