Bölüm 40: ‘Cennet’

avatar
5130 7

Shura’s Wrath - Bölüm 40: ‘Cennet’


 

Çeviri: Aan'allain

 

Soyutlanmış, bilinmeyen bir ada, "Cennet" diye anılan yer.

 

"Oh! Benim sevgili Cehennem'im, "Cennet'e" hoş geldin diyorum. İnanıyorum ki bu sefer de beni şaşırtmaya devam edeceksin." Beyaz laboratuvar önlüğü giyen ve beyaz çerçeveli bir gözlük takan, neredeyse sopa kadar ince ve kamburlaşmış bir adam arkasına döndü. Onu tarif etmek için bir deri bir kemik cümlesini kullanmak daha fazla uygun olmazdı. Özellikle de kafası, bir iskeletinkinden hiçbir farkı yoktu ama beyaz çerçeveli gözlüğünün arkasındaki yaşlı gözleri, zehirli bir yılanmış gibi tehlikeli bir ışık saçıyordu.

 

Arkasında birbiri ardına sıralanmış bir metre genişliğinde, çeşitli uzunluklarda silindir şekilli kaplar yerleştirilmişti. İçleri ya yeşil, ya kan kırmızısı ya da koyu mavi sıvılarla doldurulmuştu. Sayısız tüp ve ince hortumlar onlara bağlanıyor... Ve her bir kabın içerisinden, bir insanın siması yansıyordu... Evet, insan! Vücut şekillerinden anlaşıldığı kadarıyla, birbiri ardına gelişmemiş çocuklardı.

 

"Bu sefer ki gerçekten de bir sürpriz." Uzun, siyah kıyafetli bir adam, elindeki eski püskü kıyafetli bir çocuğu yere fırlattı. Çocuk sekiz ya da dokuz yaşlarında duruyordu. Yere fırlatılmasına rağmen kıpırdamamıştı. Durumu ölmüş gibiydi, soluması görünür şekilde hissedilmiyordu.

 

"Ho ho, gerçekten de Isrock virüsü bulaşmış birisi..." Çocuğun durumunu gören kambur yaşlı adam kayıtsız bir bakışla: "Oh ho ho! Nefret! Vücudundaki nefreti hissediyorum! Çok genç ama yine de böylesine derinlere işlemiş bir nefret yayıyor. Sevgili Cehennem'im, beni gerçekten de şaşırttın. Çünkü bu gerçektende tam ihtiyacım olan şey. Soğukluk ve nefret, üst düzey bir ölüm makinesinin en çok ihtiyacı olan şeydir. Gerçi sadece nefret yeterli değil. Yıllar boyunca getirdiğin 1352 çocuğun 1309'u deneylerim yüzünden çoktan öldü. Ne kadar dayanır ki? Çöp, büyük eserlerimden biri olabilecek yeterliliğe sahip değilsin." dedi.

 

"Hıh, Isrock bulaşmış ve ailesi tarafından diri diri gömülmüş. İki gün sonra onu kazıp çıkardığımda hâlâ hayattaydı. İnanıyorum ki irade gücü seni hayal kırıklığına uğratmayacaktır." Uzun adam küçümseyerek: "Neden önce Isrock'ını tedavi etmiyorsun?" dedi.

 

"İnsanlar gerçektende aptal hayvanlar, küçük bir Isrock virüsüyle bile başa çıkamıyorlar." Kambur yaşlı adam ilerleyip ufak çocuğun kolunu yakalayıp alelade bir şekilde yeşil sıvıyla dolu olan büyük konteynırlardan birinin içine fırlattı ve sonra ona bir kere bile bakmadan: "Üç dakika sonra vücudundaki tüm Isrock virüsü ölecek. Bu tarz küçük bir virüsün canlılığı hemen hemen bir karınca kadar kırılgandır." dedi.

 

Uzun adam soğukça: "İnsanlar aptal hayvanlar mı? Sen insan değil misin?" dedi. 

 

"Ho ho! Sevgili Cehennem'im, lütfen beni bu aptal insanlarla aynı kefeye koyma, bu benim için büyük bir aşağılama olur. Bu önemsiz insanlar nasıl olurda benimle, tanrı olmak üzere olan Dr. Maniac'la karşılaştırılabilir?* Oh, tabii ki sen o aptal insanlara dâhil değilsin, çünkü sen insanların arasındaki tanrısın. Senin gözünde insanlar, karıncalar kadar önemsiz." Kambur yaşlı adam beyaz çerçeveli gözlüğünü itip yeşil sıvının içine batmış olan çocuğa baktı. Gözleri insanların kalbini dondurabilecek bir ışıkla parlıyordu. "O 1352 çocuk dünyanın her tarafından seçtiğin dâhilerdi, kesinlikle  yeteneklilerdi... Fakat sadece 200'ü üç dakika boyunca ruhsal şoka dayandı ve beyin ölümü gerçekleşmedi ve sadece 43'ü beş dakikaya kadar ruhsal şoka dayanabildi... Oh, hayır hayır, şu anda 44 oldu. Ne tarz bir sürpriz getirecekler bana acaba? O zaman bugün getirdiğin bu çocuk, hadi beş katıyla onunla başlayalım."

 

"Beş katı mı? Delirdin mi sen? Uzun adam kaşlarını çatıp: "Bu 43 çocuk yavaşça artan ruhsal şokun kuvvetine yavaşça alışarak şu ana kadar dayandı. Hemen beş katıyla başlamak, buna dayanabilecek tek bir kişi bile yok." dedi.

 

"Hayır, hayır sevgili Cehnnem'im. Bilmelisin ki, ihtiyacım olan gerçek dahiler. Ürünüm olabilmek için on kat ruhsal şok ve bedensel acıya dayanmalı ve zihnin çökmemesi, özellikle de ölmemek bir gereklilik. Çöpe ihtiyacım yok."

 

"Hıh, ne istiyorsan onu yap." Uzun adam daha fazla konuşmayıp arkasını döndü ve gitti. Buradaki kokudan iğreniyordu ya da daha açık konuşacak olursak, buradaki her şeyden iğreniyordu.

 

"Sevgili Cehennem'im, Cennet gelişini her zaman hoş karşılar."

 

“Bah!”

 

"Uyanık, hâlâ tamamen uyanık. Direkt olarak normal bir insanın limitini aşan beş kat ruhsal şoka maruz kaldı ve gerçekten de hâlâ uyanık! Dahi... Her zaman arzu ettiğim dahi bu işte!"

 

"Ha ha ha... çok güzel! Geride kalan deneklerim gibi olacaksın, ruhsal şokun daha yüksek seviyelerine maruz kalacaksın... Cennet'in zevkini ve harikalığını kalbinden geldiğince tadını çıkar, hahaha! Eğer bir gün eserim olacak yeterliliğe sahip olursan, bu hayatındaki en büyük onur olur, hahaha..."

 

"Sevgili Cehennem'im, "Cennet'e" hoş geldin diyorum. Oh, bu sefer elin boş gelmişsin. İşte bu, bu bilim adamını çok hayal kırıklığına uğrattı."

 

"O dâhileri bulmanın kolay bir iş olduğunu mu sanıyorsun? On bin kişi içinde senin en düşük gerekliliklerine ulaşan birini bulmak çok zor. Geldim, çünkü bilmek istiyorum, kaçı hâlâ hayatta? Bunca yıllık çabamın sadece ölü bedenler getirmesini istemiyorum!"

 

"Keke, sevgili Cehennem'im, tam da zamanında geldin. Çünkü şu anda hayatta olan kişi sayısı, sadece iki."

 

"İki?"

 

"Ruhsal şok alt katına yükseldiği zaman, sadece yedi denek kaldı. Yedi katına yükseldiği zaman... Kekeke, sadece iki tane kaldı! Hahaha... Başta hepsinin zihninin çökeceğini ve sonra benim tarafımdan kıymaya dönüştürüleceklerini düşünmüştüm ama kim tahmin ederdi ki iki tanesinin hâlâ hayatta olacağını. Sevgili dostum, bu şeref sana ait. Bana iki gerçek dahi verdin."

 

"Hangi ikisi?"

 

"Numara 17 ve numara 1353."

 

"O ikisi mi?

 

"Onlar her bin yılda bir ortaya çıkan en üst düzey denekler. Onların ölmesine  dayanamam... Hayır, sadece ölmelerine izin vermeyeceğim değil, iyi bir şekilde yaşabilmeleri için mümkün olan her yöntemi kullanacağım. Ve sonrasında, ruhsal şokun şiddetini küçük küçük arttıracağım. Öncelikle onların yedi kat ruhsal şoka tamamen alıştıracağım ve sonra yedi kattan başlayarak arttıracağım. Neredeyse yıkılacakları kritik noktaya kadar arttırmaya devam edeceğim ve sonra arttırmaya devam edeceğim. Ta ki alışana kadar ve arttırmaya devam edeceğim. Yedi kattan, sekiz kata ve sonra sekiz kattan, dokuz kata. Dokuz kattan, on kata arttıracağım... Kekeke, bu şekilde küçük küçük, onları insanlar arasındaki insanlara dönüştüreceğim! En büyük eserlerim olacaklar! Kekeke..."

 

"Sen gerçekten de manyaksın. Bu süreçte dayanacakları işkencenin ne kadar büyük olduğunu herkesten iyi bildiğine inanıyorum."

 

"Övgün için teşekkür ederim, sevgili dostum. Endişelenme, sözü unutmayacağım. Sonuçta, beyinlerini uyarmak için elektrik dalgaları ve vücutlarını güçlendirmek için uyuşturucular kullanıyorum ama sadece sen, dünyanın en korkunç öldürme tekniklerini onlara öğretebilirsin."

 

"Üç yıl sonra geri döneceğim."

 

"Sevgili Cehennem'im, Cennet gelişini her zaman hoş karşılar. İnanıyorum ki, bir daha ki gelişinde en olağanüstü iki ürünü göreceksin."

 

Kasvetli odada, iki devasa teçhizat ayakta duruyordu ve içleri ağızlarına kadar yeşil sıvıyla doluydu. İki hassas beden içlerine süzülüyor, yeşil sıvının örtüsünün altından, vücutlarına yerleştirilmiş sayısız tüple birlikte sadece bulanık figürleri görülebiliyordu.

 

"Sevgili Cehennem'im, "Cennet'e" hoş geldin diyorum. Seni üç yıldır görmedim ama vücudundaki kan kokusu her zamanki gibi çok rahatlatıcı. O zaman bırak geçen bu üç yılda ne kadar insan kanına bulandığını tahmin edeyim."

 

"Saçmalıklarını bana satma, buraya gelme sebebimi biliyorsun. Çalışmaların ne durumda?"

 

"Kekeke, inan bana kesinlikle en tatmin edici cevabı alacaksın. İlaçlarımın etkisiyle vücutları bir canavarınkinden daha korkunç bir hale geldi. Zihinleri... Kekeke, zihinleri şu anda ruhsal şokun on beş katına dayanabiliyor, hahaha... Yanlış duymadın, on beş kat! Ben bile bu sonuçtan tüm vücudumu titretecek kadar korktum.  Gerçekten de korktum. Ben, Dr. Maniac kendi eserlerimden korkacak şaşırdım... Şu anda ruhları çok korkunç. Eğer daha sonra senin eğitimini alırlarsa, bu canavarlar, tüm dünyanın en korkunç ölüm makineleri olacaklar, en korkunç canavarlar! Düşmanlarının yüzleşeceği kâbusların korkunçluğunu hayal bile edemiyorum. İnanıyorum ki, buradan ayrılmalarından sonra, tüm dünya onlar yüzünden korkuyla titreyecek. Ve onlar, tamamen benim eserim, kekeke."

 

"Hıh! Bu ölüm makinelerinin bir gün kendi kuklacılarını öldüreceklerinden korkmuyor musun?"

 

"Keke, sevgili Cehennem'im, bu konuda tamamen rahat olabilirsin. Nasıl olur da ben, Dr. Maniac böylesine aptalca bir hata yaparım. Eğer sadece zihinleri ruhsal şokun yirmi katına dayanabilecek yeteneğe sahip olur ve yıkılmazsa, aksi halde üzerlerine yerleştirdiğim zihin kontrolü asla kıramayacakları bir şey. Sonsuza kadar her bir emrimi izleyip, ta ki ölümlerine kadar asla bana ihanet etmeyecekler. Sevgili Cehennem'im, zihinlerinin ruhsal şokun yirmi katına dayanabileceklerini düşünüyor olabilir misin?"

 

"Yirmi katı mı? Hıh, bir tanrı bile bunu yapamaz."

 

"Haklısın. Yani sonsuza kadar benim kontrolüm altında olacaklar, görmek istemediğin bir şeyi asla yapmayacaklar."

 

"Daha fazla saçmalığa gerek yok, beni görmeleri için dışarı çıkar onları. Çoktan anlaştığımız zamana geldik."

 

"Keke, sevgili Cehennem'im, beni en iyi anlayan insan sensin. Biliyorsun ki bir arkadaşa verdiğim sözü asla bozmam. O zaman... No.17, No. 1353, dışarı gelin ve yeni arkadaşınıza bir bakın... Oh, hayır. O sizin eski arkadaşınız, siz çocukları bu güzel Cennet'e getiren o. Bugünden itibaren, siz çocuklar Cennet'ten ayrılacaksınız. Kekeke, ağlamaya ve bağırmaya, yalvarmaya ve direnmeye hazır olun... Çünkü siz çocukları götürmek üzere olduğu yer, gerçek bir cehennem."

 

"...No.17 ve No. 1353, resmi isimleri yok mu?

 

"İsim mi? Kekeke, güzel bir soru. Nasıl olur da en mükemmel eserlerimin isimleri olmaz. Onlar benim yarattığım hayatlar, en mükemmel eserlerim. Bu kişi tanrı olmak üzere, isimleri-"

 

"Adam... Eve..."**

 

*İsimlerin ya da lakapların Türkçe karşılıkları olsa dahi eğer zorunluluk haline gelmiyorlarsa olduğu gibi bırakıyorum. Eğer niye çevirmemiş acaba diye merak eden olursa diye, ki olmayacağını biliyorum ama neyse...

 

**Adam ve Eve, çoğumuz biliyordur ama eğer bilmeyen varsa diye ufak bir not düşeyim dedim. Hepimizin bildiği Adem ve Havva.

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 46894 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr