Bölüm 119: Birlikte Çalışmak
"Büyük kardeş Meng Xin, sonunda döndün!" Xiao Qi kuş gibi Meng Xin'e doğru zıplayıp mutlu bir şekilde koluna yapıştı. Xiao Qi'nin bakışları hızla tekrar Ling Chen'e dönerek: "Bak, bak, büyük kardeş Yun Feng'in bulduğu yeni üye o... Kim olduğunu tahmin edebilir misin? He he, sana söylediğimde kesinlikle şaşıracaksın!", dedi.
Demek bu Yun Meng Xin? Xiao Qi'den adını duyduğunda Ling Chen'in bakışları hafifçe sallandı. Oyun dünyasına girmesinin ve savaşmak için bir amaç bulmasının nedeni oydu. Ling Shui Ruo'nun korkunç bir canavar olan Isrock hastalığından kaçabilmesi de onun sayesindeydi. Bu onu ilk görüşü olmasına rağmen Ling Chen'in kalbinin en derinlerinde her zaman ona karşı bir parça minnettarlık ve yıkılmaz kararlılığından kaynaklı ufak bir parça onay ve hayranlık vardı. Onunla tanıştığı ilk andan itibaren Ling Chen neden onun bugün olduğu yerde olduğunu anlamıştı.
Çin'in iki numaralı ailesinin bile yakınlaşmak istediği bir ailenin inanılmaz bir geçmişi, gücü ve bağlantıları olmalıydı. Bu ailenin varisinin Yun Meng Xin'e âşık olması da tamamen sıradan ve normal bir şeydi. Her ne kadar yüzünü daha göstermemiş olsa da sakin karakteri, zarif duruşu ve ruhani sesi yüzünün bir tanrıça gibi olduğu konusunda şüpheye yer bırakmıyordu. Bunların hepsi bir erkeğin ona âşık olmasını çok kolaylaştırıyordu. Dışarı çıkmadan önce yüzünü kapatması çok önceden beri alıştığı bir şey olmalıydı. Aksi halde nereye giderse gitsin her zaman istenmeyen bakışların odağı olacak ve bu da gereksiz sorunlara yol açabilecekti.
Ling Chen için bile aniden onu görmek kısa bir an için zihninin boşalmasına sebep olmuştu.
Ling Chen'e doğru baktı ve gözleri buluştu. Ling Chen peçenin ardında, gözlerinde dalgalanmalar olduğunu gördü. Kırmızı dudaklarının kenarları zarif bir şekilde kalktı... Belli bir gülümsemeyle konuşarak: "Ling Tian, değil mi?" dedi.
Rüya gibi olan sesi neredeyse gerçek dışıydı. Sanki cennetin melodik sesleri ağzından çıkıyor gibiydi. Dayanılamayacak kadar korkunç biri olsa da sadece sesi sayısız erkeğin ona âşık olması için yeterliydi. Fakat sözleri Ling Chen, Yun Feng, Xiao Qi ve Su'Er'i şaşırmıştı.
"Ah?" Xiao Qi'nin ağzı açık kalmıştı. Yüzü şaşkınlıkla dolu bir halde: "Büyük kardeş Meng Xin, nereden bildin? Büyük kardeş Yun Feng sana çoktan söyledi mi?", dedi.
"Hayır, hayır, tabii ki söylemedim!" Yun Feng hızlıca kafasını sallarken Xiao Qi'den çok daha şaşırmış görünüyordu. Gözleri iyice irileşirken, tüm yüzü hayranlıkla dolu bir şekilde: "Bunu daha kimseye söylememiştim! Meng Xin, o - onun Ling Tian olduğunu nasıl bilebilirsin?", dedi.
Ardından döndü ve Ling Tian'ın kafasının üzerine baktı... Daha önce oyundaki adı görünüyordu ama hızlıca kaybolmuştu. Yun Meng Xin adını görmemişti... O zaman nasıl olur da Ling Tian olduğunu biliyordu? Daha önce karşılaşmış olmaları mümkün müydü?
Peçenin altındaki gülümsemesi yumuşaklaşarak: "Demek Ling Tian'sın..." dedi.
Ling Chen: "Beni daha önce gördün mü?", biraz daha fazla bir ilgiyle diye sordu. Tüm oyuncular tarafından bilinen efsanevi bir karakterdi, adının geçmesi bile kalabalığı kolayca şok edebilirdi... Az önce olduğu gibi, adını duyduktan sonra Xiao Qi neredeyse zıplayarak heyecandan çatıdan çıkacaktı. Hatta genellikle yavru bir kedi kadar sessiz olan Su'Er bile ifadesindeki şaşkınlığı saklayamamıştı. Fakat önünde duran Yun Meng Xin adını haykırmamıştı. Yüzünde hafifçe beliren gülümseme dışında hiçbir ifade yoktu ve tıpkı sabit bir heykel ya da hiçbir dalga bulunmayan su birikintisi gibiydi. Bunun yanında bu kızı daha önce hiç görmediğinden emindi. Karakteri ve duruşu hayatının sonuna kadar hatırlayacağı şeylerdi... Yani nasıl olurda onun Ling Tian olduğunu bilebilirdi?
"Hayır." Yun Meng Xin hafifçe kafasını salladı ve gülümseyerek: "Aslında, sadece tahmin ettim.", dedi.
"Ah?" Xiao Qi'nin ağzı bir kere daha açık kalmış, Yun Meng Xin'in kolunu ileri geri sallayarak: "Tahmin mi ettin? Fakat sana o olduğunu düşündüren neydi? Ben olsam, Kalbin Rüyası'na katılacağını asla düşünemezdim.", dedi.
"Gerçekten de tahmin ettin... F-Fakat Meng Xin, bunu nasıl tahmin ettin?" Yun Feng afallamış bir şekilde kafasını kaşıdı. Edindiği yardımcının kim olduğunu ona söylememişti. Bir kereliğine gerçekten mutlu olmasını sağlamak için ona sürpriz yapmayı planlıyordu. Fakat daha onu takdim edemeden, anında Ling Tian'ın adını söyleyivermişti.
Yun Meng Xin gülümseyerek, çok az alanı olan odaya zarif bir şekilde girdi ve kapıyı arkasından kapattı. Vücudunun hareketleri hızlı ve zarif, attığı her bir adımı izlemesi muhteşem bir zevkti. Tanrı'nın favori çocuğu gibiydi - Onun hakkındaki her şey tam bir mükemmeliyetti... Kaderi hakkında kontrolü olmaması dışında elbette. "Dürüst olmak gerekirse, bu oldukça kolay bir tahmindi. Abimin bana oyun bilekliğimi getirdiği gün, heyecan içinde bana yardım edebilecek birini bulduğunu söylemişti. Uzun zamandır onu böylesine coşkun bir halde görmemiştim. Bu yardımcının aşırı güçlü biri olması gerektiğini ve abimin ona çok güvendiğini düşünmüştüm. Daha sonraları abim "bu kişinin" muhabbetini defalarca açmış ve ondan bahsettiği her seferinde her zaman sesinde bir hayranlıkla konuşuyordu. Abimle beraber büyüdüm ve kendini beğenmiş bir karakteri varken birine böyle hayranlıkla bakacağı bir gün geleceğini hiç düşünmezdim. Aşırı güçlü "Kılıç İmparatoru" olsa bile abim ona hiç gerçekten saygı duymazdı ve bir gün onu geçeceğinden emin olurdu."
"Şüphelerimi arttıran şey bu sabah abimle çalışırken Evcil Hayvan Sıralaması'nın duyurusunda Ling Tian'ın Cennet Sonu sınıfı bir evcil hayvan edindiğini duyduk. Abim çok şaşırmıştı ama aynı zamanda sanki Cennet Sonu sınıfı evcil hayvanı kendisi edinmiş gibi aşırı heyecanlı görünüyordu. Bu yüzden de Ling Tian'ın abimin bahsettiği kişi olabileceğini düşündüm. Böyle güçlü biri olarak birkaç gün içinde sahne ışıklarını kendine çekti ve her oyuncunun adını hatırlamasını sağladı."
"Ayrıca, Qi Qi'nin en çok hayranlık beslediği kişinin abisi olduğunu biliyorum. Ancak, Qi Qi Ling Tian'a baktığı zaman abisini gördüğü zaman gözlerinde oluşan ateşli bakıştan çok daha fazlası gözlerinde beliriyordu. Böylece, onun Qi Qi'nin abisinden çok daha güçlü biri olması gerektiğini düşündüm. Yani, Ling Tian olmalıydı."
Yun Meng Xin cümlesini güzel bir gülümsemeyle bitirdi. Diğer yandan Yun Feng ve Xiao Qi etkilenmiş bir şekilde öylece dikiliyordu.
Ling Chen'in kaşları çok hafifçe titremişti. Yun Meng Xin'in sakinliği ve detaylara olan dikkati beklentilerinin çok ötesindeydi. Diğerlerinin istemsizce göz ardı ettiği şeyleri fark etme yeteneği ve daha önce hiç görmediği biri ya da bir şey hakkında sağlam bağlantılar kurma yeteneği... Önünde duran Yun Meng Xin, hayal ettiği inatçı ve çaresiz kızdan tamamen farklıydı. Tanrıça seviyesindeki güzelliği, olağandışı düşünce tarzı ve zekası... Demek bu Yun Meng Xin ha?
"Vay! Bu kesinlikle en iyinin iyisi olan büyük kardeş Meng Xin!" Xiao Qi alkışlayarak, gözlerindeki hayranlık kıvılcımlarıyla Meng Xin'e baktı.
"Pekâlâ!" Yun Feng iç çekti. "Şey, aslında bu sefer sana küçük bir sürpriz yapabileceğimi düşünmüştüm ama her zamanki gibi feci şekilde batırdım."
Ling Chen derin düşüncelere dalmıştı... Yun Meng Xin'in kimliğini anlamasının sebebi şans değil gibi duruyordu; Büyük bir zekâya sahip bir kızdı.
"Hiç de değil abi, bana çoktan büyük bir sürpriz yaptın ve büyük bir umut verdin... Teşekkür ederim abi."
Yun Meng Xin'in sesi yumuşak ve içtendi. Sadece sesi bile her erkeğin kalbini eritmek için yeterliydi.
"Ben senin abinim, bu yüzden bana teşekkür etmene gerek yok. Fakat... Senin için tüm yapabileceğim bu, babamın lanet emirlerine karşı gelemem. Ayrıca hâlâ ilgilenmem gereken Uyanış Birliği var. Gelecekte sana yardım edecek olsam bile bunu gizli bir şekilde yapmak zorundayım. Başarılı olman tamamen gösterdiğin çabaya bağlı. Meng Xin, gelecekte ne olursa olsun her zaman yanında olacağım. Senin gibi bir kız kardeşe sahip olmak benim için bir onur. Bu yüzden savaşmaya devam etmeli ve babamı devirmeliyiz! Long Tian Yun'u alaşağı etmeliyiz!"
Yun Feng kuvvetli bir şekilde kafasını salladı ve Yun Meng Xin'e başparmak işareti yaptı.
Yun Feng'e baktığında Ling Chen'in dudakları sıcak bir gülümseme halini aldı. Yun Feng'in sözleri zihninde yankılandı: küçük kız kardeşlere sahip olan büyük kardeşler cidden kutsanmıştır. Her abi küçük kız kardeşlerini kalplerinin derinlerinden seviyor gibi duruyor. Yun Feng ve Yun Meng Xin, tıpkı o ve Shui Ruo gibiydi.
Ve ayrıca...
Uyanış Birliği mi?
Long Tian Yun?
Yun Feng "Long Tian Yun"dan bahsettiği anda Ling Chen'in gözlerinde bir soğukluk belirdiğini kimse fark etmemişti.
"Hı hı." Yun Meng Xin yumuşak bir şekilde cevapladı ve Ling Chen'e döndü. Peçenin ardından Ling Chen güzel ve nazik bir bakış hissetti. "Ling Tian, "Kalbin Rüyası"na hoş geldin. Buraya abim tarafından getirildin, yani sana tüm kalbimle güveneceğim. Ayrıca Qi Qi, Su Su ve hepinize Kalbin Rüyası'na katıldığınız için teşekkür etmeliyim. Bugün burada olmak için çok fazla şeyden vazgeçtiniz... İki yıl içinde ne olursa olsun her zaman size minnettar olacağım ve her birinizi sonsuza kadar hatırlayacağım..."
Yun Meng Xin'in sözleri herkesin kalbine dokundu. Xiao Qi kafasını salladı ve tüm ciddiyetiyle: "Büyük kardeş Meng Xin, kardeşler arasında böyle şeyler söylemenin anlamı yok. Büyük kardeş Meng Xin, sen her zaman tüm dünyada en sevdiğim kişisin! En güzel, en zeki, en nazik, en iyi Tanrıça! Long Tian Yun'dan çok daha iyisini yapabilirsin. Ne yaparsan yap her zaman yanında olacağım. Aksi halde senin kız kardeşin olma onurunu hak etmiyorumdur.", dedi.
"Büyük... Büyük kardeş Meng Xin'i seviyorum." Su'Er ona doğru yürüdü ve Yun Meng Xin'in yanında durdu. Sessiz sesiyle: "Bu yüzden... Su'Er... Her zaman büyük kardeşin yanında savaşacak.", dedi.
Yanında duran iki güzel kızla, Ling Chen onun güzel ve zekiden çok daha fazlası olduğunu biliyordu; güzel karizması herhangi birinin anında ona tutulmasını sağlıyordu. Yoksa neden harika ailelere sahip iki kız "Kalbin Rüyası'na" katılmak isterdi?
"Tamam, o zaman, amacımız için hep birlikte çalışalım." Ling Chen gülümseyerek üç kıza baktı. Neredeyse bu küçük grubu sevmeye başladığını hissediyordu. Bu üç kız sadece kıyaslanamaz güzel yüzlere sahip değil, ayrıca bu sıcak ve hoş karşılayan atmosferle taşınıyor gibiydi. "İnandıklarınıza inanın, ne yapıyorsanız yapmaya devam edin. İki yıl içinde ya da daha yakında, kaderleriniz kendi ellerinizde olacak."
Yun Meng Xin sözleri karşısında şaşırmıştı. Parası, bağlantıları, hiçbir şeyleri olmayan beş kişilik bir grubun iki yıl içinde Yun Ailesi Finansal grubunun varlığına ve itibarına sahip olması imkânsız bir görev gibi duruyordu. Fakat önünde duran adam güven ve kararlılık yayıyordu.
Bu sözler aşırı kendine güvenenir gibi duruyordu... Ama bir nedenden ötürü sözlerinde en ufak bir aldatmaca bile hissetmemişti. Kalbinin derinliklerinde bir yerde az önce tanıştığı bu adama karşı açıklanamaz bir his vardı - O burada olduğu sürece, imkânsız gibi duran amaç o kadar da uzak değil gibi duruyordu.
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..