BÖLÜM 24 (2. KISIM)

avatar
3450 7

SAHİPKIRAN - BÖLÜM 24 (2. KISIM)


                            BÖLÜM 24 ( KISIM.2)

 

Evet başka mangayı ararken denk geldiğim. Middleschool girl x housewife adlı rezalet seriden sonra yine beraberiz, anca atabildim üzerimden.(Allah belanı versin buna emek harcayıp çizdiğin için)

 

 

Hiddetle bağırırken şiddetle yere çarptı. Yaklaşık 800 metreden düştüğü için ciddi hasar almasa da bunu biraz hissetmişti. Onu aşağı atan canavara küfürler saydırıp durmaya başladı, ardından etrafına bakınınca lavların ortasında durduğunu gördü, lavın içindeydi ancak elbiselerinin ve getirdiği şeylerin yok olması harici hiçbir şey olmamıştı. Kendisi sapasağlam duruyordu. Hiçbir şey hissetmiyordu, derken aniden vücudunda garip bir enerjinin girdiğini hissetmeye başladı. Bir an sonra çok şiddetli bir gürleme duydu, büyük bir canavarın geldiğini anlayınca koşarak bir kayanın arkasında saklandı, ardından az önce bulunduğu yere yaklaşık 20 metre uzunluğunda kırmızı yeşil karışımı bir var boğa geldi, burnundan verdiği nefes bile 1. Alemdeki bir yetişimciyi anında öldürebilirdi, İstapha dikkatle hayvanı süzmeye başladı.

 

İstapha dikkatle hayvanın tepkilerini süzmeye başladı, boğa sağı solu koklamaya başladı. Ardından başını bir şey arar gibi kaldırdı, sağa sola tekrar bakındıktan sonra, ağır ağır geldiği yerin tersine doğru yürümeye başladı. Sonra birden hızlandı, İstapha da ağır ağır saklandığı yerden çıkıp onu takip etmeye başladı. 15 dakika kadar gittikten sonra sonunda ucunu göremediği bir alev denizinin içinde olduğunu anladı, geldiği tarafta dağlar taşlar belli olsa da diğer tarafın sonu görünmüyordu, bu yüzden bu kaynağın ne kadar büyük olduğunu tahmin edemedi, ancak tam şaşıracakken birden arkasında boğanın hırıltısını duydu. Arkasını dönünce boğanın yeri kazarak kendisine baktığını gördü, aslında bildiğin boğanın oyununa gelmişti. Boğanın ulan boğanın!

‘’Sen lanet boğa, sinirimi bozma !’’

Sinirle boğanın üzerine o daha koşmaya başlamadan önce atlayıp, havaya zıpladı ve boynuzlarının arasına bütün gücüyle vurdu.

 

BOOOOOM!!!!

 

Çok şiddetli bir sesten sonra İstapha şiddetle geri savruldu ancak 20 metre kadar fırladıktan sonra dengesini tekrar kurup yere düzgünce indi, boğa ise yıkıldığı yerden kalkmaya çalışırken sendeleyip duruyordu, yumruğun beynine nasıl bir etkisi  olduğu böylece daha iyi anlaşılıyordu. Ardından İstapha bir daha zıplayıp boğanın boynuzlarını kırdı, ardından da bütün gücüyle onu yerde yumruklamaya başladı, her yumruk attığında yerin göğün sallandığından haberi yoktu. Bu yaptığı boğadan daha güçlü olan vahşi canavarları buraya çekebilirdi, ancak bunu umursamadan yumruklamaya ve canını almaya devam etti, öldürdükten sonra ise şiddetli bir tekmeyle 20 metrelik boğayı boş çuval gibi fırlattı.

 

‘’Bir dahakine bulaşacağın adama dikkat et.’’

 

Homurdandıktan sonra Yin-Yang kaynağına doğru koşmaya başladı. Yaklaşık 5 dakika  geldiği yönün tersine koştuktan sonra buraya düştüğü yere geldi, ardından diğer tarafa, az önce gittiği yerin tersine yöneldi, 2 saat kadar daha ilerledikten sonra, ufacık bir dağ gördü, aslında dağ denemezdi, kaya  parçası demek daha doğru olurdu. Yüksekliği sadece 8-9 metre idi, genişliği de  6-7 metre kadardı. Üstünde ise bir tane yumurta vardı, yeşil ve kahverengi renklerine sahip bu yumurta normal bir tavuk yumurtasından 10 at daha büyüktü, İstapha yumurtanın yanına gidecekken gökyüzünden büyük bir kuşun geldiğini gördü, kanat genişliği 20 metre kadar olan masmavi bir kuştu bu, gücünü tahmin edemese de dövüştüğü boğadan çok daha güçlü olduğunu rahatça hissedebiliyordu.

 Ancak yine de korkmadan ileri çıktı, yavaşça yürürken yüzünde bir tebessüm takınmıştı ve hiçbir öldürme niyeti yaymıyordu. Kuş onu hissedince irkilip kapattığı gözlerini tekrar açtı, karşıdaki insandan hiçbir niyet hissetmese de tedbiri bırakmadı. Yavrusunu bırakmak istemediğinden harekete geçmedi, sadece geçip giden İstaphayı süzmeye devam etti, İstapha ise kuşu geçtikten sonra aşırı güçlü enerji hissettiği arkadaki büyük dağın önüne geldi, dağın hemen ön tarafında büyükçe bir metal kapı olduğunu görünce şaşırdı. Kocaman kapının üstünde şunlar yazıyordu.

 

 

YANG-YİN

 

 

Elbette bu çok farklı bir dille yazıyordu ancak her dili anlayabildiği için sorun olmamıştı. Ancak kapıyı nasıl açacağını bilemedi, dikkatli bakınca bel hizasında genişçe bir delik gördü, eğilip bakınca hiçbir şey göremedi. Bu delik kapının kilidi olmalıydı ancak anahtar neredeydi? Az önceki kuşla alakası olabilir miydi?

Hemen kuşun yanına döndü.

‘’Beni anlayacak mısın emin değilim ancak yine de soracağım, şuradaki kapı ile ilgili bildiğin bir şey var mı? Nasıl açabilirim, anahtar nerede?’’

 

Elbette kuş cevap vermedi, İstapha ise kuşa doğru yürümeye başladı.

‘’Cevap ver.’’

Sinsice gülerken kuşa doğru konuştu, ancak kuşun bakışları İstaphaya kilitlenmeye başlamıştı, daha doğrusu İstaphanın alt bedenine. İstapha garip hissetmeye başlamıştı, ancak durmadı, ‘’etten mızrağı’’ yavaşça kendiliğinden hareketlenmeye başlarken kulağında bir ses duydu.

 

‘’Bekle insan, senin adın ne?’’

 

İlk başta şaşırsa da senin kuştan geldiğini anlamıştı. Yüksek sesle konuştu.

 

‘’Adım İstapha, İstapha Kavihand, sen insan dilini konuşabiliyor musun?’’                   

‘’Siz insanların deyimiyle çoktan Yıldız  Bilge Alemi’nin zirvesindeyim, bu yüzden konuşamasam da telepatiyle iletişim kurabilirim. Senin söylediğin sözleri de anladım. Sana o kapıdan nasıl gireceğini söyleyebilirim ancak benim için bir iyilik yapmanı isteyeceğim.’’

 

‘’Nedir?’’

 

‘’Bir süre önce bir canavarın saldırısına uğradığımızda çocuğum, yani yavrumun yumurtası çatladı, bu yumurtayı eski haline getirmek için çok yoğun Yang enerjisi gerekli, buralarda Yin enerjisi çok bol olsa da yeteri kadar güçlü bir Yang enerjisi maalesef ki yok, ancak senin vücudun şu ana kadar gördüğüm en büyük Yang kaynağı, senden yavrum için  Yang enerjisi isteyeceğim sadece.’’

 

‘’Yang enerjisi mi? İyi de nasıl vereceğim ki onu, elimi koyup yumurtaya aktarmam filan mı gerek?’’

 

‘’Hayır insan, bu yetersiz olur. Benim ‘’Öz’’ denen şeye ihtiyacım var, senin Yang özüne.’’

 

‘’Yang özü mü? O nedir?’’

 

Bunu söyledikten sonra bir süre sessizlik oldu, ancak yarım dakika sonra canavar konuşmaya devam etti.

 

‘’Siz insanlar buna ‘’Sperm’’ diyorsunuz.’’

 

Sperm? Yani bildiğimiz sperm, bende bir şey sand- Bekle bi dakika! Sperm mi dedi o?

 

‘’Ben yanlış anlamadım değil mi? Bildiğimiz spermden bahsediyorsun, hani beyaz, olan, malum yerden çıkan.’’

 

‘’Evet, ona ihtiyacım var, eğer yumurtanın üstüne dökülürse işe yarar, normal bir insan olsa Yang enerjisi çok önemsiz olurdu ancak senin Yang enerjin sıradan bir insanın neredeyse 1 milyon katı, bu tanrılarda bile ortaya çıkmaması gereken bir şey, normalde bu kadar enerjin olması anında parçalara ayrılıp yok olman demek ama bedenin çok özel gibi gözüküyor, muhtemelen çok özel fırsatlarla ya da ona benzer şeylerle karşılaştın, ancak bunu sorgulamak bana düşmez.  Tek istediğim senin özün. Çok az bile olsa yeterli.’’

‘’Ortada bir sorun daha var ama.’’

‘’Nedir o?’’

‘’O bahsettiğin ‘’Öz’’, nasıl çıkartacağım onu? Durduk yere çıkmaz biliyorsun değil mi?’’

‘’Ne demek istediğini anladım insan, sana yardımcı olacağım.’’

‘’Gaganı mı kullanacaksın?’’

Bunu söylerken  kahkaha atmamak için kendisini zor tutmuştu, aslında dalga geçtiği için pişman bile olmuştu. Ancak kuş umursamadan kanatlarını açıp yanına geldi, önünde kocaman duruyordu, ardından büyük bir ışıkla parlamaya başladı, gözünü kapatan İstapha tekrar açtığında karşısında kanatları olan, yarı çıplak, kırmızı saçlı, mavi gözlü, ve 2 metre boylarında bir kadın gördü. Kadın aşırı güzel ya da çekici değildi ancak yine de güzel sayılabilirdi, ancak göğüsleri, en azından 140 santim vardı. İstapha kaba bir tahminle vücut ölçülerini kabaca 140-90-120 civarı tahmin etmişti.

 

‘’Bu işini görür mü insan?’’

İstapha ağzı sulanırken cevap verdi.

‘’Üzgünüm bekaretimi sevdiğim kadına vereceğim.’’

‘’Bekaretini almam o zaman.’’

 

Kadın bunu söyledikten sonra İstaphanın önünde diz çöktü, yavaşça alt kısmını soyarken İstapha derince yutkundu. Bir süre sonra ‘’Etten Mızrak’’ kadının önünde ortaya çıktı.

 

‘’İnsan, ne yapmam gerektiğini bilmiyorum, bana yardımcı ol.’’

 

İfadesiz bir şekilde kafasını kaldırıp İstaphaya sordu.

 

(Hay sokayım, beni utançtan öldürmek mi istiyorsun? Umarım bunu kimse görmez.)

 

‘’Y-yavaşça ağzına alman gerek, sonra da----

 

Adım adım tarif etti, kadında dediklerine uyarak adım adım izledi.

 

‘’A-h, biraz daha yavaş lütfen.’’

 

‘’M-mekhiii.’’

 

Ağzında ‘’Etten Mızrak varken konuşmaya çalışınca garip bir ses ortaya çıkmıştı.

Ardından mızrağı ağzından çıkarıp konuştu.

‘’İnsan bu şey, senin için fazla büyük değil mi? Ağzıma sığmamaya başladı.’’

 

(N-neden bana soruyorsun be? Az daha ve utançtan öleceğim. Ve neden öyle masum bir ifade takınıyorsun?)

 

‘’ O zaman şöyle yapman gerek…

 

Tekrar ona bir şeyler söyledi, kadında itaatkar bir şekilde ona uydu.

 

‘’B-ben, istediğin öz geliyor!’’

Bunu söyledikten sonra ‘’Etten Mızrak’’ istedikleri özü itaatkarca onlara teslim etti, kadın bütün özü tutamasa da bir kısmını ağzında tuttu, ardından gidip yumurtanın üstüne döktü. Bu sahne İstapha da kadının üstüne atlama isteği uyandırdı. Ancak daha ne olduğunu anlamadan kadın bir ışıkla tekrar kuşa dönüştü.

‘’İnsan, yardımın için teşekkürler, bunu unutmayacağım. Seni uğraştırmadan kapıyı açmanın yolunu söyleyeyim, zaten benimde sayende yoğun bir Yang kaynağım oldu, onunla gelişim yapmam gerek. Belki Yıldız Bilge Aleminin zincirlerinden kurtulmama yardım eder. Kapıyı açmanın yolu ise… zaten gördün, kapıyı sadece Yang kaynağı açabilir.’’

 

Yang kaynağı mı? Bunun anlamı, yoksa? Hass…

 

İstapha bayılacak gibi hissetmeye başladı, demek anahtar ‘’Mızrak’’tı.

Hayatının yarısını kaybetmiş gibi kapıya doğru yürümeye başladı, zaten kuşta yetişimine başlamıştı. Kapının önüne gelince, ‘’Anahtarı’’ ‘’Deliğe’’ yerleştirdi. Kapı açılırken o da yavaşça küfrederek içeri doğru girdi. Artık nasıl bir tehlikeyle karşılaşacağını umursamıyor, sadece ölmek istiyordu…

 

 

 

 

                               BU SIRALARDA BAŞKA BİR KRALLIKTA

 

 

 

 

11-12 kişiden oluşan kızlı erkekli genç bir grup bir canavarın etrafını sarmış, ve silahlarına sarılmıştı. Ortalarına aldıkları bu canavar Ruh Bilge Aleminin 8. Seviyesinde olan bir Dövmeli Gorildi, sağ göğüslerinde olan yuvarlak işaretten dolayı bu ismi almış olan bu goril ırkı 3 seviye yukarlarındaki bir vahşi canavarın fiziksel gücüne sahipti, tek eksikliği yeteri kadar çevik olamamasıydı. Yine de henüz yaşları 15-17 arası görünen bu gençler için çok zorlu bir rakipti, her hata ölümle sonuçlanabilirdi, mızraklı bir genç canavarın arkasından saldırarak bütün gücüyle mızrağı sapladı ancak, derisini aşıp içeri girmesine muvaffak olamadı. Hatta çarpışmanın gücüyle elindeki mızrağı bile düşürdü, sonuçta bu gençler canavarın neredeyse 1 Alem altındaydı, her ne kadar sayılarına güvenseler de mutlak gücün karşısında bu anlamsızdı. Goril mızraklı gence dönüp üzerine atladı, elinde kırbaç olan kahverengi uzun saçlı bir kız kırbacı gencin ayağına sarıp hiddetle geri çekince goril sadece yere vurmuş oldu.

‘’Dikkatli ol şişko.’’

‘’Üzgünüm.’’

 

Kız hafif şişman çocuğu azarladı. Ancak bir sonraki an goril ayağa kalktığı gibi garip bir şekilde ortadan ikiye ayrıldı, basbayağı dikey olarak iki parçaya bölündü. Grup hemen yaklaşık 1 metre uzunluğunda bembeyaz, katana benzeri bir kılıç tutan kıza döndü, 1.70 den biraz daha uzun, simsiyah, uzun saçları rüzgarda savrulurken, deniz mavisi gözleri ifadesizdi. Ardından yavaşça kılıcını kınına yerleştirdi. Güzelliği kralları büyüleyip, birbirleriyle savaşmalarını sağlamak için yeterliydi, iyi gelişmiş vücudunu giydiği bol okul üniforması bile örtemiyordu. Onu görünce kalabalıktan bir kız hayranlıkla konuştu.

‘’Dönmüşsün.’’

‘’Evet, işimi bitirip geldim. Bu goril size sorun mu çıkarıyordu.’’

‘’Evet, birazcık ama sizin karşınızda hiçbir şansı yok.’’

 

Kız övgüyü kabul etse de çok önemsemedi.

 

‘’Ben kamp alanına doğru gidiyorum, siz de işinizi bitirip gelin.’’

 

O gittikten sonra genç öğrenciler kendi aralarında konuşmaya başladı.

 

‘’Gerçekten çok güzel değil mi? O benim idölüm, ona imreniyorum’’

 

Kırbaçlı kız bunu söylerken başka bir kız da ona eşlik etti.

 

‘’Kesinlikle, ona delicesine hayranım. Hem çok güzel, hem çok güçlü, hem de çok zeki, ayrıca çok soğuk, bu hafta akademide ki 289. Erkeği reddetti, hatta bazı kişiler bu hafta bitene kadar reddedeceği erkeklerin sayısının 300’e ulaşıp ulaşmayacağı hakkında dedikodu yapmaya başladı bile.’’

 

‘’Ona aşık olmamak elde değil ki, reddedileceğini bile bilsen onunla yüz yüze konuşmak için, reddedileceğini bile bile teklif etmeye yine de değer. İnsanlarda böyle düşünüyor, yani herkes onu hak etmediğinin farkında aslında.’’

 

Bir erkek de konuşmaya dahil oldu, ve kızların hepsi de ona hak verdiler. Shion geldiğinde onu öven kız da konuşmaya başladı.

‘’A, kesinlikle hiç kimse onu hakkedemez, o olabilecek en mükemmel varlık değil mi? Kendimi onun yanında tamamen yetersiz hissediyorum. Sonuçta o bizim Tanrıçamız, YÜCE SHİON.’’

 

Bunu söyledikten sonra herkes katılırcasına kafasını salladı. Çoktan yanlarından ayrılmış olan Shion isimli genç kız ise birden durup gökyüzüne bakındı, ve usulca mırıldandı.

 

‘’Yuuto, benim Yuutom, neredesin? Bu dünyada bir yerlerde olduğunu biliyorum, seni ne olursa olsun bulacağım, ne olursa olsun.’’

 

 

 

Bu sözler engin denizlere benzeyen gözlerini titretmeye yetmişti bile, ardından hemen kendisini sakinleştirip yoluna devam etti.

                                                        GEREKSİZ YAZAR NOTLARI

BU HAFTAKİ TEK MANGA ÖNERİM MİDDLESCHOOLERGİRL X HOUSEWİFE ADLI MANGADAN UZAK DURUN. NEYSE UZUN ARADAN SONRA UZUN BİR BÖLÜMLE BERABERİZ. YARIN SINAVIM VAR LA KIYMETİMİ BİLİN. NEYSE ACCIK KAÇAMDA DERS ÇALIŞAM BARİ. KENDİNİZE İYİ BAKIN. YORUM ATMAYI VE TAKİP ETMEYİ UNUTMAYIN. YORUMA DA ELİNE SAĞLIK YAZMAYIN :D






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44263 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr