Bölüm 104: Gizlenmiş Kasıt

avatar
6336 6

Sovereign of the Three Realms - Bölüm 104: Gizlenmiş Kasıt


 

Çevirmen: madShy

 

Bang, bang, bang!

 

Üç ok sağlam biçimde Long Zhaofeng’in kritik noktalarına isabet etti, fakat üç okun delip geçmesini önleyen hafif bir zırh kuşanmıştı.

 

Diğer yandan Long Zhaofeng’i delmemiş olsalar da güçlü gerçek Qi etkisi bedeninden geçerken o kadar sarsılmıştı ki sayılamayacak kadar çok defa ağız dolusu kan kusmuş, iç organları ağır yaralanmıştı.

 

“Xue’er, git!”

 

Long Zhaofeng kaplan misali gürledi, tamamen delirmiş gibi Long Juxue’nin ilerideki dağ geçidinin derinliklerine atılımını koruyordu.

 

Jiang Chen hafifçe homurdandı, “Gitmek mi istiyorsun?”

 

Ondan fazla Altın Kanatlı Kılıç Kuşuyla birlikte yüzlerce Gümüş Kanatlı Kılıç Kuşu kaçışı olmayan bir ağ oluşturarak tamamen Long Juxue’nin yolunu kapattı!

 

Long Zhaofeng durumu gördüğünde daha fazla kan kustu ve işlerin kurtulmanın ötesinde olacağını anladı. Kızı bile başaramayacaktı.

 

O sırada yanlızca başının üzerinde bir esinti hissetti. Tepki verdiği anda Jiang Cheng’in Altın Kanatlı Kılıçkuşu çoktan şimşek gibi yalayıp geçmişti.

 

Buz soğukluğunda bıçak ışığı aşağı doğru kesti.

 

Parıltı Long Zhaofeng’in boynunu keserken ince bir ses çıktı. Long Zhaofeng’in başı gökyüzüne uçarken iki gözü nefretle doluydu. Kabul edecek zamanı bile yoktu.

 

Kaderine uymamıştı! İki saat kadar önce yüksek bir ruha sahipti, kraliyet cübbelerini giymiş, dünyanın üzerine inen ve milyonluk güçlü bir orduyu kontrol eden bir egemendi. Ve şimdi başı ve gövdesi iki farklı yerdeydi. Ve Jiang Chen’in bıçağının altında bir hayalete dönmüştü.

 

Hiçbir şey yaşamın zirvelerini ve vadilerini resmedemezdi!

 

“Jiang Chen! Yemin ederim seni öldüreceğim!” Long Juxue babasının başının gövdesinden ayrıldığını gördüğünde tiz bir çığlık attı.

 

Jiang Chen’in kalbi altındaki Altın Kanatlı Kılıç Kuşunu Long Juxue’ye doğru sürerken sakindi. Beni öldüreceğine dair yemin mi ediyorsun? Nasıl sana bunu yapma şansı verebilirim?

 

Long Ailesi sayısız kötülük yapmış ve insanları sinek gibi öldürmüşlerdi. Long Yinye veya Long Juxue olsun on defa ölseler bile bedenlerinin temizlenmesine yetmezdi.

 

Bu nedenle Jiang Chen şuan sadece tek bir düşünceye sahipti ve kimseye karşı bir acıma duygusu taşımadan köklerinden tutup onları çekiyordu!

 

Long Juxue de ölmek zorundaydı!

 

“Beni öldüreceğine dair yemin mi ediyorsun? Neden on defa daha reenkarne olmuyorsun!” Jiang Chen konuşurken çoktan Altın Boynuzlu Kılıçkuşuyla Long Juxue’ye elli metre kadar yaklaşmıştı.

 

Long Juxue büyük Kılıçkuşu ordusu tarafından sarılmıştı. Kaynakları neredeyse bitmek üzereydi.

 

Jiang Chen’in geldiğini gördüğünde tuhaf bir gülümseme izi Long Juxue’nin çekici suratında belirdi. Biçimsiz bir nefret gülümsemesi. Ansızın hafif rün sicimleri Long Juxue’nin tarafından kabardı. Su rengi rünler hızlıca genişlerken tıpkı muazzam okyanusun dalgalarının suyun yüzeyinde belirmesi gibiydi.

 

Jiang Chen daha önce hiç hissetmediği bir tehlike hissetti.

 

Önceden nerede olduğunu biliyor olmasına rağmen.. Sıkıca Altın Kanatlı Kılıç kuşunun sırtına yapışmışken döndü ve yüzlerce metre kenardan bir eğri çizdi.

 

Ayrıca yırtıcı bir ıslık çalarak Long Juxue’ye saldırmakta olan kılıçkuşlarını uyardı.

 

O sırada ışık misali ayın ihtişamı ansızın Long Juxue’nin çevresindeki havada parladı. Gümüşümsü ay misali rünler çevredeki yüz metrede bir anda döndü.

 

İnsan gözünün zorlukla yakalayabileceği bir hızda tüm Kılıç Kuşları, ağaçlar, çalılıklar, kayalar ve Long Juxue’nin etrafındaki cesetlerin hepsi bir anda baş döndüren buz heykellerine döndü.

 

Bu rünler benzeri olmayan buz ruhu gücü enerjisi yayıyordu!

 

Tuhaf rünlerle dolu bir sayfa Long Juxue’nin ellerinden yavaşça yok oluyordu. Tuhaf bir ışık parlarken yavaşça elindeki ışıklı buz noktalarına dönüyordu. Parlayan noktalar yıldız parçaları gibi yavaşça yok oldu.

 

Bunu görmesi üzerine Jiang Chen muhtemel felaketten kaçınmış ve ölümcül darbeden kaçmıştı. Long Juxue’nin nefret dolu çekici gözlerinde korkutucu bir kendine acıma ateşleniyordu.

 

Bu onun mutlak koz kartıydı, Mor Güneş Tarikatı Usta Shiyue’nin ona kişisel olarak verdiği ruh rünü--- Shuiye Gerçek Rünüydü!

 

Shuiyue Gerçek Rünü Usta Shuiyue’nin gücünün %70’i kadardı. Gücü fazlasıyla muazzamdı. Yüz veya iki yüz metre içerisindeki tüm yaşayan şeyleri buz heykellerine döndürebilirdi.

 

Shuiyue Gerçek Rününü babası zor koşullar altındayken bile kullanmaya yanaşamamıştı. Aslen son kaçış girişiminde kullanmayı istemişti.

 

Long Juxue tam şu anda bunun için en iyi zaman olduğunu hissetmiş gibiydi!

 

Ne yazık ki elinde böyle iyi bir fırsat varken bile Jiang Chen’i öldürmeyi başaramamıştı.

 

Bu tür sonuçları istemiyor olsa da daha fazla oyalanmaya cüret etmedi. Bedeni ileri atılırken dağ geçidinin deriliklerine doğru yolunu yaptı. Ona saldıran Kılıçkuşlarından ayrı hareket etmiş birkaç şanslı Altın Kanatlı Kılıçkuşu dışında hepsi buz küplerine dönerek yere yığıldı.

 

“Jiang Chen bu sefer şanslıydın! Bir dahaki sefer Mor Güneş Tarikatından döndüğümde Jiang Ailenin kökünün kazınacağı zaman olacak!”

 

Long Juxue konuştuğunda çoktan kalın dağ sahasının ötelerine ulaşmıştı. Dağ geçidinde her yanı kaplayan ağaçlar, gökleri ve güneşi örtercesine uzanıyordu. Long Juxue dağ vadisine ulaştığında ormandadaki bir kuş veya denizde yüzen bir balık misaliydi. Diğer yanda Jiang Chen hareket etmeden sıkıca toplanmış dağ vadisindeki ortama bakıyordu. Tuhaf bir gülümseme dudaklarının kenarından süzülürken kalbinden geri saymaya başladı.

 

“Dört, üç, iki, bir…”

 

Aslında Jiang Chen daha beş saniye bile saymadan Long Juxue’nin tiz çığlığını duydu. Hayalet görmüş gibi tekrar dağ geçidinden dışarı fırlarken saçları vahşetle dağılmış haldeydi.

 

Hulalal!

 

Devasa kanat çırpma sesleri dağ vadisinde yol alırken denizler kadar rüzgar uluyor gibiydi.

 

Sayısız Kılıçkuşu dağ vadisinden keskin oklar misali ateşlenirken bir defa daha dağ vadisinin gökyüzünü kapladı.

 

Tuhaf oyulmuş desenlerle Jiang Chen Mang Qi ile temasa geçtiğinde Mang Qi’nin gönderdiği Kılıçkuşlarının sayısı gerçekten hayret vericiydi.

 

Kılıçkuşları ordusunun yarısı Long Ailesinin kuvvetlerini tamamen çevrelemişti.

 

Diğer bir yarısı dağ geçidinin iki tarafında uzanıyordu.

 

Long Juxeu dağ vadisinden kaçarken zekice bir hamle yaptığını düşünüyordu. Dağ geçidindeki örtünün kaçışını kolaylaştıracağını düşünüyordu. Böylesine korkutucu bir tuzağa düşeceğini hiç beklemiyordu.

 

Long Juxue çaresizliğe düşerken tiz çığlıklar atıyordu. Kılıcından yayılan ışık vahşice savrulurken parlıyor, Kılıçkuşlarının arasında ölümüne mücadele ediyordu.

 

“Jiang Chen, beni öldürürsen Mor Güneş Tarikatının elinden kurtulamayacaksın!”

 

Böylesine zayıf tehditlerin Jiang Chen’in kulağında vızıldayan sineklerden farksız olması yazıktı. Gürültülü ve sinir bozucu olmasına rağmen hiçbir güç etkisi oluşturmuyorlardı.

 

Yavaşça değerli yayını kaldırdı ve ucundaki oku uzaktaki Long Juxue’ye doğrulttu.

 

Hayallerle dolu uzun bir geceydi. Jiang Chen daha fazla şikayet istemiyordu. Bu Long Juxue bir tarikatın beklemede olan öğrencisiydi ve onun yanında sınırsız çeşit hazine bulunuyordu.

 

Jiang Chen daha fazla sıkıntıya yol açmasını istemiyor bugün bu işi burada bitirmek istiyordu.

 

Jiang Chen’in on meridyen gerçek Qi’sinin güçlü etkisiyle kaplanırken engin dalgalar misali bir gerçek Qi okyanusu oluşuyordu. Korkutucu ışık vuruşu doğrudan Long Juxue’nin alnına etkileyici bir momentumla ateşlendi.

 

Ayı kovalayan ateşlenmiş yıldız misali ok kesinlikle öldürücüydü!

 

Jiang Chen tam bir güvene sahipti. Long Zhaofeng ölmemiş olsa bile Long Zhaofeng’in bile bu durumlar altında bu oktan kaçınması yine de zor olurdu.

 

Long Juxue ise potansiyel sahibi ve masmavi anka yaradılışına sahip biri olsa da hâlâ çok gençti. Ve eğitimi henüz mükemmelliğe erişmemişti!

 

Long Juxue okun havayı yarışını duyduğu gibi o da ölümün hızlı gelişini hissetti. Fakat ölümün kıyısındaydı ve yapacak hiçbir şeyi yoktu.

 

“Jiang Chen hayaletim peşinden gelecek!” Long Juxue tiz sesiyle çığlık attı.

 

O anda beklenmedik bir gelişme yaşandı!

 

Ateşlenen yıldız misali ilerleyen okun hızı tam Long Juxue’nin on metre kadar ötesindeyken görünmez el misali bir varlık tarafından ansızın yakalandı!

 

Ok ansızın havada acil durum frenine basılmış gibi durdu!

 

Sonrasında ise…

 

Ok parçalara ayrılırken zemine doğru her yana dağıldı.

 

“O da kim?” Yüksek oranda alarma geçmiş Jiang Chen’in gözleri parlarken Taşın Kalbi maksimum düzeyine çıktığı gibi tüm yanlardaki çevre alanı duyumsadı.

 

Ortama girip çıkan tehlikeli bir varlık hissi duyuluyordu. Epey uzaktandı ancak yine de epey yakındı.Jiang Chen’in kesin biçimde noktayı bulmasını zorlaştırıyordu.

 

Taşın Kalbi bile tehlikenin nereden geldiğini duyumsayamıyordu. Tanrının Gözü ve Zefirin Kulağı bile düşmanın hareketinin izlerini yakalayamıyordu.

 

Tüm İkinci Geçide hakim atmosfer bir anda tuhaf olmanın ötesine taşınmıştı.

 

Long Juxue kesin ölümün pençesinden kaçmıştı. Tedirgin şüpheli bakışlar güzel gözlerinde parlamıştı. O da yardımın varmış olabileceğini anlamıştı!

 

Tüm Altın Kanatlı Kılıç Kuşları da bir tür emir almış gibi büyük bir düşmanla karşılaşma duruşuna geçerek sürekli olarak Jiang Chen’in tarafında toplandı.

 

Bıçak misali Altın Kanatlı Kılıçkuşlarının kanatları uzanırken keskin gözleri alarma geçmiş bir şekilde çalılık sıralarının her bir köşesini gözetiyordu.

 

O anda parlayan güneş ışığı huzmeleri dağ vadisinin gökyüzünde beliren iki figürü aydınlattı.

 

Birisi turkuaz cübbesiyle süzülüyordu, 22 veya 23’lerinde gibi görünüyordu. Hafifçe uzun, sıradan görünümlü ve konik bir çeneye sahipti. İleri atılmak yerine sıradışı bir hava yayıyordu.

 

Diğeri kahverengi giyimliydi ve hafifçe daha kısaydı. Onun hakkında ilginç tek nokta düz burnu ve sinsi bir acımasızlık duygusu taşıyan iki gözüydü.

 

İkisinin de sağ göğüs cebine işlenmiş karışık ve epey alışılmadık Mor Güneş amblemi bulunuyordu.

 

Long Juxue kıyafetlerindeki mor güneşi gördüğünde neşeli bir ifade yüzünde tomurcuklandı, “İki kıdemli kardeş, siz Mor Güneş Tarikatından kıdemli kardeşler misiniz?”

 

“Sen küçük kız kardeş Long Juxue olmalısın?” Turkuaz giyimli adam hafifçe gülümserken sordu.

 

“Benim… Kıdemli kardeş ismini bahşederek beni onurlandırabilir mi?” Long Juxue o anda kurtarıcısını, akrabasını görmüş gibi heyecanlanmıştı.

 

“Bana Yu Jie derler, Usta Shuiyue’nin büyük öğrencilerinden biriyim. Küçük Kız kardeş Long beni kıdemli kardeş Xu diye çağırabilir.” Bu turkuaz giyimli Yu Jie’nin tonunda sıcak ve kibar birkaç iz hissediliyordu. Açıkça Long Juxue’ye yüksek önem veren biri gibiydi.

 

“Bu Xu Zhen. Gelecekte tarikata girdiğinde Küçük Kardeş Xu diye çağırabilirsin.” Yu Jie ona yanında eşlik eden kahverengi giyimli keli işaret etti.

 

“Xue’er iki kıdemli kardeşi selamlıyor.” Long Juxue şu anda zor şartlar altındaydı ve Xu Zhen önünde hiçbir gurura kapılmadı. Bu nedenle ikisini de kıdemli kardeş diye çağırıyordu.

 

Diğer taraftan Yu Jie hafifçe somurttu, “Küçük Kız kardeş bu kadar kibar olmana gerek yok. Dövüş daosu dünyasında güçlüler öndedir. Onu kıdemli kardeş diye çağırmana gerek yok.”

 

Xu Zhen bu sözleri duyduğunda bundan rahatsız olmamış bunun yerine kıkırdayarak onaylamış ve belini doğrultarak konuşmaya girmişti, “Kıdemli Kız Kardeş Xue’er, Mor Güneş Tarikatımızda daha yüksek potansiyeli ve gücü olanların derecesi doğal olarak daha yüksektir. Beni kıdemli olarak çağırırsan tarikat salonunda gerçekten yüzümü saklayacak yer bulamam.”

 

Long Juxue buna karşılık hafifçe güldü, “Xue’er henüz resmi olarak tarikata girmedi, lütfen ikinizi de şimdilik kıdemli kardeş olarak çağırmama müsaade edin.”

 

Söylemek gerekirse Long Juxue’nin yanlış biçimde mütevazı oluşundan dolayı Xu Zhen epey etkilenmişti. Kurnaz gözleri ansızın öldürme arzusu ateşleyerek uzaktaki Jiang Chen’e odaklandı.

 

“Kıdemli Kız kardeş Xue’er yoldaşımızı kovalamaya ve Mor Güneş Tarikatımızın öğrencisini öldürme girişiminde bulunan kişi kim? Ben, Xu Zhenonu öldüreceğim ve kıdemli kız kardeşe olan hasta tutumu temizleyeceğim!”

 

Xu Zhen küçük gözlerini döndürürken Long Juxue’ye baktı ve yürüdü. Bedeni etrafındaki aura bir anda kat kat yükseldi.

 

Güçlü aurası dağ vadisini ansızın kaplarken sayısız Yeşil Kanatlı Kılıç Kuşu aurasından gelen baskıya ancak dayanabiliyordu. Ve gökyüzünden pişirme kazanına atılan çörekler gibi teker teker düşmeye başladılar.

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44332 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr