6.Bölüm - Ölüm Yaşamın Tatlısıdır

avatar
1651 4

Sahte Adam - 6.Bölüm - Ölüm Yaşamın Tatlısıdır


"Belirli bir amacı olmayan her yaşam, bir hatadan ibarettir."

En amacına ulaşmış insana bile ulaştığı amacı sorgulatacak bir söz. Bu hayattaki amacımın uzun süredir ne olduğunu düşünüyorum. 4. sınıftayken Elif öğretmen herkese ne olmak istediğini sormuştu. Ben, “bilmiyorum,” diyerek yanıtlamıştım. Büyüdüğümde bu cevabın bir çocuk için ne kadar acımasız olduğunu anladım.

 

 


"Be- ben, böyle olsun istememiştim. Ama en azından tutamayacağım sözle karşımdaki insanı incitmektense, gerçeği söyleyip incitmek daha iyidir."


Bu sözleri söylerken ne hissettiğimi, ne düşündüğümü bilmiyorum.

 

Küt saçları başına yapışmıştı. Gözleri gözyaşları sebebiyle parıldıyordu. "En azından deneyebilirdik.''

 

              

 

"Gözünün hali ne? Davul gibi olmuş."


Kafede yalnız başıma oturmuştum. Dışarıyı seyre dalmış, kahvemi yudumlarken, masamın öteki tarafındaki koltuktan böyle bir cümle işitmiştim.

 

Kahvesini bana bakarak yudumlayan, 34-35 yaşlarında, sakallı, saçları gür, asker tıraşlı biri vardı karşımda.


"Sana ne?'' diye tersledim. ''Seni ilgilendirmez."


Cevap verdikten sonra ortamın garipliğinin farkına varabildim. Bu adamın benim masamda ne işi vardı? İkincisi, adam Türkçe konuşuyordu.

 

"Sen masamda ne arıyorsun?" dedim rahatsızlığımı dile getirir şekilde.

 

Gözleriyle etrafı gösterir gibi süzdü.


"Hiç boş masa yok. Ben de tek yalnız oturanın sen olduğunu gördüğüm için bu fırsatı değerlendirmek istedim."


Patavatsız ibne.

 

"İstediğin kadar oturabilirsin,'' dedim. ''Sadece beni rahat bırakmanı istiyorum. Biraz yalnız kalmak istedim ve galiba onu bile beceremiyorum.''


Kahvesini yudumlarken başını aşağı yukarı salladı. "Kız meselesi, değil mi? Camdan dışarıyı kederli izlemeler, gözde morluk. Haylazlık yaptığın anlaşılıyor."



Gözlerimi ovuşturdum. Sıkkınlığımı apaçık belli eden bir iç geçirdim. "Türkçe konuşmasaydın kesinlikle Türk olduğunu anlardım."


Cana yakınlık kanımızda var.

 

Gülümsedi. Sonra ciddi bir ifadeyle, "Eğer kararının doğru olduğunu düşünüyorsan, pişmanlık duymamalısın,'' dedi. ''Karşındaki insanda senin kararının doğru olduğunu düşünüyorsa, gurur duymalısın.''


Gözlerine baktığımda tecrübelerine dayalı konuştuğunu hissettim. 


"İkimiz de doğru olduğunu düşündük ama... sanki, sanki evren bir şekilde yanlış olduğunu dile getiriyor gibiydi."


Sözlerimin ardından masaya sessizlik çöktü.

 

Kahvesini bitirdi. Bardağı masada bırakıp ayaklandı.


"Yanlış seçimler doğrulardan her zaman daha fazladır,'' dedi. ''Ama doğrular, yanlış yolda yürürken her zaman gizli bir bölme gibi bulunmayı bekler.''


Ardından kafeden çıkmak üzere sakin adımlarla ilerledi.


İlginç bir tip.


Arkamı dönüp, "Yine görüşür müyüz?" diye seslendim.

 

Durdu. "Elbet bir gün," dedi ve çıktı.


Oturduğunda soytarılık yapan adamdan çıkan havalı sözlere bak. Şaşırtıcıydı.


Bu ilginç adam gittikten çeyrek dakika sonrasında Ivan geldi.

 

"Olanları duydum. Üzüldüm. Doğru mu? İlişki olmamasını sen mi istedin?" 


 "Biraz karışık bir durum açıkçası. İstemedim gibi, böyle yapmak zorundaydım."


Kesin boş edebiyat yapacak.


"Herkesin bir seçeneği vardır."


Biliyordum.


"Nazi kampındaki çocukların ölmemek için bir seçeneği var mıydı? Bazen kaçınılmaz gerçeği kabullenmelisin, Ivan."


Sert bir karşılık verdim.


Yüzü bir karış düştü.

 

"Kusura bakm..."

 

"Sorun değil, anlıyorum,'' dedi hafifçe gülümseyerek. ''Agresif olman normal."


Özür dilememe bile müsaade etmedi. Hep mükemmelimi oynuyordu, yoksa gerçekten öyle miydi, asla emin olamayacağım.

 

"Okula gitmeyecek misin? Bırakayım seni.''


Beraber ayaklandık ve kafeden ayrıldık.


Arabasında içmemiz için iki kahve daha aldı.


Ivan’dan nefret ediyorum. İnsanlar bu kadar iyi olmamalı. Kimse hak etmedikçe iyi davranılmayı hak etmez.

 

Bir yandan kahvemizi yudumlarken, diğer yandan sohbet ediyorduk. Açıkçası kafamı dağıtmak için yapıyordu ama oldukça işe yarıyordu.


"Okuldan sonra buluşur muyuz?'' diye sordu. ''Bizim evde toplanacağız. Biliyorum, bu tarz şeyler hoşuna gitmiyor ama alışman daha iyi olur."


Haklıydı. Hayatımın sonuna kadar insanlardan kaçmayı düşünüyordum.


(Ne sandınız, düşünmüyordum diyeceğimi mi? Bütün insanların ben taaa. Neyse, hikayemize dönelim.)


Fakat insan, insana muhtaçtır. Aksini iddia edenler olsa bile bu yadsınamaz bir gerçek.

 

Kahvemden bir yudum aldım. "Okuldan sonra eve gideceğim. Sonrasında geli... Ivan! Dikkat et!" 

 

Tek hatırladığım: Yeşil ışıkta geçtiğimizde, kırmızı ışıkta geçen arabanın bize Ivan'ın kapısının tarafından çarpıp dört takla attırması.

 

 

 

 

 

Bir bölümün daha sonuna gelmişiz gibi. Oldukça şok bir son oldu. Ben de şaşırdım. Yazarımın amacı ne, neden hep dardayım, yaşadıklarımı atlatamadan yeni bir olay başıma geldi. Neyse, bu bölüm biraz geç geldi. Yazarım tembel, onda hepimiz hem fikiriz. Fakat yeni bir seri yazmaya başladığını öğrendim. Yazmasa iyi olur. Benim hikayem geç gelecek gibi öyle olursa. Yeni bölümde görüşmeyiz o vakit. Hadi bakalım. Bu bölümlük bu kadar. Geçen bölüm, bölüm sonu konuşamadık diye durumdan şikayetçi olduğunuzu hisseder gibiyim. En sevdiğiniz karakterin ben olduğunu biliyorum. Oldukça uzattım, yeterli bu kadarı...






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 46883 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr