Bölüm 107: Xi Ling (7)
"Antik zamanlarda, Unutulmuş Kıta üzerinde inanılmaz şekilde korkunç bir klan ortaya çıktı: Şeytani İblis Klanı. Şeytani İblis Klanı'ndan olan tüm şeytani iblisler karanlık enerjiyi geliştiriyor ve eşsiz güce sahiptiler. Ay Tanrısı Klanı dışında, Şeytani İblis Klanı'na karşı savaşabilecek başka hiçbir klan yoktu. Şeytani İblis Klanı'nın Şeytan İmparatoru'nun gücü o zamanki en yüksekteki Ay Tanrısı'nın gücünü bile aşmıştı. Şeytani İblis Klanı'na mensup olan tüm şeytani iblisler karanlık enerjiyi geliştirmelerinden dolayı aşırı acımasız ve kötücül karakterlere sahiptiler ve her türden kötülüğü yapıyorlardı. Hatta büyük oranda insan vücudu tüketmeye bile başlamış, kendi şeytani güçlerini fazlaca arttırabilmek için insan kanı kullanarak insanların onlara karşı nefret ve korkuyla bakmalarına neden olmuşlardı. Sonunda Ay Tanrısı Klanı, Şeytani İblis Klanı'nın yaptığı kötülükleri izlemeye dayanamamış ve onlara karşı barışçıl Peri Klanı ve Şeytani İblis Klanı'nın en çok korktuğu Aziz Yok Edici seviyesindeki Altın Karga'yla ittifak kurmuştu. Uzun süren kanlı bir savaşın ardından en sonunda Şeytani İblis Klanı yok edilmişti. Altın Karga'yla yaptığı şiddetli savaşın ardından Şeytan İmparatoru'nun bedeni ve ruhu ağır yaralar almış, sonunda da Ay Tanrıları tarafından katledilmişti."
"Sonunda, Şeytani İblis Klanı'nın hayatta kalan tek üyeleri, Şeytan İmparatoru'nun yetiştirmek için kendi kanını kullandığı on antik iblisti - Şeytani Gök İblisi, Şeytani Toprak İblisi, Şeytani Tiran İblisi, Şeytani Gölge İblisi, Şeytani Alev İblisi, Şeytani Öfke İblisi, Şeytani Rüzgâr İblisi, Şeytani Buz İblisi, Şeytani Savaş İblisi ve Şeytani Işık iblisi. Şeytanı İblis Klanı yok edilmesine rağmen, aşırı güçlüler ve hatta savaşın ardından kutsal yaratık Altın Karga ortadan kaybolmuş ve bir daha görülmemişti. Şeytan İmparatoru'ndan ağır yaralar aldıktan sonra büyük ihtimalle ölmüştü. Ölmese bile, 10,000 yıl geçmiş olmasına rağmen hâlâ tamamen iyileşememiş olmalıydı. Ay Tanrısı Klanı da aynı zamanda Gece İblisi Klanı'na karşı savunma yapmak zorunda olduğundan ağır kayıplar vermişti. On antik şeytani iblis inanılamayacak kadar güçlüydü. Eğer Ay Tanrısı Klanı onları da yok etmek isteseydi, çok ağır bir bedel ödemek zorunda kalacaklardı. İnsanlara ait bölgeye bir daha adım atmamaya ve kötülük yapmamaya söz vermelerinin ardından Ay Tanrısı Klanı, o günden beri saklanan on antik şeytani iblisi bağışladı.."
"O zamandan beri on antik şeytani iblis, Unutulmuş Kıta'nın bilinmeyen bölgelerinde gizlenmeye gitti ve 10,000 yıl geçti. 10,000 yıldır sözlerini tutup insan bölgesine girmemiş ve kötülük yapmamışlardır. Aksi halde Ay Tanrısı Klanı onları affetmezdi. Şeytani Savaş İblisi'nin dış görünüşü bir insanınkini andırıyordu ve on antik şeytani iblis arasındaki en kana susamışı ve kötücül olanıydı. Sadece oldukça güçlü olan kötücül karanlık enerjiye değil, aynı zamanda yıldırım enerjisini de kullanabiliyordu. On antik şeytani iblis... Ya da daha doğrusu tüm şeytani iblisler kutsal yaratık Altın Karga'dan korkardı. Çünkü Altın Karga'nın ateşi, kaynağı olmayan bir ateşti. Saf olmayan her şeyi ve tüm kötülüğü yakıp temizleyebilirdi; Altın Karga'nın ateşiyle yanan kötü karakterli şeytanlar ölçülemeyecek bir acı ve keder çekerlerdi. Dahası, Şeytani Savaş İblisi'nin elemental özelliklerinden birisi yıldırımdı, ki ateş karşısında zayıftı. On antik şeytani iblis içinde Altın Karga'dan en çok korkan Şeytani Savaş İblisi'ydi. Tam gücü, on antik şeytani iblis arasında beşinci sıradaydı."
Ling Chen'in kafasının içinde, Qi Yue tüm bilgileri hızlıca ona aktardı. Şüphesi doğrulanmıştı... Önünde duran şeytani iblis gerçektende 49554 Köy Reis'inin bahsettiği on antik şeytani iblisten biriydi, Şeytani Savaş İblisi!
"Ne yapmalıyım?" Ling Chen yüzü çarpılmış bir haldeyken kafasının içinde bağırdı.
Qi Yue bir süre düşündükten sonra hafif bir şekilde iç çekerek: "Bu karanlık ve dehşetli yerin Şeytani Savaş İblisi'nin yaşadığı yer haline geleceğini hiç düşünmemiştim. Şeytani Savaş İblisi 10,000 yıl önce çoktan Gizemli Tanrı seviyesindeydi. Ondan kaçabilmenin kesinlikle hiçbir ihtimali yok. Genç efendi, gerçekten de buraya gelmemeliydin." dedi.
Qi Yue'nin cevabı oldukça netti... Kaderini kabullen. Bunun dışında Ling Chen'in başka hiçbir seçeneği yoktu. Sadece seviye 13 bir oyuncuydu. En üst Gizemli Tanrı seviyesindeki şeytani bir iblisle karşılaştığında ölümünü kabullenmek dışında başka ne yapabilirdi?
"Hayır, unut gitsin. Küçük insan, çok zayıf ve acınasısın. O kadar acınasısın ki çığlıklarını duymak bile istemiyorum. Seninle vakit harcamak benim için bir utanç. Sana sadece hiçbir şeyin kalmayana kadar ezerek hızlı bir ölüm vereceğim."
Sırıtıp kahkaha atarken, Şeytani Savaş İblisi sağ pençesini ileri uzattı. Beş "parmağı" da bir kurdun pençesi ve dişlerinden çok daha keskindi. Avucunun ortasında karanlık bir enerji topu belirdi. Bir yandan dönerken pinpon topu boyutuna gelene kadar yavaş bir şekilde giderek genişledi. Oldukça küçük bir enerji topu olmasına rağmen çevredeki tüm enerjiyi etkilemiş ve özümsemiş gibi duruyordu. Ling Chen irileşmiş gözleriyle enerji topuna bakıyordu. Enerji topundan ağır bir ölüm kokusu yayılmaya başlamıştı.
Bu enerji topu salıverildiği anda Ling Chen'in hayatı bitmiş olacaktı.
Fakat en ufak bir direniş göstermeden nasıl ölebilirdi? Ling Chen dişlerini sıkıp, uyumuş ve katılaşmış sağ elini yavaşça yukarı kaldırdı.
"Ay Gölgesini kullanma!" Qi Yue, Ling Chen'in ne yapmak üzere olduğunu fark etti ve hemen onu durdurmak için bağırarak: "Şeytani Savaş İblisi geçmişte Ay Felaketi'ni gördü. Eğer Ay Gölgesi'ni kullanırsan Ay Felaketi'ni tanıyacaktır ve onu senden almak için her şeyi yapacaktır. Ölsen bile, canlandıktan sonra seni tekrar ve tekrar aramaya devam edecektir! Tekrar huzuru tadamayacaksın. Daha da önemlisi, eğer Ay Tanrısı Klanı, Ay Felaketi'nin hâlâ var olduğunu öğrenirse durum çok daha kötü bir hâl alır." dedi.
Ling Chen: "..."
Ling Chen'in sağ eli olduğu yerde dönüp kaldı. Son umut ışığı olan Ay Felaketi kullanılamazdı. Görünüşe göre tüm yapabileceği ölmeyi beklemekti. Ling Chen sessiz bir iç çekti ve çaresizce yumruğunu indirdi.
"Pekâlâ, küçük insan, gözümün önünden kaybolma zamanın geldi. Buraya gelmek tüm hayatın boyunca yaptığın en aptalca şeydi ama elimin altında ölmek senin için bir onur... Geber!"
Karanlık bir dalgasıyla, Şeytani Savaş İblisi'nin elindeki siyah enerji topu yavaşça Ling Chen'e doğru süzülerek başladı... Enerji topu çok yavaş bir şekilde süzülüyordu ama içerdiği enerji inanılamayacak kadar devasaydı. Siyah enerji topunun hedefi olan Ling Chen, kaçmak için bırak vücudunu hareket ettirmeyi, tek bir parmağını bile kımıldatamıyordu. Çabaladı... Fakat hiçbir şekilde karşı koyamıyordu. Kapkara enerji topu metre metre yavaşça ona doğru yaklaşırken göz bebekleri irileşti.
"Ahh! Abi!"
Siyah enerji topu sadece birkaç metre ötesindeyken, uzaktan genç bir kızın keskin çığlığı yankılandı. Ling Chen anında sesin Xi Ling isimli kızdan geldiğini anında anlamıştı. Tam o anda kırmızı bir alev huzmesi gölgeli dağ sırasında bir anda belirdi. Aynı anda sıcak dalgasıyla birlikte yumruk boyutundaki bir ateş topu Ling Chen'in arkasından uçtu ve Şeytani Savaş İblisi tarafından yollanan siyah enerji topuyla çarpıştı. Anında tıslama sesi duyuldu ve siyah enerji topu kavurucu ateş topu tarafından yutuldu. Siyah enerji topu yok olduğu ana kadar giderek daha da küçüldü.
Ling Chen: "!!!"
"N... Ne?" Şeytani Savaş İblisi gülmeyi kesti. Gözleri aniden korkutucu bir ışıkla parlamaya başladı. Sesindeki şaşkınlık belli olarak: "Kim... O da kim?", dedi.
İki büyük güç çarpıştığı zaman, sonuç bir enerji patlaması olmalıydı. Şeytani Savaş İblisi'nin karanlık enerjisi inanılamayacak kadar güçlü olsa da ateş topuyla çarpıştığı anda tamamen yutulmuştu. Bu sahne Şeytani Savaş İblisi'nin şok içinde bakakalmasına neden olmuştu. Fakat, o gücün sahibinin burada olabilmesine imkan yoktu...
Küçük kırmızı bir ışık huzmesi Ling Chen'in önünde beliriverdi. Beliriveren, Ling Chen'in önünde kollarını açmış olarak duran Xi Ling idi. Bir çift kırmızı göz soğuk bir şekilde Şeytani Savaş İblisi'ne dik dik bakıyordu.
"Xi Ling..." Önünde beliriveren küçük kızı gören Ling Chen şaşkınlıkla ona seslendi. Az önceki ateş topu... Bu kız tarafından mı yollandı? Şeytani Savaş İblisi'ne Gizemli Tanrı seviyesindeydi ama saldırısı bu kızın gücüyle etkisiz hale mi geldi...
On bir ya da on iki yaşında görünen bir kız! Fakat yine de Şeytani Savaş İblisi'nin gücüne tamamıyla karşı koymuştu!
İlk karşılaştıkları andan beri Ling Chen bu kızda özel bir şeyler olduğundan şüphelenmişti. Ancak bu kadar özel olabileceğini hiç ama hiç beklemiyordu.
Ne... Ne tür bir ilahtı o?
"Bu kız..." Qi Yue'nin sesi Ling Chen'in kafasında duyuldu. Açık bir şekilde o da kızın Şeytani Savaş İblisi'nin saldırısını etkisizleştirmesinden dolayı şok içindeydi.
Xi Ling'in ortaya çıktığı sırada Ling Chen'i çok daha fazla şaşırtan şey Şeytanı Savaş İblisi'nin gözlerinin saçmalık seviyesine ulaşmış şokla iki katına büyümüş olan kırmızı gözleriydi. Sanki tamamen anlaşılmaz, tamamen inanılmaz bir şey görmüş gibiydi. Sanki... Şeytani Savaş İblisi'nin gözlerinde korku vardı. Evet, Ling Chen Şeytani Savaş İblisi'nin gözlerindeki korkuyu görebiliyordu ve hatta hafifçe titremeye başlamışlardı.
"Sen... Sen... Sen... İmkânsız..."
Xi Ling ile yüzleştiğinde, Gizemli Tanrı seviyesindeki on antik iblisten biri olan Şeytani Savaş İblisi titremeye başladı... Hatta sesi bile titremeye başlamıştı. Aslında korkuyordu! Aniden büyüyüp küçülen göz bebekleri korkunun gerçek olduğunu gösteriyordu. Bu tür bir korku hem ruhu hem de kalbinden geliyordu... Sanki Şeytani Savaş İblisi'nin vücudundaki her bir hücre... Xi Ling diye anılan bu kızdan korkuyordu.
Tap…
Şeytani Savaş İblisi titrerken geriye doğru bir adım atmıştı. Aşırı kibirli ve hor gören bu şeytani iblis, sanki korkunç bir yaratık görmüş gibi şok edici bir şekilde geri çekiliyordu. Nefes alış verişi bile düzensizleşmişti.
Ling Chen tam anlamıyla afallamıştı. Kızın ortaya çıkışıyla Şeytani Savaş İblisi'nin bu şekilde davranması, bir farenin aniden vahşi bir kaplanla karşılaşması gibiydi. Bu kız... Neydi o...
Küçük kız yavaşça yukarı bakıp, alçak soğuk bir sesle: "O kadar yıl beni hapsettin, şimdi de onu incitmek istiyorsun... Sizi... Kesinlikle affetmeyeceğim çocuklar!" dedi.
Çatırt...
Parlak kırmızı bir alev aniden ortaya çıkıp, küçük kızın tüm vücudunu kapladı. Ateşle yıkanırken kızın saçı ve bedeni dalgalanmaya başladı ama yine hiçbir yeri yanmamıştı. Parlak kırmızı alevden yayılan aura Şeytani Savaş İblisi'nin acınası bir korku çığlığı atmasına sebep olmuştu. Tıpkı korkudan dehşete düşmüş bir köpek gibi kaçacak yeteneği bile yoktu. Aşırı korkusu dengesini korumasına bile engel olmuştu. Birkaç adım kaçtıktan sonra yere yıkıldı.
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..