Bölüm 50: Soruşturma (1)

avatar
2120 1

Sovereign of Judgment - Bölüm 50: Soruşturma (1)


Çevirmen: SnBurak

 

 

Büyük kolonileşme çağı başlamıştı.

 

Kolonileşme karlıydı ve bundan kaçınmak isteseniz bile katılmaktan başka seçeneğiniz yoktu.

 

Hem bu topraklarda üretilen kaynaklar hem de yalnızca egemenlerin dükkanlarından satın alınabilecek yabancı ürünler şüphesiz çok değerliydi ve çok para ediyordu.

 

Ancak hepsi bu kadar değildi. Dünya’daki zemin kurumaya devam ediyordu. Tüm uzmanlar, yeni topraklarda çiftçilik yapmaya başlamazlarsa insanlığın artık bir geleceği olmayacağını iddia ediyordu.

 

Bunun üzerine kayıp insanların sayısı artmıştı. 2 yıl içinde toplam nüfusun %5'i kaybolmuştu. Ve Bae Jinman'ın tahmin ettiği gibi kolonize toprak 'Dragonic'te bulunmuşlardı. Dünyalılar bu insanları 'göçmenler' olarak adlandırmıştı.

 

Choi Hyuk, Barhaloleun Tepesi'nin yarısını kolonize etmişti ve şimdi onun ötesindeki geniş düzlüklere doğru genişlemek istiyordu. Bu sefere 3.000 asker katılmıştı. Fazla bir şey yoktu. Choi Hyuk ilk sömürgeci olmasına rağmen büyümesi diğer egemenlerden daha yavaştı. Yine de savaşçılarının hepsi elit olarak biliniyordu.

 

[Hayatta Kalmak ve Kaçış] sırasında aldığı ‘Vahşi Savaşçı’ lakabı ağızdan ağıza yayılmıştı ve şimdi müritlerinin her biri ‘Vahşi Savaşçı’ olarak bilinirken o ‘Vahşi Savaşçı Egemen’ olarak biliniyordu. Birliklerine topluca 'Vahşi Savaşçılar' deniyordu.

 

Choi Hyuk'un ‘Vahşi Savaşçılar’ ve ‘Vahşi Savaşçı Egemen’e doğal olarak tepki göstereceği noktaya gelmişti.

 

Sorunsuz bir yürüyüştü. Ovalar durmadan devam ediyordu ve yakınlardaki karada sıkıca tutunan 'Ova Köpekbalığı' canavar kabilesini zaten yok ettikleri için pek canavarla karşılaşmamışlardı. Hava ferahlatıcıydı. Gökyüzü hala uysal girdaplara benziyordu ve Vahşi Savaşçılar en büyük girdabın yönünde yürüyorlardı.

 

Yanında yürüyen ve şeffaf bir tablete bakan Baek Seoin aniden şaşırdı ve dedi.

 

"Lider, yerli halktan bir tepki var!"

 

“Yerli? Göçmen değil mi?”

 

"Evet. Bu uygulamayı indirdiğimden beri ilk kez çaldı.”

 

Dragonic’e zorla taşınan dünyalılara ‘göçmen’ deniyordu. Yeterli Görev Puanı olduğu sürece Dünya ve Dragonic arasında serbestçe hareket edebilen normal insanların aksine, burada zorlanan göçmenler Dünya'ya açılan portalları kullanamazlardı. ‘Dragonic’i terk edemeyen insanlar' oldukları için onlara 'göçmenler' deniyordu.

 

Öte yandan, eski Dragoniclilerin torunları vardı. Canavarların saldırılarından kaçarak hayatta kalan yerli halkı “yerliler” olarak adlandırmışlardı. Nadirlerdi. İsrail, Tayland ve Almanya, yalnızca üç kolonizeleşmiş toprak, yerlileri görüş açısına sahipti. Canavarlar tarafından işgal edilen bir gezegende hayatta kalan bir grup olduklarından birçok gizemli ve kullanışlı tekniğe sahiptiler. Onlarla etkileşimleri yoluyla kazanabilecekleri faydalar sonsuzdu. Birçok sömürgeci yerlilerle karşılaşmayı hayal ederdi. Bunun sonucu olarak Baek Seoin uzaylı teknolojisi ile yapılmış şeffaf bir tablet satın almış ve üzerine yerel bir izleme uygulaması indirmişti.

 

Choi Hyuk etrafına baktı. Sonsuz ovalar. Bazen köpüren ağızlı canavarların onlara doğru koştuğunu görüyordu ve arama grubu ileriye gönderildi, onlarla uğraştı. Onların dışında başka canlılar yoktu.

 

“Hiç var mı?”

 

“Bugüne kadar canavarlardan kaçarak yaşadıkları için elbette gizli bir yerde saklanıyorlardır.”

 

“…Mesela?”

 

“Yeraltı.”

 

Baek Seoin havalı bir şekilde yeri işaret etti.

 

Choi Hyuk yere baktı. Bu mümkün görünüyordu. Ancak, yeraltında saklanıyorlarsa onları bulmak zor olurdu. Düşünmeye başladı.

 

‘Yerliler gerçekten yardımcı olur mu?’

 

Bu keşif için açık bir hedef vardı. Tabii ki, yerlileri bulmak şüphesiz uzun vadede faydalı olacaktı ancak şu anda bulması gerekip gerekmediğini merak etmeden duramadı.

 

“Chu Youngjin ve Ryu Hyunsung'un hangi yöne gittiğimize karar vermeden önce geri dönmelerini beklemek zorunda değil miyiz? Yerlileri bulursak çevremiz hakkında da bilgi edinebiliriz... Bence aramalıyız.”

 

Baek Seoin arama konusunda tavsiyede bulundu. Kararı genellikle doğruydu. Choi Hyuk başıyla onayladı.

 

“Tamam. Burada kalıyoruz.”

 

3.000 asker hızla çantalarını bıraktı ve çadır kurdu.

 

**

 

Choi Hyuk'un arazisini başarılı bir şekilde kolonileştirmesinden bu yana 2 yıl geçmişti. Dünya çok değişmişti. Birçok egemen kolonileşmeyi başarmıştı ve yeni egemenlikler de ortaya çıkmıştı. Şu anda 40 aktif portal vardı. Egemen unvanı alanların sayısı hemen hemen aynıydı.

 

Chu Youngjin ve Ryu Hyunsung’a ayrı bir görev verilmişti ve başka bir egemen ülkeye doğru yola çıkmışlardı. Makao'dan bir egemen olan Lao Ban'ın kolonize topraklarına.

 

Orada insanların kafeslere kilitlendiğini görmüşlerdi. Onlar 'köle'ydi. Burası, Makao ve 'Dragonic' arasındaki portalın yakınındaki kolonize arazinin derinliklerinde yer alan 'Pyungryu' adlı bir kaplıca kasabasıydı. Burada sıradan bir manzara vardı.

 

Çekici olmayan erkekler ve kadınlar kirli durumdayken güzel erkekler ve kadınlar süslenip püslenmişlerdi. Farklı kafeslere ayrılmışlardı. Her iki tarafın gözlerinde hiç umut yoktu, görünüşte içten ölmüş gibilerdi.

 

Ryu Hyunsung’un sesi hasta gibiydi.

 

“Ha, siktir...”

 

Hikayeler duymuşlardı ancak buna şahsen tanık olmak duyduklarında girdikleri şoktan tamamen farklıydı.

 

Kafes içindeki insanlar genel olarak 'göçmenler' olarak adlandırılanlardı. Hızlandırılmış kolonizeleşmenin nedeni olan insanlar, 'göçmenler'di. Onlar ortadan kaybolan ve zorla Dragonic'e taşınan dünyalılardı. Portaldan geçip Dünya'ya geri dönememişlerdi. Aynı zamanda, karşılık gelen egemenliğin portaldan geçenler üzerinde dışsallığını ve kontrolünü kullanabileceği bir yerdi. Suçun yaygın olduğu bir yerde, gidecek hiçbir yeri olmayan bu göçmenler kolay hedefler olmuşlardı.

 

"Sömürgeci dostlarımıza ihtiyacımız var ve onlardan burada bir sürü var.”

 

Chu Youngjin dilini şıklattı. Elbette Choi Hyuk’un kolonizeleşmiş topraklarında göçmenler bulmuşlardı. Choi Hyuk onları eşit kabul etmişti ve kolonizeleşmiş şehirlerinde yaşamalarına izin vermişti. Hedeflerinin ve becerilerinin uygun olması durumunda onları Vahşi Savaşçı olarak bile kabul ederdi.

 

Bu, mücadele için her şeyi ortaya koyan Choi Hyuk’un amacına iyi uyuyordu. Çünkü birçok göçmen hazır savaşçıydı. Birden canavarlarla dolu bir gezegen olan Dragonic’e düşmüşlerdi. Sahip oldukları tek şey silah ve karma idi. Bu koşullarda hayatta kalmayı başarabilmeleri, zaten kanıtlanmış savaşçı oldukları anlamına geliyordu. Sadece, Dünya uyanışlarından genellikle daha zayıflardı çünkü Dünya uyanışları onlardan daha önce uyanmıştı. Uyanıklar ayrıca daha çeşitli eşyalara erişebiliyorlardı ve farklı güçlere dönüşüyorlardı.

 

“Ama ... Bu insanlar çok zayıf değil mi? Göçmen olmalarının üstünden çok zaman geçmediği için veya diğer göçmenlerle karşılaştırıldıklarında zayıf oldukları için… Güçlü olanlar nerede?”

 

Chu Youngjin sordu.

 

“Bilmiyorum... Onları kolonileştirilmiş topraklarına kabul etmiş de görünmüyorlar.”

 

Chu Youngjin’in sözlerini duyunca, Ryu Hyunsung bir şeyin garip olduğunu hissetti. Lao Ban’ın şimdiye kadar geçtikleri kolonizeleştirilmiş diğer şehirler olan 'Zhiyu', 'Yeshi' ve 'Wanwu'da bile hiçbir göçmen savaşçıyı topraklarına kabul edildiğini duymamışlardı. Ve köle pazarı olan 'Pyungryu'da sadece zayıf göçmenler satılıyordu.

 

“O zaman bu gerçekten doğru mu? Egemen Lao Ban’ın ‘Yağmacı’ kaderi olduğu?”

 

Ryu Hyunsung homurdandı.

 

Chu Youngjin kayıtsızca cevap verdi.

 

“Deli bir piç olduğuna şüphem yok. Bizim Vahşi Savaşçılarımızı bile öldüren piçler onlar çünkü.”

 

"Gerçi bunu yaptıklarını açıkça reddetmişlerdi."

 

“Tesadüfler sadece bir veya iki kez olur... Tüm egemenler Lao Ban'a karşı... Ama burası iyi gidiyor gibi görünüyor.”

 

Acı bir ifade ile Chu Youngjin köle pazarını dolduran misafirleri gözlemledi. Burası uzak bir yer olmasına rağmen bir sürü insan vardı. Burada 'Pyungryu'da toplanan, pezevenk arayan, yetişkin eğlence kurumları için insanları işe almak isteyen, işçi arayan çiftlik sahiplerine kadar her türlü insan vardı. Portaldan uzakta bir şehir olmasına rağmen dünyanın dört bir yanından gelen konuklar dünyadaki tek köle pazarı için burada toplanmışlardı.

 

Choi Hyuk da dahil olmak üzere 30 egemenin Karanlık Sırların Egemeni Lao Ban’la ticaret yasağı olsa da boşunaydı.

 

Karanlık Sırların Egemeni Lao mevcut dünya için bir baş ağrısıydı. İki büyük eleştiri almıştı. Biri sürekli olarak diğer sömürgecileri öldürmesiydi ve diğeri de göçmenlere uyguladığı insanlık dışı muamelesiydi.

 

Vahşi Savaşçı Egemen Choi Hyuk, topraklarının gelişimi için her şeyi 'savaş' kavramına soktuysa Karanlık Sırların Egemeni Lao Ban her şeyi 'para' kavramına sokmuştu.

 

Sadece para için doğal bir yeteneğe sahip olmakla kalmamıştı, takıntılıydı. Choi Hyuk’un dükkanlarının hepsi savaş için gerekli sarf malzemeleri ve ekipmanlarla, Lao Ban’ın dükkanları ise uygun yabancı ürünlerle doluydu. Baek Seoin'in kullandığı şeffaf tablet bile ilk kez Lao Ban’ın dükkanlarında satılmıştı. 'Alevli Kanat Kabilesinin Tedarik Mağazası'ndan gelen malzemeler yerine Lao Ban, piyasadaki uzaylılarla ticaret yapmakla daha fazla ilgileniyordu. Ve farklı kültürlerden yeni ürünler Dünya'ya böyle gelmişti.

 

Hepsi bu olsaydı, kimse onu kınamazdı ama bir adım daha ileri gitmişti. Birinin ailesi ya da sevgilisinin kaybolduğu topraklar... Hatta bu göçmenleri köle olarak satmak gibi kötü bir davranış başlatmıştı.

 

Diğer egemenler eylemlerine öfkelenmişti ve sürekli olarak uyarı göndermişti, ancak bir harekete geçmemişlerdi. Üssün Dragonic üzerinde kolonize haline getirilmiş bir ülkede olduğu sürece bölgelerine sadece bir portaldan girebilirdiniz. Ancak Lao Ban’ın topraklarına açılan portal onun yönetimi altındaydı. Reddettiği herkesi anında atabiliyordu, bu da onu kontrol etmek için askeri güç kullanmanın imkansız olduğu anlamına geliyordu. Sonunda resmi olarak onunla bir ticaret yasağı ilan ederek Lao Ban'a karşı ekonomik yaptırımlar uygulamaya karar verseler de Lao Ban'ın sunduğu ürünlere ve zevklere dalmış olan insanlar kimliklerini gizleyerek topraklarına sürekli giriyorlardı. Yanlarında getirdikleri avantajlardan yararlanan hem Makao hem de anakara Çin, hiçbir şey olmamış gibi davranmıştı ve olaya seyirci kalmıştı.

 

Boşuna çaba harcıyorlardı. Bütün kolonizeleştirilmiş topraklar Dragonic'de bulunmasına rağmen konumları birbirinden çok uzaktı. Şu anda, kolonizeleştirilmiş topraklar ulaşılamaz adalardan farklı değildi ve bir bölgede neler olup bittiğini kontrol etmek inanılmaz derecede zor bir işti. Her türlü suçun yaygın olması doğaldı. Yine de gözlerini Lao Ban’ın kötü eylemlerine kapamak zordu... Birden fazla egemen birlikte iş birliği yapsalar da Lao Ban’ın olağanüstü kabiliyeti nedeniyle etkili bir kısıtlama bulamamışlardı.

 

Ryu Hyunsung bir kafese yaklaşırken acı bir gülümsemeyi açığa çıkardı. Misyonunu tamamlamak için bilgi toplamak zorundaydı.

 

“Hey.”

 

Kafesteki bir gence seslendi. İlginçti, genç içgüdüsel olarak başını çevirdi. Emirlere uyması için eğitilmişti. Eğitim sırasında açıklanamayan şiddet eylemleri işlenmiş olsa da. Ryu Hyunsung ifadesini sakladı ve sakince sordu.

 

“Nerede yakalandın? Bana bu şehre hangi yönden geldiğini söyleyebilir misin?”

 

Sorusunu sorduğunda genç sanki ağlamak üzereymiş gibi görünüyordu. Doğrusu daha önce benzer sorular duymuştu. Diğer göçmenlerin nerede olduğunu bulmak için köle tüccarları tarafından korkunç işkenceler yapılıyordu. Genç korku içinde titredi ve başını indirdi.

 

“Şu-Şu taraftan. Bu kadar biliyorum ben. Gerçekten bu kadar biliyorum.”

 

Genç gökyüzünde beyaz bir girdaba işaret etti. Ryu Hyunsung bu girdaba aşinaydı. Başıyla onayladı.

 

“Teşekkür ederim.”

 

Genci istemeden üzmüş olsa da istediği bilgiyi almıştı. Ryu Hyunsung kafesten ayrıldı ve Chu Youngjin’in yanına gitti. Beraber şehri terk etmek üzere yola koyuldular

 

Eğer kölelere yakalanmasalardı...

 

“Ey. Demin n’aptın sen?”

 

Kanunsuz bölgelerden farklı olmayan kolonizelemiş topraklarda, misafirlerin ve misafir olmayanların muamelesinde belirgin bir fark vardı. Çok fazla paranız varsa ya da düzenli gelen biriyseniz 5 yıldızlı bir otelde ağırlanabilirdiniz ancak Ryu Hyunsung ve Chu Youngjin gibi gezginleri ve bir şey satın almayanları ölümüne dövmek yaygındı. Köle tacirlerinin kısmen tüccar ve kısmen gangster olması tipik yaygın bir özellikti.

 

Ryu Hyunsung yaklaşmakta olan köleleri sakin bir şekilde gözlemledi. Omuzlarında kırmızı bir arka plana sahip siyah ceset siluetleri gördü. 'Kaderlerini' belirten kalıplardı. Ryu Hyunsung'ın da bir tane vardı. Şu anda saklıyordu ama siyah bir arka plan üzerinde kesilen kırmızı bir yörünge olan bir 'Mücadele Bağımlısı'nın kalıbıydı. Vahşi Savaşçı Egemen Choi Hyuk ile aynı kadere sahipti.

 

Ryu Hyunsung kayıtsızca sordu.

 

"Karanlık Sırların Egemeni altında mı çalışıyorsunuz?"

 

Karanlık Sırların Egemeni tam olarak siyah ceset ve kırmızı arka plandı. Kaderin tam adı bilinmiyordu. Sadece, 'Yağmacı' olduğu söylentileri vardı. Diğer egemenlerin aksine, sadece müritlerinin kaderini kullanmasına izin veriyordu.

 

Bu nedenle, Ryu Hyunsung aslında işe yaramaz bir soru sormuştu. Hiç şüphe yoktu ki o kalıpta olanlar onun müritleriydi. Ancak, tamamen işe yaramaz değildi. Etkileyici bir provokasyondu.

 

“Ne? Karanlık Sırların Egemeni mi? Bu piç kafayı mı yemiş?”

 

Karanlık Sırların Egemeni lakabı, Lao Ban'ın kendine bulduğu bir lakap değildi. Düşman egemenlerin yarattığı bir takma addı. Kendi topraklarında yasak bir isimdi.

 

Dört köle öfkelendi ve silahlarını kaldırdı.

 

Hış.

 

Chu Youngjin kılıcını tuttu ve Ryu Hyunsung'a baktı.

 

‘Ne yapalım?’

 

Gözleriyle sordu.

 

Hış.

 

Bir cevap yerine, Ryu Hyunsung kılıcını kılıfından çıkardı ve Karma Bıçağı uzattı. Sonra kendini tanıttı.

 

“Vahşi Savaşçı Ryu Hyunsung.”

 

Kavgadan kaçınmayı hiç düşünmemişti. Ryu Hyunsung ve Chu Youngjin'in buraya gelmek için iki nedeni vardı. Birincisi araştırmaktı. Diğeri de onlara bir uyarı yapmaktı.

 

Sessizce varış yerlerine geldiklerinden artık onlara bir uyarı yapma zamanı gelmişti.

 

Gümbürtü.

 

Chu Youngjin kendine özgü bir karma yarattı. Yumuşak bir gümbürtü sesi duyuldu.

 

“Vahşi Savaşçı Chu Youngjin.”

 

Kan kırmızısı kılıcı kılıfından çıkarırken gülümsedi.

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44379 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr