BÖLÜM 19 ( TACİZCİ)

avatar
4384 7

SAHİPKIRAN - BÖLÜM 19 ( TACİZCİ)


BÖLÜM 19

Yine akşam oldu, malikanede bir sessizlik hakim, ben de hala enerjimi stabilize etmeye çalışıyorum. Yemeğe ineceğim ama gerçekten, yemek, uyumak ve kızlarla takılmak harici bir şey yapmıyorum değil mi?

‘’Haklısın, gerçekten başka bir şey yapmıyorsun.’’

 

Beni buraya gönd- bir saniye.

‘’Epey oldu ama hala adını bilmiyorum, gerçekten senin adın ne?’’

‘’Pek önemi olduğunu sanmıyorum asma adım. Velika Magarca.’’

‘’Bir dakika, bunu anlayabiliyorum, bu Hırvatça, ve bunun anlamı da, büy-

‘’Kes.’’

Sanırım isminden hoşlanmıyor, ee benim de böyle ismim olsa ben de hoşlanmazdım. Bu arada benim ismimin de manası şöyle, önce ki hayatımda Arapça مصطف (Mustapha) seçilmiş kişi demek, İstapha ise Almanca da ki ist-sein (olmak, mevcut bulunmak.) ve Sanskritçe  İst ( mühürlü) ve İbranice Yusf (hüzünlü) isimlerinin birleşimi, Yusf kısmı garip gelebilir ancak bu telaffuz değiil yazımla alakalı, öceki hayatımda ki İbranice Yusf(Yusuf) kelimesinin yazılımına tıpatıp benziyor. soyadım ise eski dünyamda ki Arapça Kavi( Kuvvetli, güç ve iktidar sahibi, kudretli, zorlu) ve İngilizce Hand (el) kelimelerinin birleşimi gibi, ironik mi?

 

Not: Velika Magarca, Hırvat argosunda , büyük g.tlü demektir. İstapha da ismiyle ilgili gönderme yapıyor, seçilmiş olan kudretli el, ne için seçilmiş odluğunu anladınız zaten.

 

‘’Garip şeyler düşünmüyorsun değil mi?’’

‘’Alakası yok, sadece şimdiye kadar gördüğüm bütün dilleri anlayabiliyorum, eski hayatımda bilmediğim, hatta hiç görmediğim dilleri bile anlayabiliyorum, üstelik onların hangi diller olduğunu bile biliyorum. Marika’da önce ki hayatımda kullandığım dilden bir kelimeyle benimle konuştu.’’

‘’Burada zaten isimler gördüğün gibi karışık, aynı şekilde diller de karışık olabilir, ayrıca o kadının zaten 400 yıldır  yaşadığı düşünülürse kimsenin bilmediği diller öğrenmiş, hatta çoktan unutulmuş diller bile biliyor olabilir, çok şaşırmaman gerek.’’

Beni asıl şaşırtan bu kelimeyi duyduğu zaman verdiği tepkiydi zaten, öylece öğrendiği bir şey olmadığı, derin bir mazisi olduğu belli, ama bunu söylememek daha iyi sanırım.

‘’Neyse, biz asıl konumuza dönelim, buraya geldiğimden beri bir şey yapmadığımı söyledin.’’

‘’Bu doğru, yemek, içmek, uyumak ve playboyluk yapmak dışında ne yaptın ki?’’

‘’Aslında benim bir soru sormama izin ver.’’

‘’Buyur.’’

‘’Benden tam olarak ne bekliyordun?’’

‘’Nasıl yani?’’

‘’Bayağı işte, ne yapmamı bekliyordun yani? Zaten yapmam gereken her şeyi yapmıyor muyum? Dövüşmem gerektiğinde dövüşüyorum, ayrıca güçleniyorum da, gelişim hızım şimdilik hiç fena sayılmaz, dövüş yetenekleri konusuna gelince, onları da yavaş yavaş öğreniyorum. Başka ne bekliyordun ki benden? Bir anda 5. Aleme çıkmamı, dünyanın altını sütüne getirmemi filan mı?’’

Ben bunları deyince bir sessizlik oldu. Ardından yavaşça söze girdi.

‘’Sanırım haklısın, gerçekten daha fazlasını bekleyemem ama sana da boşa  yaşıyormuşsun gibi gelmiyor mu?’’

Sanırım haklı, garip ama  bir şeyler eksik gibi hep, sanki tam değil gibi, aslında bu hissiyatımın sebebi, Shion değil mi? Bu hissin geçeceğini neden düşünmüyorum? Neden sanki hep kalacakmış gibi geliyor ki?

‘’Gerçekten önemli değil, sonuçta bir yerlerde ölmez ve gelişimime devam edersem yüzlerce yıl yaşayacağım değil mi? Böyle şeyleri bile sıkıntı yaparsam uzun hayatın tadını çıkaramam.’’

‘’Sanırım yine haklısın, unutalım gitsin.’’

Yapacağım bir şey olmadığından mutfağa inmeye karar verdim,  mutfağa yaklaşırken ufak sesler duydum.

‘’Lütfen, işimi yapmaya çalışıyorum.’’

‘’Neden bu kadar zorluk çıkarıyorsun ki? Alt tarafı lavabonun yerini soracaktım.’’

 

Eve aile reisi ile birlikte gelen gençlerden birisi Anjou’yu taciz ediyordu, bu genç Windall’ı döven gençti.

 

‘’Ben yardımcı olabilir miyim?’’

Tebessüm ederken böyle söyledim, Anjou ise beni görünce anında rahatladı.

‘’Sen kimsin?’’

Garip bir ifadeyle bunu sordu.

‘’Evin genç efendilerinden birisi, siz kimsiniz?’’

‘’Adım Coloniel. Ah dur seni hatırladım, sen de beni hatırladın mı?’’

Ufak bir baş ağrısından sonra bu kişiyi hatırladım, bu herif İstapha’yı öldüren kişi. İlk başta onnu anılarına tam olarak erişemiyordun ancak, bedeniyle biraz vakit geçirince birazcık daha derine inebiliyorum.

‘’Eğer bir yerlerde görsem kesin hatırlardım, daha önce görmediğime eminim.’’

Ben bunu söyleyince hafif sendeledi, eminim bu cevabı beklemiyordu.

‘’Anjou, sen gidebilirsin, ben arkadaşla ilgilenirim.’’

‘’Peki genç efendi.’’

Ardından başını eğerek selam verdi ve gitti

‘’Lavaboyu mu arıyordunuz?’’

‘’Evet, lavaboyu arıyordum.’’

‘’Yolu göstereyim.’’

Lavabonun olduğu yere kadar onu götürdüm, içeri girince beklemeye başladım. 10 dakika kadar sonra dışarı çıktı.

‘’Adın İstapha idi değil mi?’’

‘’Evet, adım İstapha.’’

‘’Kaç yaşındasın?’’

‘’15.’’

‘’Baban ailenin önceki lideri idi doğru mu?’’

‘’Doğru, öyleydi.’’

‘’Ailenin feci şekilde öldüğünü duymuştum, üzüldüm.’’

‘’Ben de üzüldüm.’’

‘’Benim adım Coloniel.’’

‘’Biliyorum, söyledin zaten.’’

‘’Gerçekten beni hatırlamıyor musun?’’

‘’Neden kendinden biraz daha bahsetmiyorsun, belki hatırlamama yarımcı olur.’’

‘’Dediğim gibi adım Coloniel, 21 yaşındayım, bu şehre 4 saat kadar uzaktaki Marsa şehrindenim.’’

‘’Anlıyorum, gerçekten seni tanımıyorum.’’

Kaşları seğirmeye başladı.

‘’Sanırım yapabilecek bir şey yok, en iyisi ben diğerlerinin yanına döneyim, tekrar karşılaşacağız.’’

‘’Umarım.’’

 

Ardından hızlı adımlarla görüşümden kayboldu.

‘’Genç efendi.’’

Kulağıma bir kadın sesi geldi, Anjou olduğunu sanmıştım ama sesin geldiği yere dönüce gelen kişinin Syzyra olduğunu gördüm, bu eve ilk geldiğimde beni yemeğe çağıran hizmetçi.

Bknz: 2.BÖLÜM

 

‘’Syzyra, ne oldu?’’

‘’Önemli bir şey değil, sadece genç efendi iyi mi merak etmiştim.’’

Yani beni onunla gelirken görünce endişelendi ha.

‘’Ve, Anjou’yu kurtardığı için de genç efendiye teşekkürler.’’

 

Başını eğip teşekkür ettikten sonra hızla kaçtı.

 

Söylemek istemiyorum ama gerçekten her şey çok sıkıcı, neden bu dünyada yapabileceğim şeyler yok? Vakit öldürmek için filan. Bir dakika, yetişim yapamayan insanlar bununla uğraşmadıkları için, kesinlikle vakit öldürecek yöntemleri vardır değil mi? Belki bunları öğrenmeliyim, yetişim çok sıkıcı, sürekli uğraşacağımı hiç sanmıyorum, şu iri g.t memnun değilse geri alsın beni.

Aklıma bir fikir geldi, hemen bu malikane de Ling Ming’in kaldığı odaya yöneldim. Yarım dakika sonra kapısını çaldım.

‘’Kim o?’’

‘’Kocan.’’

‘’S.tır git.’’

Sinirle kapıyı açtı.

‘’Ne kocası be?’’

‘’Kocanı böyle mi karşılıyorsun, ne biçim avratsın sen?’’

‘’Başlatma avradına, kim kimin kocası, niye geldin bu saatte.’’

‘’Yemeğe inecektim, beraber tıkınalım demeye geldim.’’

‘’Git kendin tıkın, bu saatte yemek yenmez.’’

‘’Merak etme, kilo alırsan evde kalamazsın, ben seni alırım.’’

‘’Git teyzeni al.’’

‘’Hadi, hem konuşmak istediğim şeyler var.’’

‘’Ne ile ilgili?’’

‘’Evliliğimiz.’’

‘’İlla ölmek mi istiyorsun?’’

‘’Tabii ki hayır, sadece çok canım sıkılıyor, seninle bu konu hakkında konuşmak istiyorum.’’

‘’Bekle o zaman, giyinip geleyim, konuşuruz.’’

 

Yaklaşık 20 dakika sonra dışarı çıktı.

‘’Evet, kocan için süslenmen doğal.’’

‘’Biraz daha konuşursan seni gebertirim.’’

‘’Bu yaşta dul kalman çok acı olurdu.’’

‘’Sadece ben değil, üstüme getirdiğin kumalar da dul kalırdı, oh, başkasına gitmemizden mi korkuyorsun?’’

Yarı sinirli yarı şakacı halde bunları söyledi ama, içimde ürperti hissettim. Bu kızın kıskançlık gücünü kim 109 yaptı?

 

‘’Tamam üzgünüm, hadi gidelim, bir şeyler yedikten sonra konuşmaya  devam ederiz.’’

 

Yemekte güveç, pilav ve çorba vardı, tabii yemek saati geçtiğinden biraz soğumuşlardı ama sorun değil. Yemek güzel ve lezzetli, afiyetle yedim. Ardından Ling Ming’i alıp ön kapıdan çıktım.

‘’Ling Ming, gerçekten içim içime sığmıyor demek isterdim ama aslında patlayacak gibiyim, çok canım sıkılıyor, senin eğlenmek için yaptığın bir şeyler var mı?’’

‘’Aslında sürekli yetişim yapıyorum, yani pek eğlendiğim söylenemez.’’

 

Bu anlaşılabilir bir durum, doğduklarından beri bununla uğraştıkları için alışıklar  ama ben sonradan geldim, nasıl oturup saatlerce meditasyon ya da yetişim yapayım, saçma sapan novel karakterleri gibi davranamam, çünkü yaptıkları normal insan için imkansız.

 

‘’Anlıyorum, peki şimdi ne yapalım sence?’’

‘’Shion’u görmeye gidelim, onunlayken zaman hızlı geçiyor.’’

‘’İyi fikir ama, bu saatte gitmek doğru olur mu ki?’’

‘’Ne varmış saatte, Shion uyumamıştır, ayrıca daha geç saatlere kadar oturuyor.’’

‘’Annesi kızmasın.’’

‘’Kimin umurunda o kadının ne dediği?’’

‘’Ama o evin sahibi o biliyorsun değil mi?’’

Zorla gülümserken söyledim, o ise ‘’hmph’’ sesiyle karşılık verdi. Karar verilmiştir, yine Shion’u görmeye gidiyoruz.

 

Eve varıp kapıyı tıklattık, kapıyı açan Elizabeth idi. Beni karşısında görünce hafif bir şaşkınlıkla beraber yüzünde sevinç belirdi, gözü Ling Minge ilişince, yüzü hafiften buruştu.

‘’Hoş geldiniz genç efendi, oh, demek birisi de peşinize takılmış.’’

‘’Shion’u görmeye geldim, ne var bunda?’’

 

Yine başladılar.

‘’Ohh, bir şey demedim, sadece öylesine konuşuyordum.’’

‘’Hmph, Shion evde değil mi?’’

‘’Evet evde.’’

‘’Abi, abla, hoş geldiniz.’’

 

Adı anılınca sevinçle bağırarak bizi karşıladı.  Yüzünde gülücükler var e kollarını sonuna kadar açmış, gerçekten onu yeme isteği uyandırıyor.

‘’Nasılsın Shion?’’

‘’İyiyim abla, huh, annemle neden birbirinize garip garip bakıyorsunuz?’’

‘’Yok öyle bir şey Shion, sana öyle gelmiştir, ikisi birbiriyle gerçekten iyi geçiniyor.’’

‘’Gerçekten mi abi?’’

‘’Gerçekten, içeri gelebilir miyiz?’’

‘’Tabii ki abi, çabuk gel.’’

 

Elizabeth ve Ling Ming’in garip bakışları altında  içeri geçtik. Shion oyuncaklarıyla mutlu bir şekilde oynuyor, zaten yemek yediğimiz için tekrar yeme  gereği duymadım. Şu an Ling Ming ve Shion oyun oynarken ben de Elizabeth ile konuşuyorum.

 

‘’Elizabeth, görüşmeyeli ne yaptın, gerçi çok bir süre geçmedi ama.’’

‘’Ah, sadece evde oturdum, hiç dışarı çıkmadım.’’

‘’Hiç çıkmadın mı, neden?’’

‘’Çünkü genç efendi çıkmamamı söyledi.’’

 

Ne? Gerçekten bu kadar abartmana gerek yoktu.

 

‘’Biliyorsun Elizabeth, bu kadar abartmana gerek yok, sadece benden habersiz tehlikeli işlere bulaşma demek istedim, evden çıkma demedim. Senin için endişeleniyorum, ve tabii ki Shion için de.’’

‘’Üzgünüm, sadece senin lafından çıkmamaya çalışıyordum.’’

‘’Gerçekten, başına bir şey gelmediği sürece sorun yok. Üzgün olmana da gerek yok. Kaldır kafanı, Shion fark edecek yoksa.’’

Ben bunu dedikten sonra kafasını kaldırdı. Gözlerinde bir sevinç ışıltısı var.

‘’Anne sorun nedir?’’

Shion şaşkın bir şekilde soruyor.

‘’Ah, önemli bir şey değil Shion, sadece konuşuyorduk.’’

‘’Anne, bizimle oynamak ister misin?’’

‘’Tabii ki, hadi beraber oynayalım.’’

Üçü beraber oynamaya başladılar, üçünün de yüzünde çok güzel bir tebessüm var. Bu sırada kendi kendime karar verdim.

 

Ne olursa olsun, onların yüzündeki tebessümü korumalıyım.

 

BU SIRADA BÜYÜK G.T

 

‘’Yine kader ağlarını örüyor gibi, tamamen aynı olmasa da öncekine çok benziyor. Acaba aynı şeyler tekrar edecek mi? Yoksa yeni bir yazgı mı çizilecek?’’

 

BU SIRADA MARİKA

 

Her zaman ki pencerenin önündeydi, bir anda yok olup İstapha’nın odasında belirdi, ancak onu içerde bulamadı. Ardından bütün Malikaneyi gezdi ama ona rastlamadı.

‘’Bu velet, yine ortadan kaybolmuş.’’

Önce yüzünde hafif bir öfke belirdi, ardından eski bir şeyi hatırlamış gibi gözleri doldu.

‘’Neden, neden hiç unutamıyorum, neden tam unuttum derken yine aklıma geliyor? Yuuto, Yuuto, benden nefret ediyor musun? Yoksa artık bana karşı nefret bile hissetmiyor musun? İyi misin, yemek yiyor musun, sıkı giyiniyor musun? Ve beni, affedebilecek misin?’’

Bunları mırıldandıktan sonra kafasını hafifçe sağa sola salladı, ardından yine gözden kayboldu. Bu sefer nereye gittiğini yalnızca Tanrı bilirdi.

 

BÖLÜM 19 BİTTİ

 

YORUM YAZMAYI, BEĞENİP TAKİP ETMEYİ UNUTMAYIN. İYİ OKUMALAR.






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 43988 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr