Bölüm 3: Benim İçin Sadece Sansheng Olabilir

avatar
1754 0

Sansheng, Wangchuan Wu Shang - Bölüm 3: Benim İçin Sadece Sansheng Olabilir


 

Çevirmen Şebb | Düzenleyici : Grandal 

 

Başkente yabancı değildim. Şehrin etrafında yaşlı rahip tarafından 3 ay boyunca kovalandıktan sonra, gitmem gereken her yere gitmiş görmem gereken yerleri görmüştüm. Merak edeceğim başka bir yer kalmamıştı.

 

Moxi’yi bulmak için heyecanlıydım fakat ona bu kadar bağlı olduğumu belli etmemek için, onu aradığımı belli etmeye cesaret edemedim. Resmi mesleğe atanmasının arasından çok geçmemişti, sahip olduğu az ünle imparatorlukta işi o kadar kolay olmayabilirdi. Caddede birkaç yere sordum fakat bilen yoktu. Birkaç kez onu imparatorlukta soruşturmayı düşündüm fakat İmparatorluğun öyle görkemli soylu bir havası vardı ki bunaltı bastığı için bu fikirken vazgeçtim.

 

Bir süre oraya buraya bakındıktan sonra şansımın bana gülümsemesini beklemeye karar verdim. Daha sonra nasılsa resmi yerde çalışanlara gidip onu sorabilirdim. Aslında ilk başta onu kişisel olarak araştırmak şansı beklemekten daha iyi gelse de kısa süre içinde şansım beni olağanüstü bir şekilde şaşırttı.

 

Başkentte güneşli bir gündü. Elimdeki otu kemirip bir yandan da romantik hikâyemi okuyarak cadde boş boş yürüyordum. Birden ileride insanların toplandığı karmaşayı fark ettim. O anın verdiği merakla, kitabımı kaldırıp bir kenara fırlatıp show’u izlemeye gittim.

 

Yaklaşınca oldukça ilgi çekici bir show olduğunu fark ettim. Dramatik bir ‘’Su çiçeğin duygularını anlamadan akmaya devam eder..’’* hikayesi kendini gösteriyordu.

 

*bur da su erkek çiçekse kadını ifade ediyor. Kadın duygularını ne kadar belli etse de onu yolunda akmaya devam eden bir nehir/su gibi onu umursamayan erkek anlamında*

 

‘Kayıtsızca akan su’ belli ki benim Moxi’m, ‘yıkılan çiçek’’ ise eğer yanlış anlamadıysam General’in biricik kızı, Shi Qianqian idi.

 

Onu nasıl mı anladım? Malum üzerindeki elbise ve takıları ucuz olanlardan değildi. Geçen günlerde sattığım takıları düşünecek olursak onun giydikleri en çok para eden cinstendi.

 

Shi Qianqian yerde kederli bir şekilde oturuyordu. Bileği incinmiş gibi duruyordu. Gözyaşlı gözleri Moxi’ye baktığı halde Moxi ona aldırmadan geçip gitti. Derken Shi Qianqian birden Moxi’nin kıyafetinin ucunu tutmak için uzandı fakat bunu fark eden Moxi hızlı davranıp yürümeye devam etti. Kızın üzeri daha da pislenmişti.

 

Etraftakiler yerde utanç içinde kalan kıza acır bir tavırla bakıyorlardı. Bakışlardan daha çok utanan Shi Qianqian ise inatla alt dudağını ısırdı. O kadar kırılgan gözüküyordu ki kendimi ona acıkmaktan alıkoyamadım.

 

Moxi ise ona gözünün ucundan şöyle bir baktıktan sonra yoluna devam etmişti. Hımmm çeneme dokunup biraz düşündüm. Moxi’nin daha önce bana hiç böyle baktığını görmemiştim. Evden uzakta olduğunda hiç böyle soğuk kalpli birisi olabileceği aklıma gelmemişti.

 

Genç lady çok inatçıydı. Moxi gözden kaybolduktan sonra ona yardım etmeye çalışanları görmezden gelip kendi başına ayağa kalkmıştı. Moxi’yi seven bir kızın iyiyi kötüden ayırabilen iyi kalpli birisi olabileceğini düşünerek onun bileğini küçük bir sihirle iyileştirdim. Suratında oluşan şaşkınlık ifadesini takmadan Moxi’nin peşinden gittim.

 

Küçük bir meyhaneye girdiğini gördüm. Yolun kenarındaki salkım söğüt ağacının altında bekleyip meyhanenin bugün havasının daha bir farklı, daha soylu olduğunu hissettim. İmparatorluk sarayı ile aynı havayı taşıyordu. Kafamı biraz kaldırıp ikinci kata bakınca mavilerle bürünmüş bir adamın kendi başına içki içtiğini gördüm.

 

O İmparatordu.

 

Şuan yaşadığımız dönemin imparatoru gayet adil ve bilge yöneticiydi. Topraklarda barış ve refah hüküm sürüyordu. Ne yazık ki Generalin elinde çok fazla güç olduğundan dolayı genç İmparator uykusuz geceler çekiyor ve generalden yetkisini nasıl alabileceğini düşünüyordu.

 

Moxi’nin şehre inmesinden çok geçmemesine rağmen çoktan İmparatorla bire bir görüşebiliyordu. Görünüşe bakılırsa imparatorun en önemli derdine yardımcı olabilecek bir yol bulmuş gibiydi.

 

Ben Moxi’nin ne kadar zeki olduğunu takdir ederken, Taoist kıyafetlerini giyen bir adam meyhanenin yanındaki yolda belirdi. İmparatorluk rahibi.. Görür görmez tanıdım bu şuan ki ölümdü dünyasında en güçlü olan rahipti. Geçmişte beni avlamaya çalışan yaşlı rahip bu kişiden beni yakalamak için yardım istemişti.

 

Onu görür görmez gene bir kovalaşma derdimin olacağını anlamıştım. Hayatın ne kadar boktan olduğunu düşünürken bana doğru bir bakış attı, geri döndü ve orayı terk etti. Bense şaşkınlıkla olayı kavrayama çalışırken yukarıdan ikinci kattan yumuşak bir sesin ‘’Sansheng’’ dediğini duydum. Moxi beni camdan görmüştü.

 

Saklanacak bir yer olmadığı için cevap olarak ona gülümsedim ve ‘’ Her günün her dakikası seni o kadar özledim ki seni armaya geldim. Hadi evliliğimiz planlayalım Moxi’’

 

Daha bu söylediklerimi bitirir bitirmez cadde birden sessizleşti ve Moxi’nin suratı kızardı.

 

‘Hahahaha.’’ Onun arkasından imparatorun kahkahası geldi. ‘ ‘Amma dürüst bir güzel. Moxi amma şanslısın!’’

 

Moxi imparatora eğilip reverans yaptıktan sonra aşağıya inmek için merdivenlere yöneldi. Heyecan içinde izlerken Oda bana doğru heyecanını tutarmış gibi yürüdü. Kaşlarını hafiften çatıp ‘Neden bu kadar kısa sürede geldin? Bir 6 ay daha beklerim diye düşünmüştüm. Yalnız başına geldiğine göre yolda zorluk çektin mi? bir sorunla karşılaştın mı? Karnın aç mı? Dinlenmek ister misin?’’

 

Sadece gülümseyerek onu izledim. Moxi bana baştan aşağı bir bakış attıktan sonra ‘ Görünüşe göre boş yere endişelenmişim.. Sansheng kendini asla üzmez. Beni nasıl bulabildin?’’

 

‘Cadde yürürken sana rastladım.’’

 

Moxi’nin gülümsemesi hafiften soldu ve aceleyle: ‘’Sansheng, o olay..’’

 

‘O kızın senden hoşlandığını biliyorum’’

 

Dikkatle yüzümü inceliyordu. Bense; ‘’Dış görünüşü o kadar kötü değil ama boyu biraz kısa. Sana uygun değil’ dedim.

 

Moxi dediklerime gülerek ‘Tabii elbette benim için sadece Sansheng var’’ dedi

 

Omzuna keyifle vurup ‘Bunu bildiğine sevindim’ dedim.

 

‘Majestelerine hoşça kal dedikten sonra seni dinlenmeye götürecem.’

 

‘Peki bekliyorum’

 

Meğer Moxi sarayda ya da bir vekilin evinde kalmıyormuş. Onun yerine aynı bizim evimize benzeyen fakat daha minik bir bahçedeki küçük bir kulübede yaşıyormuş.

 

Akşam yemeğinden sonra bahçede beraber yürüyüşe çıktık.

 

‘Başkent bizim yaşadığımız minik kasabadan çok farklı. Bur da yaşamaya uyum sağlayabildin mi?’

 

‘Alışacağım o kadar bir şey yoktu aslında. Ama alışık olmadığım zamanlar oldu tabii..sabahları uyanıp senin bana hazırladığın kahvaltıyı göremeyince ya da akşamları eve gelip beni beklemesi için yaktığın mumu görmemek gibi. Senin evde yapayalnız kaldığını düşününce iyi olduğundan emin olamadığım için hüzünlenmedim değil’’

 

Söylediklerini duyunca kalbim neşe içinde attı ve kıkırdadım. El ele tutuşup sakin sakin sallarken gökyüzüne bakarak yürümeye devam ettik. ‘’Moxi.’’

 

‘hımm’

 

‘Moxi’

 

‘Evet?’,

 

‘Moxi’

 

‘ Efendim ne oldu ?’

 

‘ Sadece adını seslenmek istedim’ diye cevap verdim. ‘Adını her seslendiğimde cevap verdiğini duymak çok memnun ediyor beni. Aslında bu tür bir mutluluğun kolay kolay elde edilemeyeceğini hissettim.’

 

Moxi hafifçe gülümsedi. Devam ettim: ‘’Şehre gelip imparatorluk için resmi birisi olmak zor mu?

 

Biraz sessiz kaldıktan sonra: ‘ Saraydaki ilişkiler ve olaylar ne kadar sorunlu olsa da gücümü yardıma muhtaç olan insanlar için kullanmak, elimdeki yetilerle onları mutlu edebilmek buna değiyor. Sansheng bu çeşit bir haz duygusunu anlayabiliyor musun?’

 

Ona bakarken elimde olmadan hafifçe titredim. Gözlerinde daha önceden hiç görmediğim bir parıltı vardı. O anda onu yeraltında cennetten gelen savaş tanrısı olarak gördüğüm zamanki gibi hissettim.

 

Bu asıl Moxi’ydi. Birden minik Jia’nın uzun zaman önce bana dediği kelimeler aklıma geldi: ‘’Lord Moxi Cennetten gelen Savaş tanrısı. Bu dünyada hiçbir şey imkânsız olmasa bile o hep dünyanın refahını düşünür. Eğer onun kalbi bu kadar bütün insanlarla ilgiliyse kalbinde aşka yer olabilir mi?’’ Bu sözleri ilk duyduğumda üstüne pek düşünmemiştim ama şimdi Moxi’nin gözlerinde kararlı ifadeyi gördükten sonra Jia’nın aslında algısı olan bir kâhin olduğunu fark ettim.

 

Moxi her ne kadar farklı bir vücut ve zamanda olsa bile gene başkaları kendinden önce tutan birisiydi.

 

Bir sonraki gün Moxi saraya gitmişti bende her zamanki gibi evde kitaplarımı okuyordum.

 

Daha ikinci sayfayı çevirmeden bahçece den hafif fakat düzenli ayak seslerini duydum. Askerler?? Tam ruhani bir şekle kovuştuğum zamandan beri çok kurallara uyan bir ruhtum. Tamam, tamam evet belki hayaletler tarafından rehin alınmış olabilirim, Yanwang tarafından bağırılmış olabilirim, yaşlı bir rahip tarafından avlanılmaya çalışılmış olabilirim fakat henüz askerler tarafından ele geçirilmemiştim! Bu benim ilk deneyimim olacağı için birazda olsa heyecanlanmıştım.

 

Onların içeriye dalıp ve hangi çeşit şeylerle suçlayacaklarını bekledim. Aradan uzun bir vakit çektikten sonra kapının düzenli bir şekilde çalındığını dudum. Hayal kırıklığına uğramıştım ama ginede kapı çalındığında cevap vermek uygun görgü kuralıydı.

 

Askerler büyük ihtimalle bir yerlerde saklanıyorlardı ve kapıda sadece güzel bir kız vardı. Suratına bir süre baktıktan sonra birden bu kızın Moxi’nin yerde terk ettiği Shi Qianqian olduğunu anladım.

 

Benim kapıyı açtığımı görünce birden şok olmuş gibi oldu. ‘Gerçektende burada bir kadın varmış’ diye kendi kendine mırıldandı. ‘Evinde gerçektende bir kadın var..’

 

Birisinden hoşlanmak ayrı bir şeydi, evine gelip olay çıkarmak başka bir şey. Bu kızın hislerinin daha fazla büyüyüp saçmalamasından önce bir şeyler yapmaya karar verdim. Kollarımı göğsümde birleştirip kapıya yaslandım ve: ‘’Evet ben onun kız arkadaşıyım. Biz onunla küçüklükten beri yatak dahil bir sürü şeyi paylaştık. Söylemek istediğin bir şey mi vardı?’’

 

Genç kaba kız söylediklerimden şoka uğramıştı. Birkaç adım geriledi ve az kalsın yere düşüyordu. Bu hareketine kaşımı kaldırarak baktım aslında biraz acımasız hissediyordum ama aynı zamanda kendi hıncımı almış gibi de..

 

Bu sırada orta yaşlı bir kadın birden yan taraftan çıkıverdi. Beni işaret edip tehditlerine başladı:’’ Genç lady’i taciz etmeye nasıl cüret edersin! Müstehcenliğinle onun kulaklarını kirletme!’’

 

Ben tamamen masumdum. ‘ Bana sorduğu için cevapladım. Her kelimesi de doğruydu. Bunun neresi müstehcen sayılıyormuş?’

 

Shi Qianqian’nın suratı bunları duyunca daha da beyazladı. Kadın bana doğru:’’ Utanmaz fa…şe!! Genç lady’e ne hakla böyle kaba davranabilirsin! Askerler alın bu kadını!’’ diye sövdü.

 

Rahatsız olmuş bir halde alnımı ovdum. Bu kadın gerçektende can sıkıcıydı. Tam onunla mantıklı konuşmaya çalışacakken önümüzde mavili askerler belirdi.

 

‘ Oh!’ Gözlerim heyecanla açıldı. Kadın :’’ O gizli mermilerini dağıtmak üzere!! Genç lady’I koruyun!’’ diye bağırdı.

 

Askerlerin elindeki keskin kılıçların sesi kollarımdaki tüylerin diken diken olmasına neden oldu.

 

Tam ağzımı açıp ‘Barışı bozmayalım..’ diyecekken kafama doğru geniş bir bıçak tam kafama doğru geldi. Ölümlülerin dünyasına geldiğimden beri kendime hakim olmam baya gelişmişti fakat insanların beni bu şekilde zorbalaşmasına fırsat veremezdim. Bana doğru koşan ilk askere bakarken suratımdaki ifadede donuklaştı.

 

Normalde daha önceden sihir çalışmamış ölümlüler benim buz bakışımdan korkar ve dizüstü çökerler. Fakat bu seferki insanlar derslerini öğrenmedikleri gibi bana doğru sürü gibi geliyorlardı.

 

Bir sihir okuduktan sonra kolumu hafifçe salladım bana doğru gelen askerler yana savruldular. İç geçirip: ‘’Eğer insan olarak yaşamaya devam edeceksek elimizdeki durumları gözden geçirmeli ve ona göre hareket etmeliyiz değil mi ama?’’

 

Shi Qianqian ve diğer kadın karanlık gücün etkisiyle fırlayıp yere düştüler. Sersem bir şekilde bana bakıyorlardı. Bir adım öne çıkıp elimi kadına yardım etmek için uzattım fakat o ‘’canavar’ diye bağırıp geri geri kaçtı. Bunun üzerine dönüp elimi Shi Qianqian’a uzattım.

 

Elini uzatıp yardımı Kabul etti. Suratındaki toz pisliği hafifçe temizleyerek ona: ‘’ Birisinden ne kadar hoşlanırsan hoşlan gene de gururuna sahip çıkmalısın. Bundan sonra başkalarının evine gelip sorun çıkarma. Bu yaptığın hem statüne uymaz hem de işe yaramaz. Hh, Moxi’nin 3 yaşam süresi bana yazıldı. Eğer ona gerçekten sahip olmak istiyorsan başka bir yaşam zamanında gelirsin.’’

 

Söylediğim her şey doğruydu onun bunları farklı bir şekilde anlayacağını düşünmemiştim. Gözleri kırmızılaşıp gözyaşları belirdi ve ağlayarak koştu.

 

Olan bitenden sonra evi şöyle bir düzenledim sakin bir şekilde kitabıma, kaldığım sayfaya döndüm. Tamda hikayedeki kızın kahramanla ilk tanışmasında kızın ona bir öpücük verdiği yerde kalmıştım. Bana göre bu sahne biraz daha etkileyici olabilirdi..

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44389 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr