Bölüm 21: Terkedilmiş Savaşçılar [1/2]

avatar
406 3

Dışlanan Havarinin Dönüşü - Bölüm 21: Terkedilmiş Savaşçılar [1/2]



Dean şenlik havasındaki şehri umursamadan maceracılar loncasına gitti ve görevi tamamladı. Ödül olarak yüz venia aldı ve renksiz kartı bronz renkli karta çevrildi.

 

“Bronz aşamaya yükseldiğiniz için tebrikler! Maalesef ki Bronz seviyeli görevlerin tamamı bir takım oluşturmanızı gerektiriyor. Yani, artık tek başınıza gezemeyeceksiniz.”

 

Hayvan kulaklı bir genç kadın, Dean’a bronz kademe için tavsiyeler verirken ikili lobideki en büyük ikinci panoya doğru yürüyordu. Hayvan kulaklı kadının adı Sora’ydı ve bir kedi-insandı. Kedi insanlar, yarı hayvan ırkının en popüler ve güzel türüydü. Kedi kuyrukları ve nadir olarak kuyrukları oluyordu, hepsi yüksek çevikliğe sahipti. Ancak mana konusunda pek yetenekli değillerdi.

 

Fakat kızları ve erkekleri çok güzel olduğundan çok tercih edilen bir köle türüydü. Tabii, Elfler’den sonra…

 

“Yetenekli bir takıma katılmak istiyorum.”

 

“Herkes öyle ister. Hm, oldukça yeteneklisiniz ve grup görevlerini tek başınıza tamamlayabilecek kadar güçlüsünüz. Bronz seviyede iyi bir iş çıkaracağınız kesin. Size önerebileceğim birkaç takım var.”

 

Sora ve Dean panonun önünde durdular. Dean panoya baktı ve binlerce farklı ilan gördü. Acemi görev panosunda sadece birkaç yüz görev vardı. Bu pano metrelerce yükseklikte, onlarca metre genişliğindeydi. Pano demek yerine duvar denmesi gerektiğini düşünüyordu.

 

Sora birkaç adım attı ve ‘Parti Alımları’ isimli devasa afişin altına geldi. Birkaç kağıt aldı ve Dean’a uzattı.

 

[Ay’ın Fısıltısı], [Vaillance’nin Yabancıları], [Altın Aslan], [Acemi Korucular], [Nefer]… Kağıtların üzerinde büyük harflerle yazılmış isimlerdi.

 

“Bunlar, loncamıza kayıtlı olan bronz kademe üyelere sahip takımlar. Hepsi birbirinden yetenekli ancak size uygun olduğunu düşündüklerim [Vaillance’nin Yabancıları] ve [Ay’ın Fısıltısı].”

 

“Neden?”

 

Dean iki takımın ilanlarını okudu ve durumu çok geçmeden anladı.

 

“Fark ettiğinizi düşünüyorum. Diğer takımların savaşçıları arasında sadece bir bronz kademe var ve onlarda birer büyücü. Büyücüler savaşçılara kıyasla çok daha nadirdir. Bu yüzden takıma alınmanıza pek olası değil. Fakat aynı koşullar bu iki takım için geçerli değil.”

 

“[Vaillance’nin Yabancıları]… Yeni bir takım, benim için [Ay’ın Fısıltısı]’na kıyasla daha uygun gibi duruyor.”

 

“Doğru seçim Bay Dean. [Vallance’nin Yabancıları] son zamanlarda kurulmuş, yetenekli ve taze gençlerden oluşan bir takım. Üyelerinin hepsi bronz kademe ve oldukça iyiler. Bir büyücü ve bir şifacıları dahi var.”

 

[Vallance’nin Yabancıları]

 

-En az Bronz kademe seviyesinde olmalısınız.

-Paylar eşit dağıtılacaktır.

-Sıkı çalışmalısınız.

-Takıma katılmak için test edileceksiniz.

-Aylık maaşınız 1200 Venia

 

Koşulları katıydı ancak sebebini anlamak zor değildi. Geçici bir üyeden ziyade güvenebilecekleri bir yoldaş arıyorlardı. Dean bunu seçmeye karar verdi. Bir büyücü ve şifacı görmezden gelemeyeceği bir şeydi.

 

“Kararınızı verdiniz mi?”

 

Dean kağıtları Sora’ya teslim etti. Elinde sadece bir kağıt kalmıştı.

 

“Evet. Vallance’nin Yabancıları’na katılmayı düşünüyorum.”

 

“Adres bilgilerini vereceğim, lütfen bekleyin.”

 

Dean kafasını salladığında Sora elindeki kağıtla birlikte oradan ayrıldı. Bir görevli olarak bunları kayıt etmeliydi.

 

‘Hm?’

 

Dean panoyu incelerken diğerlerine kıyasla daha az yer kaplayan bir kağıt fark etti.

 

[Terkedilmiş Savaşçılar]

 

-Terkedilmiş Savaşçılar yeni bir ekip üyesi arıyor.

 

Başka bir hiçbir şey yazmıyordu. Koşullar ya da maaş bile…

 

Dean’ın içine garip bir his doğdu.

 

Kağıdı panodan aldı ve Sora’nın peşinden koştu.

 

***

 

[Terkedilmiş Savaşçılar]’ın ilanını aldıktan sonra loncadan çıktı ve Sora’dan aldığı adrese doğru yürüdü. Dışarıdaki şenlik hâlâ devam ediyordu. Ağaçlara rengarenk kurdeleler bağlanmış, evler Lionguard’ın bayraklarıyla süslenmişti. Pazar alanları olması gerekenden çok daha aktifti. Sokaklarsa insanların geçmekte zorlanacağı kadar sıkışıktı.

 

Adrese varması yaklaşık yarım saat sürmüştü. Dar, ıslak ve karanlık bir sokaktan geçtikten sonra sadece animeler de görülebilecek kadar yıkık, eski bir binaya geldi.

 

‘İsimlerini hak ediyorlar…’

 

Tüm şehir tarafından terk edilmiş gibiydi. Bina, çevredeki tüm binaların sahip olmadığı kasvetli bir havaya sahipti. Kasıtlı olarak böyle bırakılmış gibiydi…

 

‘Her neyse…’

 

Dean dikkatini toplayarak dökük kapıyı iteledi.

 

Crrrt-

 

Kapı garip bir sesle açıldığında şaşırtıcı bir manzara Dean’ı karşıladı. Dışarının karanlık aurasının aksine içerisi oldukça şık bir tasarıma sahipti. Aydınlık ve zarif bir tasarımı vardı. Birkaç kanepe ve bir masa dışında bir şey yoktu. Anlaşılıyordu ki beyaz tahtadan yapılmış merdivenler, asıl olayların döndüğü ikinci kata çıkıyordu

 

“Merhaba~”

 

Dean birisini göremeyince seslendi.

 

 “Üst kata gel.”

 

Cilveli bir ses geldi.

 

Dean merdivenlere doğru baktı.

 

Ses üst kattan gelmişti.

 

Yavaşça yürümeye başladı.

 

Merdivenlerden çıkınca süt beyazı bir kapıyla karşılaştı.

 

“Lütfen içeri gel, kapı açık.”

 

Aynı ses, cilveli ve nazikti. Ancak Dean belindeki Arthfael’e elini attı. Kapıyı açarken yüzü beklentiyle doluydu.

 

Kapı cızırtıyla açıldığı anda sıcaklık Dean’ın yüzüne vurdu. Bir basketbol topu büyüklüğündeki turuncu top, son derece hızlı bir şekilde kendisine çarptı.

 

Boof!

 

Ateş topu Dean’a çarptığı gibi dağıldı. Siyah saçları patlamanın yarattığı şok dalgaları yüzünden dalgalanırken, ateş topunu kesmiş Arthfael tüm ihtişamıyla parlıyordu.

 

“Hah?”

 

Tatlı bir çığlık karşısından geldi.

 

Dean oraya baktı.

 

“Merhaba hanımefendi. Ben Dean, Terkedilmiş Savaşçılar’a katılmak istiyorum.”

 

“Oh?”

 

Karşısındaki kanepe on altı yaşlarında bir kız, büyücü asasını ona doğrultmuş derin nefesler alıyordu. Dean’ın sözlerini duyunca yüzündeki ifade değişti.

 

“Bir iş ilanı demek… Hm, sanırım birkaç hafta önce asmıştım.”

 

Mat pembe saçları omuzlarından dökülüyordu. Parlak mavi gözleri hafif ıslaktı, bir tilkiyi andıran küçük yüzü terden dolayı parlıyordu. Bir çilek gibi duran pembe dudaklarını ısırırken oldukça sevimli gözüküyordu. Dean’dan bir baş daha kısaydı. Süt beyazı bir büyücü cübbesi giyiyordu.

 

Güzel ve narin figürü Dean’da ortaçağdaki soyluları anımsatmıştı.

 

‘Mat pembe saçlar ve mavi gözler… Eclipse Lunaire…’

 

Eclipse Lunaire… Elf Diyarı’nda bu isim duyulunca herkes heyecanla başını eğer ve kahramana saygı duyardı.

 

Dean kızın kulaklarını kontrol etti ve sıradan bir insanınkinden daha keskin ve uzun olduğunu fark etti. Bu sayede daha da emin oldu.

 

‘Yarı elflerin soyundan geliyor.’

 

Yarı elfler, insanlar ve elfler arasındaki birliktelikten doğan ender türe verilen isimdi. Melez olduklarından elflerin elemental ve fiziksel özelliklerini, insanlarınsa büyük potansiyelini ve çok yönlülüğünü kazanıyorlardı. Son zamanlarda insanlar ve elflerin ittifak kurmasıyla bu tür evliliklerde ciddi bir artış yaşanmıştı.

 

Özellikle diyarın kadim ailelerinden birisi olan Lunaire ailesinin kızının bir insan kontuna kaçmasıyla bu durum daha da kötü hale gelmişti.

 

“Peki sen kimsin?”

 

Büyücü kız kendini düzelttikten sonra titrek bir tonla sordu.

 

“Dean.”

 

“Kısa ve öz diyorsun yani… Hm, peki öyle olsun! Rainad ve diğerleri birazdan gelecek, lütfen şuraya otur ve benimle birlikte onları bekle.”

 

Dean omuz silkti ve kızın karşısına oturdu. Kız ise onu umursamadan kanepeye uzandı ve masada duran bir kitabı okumaya başladı. Dean etrafı incelemeye başladı.

 

Duvarlar kirden uzaktı, kanepeler beyazdı. Üç kanepenin ortasında koyu kahverengi bir masa vardı. Üzeri kitaplar ve dosyalarla doluydu. Kitapların oldukça pahalı olduğunu görebiliyordu, halk kütüphanesinde bulunabilecek kadar ucuz ve yaygın kitaplar değillerdi.

 

Yapacak başka bir şey bulamayan Dean, arkasına yaslandı ve gözlerini kapadı.

 

***

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 46886 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr