Çeviren: NightTheFox, Morikas
[Zihin Kılıcı]’nı giydikten sonra, fiziksel saldırısı 98'e ulaştı ve isabet oranı 17'ye yükseldi. Böyle bir hasar ve isabet oranı aynı seviyedeki Savaşçı Çırakları arasında anormaldi. Ling Chen'in tuttuğu kılıcı insanlar görseydi, bu büyük bir oyuncu grubunun ona saldırarak çılgınlar gibi onu soymaya çalışmasına yol açardı. Diğer ekipman parçası bir acemi Suikastçı hafif tozluğu, Bronz seviye, ancak Ling Chen'e bir faydası yoktu, ona bir bakış attı ve kaldırdı. Daha sonra gözlemledi ve diğer şeylerin ne olduğunu merak etti. [Zehirli Kıskaç]: Zehirli örümceğin kıskacı, demircilikte kullanılabilir, silaha "zehir" niteliklerini ekler. Orada sekiz zehirli kıskaç vardı. Ve son şey, transparan görünüşlü bir şişeydi, içinde yoğun, yeşil bir sıvı akışıyordu. [Cehennem Örümceği Salgısı]: Zehirli örümcekten elde edildi, aşırı derecede toksik, temas edildiğinde, gücünüz Peri sınıfı üzerinde değilse, bunun bulaşması anında canınızın 30%'unu kaybettirir. Cehennem Örümceğinin vücudunu terk ettikten sonra, zehir gücü zamanla yok olacak, 24'üncü saatten sonra tüm toksikliğini yitirecek. Ling Chen’in elleri şiddetli bir biçimde titredi, neredeyse şişeyi yere atıyordu. Fakat bir süre sonra, onunla dikkatlice ilgilendi, şişenin içindeki örümceğin zehirli salgısıydı, Ling Chen kalbinde bir korku hissetti. Sıvı tehlikeliydi fakat o, aynı zamanda, ne kadar inanılmaz bir etkisi olduğunu anlıyordu, eğer onu efektif bir şekilde kullanıp herhangi bir Peri sınıf ya da daha düşük bir BOSS’a atarsa, onun canının 30%unu yok edebilirdi. Onu dikkatlice kenara koydu, Ling Chen istemsizce elini salladı, onun üstüne bulaşmasına engel olmak amacıyla. Ardından beşinci bölgeye doğru ilerledi. Arkası tamamen mühürlüydü, ileri ilerlemek zorundaydı. Taş kapıya ilerleyerek, beşinci bölgeden sadece bir adım uzaktayken, bir anda, tüm vücudu vahşice titremeye başladı. Yavaşça, Ling Chen adımlarını geriye doğru ilerletti ve geriye bir adım attı, taş kapıya baktı ve bir süre hareket etmedi. Sebebi, taş kapıdan girmek üzereyken, ekstrem bir tehlike hissi duymuştu. Bu hisler yanlış değildi, hayatı boyunca çok kez bu uyarı onun canını kurtarmış, daha önce onu hiç yanıltmamıştı. Bu tehlike hissinin ona söylediği, tam önünde, orada güçlü bir düşman olduğu… o kadar güçlü ki, Ling Chen, onun önünde çaresiz kalıyordu! Oraya girdiği anda, kolay bir şekilde parçalara ayrılabilirdi, savaşmayı bırak hiçbir direniş şansı bile yoktu! Saniyeler geçti, tam tamına 10 dakika boyunca, Ling Chen öylece bekledi. Birkaç sefer daha girmeyi denedi fakat her hareket edişinde, korkunç bir tehlike dalgası içine doğuyordu, yani ilerleyemiyordu. İçeride ne var; mağaranın içinde ne saklanmış? Acaba on tane, ya da daha fazla gelişmiş Lord BOSS olabilir mi? Tehlike hisleri onu girmemesi için uyarıyordu, orada sadece ölü son vardı, hatta 10 canı bile olsa yine de ölürdü. Lakin, kaçış yolu tamamen kapalıydı, ilerlemek dışında, hiçbir seçeneği yoktu. Yarım saat geçti, Ling Chen hâlâ orada duruyordu. Taş kapının ardında, derin bir karanlık vardı, belki bir sefer girdiğinde, düşecek ve ölümüyle sonuçlanacaktı. Zaman geçti ve öğlen oldu. En sonunda Ling Chen ilerlemedi fakat birkaç adım geriye attı ve saate baktı, ardından oyundan çıktı. Gözlerini açtığında, Shui Ruo’nun çekici vücudunu gördü, güzel gözlerinin yanında yıldızlar soluk kalıyordu, onun gözlerini açtığını görünce, Ling Chen’in yanağına eliyle dokunup gülümsedi ve tatlı bir şekilde konuştu: “Abi.” Ling Chen kalktı, Shui Ruo’yu tekerlekli sandalyeden kaldırdı ve onu dizinin üstüne koydu ve onu azarladı: “Sana etrafta dolanmamanı söyledim, düşseydin ne olacaktı?” “Hee, düşmeyeceğim. Abimi izlemek istiyorum. Oyunu ciddi bir şekilde oynayan abim, çok güzel gözüküyor.” Ling Shui Ruo bu fırsattan faydalandı ve onun kollarını kendine sardı. Kolları arasında, kibarca vücudunu döndürdü, pürüzsüz beyaz bileğinde, o da oyun cihazını giymiş, her gün daha iyi olmak için bekliyordu çünkü o zaman oyuna Ling Chen’le beraber girip gizlice onun bir şeyler yapmasına yardım edebilirdi. 13223 hapını aldığı o günden sonra, Ling Shui Ruo’nun gülümsemesi daha parlak ve güzel bir hale geldi, bir gün öncesinde umutsuzdu ve kapkara bir gelecekle, hiç umudu yoktu, Ling Chen ile olan sözü onun bu kadar çırpınmasını sağlayan tek şeydi. Ling Chen için, o mükemmel rüyayı gerçekleştirmek için, fakat o da biliyordu ki uzun bir süre çırpınamazdı, geleceği olmadığını düşünüyordu, Ling Chen’i tek başına bırakıp terk edecekti, her gün kalbi acı içindeydi. Fakat şimdi Tanrı ona yeniden doğmak için bir şans vermişti, Ling Chen’e inanıyordu, ilacın onu kurtaracağına inanıyordu, bunaltıcı his yok oldu, yerini parlak ve saf bir gökyüzüne bıraktı. Yeniden doğduktan sonra ne yapacağını biliyordu, geriye kalan tüm günlerini ona en umutsuz günlerinde bile yardım eden adam için kullanacaktı…….. Ne olursa olsun, hatta tüm dünya ondan nefret etse ve dışlasa bile o yapmayacaktı. Ling Chen kolunu onun beline sardı ve diğer eli hafifçe oyun cihazını tuttu, gülümsedi ve konuştu: “Birkaç gün içinde vücudun tamamen iyileştiğinde, seninle birlikte oyun dünyasına gireceğim, Ruo orayı çok seveceğine inanıyorum.” “Mmm!! O günün yakında geleceğine eminim..... Evet, abi, bu öğleden sonrayı unutma.” Shui Ruo onun omuzuna yaslanmışken, nazikçe söyledi. Yanağında, soluk kırmızı bir renk görülebiliyordu. “Haha, tabii ki, unutmayacağım.” Ling Shui Ruo’nun vücudu zayıftı, bir gün içinde sadece küçük normal aktiviteler yapabilirdi, Ling Chen onu sık sık sabah serinliğini hissetmesi için götürse ve ona yavaşça yürümesi için yardım etse bile, bu miktar bir insan vücudu için yeterli değildi. Shui Ruo’nun vücudunun güçsüz ve esneyemez olmaması için, onun kendi başına vücuda egzersiz yaptırması ve üstüne masaj ve germe ile her yedi günde bir işlem uygulaması gerekiyordu, bir öğleden sonrayı buna harcıyordu, normal insanların bilmediği garip bir masaj tekniğini Shui Ruo’nun vücudundaki her parçaya uyguluyordu … Bu çabalarının altında, Shui Ruo üç yıldır hastaydı ve zamanının çoğunu yatakta geçirmişti, fakat teni hâlâ beyazdı, tıpkı bir bebeğinki gibi, zayıf ve kibar hatlarda, vücudunun her bölgesi mükemmeldi birtek kusur bulamazdın. Ling Chen genellikle her masaj sonrasında bir yığın ter döker ve yorgun düşerdi. Ling Shui Ruo endişelense de, asla onu durdurmaya çalışmaz, hatta ona hatırlatmak için her hafta inisiyatifi alır. Çünkü vücudunun kusurlu hale gelmesini istemiyordu ... ... Sadece mükemmel bir vücut, abisine layık olabilirdi. Öğleden sonra... Açık mavi perdelerden geçen ılık gün ışığı, bedenindeki iki kıvrımı aydınlattı. Ling Chen, Shui Ruo'yu yumuşak yatağa sırtüstü yerleştirdi, elini uzattı, bir bir önce göğsündeki düğmeleri açtı ve belindeki kemeri çıkardı. Yavaşça üzerindeki beyaz elbiseyi çıkarttı. Sıcak yaz sezonunda, Shui Ruo evde sadece elbise giyiyordu. Onun bir yeşim taşı gibi olan ince bacakları ve narin kolları elbiseyi çıkarttıktan sonra havayla temas etti. Tüm vücudu, onu az biraz kaplayan pembe bir iç çamaşır ile kalmıştı sadece, fakat onun tam, dolu dolu, mücevher gibi göğüslerini kapatmaya yetmiyordu, sarhoş edebilecek bir görüntü. Ling Shui Ruo’nun pürüzsüz cildi beyaz ve yumuşaktı ayrıca bir yeşim taşı gibi düzgündü. Bu hasta bir insanın soğuk beyazı değildi, bir kat krem ile üstünden geçilmiş gibi bir süt beyazdı. İnce, zarif bacakları özellikle baştan çıkarıcıydı, onun iyi, düzgün uylukları neredeyse transparan denilebilecek düzeyde beyaz ve yumuşaktı, onun sıkı, ince ve yumuşak beliyle düzenli bir şekilde ilerliyordu. Ling Chen’in elleri onun bacaklarını hafifçe okşadı, az kalsın istemeden elini aşağıya, neredeyse hiç kemik yokmuş gibi yumuşak olan ayaklarına ilerletmek isteyecekti. Teninin her santimetresi insanı büyüleyecek çekiciliğe sahipti, özellikle hemen hemen elle kavranabilecek o bir çift göğüs. Çok dolu, yumuşak, düz, canlı, sıkıca sütyene doğru baskı yapıyor. 16 yaş, büyümenin olduğu yaş, Ling Chen’in ona aldığı sütyenler bir süre sonra hep daha dar geliyor. Onun için yeni bir sütyen almalı, Ling Chen bu düşünceyle iç çekti, ellerini uzattı ve gayet doğal bir şekilde arkadaki kopçayı çözdü. Bir bölüm beyazlık hafifçe dışarı fırladı, ucundaki küçük, pembe inci de onunla birlikte hafifçe sallanıyordu ve Ling Chen’i serseme çeviriyordu. Shui Ruo’nun vücudu her zaman hayatında gördüğü en güzel manzara olmuştu. Sütyen yavaşça ipeksi teninden aşağıya kaydı, yeni açan bir çiçek gibi titreyen ve sallanan bir kar beyazı bir cilt, yumuşak, pürüzsüz ve elmas gibi göğüsler. Onun ince, yumuşak ve narin beli insanlara onu kucaklama ve nazikçe onunla ilgilenme isteği veriyordu. Vücudu yumuşak ve güzeldi, sanki bir yeşim taşı oyması gibi, Ling Chen’in önünde tamamen çıplak bir şekilde kendini gösteriyordu, sıcak güneş üstüne vuruyor, inanılmaz güzellikte bir manzara oluşturuyordu. “Abi, iyi gözüküyor muyum?” Ling Shui Ruo’nun güzel gözleri hafifçe kısıldı. Vücudunu sarmalamadı, aksine kollarını açtı ve Ling Chen’in onu daha net görmesini sağladı, vücudunun büyüleyiciliğinin farkındaydı. O yıl ilk defa vücudunu abisinin önünde gösterdiğinde, net bir şekilde her zaman sakin abisinin bir boşluğa düştüğünü hatırlıyordu. ve büyük bir burun kanaması geçirdiğini… Bu aynı zamanda Ling Chen’in hayatındaki en büyük utanç kaynağı olmuştu. Ling Chen onun konuşmasına cevap vermedi, gözleri önceki bir çok sefer gibi büyülenmiş bir durumdaydı. Shui Ruo hafifçe gülümsedi, saf ve güzel yüzü hafifçe cilveli bir hal aldı, dudaklarını ona yaklaştırdı, dilini dışarı çıkarttı ve kulaklarının kenarını hafifçe yaladı. Ling Chen’in tüm vücudu uyuştu, hafifçe titremeye başladı. Onun görüşünde, hala Shui Ruo’nun mükemmellik seviyesindeki vücudu vardı. Onun canlı, titreyen göğüsleri, ince, sanki hiç kemik yokmuşçasına yumuşak beli, onun pürüzsüz yuvarlak poposu, ipeksi düz karnı, bir çift zarif bacağı, fakat şimdiden eşi benzeri yoktu onun, bu kadar genç olmasına rağmen, rüya gibi saflığı ve sanki bir periymişçesine saldığı havayla birlikte o güzel yüzü. Gerçekten vücudunun hiçbir parçası çirkin değildi, vücudunun her bir parçası bir erkeği çılgına çevirmeye yeterdi. Ling Chen gözlerini kapatmakta zorlanarak derin bir nefes aldı: “Shui Ruo, benimle uğraşma, yoksa… seni gerçekten yiyeceğim.” “Hihi, korkmuyorum, zaten başından beri abiminim ben… sadece ve sonsuza kadar abime aitim.” Ling Shui Ruo sadece geriye çekilmemekle kalmadı, üstüne kollarını uzatıp onun boynuna sardı ve güzelce kahkaha attı. Aslında, her hafta bu zaman, Ling Chen için en acı verici zamandı. Güçlü iradesi en zor teste karşı direniyordu. Eğer Shui Ruo’nun vücudu iyi olsaydı, onu çoktan almıştı. Fakat, şu anda zayıf olan vücudu herhangi bir hırpalanmayı kaldıramazdı. Her seferinde, sadece zorla gözlerini kapatabilir ve pis düşünceleri kafasından atmak için uğraşabilirdi ardında ellerini tepeden tırnağa, içeriden dışarıya, vücuduna santim santim masaj yapmaya kullanabilirdi….
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..