Bölüm 31: Zalim! Bu Çok Zalimce!

avatar
1497 2

Reborn as My Love Rival’s Wife - Bölüm 31: Zalim! Bu Çok Zalimce!


Çevirmen: Solevra

Düzenleyen: Gandalf

 

An Yize, Su Jian’ı arabaya taşıdı ve “Ne yemek istersin?” diye sormadan önce emniyet kemerini takmasına yardım etti.

 

Su Jian biraz düşündü ve heyecanla, “Sichuan Mutfağından [1] yemek istiyorum!” dedi.

 

An Yize kaşlarını çatmıştı ve ilk başta bu fikri reddetmek istemişti ancak Su Jian’ın sabırsızlıkla bekleyen surat ifadesini görünce yüreği yumuşamıştı. Biraz düşündükten sonra aile doktorunu aradı ve “Qingyuan, Jian Jian bu durumda baharatlı yiyecekler yiyebilir mi?” diye sordu.

 

Su Jian’ın morali bozulmuştu ancak Zhan Qingyuan’ın ölçüsünü kaçırmadan yiyebileceğini söylediğini duyunca baya mutlu olmuştu.

 

An Yize telefonu kapattı ve Su Jian’ın gözlerinin içi gülerek ona baktığını fark etti. Gülümsedi ve başını salladı: “Qingyuan yiyebileceğini söyledi, ama çok baharatlı olamaz.”

 

Su Jian son kısmı görmezden geldi ve mutlu bir şekilde, “O zaman haşlanmış et yemek istiyorum! Ayrıca buğulanmış balık istiyorum! Ah evet, Mao Xue Wang [2]da yemek istiyorum!”

 

Bu yemeklerin yarısı baharatlıydı… An Yize çaresiz hissetmişti ancak Su Jian’ın çok isteyen surat ifadesini görünce yüreği reddetmeye el vermemişti. Sadece, “Tamam.” der gibi başını sallayabilmişti.

 

Su Jian neşeyle, “Nereye gideceğiz?” diye sordu.

 

An Yize direksiyonu tuttu ve “Bir Sichuan Mutfağı restoranı biliyorum. Restoran büyük olmasa da yemeklerin tadı oldukça özgün.”

 

Gidecekleri yere vardıklarında An Yize arabadan indi ve Su Jian’a yardım etmek için onun tarafına geçti.

 

Su Jian, dükkan tabelasına bakmak için başını kaldırdı. “Burası mı?”

 

Başını sallayan An Yize, “Buradaki iş oldukça iyi. Burası çok kalabalık olabilir, bu yüzden dikkatli ol.” dedi.

 

Restorana girdikten sonra An Yize özel bir odada oturmak istemişti, ancak Su Jian karşı koltuklarda oturmak konusunda ısrar etmişti. Su Jian, bu kadar çok insan görmesinin üzerinden çok zaman geçtiğini fark etmişti ve kalabalığın içinde olmak istiyordu.

 

Seçim yapmaksızın, An Yize sadece pencereye yakın nispeten daha sessiz bir yer seçebilmişti. Su Jian, An Yize'nin karşısında oturdu ve garsondan menü istedi. An Yize'ye bakarak, “Sanırım ben de sipariş vermeliyim değil mi?” diye sordu.

 

Gözlerinin içi gülen An Yize, “Evet.” dedi.

 

Su Jian hesapsızca para harcıyormuş gibi hissetmişti. Cesaretle yemek istediği birçok yemeği sipariş etti. An Yize de onu durdurmamıştı. Su Jian’ın bir bardak su doldurmasına yardım etti ve bardağı onun önüne koydu.

 

An Yize, garsona yemeklere çok fazla acı biber koymamasını söyleme fırsatını ancak Su Jian ellerini yıkamaya gittiğinde yakalayabilmişti.

 

Yemekler hızlı gelmişti. Su Jian uyuduktan sonra çok acıkmıştı. Çok yedikten sonra sonunda doyduğunu hissedebilmişti.

 

An Yize çubuğunu indirip, “Doydun mu?” diye sordu.

 

Su Jian karnını okşadı ve “Şimdilik biraz ara! Aradan sonra, tekrar mücadeleye gireceğim!”

 

An Yize: “……”

 

Su Jian midesi rahatladıktan sonra, nihayet diğer konuları düşünebilmek için cesaretlenmişti. An Yize’nin onu bırakıp gittiğini hatırlayabilmişti. 

 

Su Jian mutsuz bir şekilde, “Bu arada bugün nereye kayboldun? Beni beklemeni istediğimi sanıyordum? Dışarı çıktığımda neden seni göremedim?” diye sordu.

 

An Yize, “Özür dilerim.” dedi.

 

Su Jian, içten özrünü duyduktan sonra kızgın olamazdı. Ancak hala An Yize'nin götürdüğü kadını merak ediyordu. İfadesiz bir suratla, “Seni çok uzun süre bekledim. En azından bana bir açıklama yapmalısın.”

 

An Yize kısaca şöyle açıklamıştı: “Seni beklerken Ningxue'yi gördüm. Bacağını burktu, bu yüzden şoförünün onu alması için onu arabasına götürdüm. Ancak geri döndüğümde sen ortalarda yoktun.”

 

“Bayan Bai mi?” Su Jian şaşırmıştı. Bunun arkasındaki kadının aslında tanıdığı biri olmasını beklemiyordu. Bai Ningxue’nin An Yize’yi sevdiğini biliyordu. Ayrıca Bai Ningxue’nin An Yize’nin çocukluk döneminde her zaman onu nasıl koruduğunu anlattığını hatırlamıştı. Su Jian kendini dedikodu yapmaktan alıkoyamamıştı, “Onu seviyor musun?”

 

An Yize, “Bunu daha önce de söylemiştim. Onu sadece kız kardeşim gibi görüyorum.”

 

Onu sadece kız kardeşin olarak görüyorsan, neden Qixi Festivalinde onunla buluşmak için beni bir bahane olarak kullanman gerekiyordu? Su Jian onun sözlerine inanmamıştı ve memnuniyetsiz bir şekilde, “Aramızdaki şey ne? Bunu benden saklaman mı gerekiyor?” diye sordu.

 

An Yize, sorusunu duyduktan sonra aynı şekilde, “Aramızdaki şey ne?” diye sordu.

 

“Biz müttefiğiz!” Su Jian, “Birlikte çalışmak zorundayız. Benden saklanmana gerek yok. Eğer onun gibi cesur bir şekilde birini seviyorsan. Seni engellemeyeceğim.” dedi.

 

An Yize cesaretsizce, “Zaten bir karım var.” dedi.

 

Hayal kırıklığına uğrayan Su Jian, “Biliyordum. Bana hala gerçeği söylemek istemiyorsun! Biz gerçek bir çift değiliz. Neden beni dahil ediyorsun? Gerçekten bir çift olsak bile, bu zamanda, çoğu erkeğin çok eşli evliliği yok mu?”

 

An Yize kaşlarını çattı. Su Jian’ın birçok karısı ve metresi olan bir adam hakkındaki düşüncesini hatırlayarak, “Sevgilinin başka birini sevmesine katlanabilir misin?” diye sordu. 

 

Su Jian düşünmeden, “Tabii ki katlanamam!” diye cevapladı.

 

An Yize ciddi bir şekilde, “O zaman kendini başkalarının yerine koymalısın. Doğal olarak, sevdiğim kişinin incinmesine izin vermeyeceğim. Öncelikle, birisini sevdiğinde nasıl olur da başkalarını kabul edebilirsin?”

 

Su Jian şöyle düşündü: Ben yapabilirim! Ben yüce gönüllüyüm, kalbim gökyüzü ve denizler kadar geniştir. Bütün haremi sorunsuz bir şekilde çevreleyebilir! Ne yazık ki, son yirmi dokuz yıldır hiçbir kadın girmek istemedi! Yirmi dokuz yıldır yaşıyorum ve hiç ilişkim olmadı. Ne kadar üzücü!

 

“İşte bu yüzden,” An Yize gözlerinin içine baktı, “Bir daha asla böyle bir şey söyleme. Biz şimdi karı kocayız. Başka bir kadınla birlikteysem, dikkat etmelisin.” dedi.

 

Su Jian gözlerini kırpıştırdı. An Yize’nin demek istediği şeyi anlamış gibiydi. Bu doğruydu, An Yize’yi yürekten seven bir kız gibi davranıyordu. Normalde, An Yize başka bir kadınla yakınlaşırsa, bir eş olarak bu kadar sakin ve affedici olmamalıydı. Hiç umursamıyormuş gibi davranırsa her şeyi mahvedebilirdi.

 

Su Jian, onun işinde her zaman çok profesyonel olduğunu düşündü. Bu nedenle başını salladı ve “Anlıyorum! Bir dahaki sefere seni başka bir kadınla görürsem kıskanç olmaya çalışacağım!”

 

An Yize: “……”

 

Dedikodu ruhunu tatmin etmediği için ancak daha fazla yiyerek midesini tatmin edebilirdi. Molanın ardından, Su Jian yemeye devam etti.

 

An Yize balığın kılçıklarını ayırıp Su Jian’ın tabağına koymuştu. Su Jian’da An Yize’nin tabağına koyduğu balığı aldı ve ağzına attı.

 

Su Jian, yakınlarında birden bir kargaşa olduğunda mutlu bir şekilde yemeğini yiyordu.

 

Su Jian ağzı şişene kadar ağzına yiyecek doldurmuştu. Kargaşayı duyan Su Jian başını kaldırdı ve bihaber şekilde etrafına bakındı. Biraz bakıp dinledikten sonra heyecanlanmıştı: Birisi evlilik teklif ediyor!

 

Birisinin bir Sichuan mutfağı restoranında evlilik teklifi etmesine çok şaşırmıştı. Bu kardeş kesinlikle işini biliyor! Su Jian, An Yize'ye seslenmeyi unutmadan bakmak için heyecanla boynunu uzattı. “Bak, birisi evlilik teklif ediyor!”

 

Kalabalığın içinde bir erkek sesi duyulabiliyordu, “Uzun boylu olmasam da yaslanabileceğin bir dağ olmak için çok çalışacağım. Güneşli olduğunda, senin için güneşi kapatacağım. Yağmur yağdığında senin için yağmuru engelleyeceğim. Yakışıklı olmasam da ister şimdi ister gelecekte benim için en güzel kadın sensin. Zengin olmasam da daha fazla para kazanmak için çok çalışacağım ve bütün kazancımı sana vereceğim! İleride sana çok iyi bakacağıma dair söz veriyorum. Diğerlerinden önce sana bir prenses gibi davranacağım! Yalnızca sen benim kraliçemsin! Qianqian, benimle evlenir misin?”

 

Su Jian konuşmanın kötü olmadığını düşünmüştü. Tanrıçayla karşı karşıya geldiğinde o da benzer şeyler hissetmişti!

 

Adam konuşmasını bitirdikten sonra, etraflarını saran insanlar tezahürat yapmaya başlamıştı: “Evlen! Evlen!”

 

Su Jian da kalabalığa karışmış “Evlen! Evlen!” diye bağırıyordu. Sesi ince ve zayıf olduğu için çoğunlukla erkekler tarafından yapılan tezahüratlar arasında dikkat çekiyordu. Evlilik teklif eden adam bile istemsiz olarak dönüp ona bakmıştı.

 

An Yize: “……”

 

Kadın başını sallamadan önce biraz utanmıştı. Adam hemen ayağa kalktı ve onu kucakladı, heyecanla etrafında döndürdü. Sonra da kadını öptü.

 

Restoran alkış ve tezahürat sesi ile dolmuştu.

 

Su Jian hem mutlu olmuştu hem de kıskanmıştı. “Çok güzel.” dedi.

İstediğinin çok fazla bir şey olmadığını hissetmişti. Muazzam güzellikte bir tanrıçaya ihtiyacı yoktu. Önündeki kişi sevdiği biri olduğu sürece ona “Seni seviyorum, lütfen benimle evlen!” diyebilecek ve karşısındaki de “Evlenirim” diye cevap verecekti.

 

Daha yaşlı ve evlenmemiş bir adam olarak, bu sahne düşündüğü ve birçok kez görmeyi umduğu bir şeydi.

 

An Yize düşünceli bir şekilde önünde duran ve yakında evlenecek olan çifti kıskanarak izleyen kadına baktı.

 

Sonra, iyi dileklerden dolayı yüzleri gülen çifte baktı.

Sevdiğin biriyle olmak ve yaşlanana kadar tüm zamanını birlikte geçirmeyi istemek dünyadaki en basit ve değerli mutluluktur.

 

   …….

 

İkisi de derin düşüncelere dalmışlardı ki aniden bir ses geldi, “Yize?”

 

Su Jian’ın ağzı suyla doluydu ve yanağı yuvarlaktı. Merakla bakarken uzun boylu ve yakışıklı bir adamın onlara doğru yaklaştığını gördü.

 

Su Jian ilgilenmemişti ve kafasını eğdi. Hayatı boyunca yakışıklı erkek görmekten nefret etmişti!

 

An Yize şaşkınlıkla, “Ah Fei?” dedi.

 

Ji Mingfei onu bir gülümsemeyle selamladı, sonra döndü ve Su Jian’ı selamladı. “Yenge, bayadır görüşemedik ya.”

 

Su Jian nazikçe, “Üzgünüm, hafızamı kaybettim. Daha önce neler olduğunu gerçekten hatırlamıyorum…”

 

“Sorun değil. Kendimi tanıtayım.” Ji Mingfei bir sandalye çekti ve masaya oturdu. Su Jian’a gülümseyerek baktı ve “Benim adım Ji Mingfei. Daha önce Yize’nin sınıf arkadaşıydım. Şimdi onun meslektaşıyım. Ayrıca onun en yakın arkadaşıyım.”

 

Ji Mingfei mi? Bu isim bir yerden Su Jian’a tanıdık gelmişti. Bir süre düşündü ve birden hatırladı. Bu, An Yize hastalandığı zaman onunla ilgilenmem için başımın etini yiyen gay arkadaşı değil miydi?

 

An Yize, Ji Mingfei’ye “Neden buradasın?” diye sordu.

 

“Neden burada olamıyormuşum? Sizi bu restorana ilk getiren bendim!” Ji Mingfei kahkaha attı, “Burada yemek yerken tesadüfen seni gördüm, bu yüzden geldim.”

 

İkisi konuşurken Su Jian Ji Mingfei’nin nasıl biri olduğunu anlamaya çalışıyordu. İster istemez tencere yuvarlanmış kapağını bulmuş diye düşünmüştü. Ji Mingfei üst sınıftan tipik yakışıklı bir adamdı. An Yize ile yan yana geldiklerinde biraz uyumluydular.

 

Su Jian kibarca: “Bay Ji de Qixi Festivali'ni kutlamak için mi burada?” diye sordu.

 

“Yenge, bana Mingfei diyebilirsin.” Ji Mingfei, “Yize kadar şanslı değilim. Sadece iş arasında öğle tatilim için buradayım.” dedi.

 

Su Jian şaşkınlıkla, “Bugün Qixi Festivali. Şirketiniz izin veriyor. Neden hala çalışman gerekiyor ki?” diye sordu.

 

Ji Mingfei donmuştu. An Yize’ye baktığında An Yize'nin ona içtenlikle baktığını gördü. Hızlıca her şeyi anlamıştı. Bu nedenle, “Diğerlerinin güzel kadınlarıyla beraber olabilmek için izinleri var. Benim gibi yalnız bir adam ise sadece fazla mesai yapabilir.”

 

Bu birkaç gündür, Su Jian, An Yirou ile bir sürü dizi izlemişti. Tesadüfen, birkaç eşcinsel videoya denk gelmişti. Tam da şuan, Ji Mingfei’nin iç çekerek An Yize’yle konuştuğunu gördü. Sonra Su Jian, onun An Yize’ye olan kılı kırk yaran ilgisini hatırlamıştı. Daha önceki varsayımı beyin gücü çalışmaya başladığında yeniden ortaya çıkmaya başlamıştı. Yıllardır sınıf arkadaşlarıydılar ve Ji Mingfei’nin An Yize’ye olan duyguları oldukça köklüydü. Bu nedenle, mezun olduktan sonra bile aşkıyla aynı şirkette çalışmak istemişti. Duygularına karşılık bulmasına ihtiyacı yoktu. Tek isteği onu sessizce takip edip onunla ilgilenmekti. Nihayetinde An Yize evlenmişti.  Ji Mingfei’nin kalbi kırılmıştı, ancak pişman değildi. Qixi Festivalinde, herkes sevdiğiyle romantik zaman geçiriyordu. Yine de o, karşılıksız sevgisine katlanmak ve acıklı kalbini meşgul etmek için tek başına ofiste çalışıyordu. Ancak, sevdiği kişiyle gittiği restorana anılarından birazda olsa kurtulurum ümidiyle gelmişti. Gel gör ki, sevdiği kişinin Qixi Festivalini kutlamak için karısıyla buraya geleceğini hiç düşünmemişti. Kalbi acıyordu ancak o cesurca davranıp bir selam vermek için yanlarına gelmişti.  Ancak, söylediği her kelimenin ve her gülümsemenin altında, kalbine bıçaklanan bir acı vardı….

 

Dayanılmaz! Buna yürek dayanmaz!

 

 

Dipnotlar:

 

[1] Sichuan mutfağı- Baharatlı ve keskin bir kokusu olan Sichuan kökenli bir Çin mutfağıdır.

 

[2] Mao Xue Wang- İşkembe, ördek kan pıhtısı, jambon ve tavuk taşlığı ile yapılan popüler Sichuan mutfağında bir yemektir.

 

-Tavuk taşlığı: Ventrikülüs, mide değirmeni ve gigerium olarak da adlandırılan taşlık, bazı hayvanların sindirim sisteminde bulunan bir organdır. (http://www.bilpagida.com.tr/tr/beypilic-pilic-taslik-193)

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 46883 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr