Kapıdaki kadını gören Subaru, tüm bedeninin ürperdiğini hissetti.
Bu varlık, Paralel Dünyaya vardığından beri sayısız çaresizlik ve ölümle yüzleşen Subaru için bile garip bir korku kaynağıydı.
Siyah, tüylü bir pelerin giyinmiş, bedeninin canlı kıvrımları simsiyah bir kılığın içerisinde meydana çıkmıştı. Subaru’yla aynı rengi taşıyan saçları bu dünyada nadir rastlanan bir siyahlıktaydı ve örgülüydü. Gözlerinin kenarları aşağı doğru kıvrılmıştı ve neredeyse narin görünen ifadesini süsleyen baştan çıkarıcı bir gülümsemeye sahipti.
Eğer ellerinden sarkan kanlı bıçaklar olmasaydı, portreden fırlamış bir kadın imajı verebilirdi ―― ama Subaru’nun en kötü kabusu şeklini almış katil bir canavardı. Subaru’nun ilk katiliydi. Bağırsak Avcısı: Elsa Granhiert.
[Subaru: Sen buraya…… nasıl geldin!?]
[Elsa: ――Amanın, ben de bu kokuyu nerden tanıyorum diyordum. Bedenin son görüşmemizden beri ne alemde? Benim için bağırsaklarına iyi baktın mı?]
Nutku tutulmuş Subaru’nun varlığını yeni fark etmiş gibi davranıyordu, kaşlarını ve başını hafifçe kaldırmıştı.
Yalnızca Subaru’nun sorusuna verdiği cevaba bakarak bile mantıklı bir konuşma yürütemeyecekleri anlaşılabilirdi. Birinin bağırsaklarına nasıl baktığı, normal insanların ilgi alanına girmezdi. Bu tarz bir talepte bulunmuş olması onun ne çeşit bir ruh hastası olduğunu anlatıyordu.
Petelgeuse Romanee-Conti’den tamamen farklı bir ruh hastasıydı.
Bedenindeki tüm kasların kasıldığını hisseden Subaru, Elsa’nın her hareketini sinirlerini keskinleştirerek izliyordu.
Bu deli kadın, Kılıç Azizi Reinhardt’la savaşmasına rağmen canlı kalacak kadar güçlüydü. Subaru sinirlerini ne kadar keskinleştirirse keskinleştirsin, daha tepki verme fırsatı bulamadan yenilebilirdi.
[Beatrice: ――Sana burada olma iznini kim verdi, sanırım?]
Bir anda, Subaru’nun ardından gelen ve Elsa’ya yönelen bir soru duyuldu.
Bu ruhsuz sorunun sahibi Beatrice’ti. Yüzü hala Subaru’ya bakar pozisyondaydı ama tüm yaş izleri silinmişti.
Kızın sorusunu soran Elsa, eliyle uzun, siyah saçlarını taradı.
[Elsa: Kilitli falan değildi, tek yaptığım kapıyı açıp içeriye girmek oldu. Çok önemli bir konuşma yapıyorsan kapıyı kilitlemeliydin.]
[Beatrice: Onu kastetmedim. Burası Betty’nin Yasak Kütüphanesi ve sen buraya benim iznim olmadan girdin…… bu adam dışında bunu yapabilecek pek kişi yok, sanırım. Sen nasıl başardın?]
[Elsa: Ah, orası basit.]
Beatrice, Kapı Geçişinin öteki istisnasına bakarken, Elsa soruyu anlamış gibi başını salladı. Sonra da açık kapıyı işaret ederek devam etti.
[Elsa: Senin uzaysal-izolasyon büyün…… kapıları araç olarak kullanıyor, değil mi? Kapalı kapıları farklı kapılara bağlayan bir büyü söz konusu?]
[Beatrice: Evet. Yasak Kütüphane, Köşkteki tüm kapılara bağlanabilir. Betty izin vermedikçe bulması imkânsızdır, sanırım. Yani sen nasıl buldun……]
[Elsa: O zaman gayet kolay. Kapalı kapıları araç olarak kullanıyorsan…… Her kapıyı açtığımda diğer tüm olasılıkları elemiş olurum, değil mi?]
[Beatrice: ――――!]
Elsa, Beatrice’in Kapı Geçişi konusundaki çözümünü bu şekilde açıklamıştı.
Söyledikleri gerçekten de doğruydu. Beatrice’in Kapı Geçişi, kapalı kapılar ardında uzaysal bir iletim sağlıyordu. Yani açık kapılar arasında bağlantı kuramazdı. Köşkte de sınırlı sayıda kapı olduğuna göre, tüm kapıları açık bıraktığınızda geriye kalan kapı Yasak Kütüphaneye çıkardı. Ama bunu yapmak için,
[Subaru: Köşkteki tüm kapıları açman gerekiyordu…… ve seni kimse durdurmadı mı……?]
Ancak Subaru, bu cümleleri kurduğu anda aptallığının farkına vardı. Ya da gözlerinin önündeki gerçeği görmek istemiyordu diyelim.
[Subaru: Senin… bıçaklarında…… kimin kanı var?]
Elsa’nın Kukri bıçakları kanla kaplıydı. Uçlarından hala damlalar düştüğüne göre, avları daha yeni kesilmiş olmalıydı. Bu gerçek, diğer varsayımlarla birleştiğinde Subaru’nun en kötüsünü hayal etmesi için fazlasıyla sebep yaratılmış oluyordu.
Subaru’nun dudaklarındaki rengin çekildiğini gören Elsa, parmak uçlarını bıçağının üzerinde gezdirdi ve kanlanan parmağını yalayarak temizledi.
[Elsa: Acaba kimin kanı olabilir?]
[Subaru: Sen……]
[Elsa: Sana bir ipucu vereyim. Üzerinde hizmetçi üniforması vardı.]
Köşkte yaşayan üç kişi vardı. Üçü de hizmetçi üniformalıydı. Yo, Rem uyku tulumu giyiyordu. Yani adaylar arasından çıkartılabilirdi. Geriye iki kişi kalıyordu.
[Elsa: İkinci ipucu. Saçları uzun değildi.]
Petra’nın saçları omuz hizasındaydı. Frederica’nın saçları uzundu.
――Subaru’nun boğazı, şimdi gelecek olan cümle karşısında çığlık atmaya hazırdı.
[Elsa: Üçüncü ipucu―― Ölürken “Subaru, Subaru!” diye bağırdı.]
[Subaru: ELSAAAAAAAA――!!!!]
Dişlerini sıkan Subaru, Elsa’ya doğru atıldı.
Elsa ise gayet rahat bir şekilde uzuvlarını düzleştirdi ve sağ elindeki bıçağı kendisine yaklaşan Subaru’nun gözüne doğru tuttu――
[Elsa: ――Ara?]
[Subaru: Sanki senin gibi bir canavara önünden saldırırmışım gibi!]
Elsa şaşırmış gibi homurdandı.
Önündeki Subaru bedenini alçalttı, elini zemine bastırarak havalandı ve yukarı doğru bir kavis çizdi. Kolunun yörüngesine giren İncil sayfaları dalgalanmıştı.
O anda onlarca beyaz sayfa, Elsa’nın görüşünü engelledi. Hızlıca bir nefes alan Subaru ise bedenindeki tüm manaya odaklandı ve-
[Subaru: ――SHAMAC!!!!]
Ortaya çıkan siyah duman öbeği, Elsa ve Subaru’nun arasını kapattı.
Julius’a karşı kullandığı Shamac’ın yanında sönük sayılırdı ama tecrübelerine dayanarak bunun Elsa’ya karşı etkili olacağını biliyordu. Geçen sefer bedenindeki tüm manayı tüketmişti ama bu defa yalnızca genel bir yorgunluk hissediyordu. Yani mana kullanımı konusunda daha iyiye gitmiş olmalıydı.
[Subaru: Beatrice!]
Hızlıca arkasını dönen Subaru, olup biteni izlemekte olan Beatrice’i kolundan kavradı. Karşı koymak için çaba sarf eden kız, Subaru’nun kavrayışından kurtulamamıştı.
Kızın neredeyse ağırlıksız bedenini zorla çeken Subaru, onu kollarının arasına aldı ve Shamac’ın içine daldı.
――Kargaşa. Görüşten, sesten, hissiyattan mahrum kalma ve yalnızca karanlığa boğulma.
Adımlarının hissiyatı Subaru’nun elinde kalan tek şeydi, şu anda tüm dünyası bundan ibaretti.
Bir ayağını diğer ayağının takip edişi arasındaki sürede, dünya tarafından tamamen terk edilmişti. Sol ayağı basıyor. Dünyaya bağlanıyor. Sol ayağı ayrılıyor. Yalnız kalıyor. Sağ ayağı basıyor. Dünyaya bağlanıyor. Yalnız kalıyor. Dünyaya bağlanıyor. Yalnız kalıyor. Kollarının arasında bir mücadele hissediyor. Ama bırakmıyor. Onu yalnız bırakmaması gerekiyor. Dünyaya bağlanıyor. Dünyaya bağlanıyor. Dünyaya bağlanıyor.
[Subaru: ――Phaa!]
Bir an sonra kafasının suyun yüzeyinden çıktığını hissetti ve karanlık aniden ortadan kalktı.
Görüşü temizlenen Subaru, Köşkün koridorunda olduğunu fark etti. Önlerinde serili kırmızı halı, Kütüphaneden çıkmış olduklarını gösteriyordu.
Elsa’yı geçmiş ve kapıdan çıkarak kaçmışlardı.
[Subaru: İşe yarayacağını biliyordum――!]
Subaru tarafından Shamac’la vurulan katı yürekli Elsa, Subaru’nun geriye doğru kaçacağını düşünerek onu vurmaya kalkacaktı. Ama Subaru, onun beklentilerinin tam tersini gerçekleştirerek ona doğru koşmuş ve tam yanından geçerek açık bıraktığı kapıdan çıkmıştı.
[Subaru: Bir yanım “Başardım be!” diye bağırmak istiyor ama……]
Şu anda kendisini tebrik etme zamanı değildi.
Elsa Shamac’ın ne kadar süreceğini bilmiyordu ama Subaru’nun önünde olmadığını gördüğü anda takibe girişecekti.
Çıktıkları kapıyı sert bir şekilde tekmeleyerek kapatan Subaru, Kapı Geçişinin bağlantısını ayırdı. Ama Beatrice’in tutumunu bilmediği için Yasak Kütüphanenin hala aynı noktada olup olmadığını bilemiyordu.
[Subaru: Beatrice! Kapıyı evdeki başka bir odaya bağla……]
[Beatrice: Sen söylemesen de yapacaktım, sanırım. Ayrıca çevredeki kapıları kapat, bu bize biraz zaman kazandırır.]
[Subaru: Lanet olsun, haklısın!]
Kollarındaki kızın küçümseyici sözlerini cevaplayan Subaru, hemen en yakınındaki kapıyı kapatarak başladı. Uzandığı her kapının ardına hafifçe bir göz atıyordu ama henüz kayda değer bir şey bulamamıştı.
Elsa’nın sözlerine ne kadar inanabileceğini bilmiyordu ama――
[Subaru: Ne yapmalı… ne yapmalı ne yapmalı ne yapmalı ne yapmalı ne yapmalı――]
Soruların sonu gelmiyordu.
Elsa şu an neredeydi? Subaru’nun tüm döngüleri içerisinde Elsa’nın en erken gelişi bu döngüye rastlamıştı. İlkinde altıncı gündü, sonra dört ve şimdi de iki―― ne olursa olsun, daima Subaru’nun Köşke vardığı gün saldırmayı başarıyordu.
Subaru bundan daha önce de şüphelenmişti. Ama Elsa’nın Kütüphanedeki sözlerini işitince, bu şüphelerine iyice ikna olmuştu.
Ama mevzu buysa, neden――
[Subaru: Neden bir gün daha beklemedi…… ya da yalnızca birkaç saat daha!]
Petra o gece köye dönecekti. Elsa’nın gelebileceğini tahmin eden Subaru, onu göndermeye çalışmıştı. Petra’nın cansız bedeninin görüntüsü gözlerinin ardında oynuyordu. Bu kez onu Köşkten uzaklaştıracak ve bu kaderden kurtaracaktı. Ama şeytan, hesaplamalarından erken gelmişti ve Petra kaderinden kaçamamıştı.
[Subaru: Daha bitmedi. Vazgeçmeye gerek yok. Aşırı güçlü olsa bile hala şansımız var. Olmak zorunda. Umudumu nasıl kaybedebilirim ki……!]
[Beatrice: Bu umut değil, yalnızca peşini bırakmamak, sanırım……]
[Subaru: Kapa çeneni! Sessiz ol ve seni taşımama izin ver! O ruh hastası seni de öldürmek istiyor, bilesin. Bıçağıyla karnını açıp içindekileri dökmeyi sevecek bir sapık!!]
[Beatrice: Bir ruhun iç organlarını görmek istemek… kötü bir zevk gerçekten.]
Subaru bir şeyler mırıldanarak onaylarken Beatrice kollarından sıyrılarak koridora indi. Ve elbisesine hafifçe vurarak konuştu.
[Beatrice: Ee şimdi ne yapmayı planlıyorsun, sanırım?]
[Subaru: Mesele benim ne planladığım değil. Önceliğimiz Petra’nın ve Rem’in güvende olup olmadığını kontrol etmek. Ve sonra…… her halükarda Köşkten birlikte kaçacağız. Tabii kalıp savaşmayı denemek istiyorsan?]
[Beatrice: ……O şey Betty’i öldürmek isterse ve ben de karşı koymazsam dileğim yerine gelmiş olur…]
[Subaru: Bunu söyleyeceğini biliyordum, seni o yüzden peşimde getirdim… Hala o düşünceden vazgeçmediysem seni buradan sürükleyerek götürmek zorunda kalacağım. Hangisini tercih edersin?]
Neredeyse yarı boyundaki Beatrice’e bakan Subaru, onu seçim yapması için zorluyordu. Aslında bir seçim sunuyor da değildi. Kız kalmak istese bile onu zorla götürecekti.
Subaru’nun niyetini sezen Beatrice de iç çekerek cevap verdi.
[Beatrice: Öleceğim yeri seçemiyorsam hiç değilse beni öldürecek kişiyi seçebilmeliyim, sanırım.]
[Subaru: Bu meseleyi güvenli bir yere geçtikten sonra konuşmaya ne dersin? Hadi gidelim!]
Beatrice’in kendisini takip etmeye gönüllü olduğunu gören Subaru, kızın elini tutarak koşmaya başladı. Elverişsiz bir elbise giymiş olan Beatrice ise küçücük adımlar atıyor, yetişmeye zorlanıyordu. Daha on adım ilerleyebilmişken,
[Subaru: Aaaah, hadi ama! Ben taşırım seni!]
Kızı bileklerinden kavradı ve yeniden kollarına aldı.
Beatrice, göründüğünden çok daha hafifti. Subaru, bu hafifliğin bir ruh oluşundan mı yoksa yetersiz büyüdüğünden mi kaynaklandığını bilemiyordu.
[Beatrice: ……bırak beni, sanırım.]
[Subaru: Senin hızınla ilerlersek bizi hemen yakalar! Seni taşırsam daha hızlı oluruz! Ayrıca――]
Beatrice, sözleriyle bu kucaklayışı reddediyor olsa da elleriyle Subaru’nun ceketini kavramıştı, dayanabilecek bir şeyler arıyor gibiydi. Bunu fark eden Subaru sessizleşti ve meseleyi daha fazla uzatmadı.
Bu kadarı yeterli, diye düşünmüştü.
[Subaru: Her neyse, Elsa ortaya çıkmadan önce…… Petra ve Rem’i bulmamız lazım!]
[Beatrice: Bu Köşkte bir hizmetli daha var sanıyordum.]
[Subaru: Frederica…… onu şimdi görmesek daha iyi olur… sanırım…]
Subaru, bu son kelimeler eşliğinde sarışın hizmetçiyi düşündü. Bu tepkiyi alan Beatrice ise kaşlarını çatmasına rağmen herhangi bir şey söylemedi.
Şu anda Frederica’yla görüşmekten kaçınmak istiyordu. Önce diğer iki kızın güvende olduğunu onaylayacak, sonra da Frederica’yı bulacak ve ona sorusunu yöneltecekti.
Subaru’nun tahminleri doğruysa, ne yaşanacağı belliydi――
#Bu kadın gerçekten de Subaru'nun her gelişinde köşkte bitiyor. Ve önceki döngülerde Petra'nın öldüğünü görmüş olsak da Frederica'nın ölümüne şahit olmadık sanıyorum. Bir keresinde ben savaşırım diyerek gizli geçitte kalmıştı ama orada başına ne geldiğini bilmiyorduk.
Yani gerçekten de Elsa'ya haber veren kişi Frederica olabilir.
Ama Subaru'nun da sorguladığı gibi 'neden birkaç saat daha beklemedi?' Eğer Elsa'yı çağıran kişi Frederica'ysa, hiç değilse Petra'nın gitmesini bekleyebilirdi.
En iyisi okuyarak görmek, bir sonraki bölümde görüşmek üzere!
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..