Bölüm 102: Xi Ling (2)
"Ding... "Sessiz Ruh Sırtı'na" girdiniz."
"Ding... "Sessiz Ruh Sırtı" çok tehlikeli bir bölgedir, dikkatli bir şekilde ilerleyin."
Ling Chen'in Sessiz Ruh Sırtı'na girdiği yer Yeraltı Dünyası'nın girişine 100 metreden daha yakındı. Ayaklarının altındaki toprak ıslak, ışık ve hava Dehşetli Topraklar'dakine göre daha ürkünçtü. Yol engebeli bir hale gelmişti. Önündeki korkunç bir griliğe sahip havada uzun ve kısa dağları bulanık bir şekilde görebiliyordu. Çevresindeki durum Yeraltı Dünyası'na girmiş gibi hissettirmişti.
İçeri girmesinin ardından Ling Chen korkmaya başladı. Kendini sakinleştirmek için bir an durup duygularını dengeledi ve sakinleşti.
Qian Gun Gun'dan aldığı haritayı açtı. Birkaç kere baktı ve giderek 50,000 altının gerçekten değdiğine daha da ikna olmaya başladı. Unutulmuş Kıta üzerindeki küçük ve büyük şehir, harabeler, ormanlar, dağlar, ovalar, nehirler, tarihi kalıntılar... vs. Hatta büyük şehirlerdeki ana binalar bile işaretlenmişti. Birçok özel bölge detaylı açıklamalarla yer alıyordu. Bölgelerin renkleri de belirgin şekilde farklıydı. Şu an olduğu yer siyahtı ve yasak olduğu anlamına geliyordu. Yalnız Ruh Sırtı'nın resminin yanında bir paragraf vardı.
Yalnız Ruh Sırtı: On bin yıl önce Ruh Sırtı olarak anılıyordu. Fakat yeraltı dünyası girişinden yayılan Ölüm'ün Nefesi'nden etkilenmiştir. Çok az kişi buraya gelirdi ama ilk başlarda yasaklı bir bölge değildi. Kâşifler sık sık gelirdi. On bin yıl önce Ruh Sırtı'nda aniden siyah bir sis belirdi. O noktadan sonra giren herkes öldü ve kimse dışarı çıkmadı. Ardından birkaç yüzyıl sonra Ruh Sırtı, Yalnız Ruh Sırtı olarak yeniden isimlendirildi. İçerideki güç seviyesi en az Gizemli Tanrı seviyesinde, içeri girmeyin!
Ling Chen: "..."
En az gizemli tanrı seviyesinde güç seviyesi, girmeyin... Bu demek oluyor ki, buraya gelen herkes en az Gizemli Tanrı gücündeki biri ya da bir yaratık tarafından öldürülmüştü! Uzun yıllardır Unutulmuş Kıta'daki birçok ustanın girip bir daha dışarı çıkmamasını şaşmamak gerekirdi. Gizemli Tanrı seviyesi... İnsanlar onunla aşık atamazdı. Eğer onunla karşılaşırsa bu kesinlikle ölümü anlamına gelirdi. Dahası Qian Gun Gun burada ne olduğunu biliyordu ama işaretlememişti. Görünüşe göre Qian Gun Gun bile ondan korkuyordu.
Haritayı kaldırıp Ling Chen hızla ilerledi. Boş Kayayı çantasına koyduktan sonra depolama alanı 500 artmıştı.
Yalnız Ruh Sırtı'na girdikten sonra burada hiç Ölüm'ün Nefesi olmadığını fark etti. Qian Gun Gun'un söylediğine göre Yalnız Ruh Sırtı'ndaki en büyük tehlike gitmişti ama ne zaman döneceği hakkında emin değildi. Ling Chen hızlı bir şekilde ilerleyip çevresine bakındım ve etrafını inceledi. Buraya gelme sebebi için etrafı inceliyordu - Siyah Alev Çimi! Gök Mavisi Ejderha Şehri başkanına göre Siyah Alev Çimi küçük kümeler halindeydi ve tanıması oldukça kolaydı.
Yeraltı Dünyası'nın girişini keşfettikten sonra yerini ezberledi ama girmekten vazgeçti. Qian Gun Gun oradaki en düşük seviyeli hortlağın seviye 50 olduğunu söylemişti. Burası dokunamayacağı bir bölgeydi.
Siyah Alev Çimi... Siyah Alev Çimi...
Ling Chen'in kalbi ağzındaydı ama Xiao Hui'yle birlikte etrafa bakmaya devam ederek ilerlemeye devam etti. Yalnız Ruh Sırtı büyüktü ve küçüklü büyüklü dağlar garip bir şekilde dağılırken yerde sayısız kaya vardı. Ara sıra bu ölümcül çevrede bile büyüyebilen tek bitki gibi duran bazı siyah otlar görülebiliyordu. Fakat bunlar Siyah Alev Çimi'yle aynı şekle sahip değillerdi. Ling Chen ilk tepenin üstüne çıkana kadar yolu izlemeye devam etti... Zirve çakıl kaplıydı. Soğuk rüzgâr kalbinin titremesine sebep olmuştu ve Siyah Alev Çimi'nin emaresi bile yoktu.
Ling Chen dağın zirvesinde durdu ve uzaklara doğru baktı. Siyah sisin içinde Yalnız Ruh Sırtı'nın nereye kadar uzadığını göremiyordu ve ilerideki yüksek dağları bile zar zor seçebiliyordu.
Bu sırada Yalnız Ruh Sırtı'na girdiğinden beri çoktan yarım saat geçmişti.
"Qi Yue, daha önce Siyah Alev Çimi'ni gördün mü? Yalnız Ruh Sırtı'nda nerede olduklarını biliyor musun?" diye sordu Ling Chen. 10,000 yıldır var olan Qi Yue, Siyah Alev Çimi'nin nerede olduğunu biliyor olabilirdi.
"…"
"Qi Yue?"
Bir kaç kere daha seslendi ama Qi Yue'den hiç cevap alamadı. Az önce Qian Gun Gun hakkında konuşuyordu ama o zamandan beri hiç sesi çıkmamıştı. Açıkça ruhsal enerjisini zorlamış ve şimdi de Ay Felaketi'nin içinde dinleniyordu.
Görünüşe göre sadece kendine güvenebilirdi. Ling Chen çevresine hızlı bir göz gezdirdi ve ilerlemeye devam etti. Yalnız Ruh Sırtı'nda hiçbir şey bulamamış olmasına rağmen, ölü ya da yaşayan hiç kimseyle de karşılaşmamıştı. Rüzgârın yani sıra Yalnız Ruh Sırtı tamamen sessizdi. Sessizlik korkutucuydu... Ve önünde üzerinde yaşayan tek bir şey bile olmayan büyük bir dağ sırası var gibi duruyordu!
Yamaçtan aşağı doğru inerken Ling Chen her bir köşeye baktığından emin oluyordu. Fakat dağın diğer tarafına ulaştıktan sonra bile görünürde hiç Siyah Alev Çimi yoktu.
Yalnız Ruh Sırtı'ndaki Siyah Alev Çimi'nden bahseden Gök Mavisi Ejderha Şehri'ndeki başkan yalan söylüyor olamazdı değil mi? Neden bir tane bile bulamıyordu?
Aniden Ling Chen'in aklına bir ihtimal geldi... Siyah Alev Çimi çok, çok uzun zaman önceden gelen bir hikâye olabilir miydi? O zamanlar Yalnız Ruh Sırtı bu isimle anılmıyor, hatta Ruh Sırtı bile denmiyordu. Fakat bugün, on binlerce yıl geçmişti... Ve şimdi ki bölgede, Siyah Alev Çimi önceki gibi yetişmiyor değil mi?
Hemen ardından Ling Chen bu fikri kafasından attı. Bu mistik dünyanın eşsiz gizli göreviydi. Görev var olduğu için çok zor olsa bile kesinlikle tamamlama şansı vardı. Yani bu da demek oluyordu ki Siyah Alev Çimi kesinlikle vardı. Ling Chen ileriye doğru baktı... Burası Yalnız Ruh Sırtı'nın güvenli alanlarından biri olmalıydı. Siyah Alev Çimi, Yalnız Ruh Sırtı'nın orta bölgelerinde olabilir miydi?
Bu şekilde düşünmesinin ardından Ling Chen hızını arttırdı. İleriye doğru ilerledikçe daha da hızlı hareket etmeye başladı. Fakat bu tasasız bir şekilde gezdiği anlamına gelmiyordu. Yeni bir yere her girişinde, ilk önce etrafı iyice gözlemleyebilmek için dürbününü kullanıyordu.
Bir saat sonra "Hortlak Taşı'nın" etkisi geçti ve Ay Felaketi'nden kayboldu. Fakat Yalnız Ruh Sırtı'ndaki atmosfer Dehşetli Topraklar'dakinden farklıydı. Hortlak Taşı olmadan da hiç can kaybediyormuş gibi durmuyordu. Fakat bir saat olmuştu ve bir kaç kilometrelik bir mesafe gitmişti ama hâlâ Siyah Alev Çimi'nin en ufak bir izine bile rastlamamıştı.
Etrafa bakınırken gerçek dünyada saat gece on ikiye gelmişti. Yeni bir gün başlamıştı. İki gün önce Gök Mavisi Ejderha Şehri ıssız bir yerdi ama şu anda gelip giden insanlarla dolup taşar olmuştu. Büyük sayıda oyuncu geçiş yapmaya, yapacak görev bulmaya ya da ilk defa ekipmanları için yükseltme bulmaya çalışıyordu. Oyuncular tarafından sahiplenilen işler de kurulmaya başlanmıştı... Fakat kimse tek bir oyuncunun çoktan bu yerden 200 km'nin üzerinde bir mesafeye gittiğini ve korkunç şartlar altında, büyük bir risk alarak zor bir görev yapmaya gittiğini düşünmezdi.
Qian Gun Gun'un bahsettiği "korkunç piç" her an geri dönebilirdi. Yalnız Ruh Sırtı'nı bir tabu haline getiren ve gelen her ustayı öldüren bu herifin ne kadar korkunç olduğunu anca hayal edebilirdi. Eğer o gelmeden hiç Siyah Alev Çimi bulamazsa sadece işini yarıda bırakmak zorunda kalmayacak, aynı zamanda bu onun için kesin ölüm anlamına da gelecekti. Yine de görevi başaramadığı için acımasız cezaya da katlanmak zorunda kalacaktı.
Hemen bulması gerekiyordu!
Ve iki saat daha geçmişti...
Birkaç tepeyi daha aştıktan sonra Ling Chen onları çoktan unutmuş ve hatırlamakla bile uğraşmıyordu. Tüm dikkatini Siyah Alev Çimi'ni bulmaya adamıştı. Açık bir şekilde Yalnız Ruh Sırtı'na girmişti ve şu an tehlikeden kaçınmak için harika bir zamandı. Fakat şu anda çoktan üç saattir aranıyordu ama hâlâ Siyah Alev Çimi'nin gölgesini bile bulamamıştı. Bu uzun zaman aralığında Ling Chen bile devasa bir ruh hali değişikliği yaşamıştı. Hatta tahmininin neredeyse doğru olduğunu hissediyordu... O kadar çok yıl geçtikten sonra Yalnız Ruh Sırtı daha öncekiyle aynı değildi. Belki de hiç Siyah Alev Çimi olmadığı ihtimali doğruydu!
Fakat çoktan bu kadar ilerlemiş ve Ling Chen şu anda kendini kötü hissetmeden vazgeçemezdi. Dişlerini sıkıp ilerlemeye devam etti. Eğer Siyah Alev Çimi'ni bulamadan Yalnız Ruh Sırtı'nın sonuna kadar gelirse, o zaman Siyah Alev Çimi'ni bulma görevinin gerçekten de tamamlanamayacak bir görev olduğu anlamına geliyordu!
Siyah sisin altındayken çok uzağı göremiyordu. Ayrıca üzerinde olduğu dağın Yalnız Ruh Sırtı'nın merkezinde mi olduğu ya da en yükseği mi olduğunu söylemesi de çok zordu.
On dakika sonra Ling Chen dağın tepesine oturdu. Tüm yol boyunca her yerde siyah otlar vardı ama Siyah Alev Çimi hiçbir yerde yoktu. Şu anda biraz uyuşukluk hissetmeye başlamıştı.
Yalnız Ruh Sırtı'ndaki dağlar genel olarak uzun değildi ve Ling Chen'in üzerinde durduğu en uzunuydu. Ama aynı zamanda Yalnız Ruh Sırtı'nın en merkezindeki gibi duruyordu. Ling Chen çevresini inceledi. Sağ tarafında 50 metre içinde büyük boş bir alanın ortasında büyük bir kaya vardı. Burada Siyah Alev Çimi'nin gölgesi bile yoktu.
Hâlâ hiçbir şey yok mu? Ling Chen uzun bir iç çekti. Fakat dağdan aşağı doğru inerken arkasındaki Xiao Hui ona seslendi. Hareketlenip bir insan kadar uzun olan yuvarlak kayaya doğru koştu ve ardından kayanın arkasında durup patilerini kullanarak kayaya dokundu.
Ling Chen'in ifadesi canlandı ve hızlıca oraya doğru gitti. Xiao Hui'nin hareketi gördüğünde: "Kayanın altında bir şey olduğunu mu söylüyorsun?" diye sordu.
Xiao Hui cevap verir şekilde hızlıca kayayı çizdi... Hareketi Ling Chen'e açıkça kayayı itmesini söylüyordu.
Ling Chen iki adım geriye gitti ve kayaya göz attı. Kaya onunla aynı boyda ve oldukça da ağır gibi duruyordu. Fakat uzun oval bir şekli vardı. Yani eğer tüm gücüyle denerse aşağı itmeyi başarabilirdi. Hızlıca silahlarını kaldırdı ve kayanın önünde durdu. İki elini kayaya koyup uzun bir nefes verdi ve güçlü bir şekilde itti.
Kaya büyük olmasına rağmen Ling Chen'in düşündüğü kadar ağır değildi. Dengesiz şekli de eklenince Ling Chen biraz güç kullandı ve kaya aniden oynadı. Ling Chen kaşlarını çatıp dişini sıktı ve daha sert denedi. Bu sefer, inşa boyutlarındaki kaya Ling Chen tarafından yerinden oynatıcı ve bir "pat" sesiyle yere çarptı.
Kayanın altında karanlık bir mağara girişi vardı. Yarım metre genişliğindeydi. Ling Chen şaşırdı ve hızlıca içinde ne olduğunu görmek için deliğin başına geldi... Delik derin ve kapkaranlıktı, Hiçbir şey göremiyordu. Fakat kenarından ip bir merdiven sarkıyordu.
İp merdiven mi?
İp merdiven biri tarafından asılmıştı! Yani bu küçük delikten insanlar çıkıyordu!
Qian Gun Gun'un bahsettiği "korkunç piç" olabilir miydi? İnsan mı? En az Gizemli Tanrı seviyesinde güce sahip bir insan mı?
"Ding... Gizli bir bölge keşfettiniz. Bölgenin adı yok."
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..