Berkin 2 günlük yolculuğun ardından sonunda İzmir’e ulaşmıştı buraya gelmesinin sebebi ise orduya katılmak ve burada kazandığı para ile ailesine bakmak istemesiydi.
Berkin'in 2 erkek kardeşi daha vardı kardeşlerinin birisi engelli olarak doğduğu için yürüyemiyor diğer kardeşi ise babasının arkadaşının yanında demirci olarak çalışıyordu.
“Hadi bakalım sanırım artık orduya katılma vaktim geldi.”
Berkin kışlanın devasa kapısından içeri girdi ve etrafına bakınmaya başladı. Etrafta kendisi gibi yeni gelmiş olan birçok insan vardı.
Berkin etrafta dolanırken kıdemli bir öğrenci gibi görünen birisi ile karşılaştı, onun yanına gidip sordu.
“Merhaba orduya katılmak için geldim nereye başvuru yapabilirim?”
Kıdemli öğrenci Berkine doğru döndü ve onu inceledi. Berkin her ne kadar yaş olarak küçük olsa da fiziksel olarak kıdemli öğrenciden aşağı kalır bir yanı yoktu.
“Sağa dön ve ilerle iki yüz metre sonra yeşil bir bina göreceksin oradan başvurunu yapabilirsin.”
“Teşekkürler.”
Berkin başvurusunu yapmış ve etrafı dolaşmaya karar vermişti, bir saat sonra çaylaklar meydanda toplanacak ve yüzbaşı çaylaklar için bir duyuru yapacaktı.
Daha önce yolu sorduğu kıdemli ile tekrar karşılaşmıştı.
“Hey çaylak ismini nedir?”
“İsmim Berkin.”
Kıdemli öğrenci Berkin’i bir kez daha inceledi ve ardından konuşmaya başladı.
“Güçlü ve geleceği olan birine benziyorsun, sana bir tavsiye veriyim kimseye kendini ezdirme.”
“Yaşıtlarımdan birinin beni ezebileceğini düşünmüyorum yine de tavsiyen için sağ ol.”
Kıdemli Berkin’e ters ters baktı ve sonra hiçbir şey olmamış gibi yaptığı işe geri döndü.
Berkin kıdemlisinin onu korumak için böyle dediğinin farkındaydı ama düşünmeden edemedi.
“Sanırım burada da güçlü olan zayıf olanı eziyor.”
Bir Saat Sonra.
Bir saat geçmiş ve bu süre içerisinde Berkin öğrenebildiği her şeyi aklına kazımıştı, Reviri, Demirci Atölyesini ve Antrenman Bölgelerini.
Tüm çaylaklar meydanda toplanmış ve üstlerinin onlar ile konuşmasını merakla beklerken yüzbaşı rütbeli biri meydanı karşısına aldı ve konuşmaya başladı.
“Bu günden itibaren dört yıl boyunca burada eğitim görecek ardından ordu ile beraber sefere çıkacak veya sizin için verilen özel görevlere gideceksiniz. Hepinizi onarlı gruplara ayırdık her grubun kendi eğitmeni olacak, gruplar birbirinden ayrı yerlerde çalışacak ve her yıl gruplar arası bir dövüş müsabakamız olacak eğer şanslıysanız bir paşanın altında göreve başlayabilir veya bir loncanın desteğini alabilirsiniz. Şimdi grupların üyelerini açıklayacağım...”
Yarım saatin ardından herkes grubunu öğrenmiş ve yüzbaşının emriyle eğitmenleri ile tanışmak için koğuşlarına gitmişti.
“Ben Grup 3’ün eğitmen subayıyım ismim Mehmet. Dört yıl boyunca beraber olacağız ve sizi geliştireceğim, işimiz bittiğinde sizi kıtanın en güçlü savaşçılarından biri yapacağım.
Tüm grup üyeleri boş gözler ile Subay’a bakıyordu.
“Boş gözler ile bakmayı kesin ve yastıklarınız altındaki temel bilgiler kitabını okuyun birbirinizle kaynaşın, yarın hepiniz antrenman bölgesinde olun.”
Subay koğuştan ayrıldıktan sonra çaylaklar birbirleri ile tanışmaya başladı.
“Hepinize merhaba ben Mustafa umarım iyi vakit geçiririz.”
“Daha klasik bir tanışma şekli bulamadın mı?”
Çaylaklar gülmeye başladı.
“Hadi tanışma işini akışına bırakalım zamanla zaten tanışacağız, şimdi yapmamız gereken subayın bize söylediği kitabı okumak.”
Berkin umursamaz bir şekilde yemek yemeye gitti.
“Hey, sen nereye gidiyorsun kitabı okumalıyız.”
“Hayır, buna ihtiyacım yok. O kitapta yazılı olan her şeyi ben zaten biliyorum.”
Berkin koğuştan çıktıktan sonra yemek yedi, etrafı dolaştı, diğer grupları inceledi ve kıdemlilerinin antrenman düellolarını izledi.
“Güçlü biri olmak için çok çalışmalıyım...”
Berkin etrafı biraz daha inceledikten sonra koğuşa geri döndü ve uyudu.
***
Antrenman Bölgesi.
Subay ve 3. Grup üyeleri antrenman bölgesinde buluşmuştu.
“Hepinizin kitapları okuduğunu var sayıyorum ama yine de temel bilgiler hakkında bir özet geçeceğim.”
“Bildiğiniz gibi sıradan bir dünyada yaşamıyoruz ve dövüşürken bir çok şeye ihtiyaç duyuyoruz. Fiziksel güç, dayanıklılık, büyü gücü ve rünler bunlardan bazıları. Önce fiziksel güç ve dayanıklılık eğitimlerine başlayacaksınız.”
Mehmet sustu ve koğuşta ki on çaylağa sırıtarak baktı bunun sebebi kışladaki en acımasız eğitmenin o olmasıydı.
“Bundan sonra her gün yüz kilometre koşacak günlük yüz elli şınav, iki yüz mekik, ve yüz barfiks yapacaksınız tüm bu antrenmanları üç saat içerisinde bitirecek ve otuz dakikalık molanın ardından altı saat boyunca temel kılıç kullanımı talimleri yapacaksınız. Her ay antrenmanlarınız daha da zorlaşacak, kafanızı kaşıyacak vakte bile sahip olmayacaksınız ama merak etmeyin mezun olup gerçek bir asker olduğunuzda dünyanın gördüğü en iyi askerlerden biri olacaksınız.”
Tüm acemiler adeta dilini yutmuş bir şekilde subaylarını dinledi.
“Süreniz başladı. Yeni olduğunuz için güvenli olan dağ patikasını kullanacaksınız. Size tavsiyem yüz kilometreyi iki saat içerisinde bitirmeniz. Eğer bitiremezseniz uyku ve yemek zamanınızdan feragat zorunda kalırsınız.”
Bu sözlerin ardından herkes koşmaya başladı. Çaylaklar yarım saat içerisinde yirmi kilometreyi koşmayı başarmıştı ancak belirtilen saat içerisinde mesafeyi tamamlamak neredeyse imkansızdı.
Tüm çaylaklar yorulmaya ve dolayısıyla yavaşlamaya başlamıştı.
“Bu imkansız...”
“Hey, sus ve koşmaya devam et, bunun imkansız olduğunu bizde biliyoruz.”
“Bu sikik subay bizimle dalga mı geçiyor be.”
Berkin ve Mustafa sadece dinliyor ve koşuyorlardı. Bu koşunun imkansız olduğunu onlar da biliyordu ancak konuşmak sadece gereksiz yere enerji harcamalarına sebep olacaktı.
Tüm çaylaklar koşuyu en az üç buçuk en fazla dört saat içerisinde bitirmişti. Koşuyu bitiren herkesin yarım saatlik bekleme süresi anında başlamıştı. Koşuyu en son tamamlayan çaylak dinlenirken diğerlerinin çalışmalarını izlemek zorunda kalmıştı.
Berkin güçlü vücudu ile diğer antrenmanları kolay bir şekilde yapabileceğinden emindi.
“77, 78, 79 ve 80”
Berkin 80 şınavı çekmiş ve yanındaki arkadaşına bakmak için kafasını çevirmişti.
“123, 124, 125”
Berkin Mustafa’nın bu olağanüstü hızına hayran kalmıştı ama Mustafa’nın bu kadar gerisindeyken dinlenemezdi.
“81, 82, 83, ... ,150.”
Tüm çaylaklar iki saat içerisinde tüm gereken her şeyi bitirdi ve sonunda altı saat sürecek olan kılıç antrenmanı başladı.
“Antrenmanlarınızı belirtilen saatin tam üç saat gerisinde bitirdiniz bu da bugün üç saat az uyuyacağınız anlamına geliyor. Şimdi kılıçlarınızı alın ve benim duruşumu tekrar edin.”
Mehmet tüm çaylaklara temel duruş ve kılıç hamlelerini göstermişti.
“Hey sen kılıcı daha sıkı tut, şimdi de çok sıkı tutuyorsun salak mısın sen.”
Berkin kusursuz kılıç yetenekleri ile antrenmana devam ediyordu, subay ona bir kez bile kızmamıştı.
“Sağdan, soldan, ve delme. Sağdan, soldan ve delme”
Mustafa Berkin’e baktı ve ardından konuşmaya başladı.
“Bunu ilk kez yapmıyorsun değilmi?”
Berkin umursamaz bir şekilde devam etti.
“Neden bu kadar soğuksun? Dün de kitabı okumayı reddetmiş ve bizi küçümsemiştin.”
...
Akşam olmuş ve sonunda herkes antrenmanını bitirmişti.
***
KOĞUŞ (Gece)
Berkin yorgunluktan ve düşünmekten uyuyamıyordu.
“Pişt Mustafa, hâla uyanık mısın?”
“Bak sen tek tabanca Berkin sonunda konuşmaya karar vermiş, senin derdin ne? Sabahtan beri seninle konuşmak istiyorum ama bana cevap vermiyorsun ve şimdi gecenin bu vaktinde beninle konuşmaya mı çalışıyorsun?
“Sabah bana ilk kez kılıç kullanıp kullanmadığımı sormuştun. Evet ilk kez kılıç kullanıyorum.”
“Tekniklerin ilk kez kılıç kullanan birine benzemiyor.”
“Küçükken her gün babamın antrenmanlarını izler ve tahta bir sopa ile onu taklit ederdim.”
“Baban bir savaşçı olmalı.”
“ Evet- Evet öyleydi.”
Kısa bir sessizlik ardından Berkin konuşmaya devam eder.
“Peki ya sen? Senin de kılıç kullanımın harikaydı.”
“Doğruyu söylemek gerekirse bu ilk kez kılıç kullanışım değil. Daha önce ailem beni eğitmesi için bir özel eğitmen tutmuştu.”
“Ailen zengin olmalı, orduda ne işin var?”
“Doğduğumdan beri hep özel muamele gördüm. Hep sıradan bir çocuk gibi yaşamanın nasıl bir şey olduğunu merak etmişimdir. Öğrenmem gereken diller, kılıç eğitimi, ahlak dersleri, matematik ve dahası olmadan.
“Peki sıradan biri gibi orduya katılmak nasıl bir hismiş?
“Korkunç.”
“Sanırım artık uyusak iyi olur.”
“Haklısın”
Bu kısa konuşma iki çocuğa da iyi gelmiş ve mental olarak güçlenmelerine neden olmuştu.
Üç Hafta Sonra (Antrenman Bölgesi)
Mehmet yüzünde bir gülümseme ile konuştu.
“Tebrikler sonunda tüm antrenmanlarınızı zamanında tamamlamayı başardınız. Ama hemen sevinmeyin çünkü bu bir hafta sürecek ve bir hafta sonra antrenmanlarınızı zorlaştıracağız. Bu bir haftanın keyfini çıkarın çünkü bir hafta sonra eski hayatınıza geri döneceksiniz.”
Çaylaklar bunu hatırladığında üzülmüştü. Ancak üç hafta içerisinde bu kadar fazla geliştikleri için de mutluydular.
Çaylaklardan biri sordu.
“Bunu nasıl yapacaksınız?”
Mehmet gülümsedi ve cevap verdi.
“Koşu mesafenizi aynı tutacağım ancak bundan sonra üzerinizde 25 kilo fazlalık ağırlık ile koşacaksınız. Diğer antrenmanların sayısını ellişer arttıracağız ve 5 kiloluk fazlalık bir ağırlık ile yapacaksınız. Kılıç antrenmanlarınız ise bundan sonra 7 saat olacak ve yine tahmin edersiniz ki kollarınıza ve bacaklarınıza bağlı ağırlıklar olacak. Kısacası cehennem hayatına hoş geldiniz.
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..