Bölüm 38
Ertesi gün geldiğinde Theodora gelip İstaphayı da yanına alarak yola koyuldu, beraberce çok geniş bir ormana gittiler.
‘’Burası çok uygun, etrafta bazı yetişim sahibi canavarlar olduğundan pek hayvan yoktur, insansa neredeyse hiç olmaz. Burada senin gücünü ve güç yapını test edeceğiz. Ayrıca enerjine de bakacağım.’’
‘’Daha önce gücüm test edilmişti, yaklaşık 400 ton kaldırabiliyorum.’’
‘’Yine de tekrardan test etmem gerek.’’
‘’Pekala.’’
Ardından kendi yöntemleriyle İstaphanın fiziksel gücüne şöyle bir göz atmak istedi, ilk yaptığı ise ona saldırmak olmuştu.
-Fossh!
İstapha sesi duyar duymaz hemen kendisini savunmaya çalıştı ancak gelen yumruk kolunu geri çekilmeye zorladı, ardından da yüzüne indi. İstapha metrelerce geri uçtuktan sonra nihayet durabildi, yüzünde bariz bir acı hissediyordu. Ancak şu anda şok olmasına sebep olan şey ise kadının hiçbir teknik filan kullanmadan saf fiziki gücüyle bunu yapmasıydı. İlk defa fiziki olarak kendisine böyle üstün gelen birisiyle karşılaşıyordu.
‘’Vayy, böyle bir yumruk yemene rağmen hemen kalkabildin, dayanıklılığın iyiymiş, ayrıca yumruğumu vururken kolunda hafifçe bir direniş hissettim. Biraz fiziksel gücün var anlaşılan.’’
Birazcık mı? İstapha neredeyse kafayı yiyecekti, o bu kadar güç sahibiyken karşısındaki sadece birazcık direniş gösterdiği için onu tebrik ediyordu, böyle bir canavar nasıl var olabilirdi? Bu kadının tam olarak ne kadar gücü vardı ki? Şimdi İstapha başka imparatorlukların bile neden ondan böylesine korkup çekindiğini anlamıştı, fiziki gücüyle övünen kendisini bile alay edercesine geçmişti, üstelik hiçte kendini tutmamış gibi değildi, eğer kendisini tutmasaydı ne olurdu, İstapha bunu kestiremiyordu.
Ardından İstapha üzerinde büyük bir basınç hissetti.
‘’Direnmeye çalış, buna 9 Denizin Düzeni denir, seni bastırmaya çalışacak, sende direnmeye çalış, bununla fiziksel kuvvetini ölçeceğiz.’’
İstapha gelen baskının giderek arttığını hissediyordu.
1 dakika…2 dakika 5 dakika… 10 dakika 15 dakika… 30 dakika… 45 dakika… 60 dakika…
Nihayet 60 dakika kadar sonra İstapha artık dayanamayıp gere çöktü, anında üzerindeki baskı da gitmişti.
‘’Tam tahmin ettiğim gibi, 410 tonluk bir kaldırma gücün var.’’
410 ton mu? İstapha 400 ton olarak biliyordu, yoksa artmış mıydı? Acaba Shizuku ile olan şeyler, ve diğer şeyler, ya da kadınların yanında bulunması, Yang enerjisini güçlendirdiği için fiziki gücü artmış mıydı? Theodora gibi birisinin hata yapması gibi bir ihtimali düşünmüyordu bile.
Ben bu gücü 400 ton olarak biliyordum deyince Theodora söze girdi.
‘’Dün s senin yanında bulunduğum zaman için enerjimin kaynadığını hissetmiştim, bugünde aynı şey oldu, hatta hala oluyor. Sana vurduğumda enerjim bir anlığına kabardı. Sadece yanında bulunmak bile gücümü arttırıyor, senin vücudunla alakalı bir şey olmalı. Muhtemelen Yin enerjisiyle besleniyor ve güçleniyor. Bu yüzden gücün artmış olmalı.’’
İstapha Yin enerjisiyle güçlendiğini biliyordu ancak sadece birlikte olduklarında kendisine etkisi olacağını sanıyordu, asla onlarla yan yana durmanın bile onu güçlendireceğini hayline getirmemişti, bu çok iyi bir şeydi. Bunun anlamı sadece güçlü kadınların yanında bulunmak bile onun gücünü arttırabilir demekti.
‘’Şey, vücudumun özel olduğunu ve Yin enerjisiyle beslenip güçlendiğini biliyordum ama sadece yan yana durmakla bile böyle güçlenebileceğini hiç düşünmemiştim, gerçekten bu mümkün mü?’’
‘’Bende böyle bir şeyi ilk defa duyuyorum, Yang ve Yin enerjisine sahip iki kişi yetişim partneri olursa birbirlerine epey faydalar sağlarlar, bunu biliyorsundur, yetişim partnerinin ne olduğunu da biliyorsun diye tahmin ediyorum. Ancak birbirlerine dokunmadan bile sadece yanında bulunarak birisini güçlendiren bir beden hiç duymamıştım, üstelik kendisi de güçleniyor. Vücudun sadece özel değil, aynı zamanda çokta garip. Yine de çok ilgi çekici bir durum, önce diğer kabiliyetlerini de test edelim.’’
Hızını ve geri kalan şeyleri de test ettikten sonra tekrar konuştular, hele İstaphanın hiçbir teknik kullanamadığını öğrenince çok şaşırmıştı.
‘’Kesinlikle birbirimize çok benziyoruz, benimde durumum tamamen aynı, sadece Yin enerjisine sahibim, sen ise Yang enerjisine. Bunun harici aynı sayılırız, ancak senin enerjin çok daha saf ve kutsal. Fakat şimdi merak ettiğim başka bir şey daha var, içinde bir şeyler sakladığını hissediyorum, muhtemelen bir dövüş hazinesi. Onu çıkarıp benimle savaşmanı istiyorum’’
Alice’nin varlığını bile hissedebilen bir kadına karşı nasıl hareket etmesi gerektiğini hiç bilemeyen İstapha çaresiz dediğine uydu. Kılıcını çıkarttı.
‘’Kılıcın çok farklı, ondan büyük bir güç seziyorum, ama tam olarak kullanamıyorsun değil mi?’’
‘’Evet, onun kapasitesini ortaya çıkarmaktan çok uzaktayım, ama yine de çok güçlü bir kılıç, yine de daha fazla bilgi veremem üzgünüm.’’
‘’Sorun değil, saldır hadi.’’
Bir elini ileri uzatarak saldırmasını işaret edince İstapha saldırıya geçti, yukarıdan aşağıya doğru dikey bir saldırı yapınca.
‘’Fena değilmiş, yine de yeterli olmaktan çok uzak. Muhtemelen hiçbir kılıç ustalığın yok, yine de bir kılıcın var, ne kadar güçlü olursa olsun eğer kullanan kişi nasıl kullanacağını bilmiyorsa kılıç sadece kılıçtır.’’
Aslında haklıydı da ancak Alice bunu dışındaydı, onun bulunduğu tanrı katleden kılıç yer çekimi sayesinde bir işe yaramazı bile eğer rakibi küçümserse Azrail’e çevirebilirdi. Fakat İstapha söyleyecek söz bulamıyordu, çünkü yaptığı saldırıyı Theodora sadece iki parmağıyla durdurmuştu. Ardından parmaklarını serbest bırakınca İstapha hızla geri çekildi.
‘’Tekrar saldır bakalım, bu sefer daha güçlü olsun.’’
İstapha kılıcın ağırlığını 1000 kat arttırdıktan sonra boş değnek sallar gibi karışık bir şekilde saldırmaya başlamıştı, Theodora ise sadece işaret parmağıyla saldırıları karşılayıp sektiriyordu, hiçbir zorlukta çekiyor gibi görünmüyordu. İstapha daha da güçlü saldırmaya başladı, kollarının müthiş gücüne bir de ağırlığı 1000 kez arttırılıp 1 tona çıkmış olan kılıç düşünülürse ki bu Tanrı Katleden Kılıç idi, koca bir kayayı bile kâğıt gibi keseceğine şüphe yoktu, hatta şu an güçlü sayılan bir çok ünlü yetişimciyi bile ikiye ayırabilirdi, ancak bu kadın sanki kaşıkmış gibi onu tek parmağıyla durduruyordu, sanki onunla alay ediyordu. En son dayanmayan İstapha ağırlığı tam 10000 katına çıkardı, fakat Theodora sanki hiçbir şey değişmemiş gibi aynı şeyi devam ettiriyordu. Sonra bir anda hareket ederek İstaphanın karnına bir yumruk attı, İstapha da şaşılacak bir hızla Kuro’yu önüne getirerek yumruğu onunla karşıladı. İstapha 5 kilometre kadar uçtuktan sonra ağzından kanlar kusarak yere çöktü, bir türlü ayağa kalkamıyordu, uzun zamandır ilk defa böyle bir şey yaşıyordu. Her şey bir anda olmuştu, kafasını hafifçe kaldırınca Kuronun toprağa saplanmış halde önünde durduğunu gördü, hemen arkasında da bir çift ayak vardı. Bunlar elbette Theodoraya aitti. Yüzünde hafif bir tebessümle yukarıdan aşağıya bakıyordu.
‘’Beni birazcık şaşırttın, kılıcının ağırlığını arttırabiliyorsun demek, bu normal bir yetişimciye karşı kullanılsa çok iyi olabilirdi, elbette teknikleriyle bunun üstesinden gelebilirler, ancak senin gücün ve kılıcın bu ağırlığı eklenince karşı durulamaz bir hal alıyor, sakın bana bakarak aldanma, beni kimseyle bir tutmaya çalışma. Şimdi de ayağa kalk ve dövüşmeye devam et yoksa burası bugün mezarın olur.’’
Kadının durmayacağı artık kesindi, İstapha da zorla olsa da ayağa kalktı, ne yapacağını biliyordu, ölümüne saldıracaktı. İlerlerdi ve Kuroyu aldı, ancak karnındaki ağrı geçmemişti, hala yaralıydı. Fakat bunu umursamadan Kuronun ağırlığını 30000 katına çıkarıp 30 ton yaptı, resmen Damperli bir kamyonlar vurmaya benziyordu bu, üstelik Kuro çok sağlam ve keskin bir kılıç olduğu için bütün bu ağırlık mutlak keskinlik taşıyan ince bir noktaya odaklanıyordu, bu da onu çok daha etkili ve ölümcül yapıyordu.
-Fossshh!!
Theodora yine aynı şeyi yapmıştı, sadece parmağıyla karşılamıştı, ancak bu sefer İstapha onu yakalamasına izin vermeden kaydırıp yüzüne doğru savurmuştu, artık karşıdakinin kadın olmasına önem vermiyordu, yoksa ölecekti, ayrıca Theodoranın nundan mutlaka kurtulacağını bildiği için de pek endişe etmiyordu, o Theodorayı kendi gücü konusunda tatmin ederse bu testin biteceğine inanıyordu, çünkü böyle bir güç farkı varken bu kadın onunla ölümüne savaşmak isteyemezdi, bu çok saçma olurdu. Bu sırada zaten Theodora saldırıdan sıyrılmıştı, ancak bir an sonra kılıç gözünün önünde belirmişti, yüzünde hiç beklemediği bu çeviklikten oluşan bir tatmin ifadesi vardı. Bir an sonra yine parmağıyla kılıca fiske vurup İstaphanın elinden uçurdu, ancak saldırmadı, İstapha hemen geri çekilip kılıcını aldı. Artık canı sıkılamaya başlamıştı, ne yaparsa yapsın bu kadına hiçbir şey yapamıyordu, tıpkı Marikanın karşısındaymış gibi hissediyordu.
-Pat.
Bir anda Theodora karşısındaydı, tıpkı az önceki olay gibi olmuştu, ancak bu sefer biraz daha farklıydı. Çok daha güçlü bir saldırı geliyordu.
-ÖLÜM-
İstaphanın düşündüğü ilk şey bu olmuştu, üzerine gelen bir yumruk değil, ÖLÜMDÜ! Resmen ölüm ayaklanmış karşısına dikilmişti, bir an bile düşünmeden hemen hareketini yaptı, tabii ki Theodoranın ağırdan alamsı ona hareket yapabilme imkanı tanımıştı, yoksa şimdiye ölmüştü bile.
Ancak bir an sonra Theodorayı şaşırtacak bir şey olmuştu, kılıç yine üzerine geliyordu, tıpkı ilk saldırısı gibi dikey olarak, ancak bu sefer çok farklıydı. Sanki gelen bir kılıç değil, ÖLÜMDÜ!
Elbette bu kendisi için geçerli değildi, ancak kılıç onu şaşırtmaya yetmişti, bu İstaphadan değil kılıcın kendisinden gelen bir histi, üzerine doğru gelen bir kılıç değil kocaman bir dağdı.
BOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOM!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!
Gürültü o kadar şiddetliydi ki yüzlerce kilometre uzaktan bile duyulabilirdi, şu anda 25bin kilometre kare içerisinde ne ağaç ne de başka bir şey kalmamıştı. Ne mi olmuştu? Ne olacak, İstapha can korkusundan kılıcı alabileceği en ağır seviyeye getirmişti, şu anda en fazla 3000000000( Üç Milyon) kat arttırabildiği kılıcı o kadar ağırlaştırıp 3 bin ton ağırlığa getirmişti, dile kolay 3 milyon kilo. Bu ağırlık her şeyi tahrip etmeye yetmişti, İstapha kollarının neredeyse kırıldığını hissediyordu, çünkü kılıç bir şey tarafından durdurulmuştu, Theodora’nın iki parmağı.
Theodora duman etraftan kalkınca görünmüştü, üzerinde çizik bile yoktu ve kılıcı iki parmağıyla durdurmuştu! İstapha artık bir şey düşünemiyordu, pes etmişti. Artık saldırmaya ne gücü ne enerjisi kalmamıştı.
‘’Çocuk, böyle bir şeyi hiç beklemiyordum, beni fazlasıyla şaşırtın, ancak yaralandığın için artık devam edemeyeceğiz diye düşünüyorsan yanılıyorsun, şimdi sana nasıl iyileşeceğini göstereceğim. Yanıma gel bakalım.’’
Ardından bağdaş kurarak oturdu, İstapha da Kuroyu geri çağırarak ağır ağır gidip bağdaş kurdu. Ellerini birbirine uzattılar, ve avuçlarını değdirdiler, ardından İstaphanın vücuduna çok fazla miktarda Yin enerjisi akmaya başladı, bütün vücudunu dolaşıp ona güç ve şifa veriyordu. Sadece 1 dakika sonra vücudu hiç hasar almamış haline geri dönmüştü bile. Mutlu bir şekilde vücudunu kontrol ettikten sonra Theodoraya baktı.
‘’Gerçekten bende bunu beklemiyordum, yengem kadar güçlü olabilirsin.’’
‘’Yengen mi?’’
‘’Evet, amcamın karısı, çok iyi birisidir, çokta güçlüdür.’’
‘’Adı Marika değil mi?’’
‘’Haa? Sen bunu nereden biliyorsun? Onu tanıyor musun?’’
‘’Evet, benim arkadaşım olur, geçmişte omuz omuza çok savaşlarımız olmuştu, daha büyük büyük büyük büyük baban bile doğmamışken.’’
İstapha, yaşlısın yani dememek için kendisini zor tuttu.
‘’Ben yaşlı değilim, sen daha veletsin!’’
Theodora hafif öfkeli bir şekilde konuşmuştu, İstaphanın vücudu titredi, aklını da mı okuyabiliyordu? Bu kadının yanında düşünmek bile yasaktı resmen.
‘’Yengenle çok yakın arkadaşlarız, birbirimizi çok severdik. İmparatoriçe sana zaten az çok anlatmıştır neden burada olduğunu. Bu yüzden bunarı geçtim, benim amacım ise seni güçlendirmenin bir yolunu bulmak, gücünü az çok analdım ve çok şaşırdım, sen tahminimden çok daha iyisin, hele kılıcın. Onu nereden buldun bilmiyorum ama sana bağlı olduğunu görüyorum, onunla en zorlu rakiplerini bile yenebilirsin. Ona iyice sahip çıktığından emin ol.’’
‘’Tabii ki de, o sadece bir kılıç değil benim için. Ama merak ettiğim bir şey var, nasıl bu kadar güçlüsün? Öylesine güçlü bir saldırıyı parmaklarınla tuttun, şu an oturduğumuz yer bile saldırının gücünden tahrip olmuşken sen sadece parmaklarınla tuttun.’’
‘’Nasıl ki Yang enerjisi sana çok fazla fiziki güç sağlamışsa Yin enerjisi de bana sağlıyor.’’
‘’Ama ben senin Yang enerjisine de sahip olduğunu duymuştum.’’
Bunu duyunca Theodoranın gözleri büyüdü ve üzgün bir ifade yüzünü kapladı.
‘’Çok uzun bir hikaye, boş ver gitsin.’’
İstapha merak etse de sormadı, sonuçta daha yeni tanıdığı bir kişiye böyle bir şey soramazdı. Bu yüzden konuyu değiştirdi.
‘’Peki nasıl benden bu kadar üstünsün?’’
‘’Senin kadar güçlü ve saf bir enerjim yok ama onu nasıl kullanacağımı biliyorum ve yıllardır bu halde olduğum için bedenim ve enerjim iyice kaynaştı, bu da beni çok daha güçlü yaptı, uzun zaman sonra sende çok daha güçlü olacaksın, tıpkı yetişimciler gibi düşün, onlarda da daha uzun süre yetişim yapanla r genelde daha güçlü oluyorlar, bende senden uzun süredir bu şekilde olduğum için senden daha güçlüyüm işte. Ama sen o kılıçla ve yetenekle bir gün beni geçeceksin bundan eminim.’’
Bu sözler İstaphayı mutlu etmişti, ancak sadece birkaç saniye sonra tekrar dövüşe tutuştular ve İstapha dayak yiyip durdu…..
Gece olunca…
İstapha çoktan eğitimini tamamlayıp evine dönmüştü, Theodora da yarın tekrar geleceğini belirtip gitmişti. İşte o zaman İstapha eline uzun süredir sakladığı bir şeyi aldı, ‘’CENNETİN VAKIF ŞİFASI’’.
Bu onun iyileşme hızını 30 katına çıkarmış olan nesneydi, ancak vücudu değiştikten sonra bu etki kalkmıştı.
Şimdi tekrar bu nesneyi özümsemek istiyordu, şu anki haliyle 30 kat hızlı iyileşme onun için bir nimet demekti. ‘’Alice’’ diye seslendi.
‘’Efendim İstapha.’’
‘’Ben bunu özümsemek istiyorum ama bunu kendi başıma yapamam, bu yüzden bana yardım edebilir misin diye merak etmiştim.’’
‘’Tabii ki bu çok basit, kapat gözlerini ve Yang enerjisi ona yönelt, gerisini bana bırak.’’
‘’Tamam.’’
Yavaşça enerjinin kendisine aktığını hissetti, huzur doluydu, ancak sadece 15 dakika sonra bir anda kan kustu ve şiddetli bir enerji vücudundan yükselmeye başladı. Vücudu yavaşça soyulmaay ve parçalanmaya başladı, çok fazla acı çekiyordu.
‘’Ahhhhhhh!!!’’
Yukarıya doğru bakıp şiddetli bir şekilde haykırdı.
‘’İstapha neler oluyor?!’’
Alice meraklanmıştı ancak bir an sonra tekrar konuştu.
‘’Sen bu şeyi daha önce de özümsemiştin değil mi? Lanet olsun birbirlerine karıştılar, vücudunu parçalayacaklar.’’
Alice ne yaparsa yapsın bunu durduramıyordu, enerji onun vücudunu parçalamaya devam ediyordu. İki tane Cennetin Vakıf Şifası birbirine karışmıştı, asla İstaphanın daha önceden tüketmiş olduğu nesnenin hala saf bir halde orada olmasını beklemiyorlardı, ancak şu anda yapabilecekleri bir şey yoktu, İstapha yavaşça parçalanırken Alice yalnızca dua edebildi, fiziki bir vücudu olmadığı için yapabilecekleri sınırlıydı. Ancak sadece biraz daha sonra.
İstapha hareket etmeyi bıraktı, vücudundan çok boğucu kara bir enerji çıkmaya başladı, Alice ne olduğunu anlayamadı, bir anda kan kusmaya başladı, sağa sola yatarak çırpınıyordu ve kara bir enerji vücudundan yükselmeye başladı. Sırtında garip bir dövme belirdi, gözleri kırmızıya döndü.
‘’Ahhhhhhh!!!’’
Yukarıya doğru bakıp şiddetli bir şekilde haykırdı. Ardından bu kara enerji iki nesneyi de hızla özümsemeye başladı, sadece dakika sonra bütün enerji yok oldu, kara enerji de dövme de yok olup gittiler. İstapha da bilinçsiz bir şekilde yere yığılırken Alice onun hala yaşadığını hissedip rahatladı, yoksa kendisi de onunla beraber yok olup gidecekti. Ancak asıl garip olan bu kadar sese rağmen o gece kimsenin oraya gelmemesiydi, ve tabii ki kimse İstaphanın alnındaki ‘’Sahipkıran'' yazısını da görmemişti.
Yorum yazmayı unutmayın, iyi eğlenceler.
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..