16. Bölüm - Kırılgandır Mutluluk

avatar
1112 3

Sahte Adam - 16. Bölüm - Kırılgandır Mutluluk


İnsanlar hayvanlaştıkça, hayvanlar insanlaşıyor.




"Kızlar seni süzüyor," dedi annem sırıtarak.


"Kimsenin baktığı yok, anne,'' dedim, bezgin bir sesle. ''Oğlun olduğum için sana öyle geliyordur."


"Deme öyle hanım,'' dedi babam söze sohbete atlayarak. ''Oralarda sevdiği vardır."


Bu muhabbetten bunaldığımı anlamaları için özellikle derin bir nefes verdim. "Bakıyorum da eğleniyorsunuz."


Annem, "Tabii ki eğleneceğiz, seninle gurur duyuyoruz," dedi ve manidar bir şekilde gülümsedi. "Güzelliğini annenden almışsın."


"Hayır, abartma,'' dedim, elimi geçiştirircesine havada sallayarak. ''Senin kadar güzel değilim."


Annem gün ışığını andıran bir ışıltıyla gülümsedi. Sonra annem koluma girdi. Fakat biraz yürüdükten sonra duraksadık ve babamın dikkat kesildiği yere baktık; muhtemelen benim yaşlarımda olan üç çocuk, sokak köpeğinin ağzındaki kemiği çekiştiriyor, köpekle eğleniyorlardı.


"Aynısı size yapılsa hoşunuza gider mi?" diye seslendi babam, kalabalığın arasından iki adım öne çıkıp.


"Dayı ne diyorsun,'' diye atıldı artistlerden birisi. ''İşine bak.''


Annemin yanından ayrılıp babamın yanına gittim. "Sen de o zaman kendi işine bak birader,'' diyerek olaya dahil oldum. ''Senin işin köpeklere zulm etmek değildir, yanılıyor muyum?" 


Aralarından başka bir artist, "Ne kadar da cesur bir kız," deyip uzun saçlarımı kastederek yaratıcı bir espri yaptı.


Üç hırbo birbirlerine bakıp gülüştü; ben de kahkaha atarak onları yansıladım.


"Saçları uzun, sakalları tıraşlı; top, ibne, dönme, yuvarlak, karı, diyeyim de dalga geçelim. Ne de olsa yaptığım şeyi açıklayacak bir cevabım yok. Asıl konuyu saptırıp götümü kurtarmaya çalışayım."


Sözlerim ağırlarına gitmişti: Üçü de sert adımlarla üzerimize doğru yaklaşıyordu.


Korktum. Ancak bunun sebebi annem ve babamın başına bir şey gelebilecek olmasıydı. 


O sıra babam bir hamle yapıp hızlıca üzerlerine doğru ilerledi ve aralarından birine okkalı bir tokat patlattı.


Hepsi birden ayaklarını kıçlarına vurarak aksi yöne doğru koşturmaya başladı. 
Ardından babam, kemiği köpeğin önüne doğru iteleyip başını okşadı; köpek minnet edercesine kuyruğunu salladı.
Kalabalıktan biri, "Eline sağlık, kardeşim,'' diye seslendi babama. ''Sen olmasaydın kim bilir zavallı hayvana daha neler yaparlardı."
"Doğru,'' dedi babam, göğsünü gererek. ''Ben olmasaydım, kim bilir sizin kayıtsızlığınız yüzünden hayvana neler yaparlardı."                                                                           ***

“İhtiyar. Orada çok havalıydın ya."


"Bizde de bir kaç numara var hâlâ, evlat."


O sıra annem eski bir Yunan anıtını gösterdi. 


Alnıma birikmiş teri, annemden aldığım peçeteyle sildim. "Buraya keşke gelmeseydik,'' dedim. ''Çok kalabalık. Neredeyse Türk’ten fazla yabancı var."


"Neredeyse değil, öyle,'' dedi annem. ''Sultanahmet'te gerçekten Türk’ten çok turist var."


''Sizce bunun sebebi nedir?'' dedi babam, kinayeli bir şekilde.


"Paranın değersizleşmesine," diye cevapladı annem.


Resmi bir ifade takındım. "Bu durumu düzeltmek için ne yapmalıyız?''


"Şimdi için bir şey diyemem,'' dedi Mama. ''Aydın gençler yetiştirmeli ve eğitim seviyemizi yükseltmeliyiz. Eğitim, ahlakı da içinde barındırıyor.''


                        ***


Peder, "Sırada ne var?" diye sıkkınlıkla sordu.


"Yemek yiyoruz," dedi annem.


Babam gözlerini ovalayıp derin bir nefes verdi. "Girecek desene,''  dedi söylenerek. ''Burada 2 liralık poğaçayı 15 liraya yedirirler şimdi."


Annem böbürlenircesine gülümsedi. "Siz gezi için benim hazırlanmamı beklerken, ben sadece kendim için hazırlanmıyordum. Arabanın bagajına hiç bakmadınız tabii."


On dakikalık mesafede olan arabamıza varınca, cebinden para çıkarmayacak olan babam, bagajdaki yiyecekleri büyük bir coşkuyla karşıladı.


Anneciğim; börekler çörekler, pilavlar ,etler: aklımıza gelebilecek her şeyden hazırlamış ve paketlemişti. Elimizdeki poşetlerle yarım saate yakın süreli uygun bir yer arayışımızın ardından uygun bir yer nihayet bulabilmiştik.


Babam gözlerimin içine baktı. "Orada gerçekten mutlu musun evlat?" 


Kafamı yukarı aşağı salladım. "Hayatımda ilk defa mutlu olduğumu hissettim. Bu, orada gerçekleşti," dedim. "Hayatımda ilk defa birini arkadaşım gibi hissettim. Ve şimdi en iyi arkadaşım oldu kendisi." 


"Sen de onun en iyi arkadaşı mısın?"


"Evet."


"Bu, hayatının geri kalan ömrünü mutlu yaşaman için yeterli."


"O zaman Mutlu Sonsuzluk olur bu."


"Bir nevi öyle. Babanla beraberken her şey güzeldi... Hüzünlerimiz bile. Babanla yaşadığım, hatırladığım her anı, hala gülümsememe sebep olur."


Sohbetimiz devam ederken annem arabadan geri dönmüştü.


Annem kaşlarını çatıp ellerini beline koydu. "Erkek erkeğe ne konuşuyordunuz? Bana da anlatın bakalım."


"Erkek muhabbetleri işte,'' dedi babam geçiştirircesine. ''Karı kız." 


Annem kaşlarını kaldırıp neşeli bir ifadeyle bana baktı. "Oğlumun sevdiği var, doğru mu?''


Ufak bir tebessüm ettim. "Vardı... Aslında, yok diyemem," dedikten sonra, gerçekten O'nunla son konuşmamızdaki gelişmeyi aileme söylememin en doğru an olduğunu hissettim. "Size bir şey söylemem gerek. Orada biri var... Birbirimizi sevdik. Fakat ikimiz de birbirimize zarar vereceğimiz düşüncesiyle birlikteliğimizi devam ettirmedik. Gelmeden önce bir gerçeği öğrend-" telefonumun cebimde kıpraşmasıyla duraksadım.


Arayan numara kayıtlı değildi; ama Erasmus yaptığım ülkeden geliyordu arama. 


Telefonu işaret edip müsaade istedim. 


Ayağa kalkıp birazcık uzaklaşınca telefonu açtım.


''Alo?''


"Beautiful," diyen bir ses işittim.


Ses oldukça tanıdıktı.


"Scott, sen misin?"


"Evet."


"Kusura bakma, numaran kayıtlı olmadığı için tanıyamadım."


"Beautiful,'' dedi Scott ciddiyetle.


"Evet?'' 


Gerildiğimin farkına yutkununca vardım.


"Ivan... Öldü."







Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 46883 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr