Önündeki alan oldukça büyüktü, genişliği yüz metreden daha fazlaydı. Alan tamamen boştu, sadece tam ortada yeşil renkli devasa bir yaratık sessizce dinleniyordu.
Dinlenen vücudu alanın zemininin yarısını kaplıyordu! Vücudunun büyüklüğü Aç Gözlü Dev Kara Kurbağası'nın kim bilir kaç katıydı. Sadece vücudunun büyüklüğü bile Ling Chen'e boğulma hissi yaşatmıştı.
İnanılmaz derecede garip ve korkunç bu yaratık şu anda açık bir şekilde derin uykudaydı. Kafası kocaman, yüz hatları tek bir bakışta bile insanları korkutmaya yetecek kadar vahşiydi. Özellikle ağzı çok büyüktü. Uyuyor olmasına rağmen ağzı sonuna kadar açık, bir sıra korkunç testere gibi dişlerini sergiliyordu. Burun köprüsü dışarıya doğru çıkıntı yapmış ve kafasının üzerinde bir tane kıvrımlı boynuzu vardı. Kafasının iki yanında, kulak şekilli etten bir yüzgeç vardı. En şaşırtıcı ve tuhaf olanıysa yüzünde hiç göz bulunmamasıydı... Tüm yüzü zarafetten yoksun bir burun ve bir dağı bile yutabilecek gibi duran devasa bir ağızla beraber bir çift kulak benzeri yüzgeçten oluşuyordu. Vücudunun ve kuyruğunun görünüşü normal bir öküze benziyordu ama çok daha büyük boyutluydu. İki devasa pençe vücudunun iki yanından dışarı doğru uzanıyordu... Görünüşleri biraz da olsa insan ellerini andırıyordu.*
\\ *Merak eden varsa diye buraya bırakıyorum. Böyle bir şeymiş ama kendim araştırmadım.
http://image.baidu.com/search/index?ct=201326592&cl=2&lm=-1&nc=1&ie=utf-8&tn=baiduimage&ipn=r&ps=1&pv=&fm=rs3&word=上古凶兽饕餮&ofr=饕餮
Tarif edilemez büyüklükteki aura bu devasa canavardan geliyordu. Hissettirdiği tehlike hissi Aç Gözlü Kara Kurbağası'nın hissettirdiğinin bin katından daha fazlaydı.
Soğuk ter damlaları Ling Chen'in kıyafetlerini anında ıslatmıştı. Orada durup korkunç canavara bakıp ne ilerlemeye ne de geri gidip vücudunu gizlemeye cesaret edebiliyordu. Onun yerine nefesini tutup tamamen sabit bir şekilde duruyordu. Bu inanılmaz tehlike hissinin ne demek olduğunu anlıyordu... Tıpkı bir karınca gibi, zirvesi görünmeyen bir dağ ile karşılaşıyordu. Eğer önündeki canavar uyanırsa onu külünü bile bırakmadan anında yok edebilirdi. Ufacık bir mücadele şansı bile yoktu.
Daha güçlü yaratık, daha güçlü duyular demekti. Açık bir şekilde bu yaratık uzun bir süredir uçurumun altında uyuyordu. Tetikliği en düşük seviyeye inmişti ve bu yüzden ilk girdiğinde onu fark edememişti. Bu tür bir canavara karşı, vücudunun her hareketiyle keşfedilme şansı vardı.
Fakat geri çekilme yolu kesilmişti. Ölümden başka buradan ayrılma yolu yoktu. Ne olursa olsun sadece ileriye doğru gitmeyi seçebilirdi.
Fakat bu canavarla savaşmak da intihar demekti!
Ling Chen bakışlarını kaydırıp, canavarın bedeni tarafından kaplanmayan her köşeyi taradı. Yarım dakika donmuş gibi durduktan sonra, çok yavaş hareket ederek "Gizliliğin Karanlık Pelerini'ni" çağırdı ve hafifçe giyindi.
"Ding... "Gizliliğin Karanlık Pelerini'ni" kullandınız. Şu anda gizlisiniz. Gizlilik süresince saldıramaz ve "Gizliliğin Karanlık Pelerini" çıkarıldığında gizlilik durumu sona erer."
Gizliliğin Karanlık Pelerini'nin gizlilik etkisi Peri ya da altındaki varlıkların duyularından kesin olarak saklayabiliyor, ayrıca Cennet Sonu ve Gizemli Tanrı seviyesindeki varlıkların duyularından kaçınmak için belli bir şans veriyordu. Fakat düşünmeye bile gerek olmadan bunun oldukça düşük bir ihtimal olduğunu bilmek gerekiyordu.
Fakat şu an sadece bu kumarı oynayabilirdi. Yıllar süren derin uykusundaki bu canavarın dikkatinin büyük oranda düşmüş olmasını umuyordu. Önündeki yolun engellenmemiş olmasını daha çok umuyordu!
Gizliliğin Karanlık Pelerini'nin etkisi altında Ling Chen'in bedeni ortadan kayboldu, kendi bile sadece bulanık gölgesini görebiliyordu.
Gizliliğin Karanlık Pelerini'nin etkisi altında Ling Chen vücudunu dengeleyip neredeyse bütün bir sessizlik içerisinde ileriye doğru hareket etti.
Bir adım, iki adım... On adım... Yirmi adım...
Derin uykusundaki yaratık tamamen sakindi, Ling Chen zihninde birazcık daha rahatlamış hissetti. Bugünden önce, dışarıdaki varlıklardan hiç biri uzun bir süredir buraya girmemiş olmalıydı. Canavar aşırı huzurlu bir şekilde uyurken çevresine karşı olan farkındalığını çoktan kaybetmişti. Yoksa gücüyle birlikte, gizlenmiş olsa dahi ilk dakikada ifşa olmuş olurdu. Yaratığa on metre kala Ling Chen dayanamadı ve tarama yeteneğini canavarın üzerinde kullandı.
[Tao Tie]
Tip: Antik Efsanevi Yaratık.
Sınıf: Gizemli Tanrı.
Seviye: ????
Diğer bilgiler tespit edilemez.
Ling Chen'in gözleri anında sonuna kadar açıldı.
Gizemli... Gizemli Tanrı mı?
Sadece efsanelerde yer alan Aziz Yok Edici varlıkların dışında, Gizemli Tanrı, Mistik Ay dünyasının en büyük gücüydü. İnsan ya da yaratık fark etmeksizin, eğer Gizemli Tanrı seviyesinde güçleri varsa tüm dünyaya tepeden bakma yeterlilikleri de vardı. Oyuncular açısından bir Peri Boss'u yenme ihtimalleri vardı... Oyunun geç evrelerinde yeterli insan ve güçle Cennet Sonu Boss'u yenme ihtimalleri bile vardı Fakat Gizemli Tanrı Boss'u yenmesi her zaman imkânsızdı. Seviyenin ne kadar yüksek ya da kişi sayısı ne kadar abartı olursa olsun yenilmezdi. Hatta yüz bin, bir milyon oyuncuyla bile hepsinin intihar etmeye gitmesiyle aynı şeydi. Çünkü Gizemli Tanrı, Efsanevi seviye bir bosstu, yenilmez ve sadece onu görmek için yukarı doğru bakılabilirdi. Nasıl olurda bir efsane güç hiyerarşisinde en altta bulunan oyuncular tarafından yenilebilirdi?
Ve Gizemli Tanrı seviyesindeki bir güce sahip olan yaratıklar Unutulmuş Kıta'da bile oldukça az, hepsi de aşırı ünlüydü. İnsanlar tarafından korkulur, yaratıklar tarafından tapınılırdı.
Ling Chen şu anda Acemi Köyü bölgesindeydi.
Ve tam olarak da bu Acemi Köyü'nde bir Gizemli Tanrı yaratığı vardı!
Bu Gizemli Tanrı yaratığının adı... Tao Tie!
Tabii ki Ling Chen Tao Tie'yi bu isimle bilmiyordu. Çin efsanesinde, Şeytani Tanrı Chi You'nun kesilmiş başından oluşan, aşırı aç gözlü ve korkunç derecede güçlü bir varlıktı. Efsaneye göre devasa ağzı göğü ve yeri yutabilir, dünyadaki hiçbir şey yutulmaktan kurtulamazdı. Daha önceki sanal gerçeklik oyunlarında Tao Tie ismi sürekli olarak geçerdi ve her zaman yenilmez final boss'u olarak ortaya çıkardı.*
\\ * Chi You için de bir link bırakayım dedim ama Türkçe bir kaynak bulamadım. Bu yüzden de şöyle deyip geçiyorum; Çin efsanelerinde geçen ve dünyayı ele geçirmeye çalışan oldukça kötü bir adammış.
Ve Mistik Ay'ın Tao Tie'si beklenmedik şekilde Acemi Köyü bölgesinde ortaya çıkmıştı!
Bu tarz final bossları tek seferlik bir şeydi. Yani bu demek oluyordu ki öldürüldükten sonra kesin olarak ölüyorlardı. Mistik Ay'daki tek Tao Tie buydu... Oyuncuların giremediği en gizli, en korkunç final bölgesi yerine, burada ortaya çıkmıştı.
Gerçekten de neler oluyor? Yüreği kuşku ve kafa karışıklığıyla doluydu ama şu an bunları düşünecek zaman değildi. Hangi sanal gerçeklik oyunu olursa olsun Tao Tie kimliği şeytani yaratıktı. Eğer Ling Chen onu uyandırırsa, tek seçeneği ölmekti. Dudaklarını sıkıcı birbirine bastırarak, tutarsız bir hale gelen nefesini ve kalp atışlarını bastırdı. Daha önceki hareketlerini devam ettirdi ve adım adım ilerlemeye devam etti.
Otuz adım... Elli adım... Yüz adım...
Buraya geldiği geçide benzer bir yol gözlerinin önünde belirdi ve yolu engelleyen taştan bir kapı da yoktu!
Bu Ling Chen için oldukça hoş bir sürpriz olmuştu. Heyecanına kapılıp acele etmedi, bunun yerine yavaş ve hafif hareketlerini devam ettirerek ilerledi ve sonunda geçide adım attı.
Böyle güvenli bir şekilde geçip gittim mi?
Geçidin bir köşesinden geçip, kendini Tao Tie'nin görüş açısından çıkardı. Ancak bu şekilde hafifçe nefesini verebildi. Fakat o kalp çarpıntısı hissi kısa bir süre içerisinde kaybolmayacaktı. Şu anda hâlâ neden Acemi Köyü'nde bu tür bir final boss'unun ortaya çıktığı konusunda şok olmuş haldeydi. Bu açık bir şekilde sağduyuya ve bilinen gerçekliğe karşı geliyordu. Eğer bunu insanlara anlatsan bile, muhtemelen sana inanan tek bir kişi bile çıkmayacaktır. İleriye baktığında Ling Chen oldukça şanslı hissetti. Biliyordu ki, bir kez daha kader tarafından kutsanmıştı. Altıncı bölge kilitli değildi. Bu geçit daha öncekiler gibi taş bir kapıyla engellenmiş değildi. Yoksa dikkatli bir şekilde Tao Tie'nin duyularından kaçınsaydı bile tamamen anlamsız olacaktı.
"Ding... Unutulmuş Mağara'nın önünüzde bulunan yedinci bölgesine girmek üzeresiniz."
"Ding... Yedinci bölge Unutulmuş Mağara'nın sonunda yer almaktaydı. Bilinmeyen tehlikeler barındırıyor olabilir, lütfen dikkatli bir şekilde ilerleyin."
Sıradaki alan son mu?
Ling Chen gizlilik durumunu bitirmedi. İlerlemek için hafif adımlarını kullanmaya devam edip, ancak geçitte yüz metre ilerledikten sonra pelerini çıkarttı... Bu sırada Gizliliğin Karanlık Pelerini'nin üç yüz saniyelik etki süresinden sadece yüz saniye kalmıştı. Hemen ardından adımlarını hızlandırarak, hızlıca ileriye doğru hareket etti. Kurt'un Uçurumu'nun altında, Acemi Köyü No: 49554'ün en doğu ucundaki uçurumun dibinde, tuhaf bir mağara, şeytanlaşmış yaşam formları, bir antik efsanevi gardiyan yaratık... Cidden bu Unutulmuş Mağara'nın sonunda ne sakladığı hakkında daha da fazlasını öğrenmek için can atıyordu.
Bu Acemi Köyü 49554'te saklı olan nihai, final gizli görev olabilir miydi?
Bu geçit yolu diğerinden biraz daha uzundu, beş dakika boyunca yürüdükten sonra Ling Chen önünden gelen ışıktaki değişimleri görebilmişti. Yolun sonuna yaklaştığını biliyordu... Geçidin sonu, aynı zamanda Unutulmuş Mağara'nın da sonuydu.
Ling Chen adımlarını hafifleştirerek derin bir nefes aldı ve bileğindeki iletişim cihazında yer alan kayıt yeteneğini aktifleştirdi. Nefesini tutup, dikkatli bir şekilde adım adım ileriye doğru yürüdü. Altıncı bölge antik efsanevi yaratık tarafından korunuyordu. Antik efsanevi bir yaratık tarafından korunan bir şeyin kesinlikle sıradan olmadığını bir aptal bile bilirdi. Belki de bu gizemli antik bir harabeydi ve içerisinde sayısız eser ve hazine barındırıyordu. Tabii ki bu Ling Chen'in en çok görmek istediği şeydi. Ya da belki de içeride aşırı güçlü bir keşiş yaşıyordu. Bunun gerçek olma ihtimali oldukça düşüktü. Çünkü gerçekten de içeride böyle biri varsa, içeriye girdiği anda çoktan onu fark etmeliydi.
Yavaş yavaş ilerlediğinde ışık giderek daha da belirginleşmeye başlamıştı ama Ling Chen herhangi bir tehlike hissetmemişti. Kasılmış kalbi giderek daha da rahat bir hale geldi. İlerlemeye devam ettikçe ışık daha da güçlü bir hale geldi. Yavaşça daha önce gördüğü tüm ışıklardan daha da parlak bir hale geliyordu. Ling Chen hafifçe durdu... Alanın sonu ışıkla mı dolu? Ya da bu geçit dışarıya mı açılıyor?
Geçitten dışarıya adımını atana kadar tehlike hissi hâlâ ona ulaşmamıştı. Bu da demek oluyordu ki burada yaşayan bir varlık yoktu. Ling Chen geçitten çıktığı yerde durup önündeki kör edici ışıkla dolu alana baktı...
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..