Miras görevi!

avatar
370 0

Şans Bilgesinin Başlangıcı - Miras görevi!


Alec köy şefine geldi ve en standart başlangıç görevlerinden biri olan miras görevini almakla başlamaya karar verdi.

Bu direkt olarak her oyuncuya verilen standart bir görevdi. Başladıkları başlangıç köyünde kendi köy şeflerinden alabilecekleri bir görevdi. Aslında görev bile sayılmazdı. Köy şefine kendilerini tanıtıp ödülü alacaklardı. Çünkü bu aile mirası olarak geçiyordu. 

Kişinin bir NPC gibi yaşam geçmişi olmasa da İlahi Başlangıç için herkes eşit güçte fakat farklı noktalarda başladı. Doğuştan yetenek buna en büyük örnekti. Doğuştan yetenek mesleğinize uygun veya destekleyici nitelikte olsaydı istemeseniz bile güçlenebilirdiniz. Ancak tam tersi durumda diğerlerinden bir adım geride kalırdınız. Alec bunun tam potansiyeline zorlamayı başarmıştı. 

Köy şefiyle diyaloğundan sonra bir sandık alacak ve içinde ailesinden miras kalan parayı elde edecekti ailesine de arkadaş olarak ekledikten sonra bunu yapmalarını söyledi. Hem onlarla karşılaşmak hem de onlarla aldıkları parayı nasıl harcamaları gerektiğini anlatmak için. 

İlk alınan para önemliydi çünkü size diğerlerine göre büyük avantaj sağlayabilirdi. 

Alec'in şuan tüm envanter yuvaları için 3 milyon Altına ihtiyacı vardı. Tüm envanter yuvaları kendisi ve ailesi için toplam 3 milyon gerektiriyordu. Bu hafta içinde bunu halletmeleri gerekiyordu yoksa gelecek hafta için kesinlikle daha fazla ödeyeceklerdi. 

İlk hafta herşey daha basitti. Normalde tüm envanter yuvalarını açmak size 50milyona patlayabilirdi. Hepsini aynı anda açarsanız size 10 milyona patlayabilirdi. Bunu ilk hafta yaptıysanız sadece 1milyon ödemeniz gerekecekti. Bu Alec için büyük baş ağrısı olan bir şeydi önceki yaşamında. Çünkü o tamı tamına 50milyon altın ödemek zorunda kalmış ve 1 yılın dolmasına az bir zaman kala açmıştı. Ancak yine de şanslı kabul ediliyordu. Çünkü yılın sonunda epik dereceli bir kılıcı hazine sandıklarından bulup satarak çantalarını genişletmeseydi. Gerçek dünyaya senkronizasyondan sonra ne kadar ödemek istese bile elde edemeyebilirdi. Çünkü oyun dünyasının aksine NPC'lerin yeri sabit değildi. Hatta senkronizasyondan sonra NPC bulabilmek bile şanstı. Ve Alec bunun için ilk 3 ayını başlangıç köyünde geçirmeye hazırdı.

Ayrıca seviye atlamak bu oyunda oldukça kolaydı. İlk seviyey ulaşmak için 2 canavar öldürmeniz ve daha sonra eşit seviye de bir kaç canavar öldürmeniz yeterliydi. 20. seviyeye ulaştığınız da bile hala en fazla 25-30 canavar öldürerek seviye atlayabilirdiniz. Seviyeler geliştikçe bile seviye atlamak zorlaşmadı. Yüzüncü seviyede bile bin canavar öldürerek seviye atlayabilirdiniz. Ancak sorun canavarları öldürmekte yatıyordu. 

20. seviyeden sonra canavarlar oyuncular gibi ırklarına özgü becerilerle geldi. 20. seviyeye kadar basit yetenekleri veya hiç olmayan basit canavarlar varken 20. seviyeden sonra canavarların mutlaka bir becerisi olurdu ve bu genelde fazla hasar verirdi. 20. seviyeden itibaren takım olarak savaşmak gerekiyordu. Ayrıca canavarların yaşam puanları da oldukça artacaktı. 

En kötüsü de bu oyunda diğerleri gibi seviye kaybı diye bir şey yoktu. Direk olarak başlangıca dönerdiniz. Tüm seviye deneyim puanları sıfırlanır ve 0. seviyeye geri dönerdiniz. 

Ekipmanları düşürmekte yoktu tabi. Kişi ölse bile ekipmanları envantere aktarılır ve seviyesi düştüğü için kullanamazdı. Bu öğrenildikten sonra başlangıç seviye ekipmanları güçlü olduğu sürece kolay kolay satılmaz hale geldi. Herkes bir kötü gün ekipmanı gibi düşük seviye ekipman setini saklıyordu. Çünkü ne zaman öleceğini bilemezlerdi ve güçlenmek için ihtiyaçları vardı.

Ayrıca zindanlar yoktu. Adı zindan olarak geçen yerler tabi ki vardı ancak bunlar genel oyun bilgisinin aksine bir sınırlamaya tabi değildi. Ortak dünya alanlarıyla aynı kurallar geçerliydi ve giriş çıkışta bir kısıtlama yoktu. Sadece isimleri öyle anıldı. 

Diğer oyunlara tezat olan tek şey bu da değildi. Arena bile yoktu. PVP'yi destekleyen hiç bir şey yok denebilirdi. Oyuncular yine birbirine saldırabilirdi ancak cezaları ağırdı. 

Kimse bilmese de Alec biliyordu. Birini öldürmek ağır bir bedel gerektiriyordu ve öğrenene kadar kimse kabul etmek istemiyordu. Adınız kırmızı bir isim etiketi alacaktı ve bunu düzeltmek inanılmaz derece zordu. Hatta ölseniz bile zordu. Tabi ekipman düşürülmeyen bir oyunda neden kırmızı isim bir sorun olsun diye düşünen çok fazla insan vardı. 

Ancak bir düşünün. Gerçek dünya ile oyun senkronize olduğunda kırmızı adı olan birisi sizle takım olmak isterse ne düşünürsünüz? Acaba oyunda mı yoksa gerçekte mi birini öldürdü asla bilemezdiniz ve onunla takım olmak gerçekten kimsenin cesaret etmek istemeyeceği bir şeydi. Arkanızda birine ihanet etmiş olabilecek biriyle kimse rahat savaşamazdı. Bu yüzden bu insanlar oyunda eğlence için bile yapmış olsalar gerçek dünyada yalnız kalacaklardı. 

Alec kendi miras sandığını aldıktan sonra ailesini bekledi. Onlar gelene kadar açmak istemedi. 

Bu arada Beyaz Kuzgunu çağırmak aklına geldi. 

Beceriyi tekrar inceledi ve çağrıya başladı. Her beceri farklı kullanımlar gerektiriyordu aslında. Örneğin büyücüler genelde asalarını kaldırıp hedefe doğrultur ve adını söylerdi. Her şey işe yarardı bunlar için. Sonuçta bu becerileri herkes kendi yarattı. Ancak en iyisi en havalı olan değildi. 

Alec Tanrıçalarla ve Tanrılarla ilgili olan her şeyde dua ve adak kullanmanın en iyisi olduğunu biliyordu. Bu yüzden gözlerini kapatıp öncelikle düşünmeye başladı. Nasıl en iyisini yapabileceğini düşündü. Eğer Şans Tanrıçası olsaydı bu basitti. Ancak Yaşam Tanrıçası inandığı Tanrıça değildi. Bu yüzden ne diyeceğini bilemedi.

''Yaşam Tanrıçası Helea, Dost kabul ettiğin Işık Tanrıçasının Havarisi Alec olarak bana yardım etmeni istiyorum. Ruh canavarımı kanım ve ruhumla şekillendirmeme yardım et. ''

Bunları gözü kapalı olarak sadece düşündü. Başka birşey yapmak ona pek uygun gelmedi. Şans Tanrıçası olsaydı diz çöküp dileyebilirdi. Ancak kendi Tanrıçası olmayan bir tanrıçaya dua ederken yapsaydı hem bir Havari olarak hor görülür hem de Şans Tanrıçasını utandırırdı. Bunun sonuçlarını tahmin etmeye bile cesaret edemedi. Tanrı ve Tanrıçalarla uğraşmak bu yüzden kötüydü. Sonucu hep beklenmedikti.

<Yaşam Tanrıçası Helea size selamlarını iletiyor.>

<Ruh Şekillendirmesinden doğan Beyaz Kuzgun için lütfen bir isim belirleyin.>

''Bianca''

Alec bunu küçükken bir ev kedisi alacağı zaman düşünmüştü. Beyaz bir kedi almayı ve ona bu ismi vermeyi düşündü. Ancak gerçekleşmeyen bir hayal olarak kaldığı için Beyaz Kuzguna bu ismi vermek istedi.

<Ruh Şekillendirmesi için feda edilecek nitelik türünü ve miktarını belirleyin>

Alex bunu da becerilerini inceledikten sonra yol boyunca düşündü. Neyi feda etmeliydi ya da ne kadar feda etmeliydi. Bu feda edilecek miktar canavarın potansiyelini etkileyecekti. Bu barizdi.

Nitelik feda etmek bir tabu sayılabilirdi. Çünkü geri dönüşü yoktu. Ayrıca tanrı ve tanrıçaların en çok sevdiği şeydi. 

Alec acı bir deneyim yaşamak istemiyordu ancak denemek zorunda hissetti. 

''Şans niteliği, Sonsuz''

<Yaşam Tanrıçası açgözlü olduğunuzu söylüyor>

<Yaşam Tanrıçası tıpkı tanrıçan gibisin diyor>

<Yaşam Tanrıçası kabul ettiğini söylüyor>

Nitelik azalması acı vericiydi ancak gerçek dünya için sonsuzluk kırık bir olguydu. Özellikle matematikte. 

<Şans Tanrıçası kahkalarla gülüyor>

<Şans Tanrıçası Helea'yı ilk günden gasp etmeni beklemiyordum diyor>

Alec beliren mesajlara şaşırdı ancak daha sonra sevindi.

Çünkü kendisi için iyi birşey yaptığına emindi.

<Bianca Yaratılıyor.> 

Sistemin sonraki mesajını heyecanla bekleyen Alec iki veya üç dakika bekledi ve aniden can ve mana değeri bir anda dibe vurdu ve göz kırpması anda azalan miktar onu dehşete düşürdü. 
Sadece 200 can ve 100 manası vardı ancak bir anda 2 can ve 1 mana kalmıştı. Can ve mana %99 azalmıştı. 

Kötü Tanrılar tarafından lanetlendiğinde bile böyle ağır kayıplar zor olurdu.

<Yarı Tanrı Derecesi Bianca yaratıldı>

Alec şok oldu. Bir ışık parlamasıyla gözlerini kapattı ve kısa süre sonra ışık azalarak kayboldu. Tekrar görebilir hale geldiğinde önünde kanat çırpan 30 santimetre uzunluğunda bembeyaz bir kuzgun vardı. Alec kuzgunların nasıl ses çıkardığını bilmediğini farketti. Ancak onun hiç bir ses çıkarmadığını görünce biraz afalladı.

Direk olarak özelliklerini ve becerileri incelemek istedi. 

<İlahi başlangıçta edinilen ilk evcil hayvanı aldığınız için tebrik ederiz. +10 ücretsiz nitelik puanı>

<İlahi başlangıçta ilk yaratılan evcil hayvana sahip olduğunuz için tebrik ederiz.+10 ücretsiz nitelik puanı>

<İlahı başlangıçta ilk Yarı Tanrı Dereceli evcil hayvanı edindiğiniz için tebrik ederiz.+10 ücretsiz nitelik puanı>

Üç bildirim art arda geldi ve Alec bir miktar şaşırdı. Daha önce bir evcil hayvan almıştı ancak o sadece sıradan bir evcil hayvandı. Biancayı çağırmanın ona böyle bir avantaj sağlayacağını hiç tahmin etmemişti.

<Sistem duyurusu talep ediyor musunuz?>

Üç mesaj kutusu içinde üç duyuru talebi sorusu farklı olarak geldi. Alec sadece ilk evcil hayvan mesajını onayladı ve diğer ikisini reddetti. 

Ancak duyuruda adını da gizledi. 

Gizemli biri ilk günden bir evcil hayvan almıştı. Üstelik oyun başlayalı 30dk bile olmamıştı. İnsanlar daha çok gaza geldi ve daha da heyecanlı olmaya başladılar. Üstelik kıskanç kişilerde vardı. Dünya kanalı üzerinden bir çok ses yükseldi.

Alec özelliklerine bakması gerektiği için bunlara dikkat etmedi.

Bianca

Yarı Tanrı Derecesi(Gelişebilir)

Seviye 0

Kişilik; Fedakar

Bianca Yaşam Tanrıçası tarafından şahsen Alec'in özenle özü ve ruhu ile yaratıldı.

Herhangi bir nitelik değeri bulunmaz. Yaşam puanı veya manası yoktur. Yok edilemez.

Yetenekler;

-Bianca'nın Aurası(Gelişebilir)

Sahip olduğu saf güçle Bianca sahibinin en yüksek etki menzili kadar bir menzil ile dost birimleri kutsar. 

%1 olarak tüm nitelikler artar.

Etki Bianca var olduğu sürece etkilidir. Nitelik Paneline yansıtılmaz.

-Bianca'nın Çığlığı

Normalde konuşamayan veya ses çıkartamayan Bianca kendi insiyatifi ile Sahibini korumak için tiz bir çığlık atar. Çığlık düşman birimleri tehlikeyi önlemek amacıyla geri püskürtür ve pürkürtme sonunda 3 saniyelik şok ve sersemliğe uğratır. Hasar değeri yok.

Bekleme süresi: Yok

-Bianca'nın Fedakarlığı

Bianca ölmekten korkan bir ruh olarak var oldu. Ancak sahibi ve dostları için kendini feda etmekten çekinmeyecek. Varlığını sonlandırarak sahibini veya dostunu 1 dakikalığına hasar görmez hale getirecek. Cesaret yaşamaya devam etmenin özüdür. Sahibi tarafından diriltilene kadar var olamaz. Anıları korunacak ve sadakati azalmayacak.

Bekleme süresi: Yok

-Bianca'nın Neşesi

Bianca sahibi için mutlu hediyeler aramaya bayılıyor. Bazı zamanlar sahibini hediyeleri alması için yönlendirilebilir. Bazı zamanlar ise kendisi alıp getirebilir. 

Bekleme süresi: Yok

-Bianca'nın Dostları

Bianca Sahibi dışında birini dost olarak gördüğü zaman Yaşam Tanrıçası tarafından yeni dostuna vermek için bir hediye ister ve dostu olarak kabul ettiğini kanıtlar.

Alec bütün becerileri okuduğu zaman şaşkına döndü.

Destek becerisi, kontrol ve savunma becerisi vardı üstüne üstlük fazladan becerisi vardı.

Ayrıca bunlar sadece 0. seviye becerileriydi.

Yarı Tanrı Derecesine yakışan beceriler demek için bile fazla iyiydi. 

Nitelik artışı hem yüzde olarak geldi hem de gelişebilir durumdaydı. Üstelik aura olarak tüm dost birimlere hitap etti.

Alec kendinden geçmiş halde ailesini beklemeye başladı. 

İlahi Başlangıçta farklı dereceler vardı.

Ekipmanlar için dereceler;

-Basit(Beyaz)

-Sıradan(Yeşil)

-Nadir(Mavi)

-Antik(Mor)

-Epik(Altın)

-Efsanevi(Turuncu)

-Yarı Tanrı(Kırmızı) olarak biliniyordu.

Üstünde tanrı derecesi olduğu herkesin bildiği ve tahmin ettiği bir durumdu ancak kimse henüz görmemişti.

Üstelik bu önceki yaşamını da kapsıyordu.

Tabi bu durum panelindeki kademe yanında bulunan ''gelişebilir'' kelimesi tek başına bunun için bir kanıt niteliğindeydi.

Bianca ile çok mutlu olan Alec Bianca'ya elini uzattı ve başını ve sırtını iki parmağı ile okşadı.

''Hoşgeldin Bianca''

Sözleri Bianca'yı kıpır kıpır yaptı ve kendisini Alec'in ellerine sürtmeye başladı. Bir kaç sürtünmeden sonra bir anda çevresinde göz attı ve şehir kapısına doğru uçmaya başladı. Ne olduğunu anlamayan Alec onu takip etmek istedi. Ancak tam o anda Ailesi geldi.

''Alec?'' 

Annesi kendisine seslenince şaşıran Alec tekrar Bianca için kafasını çevirdiğinde onu bulamadı. Bir an paniğe kapılsada özelliklerini hatırlayınca rahatladı. 

Bianca yok edilemezdi. Kimse ona zarar veremezdi.

Annesi Alec'i görünce şaşırdı ve ona yaklaştı oda şaşırmış ve beraber olacaklarını bilmiyormuş gibi yaptı. Daha sonra ona görevi yapmasını söyledi ve o görevi yaparken babası da geldi.

Üçü de görevin ödülü olarak sandıkları aldıklarında açmak için zaman sonunda gelmişti.

Bu sandıklar çok hileliydi. 

İçinden her hangi bir miktar çıkabilirdi. Ancak genelde bir kaç gümüşü geçmezdi. Ama Alec sonsuz şans statüsü sayesinde kendine güveniyordu. 

İlk olarak o sandığı 3milyon altın alma umuduyla açtı.

<Aile mirası devralınıyor >

<Tebrikler iki milyon bin bir altın alındı>

Alec biraz hayal kırıklığına uğrasa da bu hala kabul edilebilirdi. Sonuçta kendi ailesi bile tüm birikimini oyuna yatırsa dahi ancak bir kaç yüz bin altın alabilirdi. Tabi bu evi ve diğer her şeyi kapsıyordu.

Tam babası ve annesi için dönecekken onların da onunla birlikte sandıklarını açtığını fark etti. 

Aslında sandığı kendisi açmak istemişti. Aile mirası neden sandık olarak verildi? 

Çünkü başkası da açabilirdi. Alec bunu onlara söylemediği için pişman hissetti ancak geç kalmıştı.

Artık yapabileceği bir şey yoktu. Bir hafta içinde Kalan eksiği kapatması gerekecekti.

Babası mutlulukla gülümserken annesi sıradan bir ifade takınıyordu. Babasının ifadesi Alec'e umut verdi.

''Ne kadar kazandınız sandıktan?''

Babasına bakarak sormuştu ve umutluydu. 

Babası bunu fark etmiş ve gülümseyerek söyledi.

''90 bakır kazandım''

Alec'in yüz ifadesi garip bir hale geldi. Hala gülüyordu ancak sanki kabızlık çeker gibi bir hali vardı.

''Bir milyon yüz on dört bin altın kazandım'' 

Annesinin cümlesini duyan Alec şaşkınlıktan dili tutuldu ve ona baktı.  Babasının ifadesi de bir anda garip hale geldi. Tıpkı Alec'in önceki ifadesi gibi. Sanki şimdi o kabızlık yaşıyordu.

Neden gülümseme bile yoktu annesinin yüzünde o zaman? Bir milyon altın gerçek dünyadaki tüm servetlerinden bile fazlaydı.

''Anne şans değerin kaç?''

''35''

Alec bir kez daha şok oldu.

Çünkü başlangıçta 1 puan olanlar bile şanslı kabul edildi. Annesi zaten 35 puanla başlamıştı. Bu Alec'in varlığından sonra en büyük hile olabilirdi.

Ancak istediği miktarı toplamayı başardıkları için sevindi.

Babası ise daha kötüye giden bir kabızlığı varmış gibi konuşmaya başladı.

''Benim neden şans değerim 0?''

''Aslında normal olan senin şans değerin baba.''

Daha sonra onlarla yürüyerek envanterlerini genişletmek için öğretmenlere doğru yol aldılar. Çantaları genişletmeyi büyücü eğitmeni olarak geçen bir NPC yapıyordu. Öğrettiği bir beceri olmasa da hala bir çok görev verdi ve büyücülük ile benzer mesleği olan tüm sınıflara öğretmenlik yaptı. Ayrıca size verebileceği özel ödüllerde olabilirdi. Eğer yeterince şanslıysanız. 

Alec ailesindeki altın miktarını dengeledi ve onlara yapmaları gerekeni anlattı. Üçü de sırayla çantalarını 400 alana tek seferde genişletti.

Şuan ellerinde 30bin altın kalmıştı her birinin ve bu büyük bir miktardı. Çünkü miras hazinesinden sonra bile sıradan insanların elinde en fazla 1-2altın olurdu oda şanslı olsalardı.

Şans çok ilginç bir kavramdı çünkü 1 şans değeri ile 2 şans değeri bile 2 katından fazla fark ediyordu. 

Biri bir şans değeri ile 5 gümüş alıyorsa bir başkası 2 şans değeri ile 90dan fazla altın alabilirdi. 

Alec'in sonsuz şans ile daha çok miktar alamamasının sebebi ise denge idi. Birine sonsuz şans değeri ile tüm dünyayı vermeleri gerekirdi öteki türlü.

Alec onlara yapacaklarını anlatmaya başlarken Bianca geldi ve ağzında bir şey vardı.

Bianca gelip ağzındakini Alec'in avucuna bıraktı ve bu bir inciydi. Kıpkırmızı güzel bir inci. Alec özelliklerine baktı ve biraz garipsedi. Çünkü bilinmeyen bir boncuk ismi dışında birşey yazmıyordu. Bianca'ya teşekkür edip onu okşadı ve çantasına koymaya karar verdi .

Ancak annesi Alec'e seslendiğinde durdu.

''Ona bakabilir miyim?''

Alec tereddür etmeden ona verdi.
''Tabi'' 

Annesi birkaç saniye inceledikten sonra;

''Bende kalabilir mi ? Sanırım onu biraz daha yanımda taşırsam ne olduğu anlayabileceğim'' dedi.

Alec şaşırmıştı. Çünkü Bilinmeyen şeyleri çözmek çok zordu. Ve annesi bunu sadece yanında tutarak yapabileceğini söylemişti.

''Tabi, öğrendiğinde bana da söylersin. '' dedi ve üstüne çok fazla düşünmedi çünkü yapması gereken önemli şeyler vardı.

Üçü birlikte Alec'in planına göre deneyim puanı vermeyen görevleri öğlen yemeğine kadar yaptı. Öğlen yemeğinden sonra ise akşama kadar yaptılar. Akşam yemeğinden sonra da oyun dışında uykuya ihtiyaçları olmadığı için gün boyu oyunda kaldılar. 

Böylece bir kaç gün başlangıç köyü NPC'leri ile yakınlıklarını arttırmak dışında birşey yapmadılar. Tabi Alec etrafta ruhları bulabilmek için sık sık geziyordu. Aradığı biri vardı. Ancak sabit bir yeri yoktu. Başlangıç köyünde bir yıl bile kalabileceği kadar önemli birini arıyordu.










Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 46886 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr