75.Bölüm - Arzularım Darmadağın

avatar
493 0

Sahte Adam - 75.Bölüm - Arzularım Darmadağın


Çoğunlukla, benden ne bekleniyorsa öyle davranıyorum. Bir aktör misali oynuyorum rolümü. Takdir edilesi bir ikiyüzlülük sergiliyorum. 


İnanın bana, bana inanmamanız gerektiğine inanın.


Katilim ben: Benliğimin katili. Tüm duygularımı, tüm arzularımı öldürdüm. Sevdiklerimin menfaati için yaşıyorum. Katilim ben. Öldürmemem gereken birini öldürdüm... Kendimi. Ruhumun derinliklerine işlemiş çelişkili hislerim. Koca, yekpare, cam kafesten ibaret, hapis düşlerim. Ölmüşüm ben. Kırılmışım ben. Ve kazanmışım ben. Yine de mahpus hislerim.



''Sorun ne?'' diye sordu Branka, endişeli bir ifadeyle. ''Ne oldu, aşkım? Neden bu kadar mutsuzsun?''


Dirseklerimi dizlerime dayadım, başımı aşağı düşürüp gözlerimi ovuşturdum. ''Her şey üzerime geliyor, aşkım. Sanki kaybedecekmişim gibi. Kaybetmeli gibi. Korkuyorum. Hiç olmadığı kadar korkuyorum, Boris için. Fakat meydan okuyorum... Boris için. Ivan'ı özlüyorum... Hiç olmadığı kadar. Çok mutsuzum, Branka, hiç olmadığı kadar. Canım yanıyor, hiç olmadığı kadar.''


Branka kafamı kaldırıp yanağımı okşadı. Sonra kucağıma oturup bacaklarını ayaklarımın üzerinden sarkıttı. Yüzünde neşeli, haylaz bir ifadeyle öptü beni dudağımdan. ''Lunaparka gidelim, ne dersin? Abim de gelir. İlişkimizi açıklarız. Abim kızar ama sana olan sevgisini dağdaki tavşan bile biliyor. İlişkimizi abime açıklayalım.''


Ona karşın acır hislerimi yansıtmamayı umarak gülümsedim. 


Benim kadınımdı... Sevdiğim kadın. Nasıl ki tarif edilemezdi hiçlik, öyleydi Branka'nın haline duyduğum pişmanlık. Sorumlusu benim; babasını öldürdüm, amcasını kendi elleriyle öldürmesine neden oldum ve... Ivan'a engel olamadım.


Branka, güneş sarısı saçlarını omzunun üzerinden geriye attı. Gözlerini kırpıştırırken açık renkteki kirpikleri, bir kelebeğin kanat çırpması misali dalgalandı. Ardından ağlamaya başladı. Başını omzuma yasladı, ağladı, göğsümü dövdü, öptü beni tekrar ve tekrar ve feryat ederek ağlamaya devam etti.


''Anahtarlığımı bulamıyorum,'' dedi Branka aniden. Kucağımdan inip etrafta koşturmaya başladı. ''Anahtarlığım... Nerede! Nerede!''


Ayaklandım. Branka'ya arkasından sarılarak kollarımı göğsünde doladım. ''Sakin ol, aşkım. Anahtarlığın içeride.'' Hizmetçilere seslendim.


Biraz sonra bir kız içeri girdi; şafağın doğuşunu andıran o yeşil gözleri...


Marin ellerini önünde bağladı. ''Evet, efendim?'' diye sordu, bekler vaziyette.


''Hanımını odasına götür, dinlensin,'' dedim düz bir sesle.


Marin başını sallayarak hızlı adımlarla yanımıza geldi.


Branka'nın boynuna yumuşak bir öpücük kondurduktan sonra Marin'le gitmesine izin verdim.


Tam odadan çıkarlarken, ''Marin,'' diye seslendim.


Marin başını çevirip bana baktı.


''Sen seyis değil misin? İçeride işin ne?''


''Hanımım içeride çalışmamı istedi.''


O sıra Mirko kapının eşiğinde belirdi.


''Git,'' deyip Marin ile Branka'yı gönderdim.


Mirko kısa bir baş selamlamasıyla içeri girip kapıyı kapattı.


''Sorun ne?'' diye sordum, deri koltuğuma usulca gömülürken. ''Yeni düşmanlar var mı? Başımızı biraz daha belaya sokalım.''


''Yok,'' dedi Mirko.'' Şimdilik. Soruna gelirsek: sorun, bir sorunun olmaması, ki bu da kötüye işaret.''


''Bir hazırlık var, diyorsun?''


''Belli ki,'' diye karşılık verdi Mirko kalın sesiyle.


''Aylin nerede?''


''Şu an şehrin tam olarak göbeğinde; alışveriş yapmaya gideceğini söyledi. Gitmemesi için epey çaba sarf ettim.''


''Sorun değil,'' deyip elimi sallayarak geçiştirdim. ''Böylesine bir aptallık yapacağımızı düşünemezler.''


''Mantıklı.'' Mirko, beni bunaltacağını belli eder bir şekilde gözlerini üzerime dikti.


Bezginliğimi açıklarcasına soludum. ''Kadınlar ve seks hakkında konuşmayacağız, değil mi? Her neyse. Biz erkekler için kadınlar zaten sekstir. Bir kadını seks olmadan nitelendirmek, bir sokak köpeğinin bacağımı sikmesini yadırgamak kadar garip hissettiriyor.''


Mirko azıcık gülümsediyse de sert surat ifadesi tastamam yeniden belirdi. ''Ante'yi tehdit ettin. Masadakilere gövde gösterisi yaptın. Böylesine problemli birini kimse o masada görmek istemez. Ne düşündüğünüzü gerçekten merak ediyorum.''


''Aslında bir şey düşünmüyordum,'' diye keyfi bir açıklama sundum. ''Yapmak istedim ve yaptım. Beni iyi hissettireceğini bildiğim için yaptım.''


''Ante haricinde bir başkasının işlerimize taş koyması bizi zor duruma düşürebilir ve bildiğiniz üzere, yakın zamanda İran'dan mallar gelecek.''


''Gidip halledersin.''


''İşlerimizi aksatacak, Arapların bize olan güvenini kıracak bir hamlede bulunurlarsa?''


''Bir başkası halletsin diye yerini birini bulurum.''


Mirko omuzlarını dikleştirdi, çenesini kaldırdı, uzunca bir süre bakmasının ardından kafa salladı. ''Bir isteğiniz yoksa odama çekileceğim.''


Kafamı iki yana salladım ve Mirko odadan çıktı.


Sizler, Sizler beni mazur görüyorsunuz; çünkü beni anladığınızı sanıyorsunuz... Yanılıyorsunuz. Sizler, benim iyi bir amaca hizmet ettiğimi düşünüyorsunuz... Yanılıyorsunuz. Siz, sizlerce iyi bir şey yapacağıma inanıyorsanız, aptalsınız demektir. İyiye ve kötüye inanmam. Hayır. İyi ve kötü, insanlığa yapılmış bir yaftalamadır: İnsanlığın yaftalamasıdır. Bir üründür. Eylemler ve sonuçlar: Her şey bundan ibaret. Beni anladığınızı umuyorum... Çünkü beni anlamanız gerek, muhtacım.



''Neden Mirko'ya planını açıklamıyorsun? Neden herhangi biriyle düşüncelerini paylaşmıyorsun? Yalnız değilsin, Beautiful, bu huyunu bıraktığını sanıyordum fakat yanılıyorum, değil mi? 'İnsanlar değişmez,' vaktinde bunu kendine pek çok kez söylemiştin.''


Sandalyemde dönerek ardıma, boy pencereden alabildiğine uzanan kayran çiftliğime göz attım. Onu görmezden gelmeyi umdum. 


''Ve neden Marin'i arzuladığını itiraf etmiyorsun?''


''Gereksiz,'' diye tısladım. ''Yapma.''


Gereksiz döner koltuğumun arkasına dayandı, boynuma sarıldı ve kulağım eğildi. ''Arzuların,'' diye sessiz ama albenili bir sesle konuştu. ''Arzuların... Senin de ihtiyaçların var. Branka olmaz. E-eehh. Ama Marin... İtiraf etmeliyiz ki kız çok güzel. İkinizin de gözleri yeşil; birbirinize yakışırsınız. Açıkçası senin kadar güzel, Beautiful. Bir tene dokunmayalı ne kadar zaman oldu?''


Yine yolumdan saptırmaya çalışıyor. Bundan hayal edemeyeceğim kadar zevk alıyor.


Tekrardan odama doğru döndüm. ''Marin,'' diye seslendim.


İçeri gelen hizmetçi Marin değildi. ''Buyurun, efendim,'' diye hürmetkar bakışlarla kapıda dikildi.


''Marin'i getirin,'' diye buyurdum.


Biraz sonra Marin geldi; başını yukarı kaldırmadan, utangaç gözlerle yere bakıyordu. ''Buyurun,'' dedi o tatlı sesiyle.


''Beni arzuluyor musun?'' diye sordum.


Marin başını hafifçe kaldırıp bana baktı ve tekrardan hemen aşağı eğdi. ''Hayır, efendim! Yemin ederim hayır!'' diye çığırdı.


''Korkma,'' dedim yatıştırarak. ''Beni arzulayıp arzulamadığını söyle.''


Marin kafasını kaldırmamakta ısrar ediyordu.


''Marin...'' diye mırıldandım. Sonra sigara paketimin içinden bir sigara çıkarıp ağzıma koydum ve paltomun cebinden kibrit alıp sigarayı yaktım; keyifle üfledim dumanı. ''Mızmız insanları sevmem. Kafanı kaldır, bana bak ve gerçeği söyle.''


Marin başını yukarı kaldırdı ve gururlu, güçlü, parlak yeşili gözleriyle baktı. ''Hayır, efendim.''


''Ona neden içeride olduğunu sor. Branka neden onu içeride istemiş. Gerçeği söylesin.''


''Branka seni neden içeride istiyor?'' diye sordum.


Marin tekrardan başını aşağı düşürdü. ''Bu... efendim, hanımım biraz rahatsız- yani öyle demek istemed- özür''


''Mızmız insanları sevmem,'' diye yineledim.


Marin derin bir iç çekti. ''Hanımım rahatsız. Bazen garip isteklerde bulunabiliyor.''


''Gerçeği söylet ona, Beauty.''


''Sana ne söyledi?'' dedim sert bir sesle. ''Oyalanma.''


''Benimle birlikte olmak istediğini...'' Marin yutkundu, ''ve sizinle, sizinle birlikte olmamı istiyor.''


Sigaramdan bir duman daha çekip kül tablasına koydum. ''Doğru mu?''


Marin ellerini önünde bağladı. Yanakları kızarmıştı. Bakışlarını tekrardan kaçırdı. ''Dediğim gibi, efendim, hanımım bazen garip isteklerde bulunabiliyor. Ama sonra ne dediğini unutuveriyor.''


''Yanıma gel,'' diye emrettim.


Marin ürkek adımlarla, başını kaldırmadan yanaştı; masanın arkasına geçti ve yanı başımda, kafasını kaldırmadan dikildi.


Marin'in yanağını okşadım; elimin tersini yanağında gezdirdim, sevdim, sevdim. Öylesine hasrettim ki bir kadına... Öylesine güzeldi ki çehresi. Titrediğini fark edince elimi çektim.


''Sen istemedikçe sana asla dokunmam,'' dedim. ''Asla. Gidebilirsin, Marin.''


Marin yaş dolmuş gözlerle kafa salladı ve hızlı adımlarla odadan çıktı.







Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 46883 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr