Bölüm 106: Kudretli Bir Kesiş

avatar
7139 6

Sovereign of the Three Realms - Bölüm 106: Kudretli Bir Kesiş


 

Çevirmen: madShy

 

Yu Jie’nin saldırısı aslında Yeşil Kanatlı Kılıçkuşu ordusunu tamamen görmezden gelmeye yetecek kadar güçlüydü. Sürekli olarak Kılıçkuşu ordusunu çöp süpürür gibi süpürüyordu.

 

Savunma katmanlarının gücü Yu Jie’nin güçlü saldırıları karşısında gevşedi ve parçalandı. Yerden göğe kadar uzanan bu savunma duvarı Yu Jie tarafından yarılarak açılırken gitgide daha da kırılgan hale geliyordu.

 

“Jiang Chen, göklerde ve yerde kimsenin seni kurtaramayacağını söylemiştim!” Yu Jie’nin sesi ıraktı, ruh gücü sürekli olarak iki kolundan dışarı akıyordu.

 

Halka ardına halka ona doğru uçan kılıç kuşları süpürülüyordu.

 

Bam, bam, bam…

 

Düşük seviye yeşil kanatlı kılıçkuşları bu tür ruhsal gücün karşısında dayanamıyorlardı. Hepsi gücün baskısı altında kanlı bir yağmura dönerken kan ve etleri patlayarak her yana saçılıyordu.

 

“Chen’er, çabuk ol ve kaç. Baban Altın Kanatlı kılıç kuşlarıyla birlikte kaçışını koruyacak!”

 

“Aynen, Jiang Chen, Ruo’er ve Lin’er’i yanına al. Kaçabildiğin kadar hızlı kaç!” Prenses Gouyu da umutsuzluğa kapılmış ve Jiang Chen geri çekilirken canını vermeye hazırlanmıştı.

 

“Kaçmak mı?” Jiang Chen’in kanlanmış gözleri korkutucu bir ışık ateşledi. Ölümüne dövüşüyordu--- o anda kaçmak ölümden daha beterdi!

 

“Baba, Prenses Gouyu. Bunların ikisi de bir tarikatın öğrencileri ve hedefleri benim. Oğlun ölümüne dövüşmeye başladığı anda ikiniz de avantajı değerlendirin ve önden gidin!”

 

Jiang Chen ölüm kalım durumuyla karşılaşmış olmasına rağmen iç varlığı sakindi, hiçbir telaşesi yoktu. Kaçarsa Yu Jie ve Xu Zhen’in ellerinde ne varsa bunlarla ona saldıracağını net bir şekilde biliyordu.

 

Babası ve Prenses Gouyu’nun gücü ise rakibin dikkatine değer bir etkiye sahip değildi bile.

 

“Chen’er, sen gelmiyorsan gitmenin ne manası var?” Jiang Feng tedirgindi.

 

“Ben gidersem herkes birlikte ölecek!” Jiang Chen usulca gürledi.

 

Ansızın Jiang Chen’in boğazı hafifçe hareket ederken tuhaf bir dilden kelimeler ağzından döküldü. Bu dil uzak ve antik zamanların varlığını taşıyor gibiydi.

 

Her sözcük ve cümlesi göklerin dilini andırırken Jiang Chen’in tarafındaki altın kanatlı kılıç kuşlarının hepsi durmaksızın çığırmaya başladı.

 

Altın Kanatlı Kılıç Kuşlarıyla konuşabilen bir büyü gibiydi. Onların şiddete eğilimlerini yükselterek düşmana karşı sıçrayan duygularını tetikliyor gibiydi.

 

Ansızın tüm Altın Kanatlı Kılıç Kuşları aynı emri almış gibi büyük bir hışırtıyla dağıldı. Kanatları dans ederken havada daireler çizdiler.

 

Her bir altın kanatlı kılıç kuşu daire çizerken altın renkli kanatları altın ışıkla parlayarak daire şeklinde altın renkte bir girdabı gökyüzünde oluşturdu.

 

Girdabın içerisinde Jiang Chen’in gözleri ansızın antik göksel varlıklardan veya şeytanlardan biri gözlerini açıyormuş gibi kocaman açıldı. Sersemletici bir ihtişam yayıyordu. Aynı anda sırtındaki isimsiz kılıç belli türde bir çağrı almış gibiydi.

 

İsimsiz kılıçtan sade uzun bir uluma duyuldu. O da gümüş ay ışığıyla çiçek açtı. Jiang Chen’in elleri onu kavradı.

 

“Engin Okyanus Akıntısı Ayıracı üçüncü formu- Dalga Kabartan!”

 

Jiang Chen geri çekilmedi, bunun yerine Yu Jie’nin tehditkâr ilerlemesine karşı ilerledi. Onuru geri çekilmesine müsaade etmezken elleri arasında beliren kılıç gökyüzüne doğru güzel bir eğri çiziyordu.

 

Bu sahne içerisinde altın renkli deniz, altın ve gümüşümsü ihtişamlı kılıçtan gelen ışığa karışıyordu. Adam ve kılıç bir olmuş gibiydi.

 

Sersemleten bir kesiş.. Dağların ve nehirlerin rengi değişirken engin okyanus titreyerek hayrete düştü.

 

Dalga Kabartan!

 

Yavaşça ilerleyen Yu Jie şimdiye kadar hep avıyla oynayan bir avcı gibiydi. Zafer sanki avucundaydı. Gözlerinde Jiang Chen olsun veya Kılıçkuşu ordusu olsun hepsi çaresizliğin eşiğindeki karıncalardı---öylece üzerlerine basarak onları berteraf edebilirdi.

 

Jiang Chen ve diğerlerine ölümcül darbeyi vurmak için tüm gücünü kullanmamıştı, çünkü Long Juxue’yi eğlendirmek adına onlarla oynuyordu.

 

Jiang Chen’i hemen öldürürse Long Juxue’nin intikamına yardımı olacağını o da biliyordu, lakin tatmin olmuş hissetmesine yetmeyebilirdi.

 

Yalnızca avı tastamam işkence çektiğinde, tüm haysiyetini yitirdiğinde ve tüm çeşit çirkin davranışlarını gözler önüne serdiğinde kızgın şamarıyla tek avuçta öldürülmesi için mükemmel zaman olurdu. Ancak o vakit bir tatmin oluşabilirdi.

 

Yu Jie Usta Shuiyue’nin altındaki on büyük öğrenciden biriyken sıralaması epey düşüktü. On büyük öğrencinin arasına zorlukla girdiği bile söylenebilirdi.

 

Bu nedenle statüsü yüksek gibi görünüyor olmasına rağmen Long Juxue ve doğuştan gelen yaratılışı Usta Shuiyue’nin vesayeti altına girdiğinden kesinlikle Usta Shuiyue altındaki en önde gelen dahilerden biri olacaktı. Yüksek ihtimalle on büyük öğrenciyi bile bir gün aşacaktı.

 

Bu nedenle Yu Jie geçici olarak Long Juxue’den daha yüksek bir statüye sahip olmasına rağmen bu henüz resmi olarak tarikata girmemesinden kaynaklanıyordu. Sadece potansiyel sahibiydi.

 

Long Juxue’nin potansiyeli güce dönüştüğünde Yu Jie ile kıyaslanamayacak düzeye gelecekti.

 

Bu yüzden Yu Jie’nin şu anki davranışları kasıtlı olarak Long Juxue’ye yalakalık babındaydı. Ve bu iyilikleri daha sonra hatırlayacağını umuyordu.

 

Long Juxue güçlendiğinde ve gelecekte kudretli biri olduğunda belki önceki ilişkilerini göz önünde bulundurabilir, onunla bir şekilde ilgilenebilirdi.

 

Kılıçkuşu ordusu güçlüydü fakat sadece sıradan uygulayıcılardan oluşan sıradan bir orduydu. Üstün sayı avantajı ruh daosu uygulayıcısına karşı tamamen yok hükmündeydi.

 

Bahsetmeye gerek bile yoktu, Usta Shiyue altındaki on büyük öğrencinin ulaşamayacağı düzeyde bir ruh daosu uygulayıcısıydı.

 

Her şey başta mükemmel gidiyordu. Jiang Chen kendisini koruyan büyük Kılıçkuşu ordusuna sahip olmasına sağmen Kılıçkuşu ordusu Yu Jie önünde hiçbir güçlü savunma katmanı oluşturamıyordu.

 

İmha edilmek, ezilmek ve harap olmak!

 

Yu Jie aslında kuru otları kırmanın ve çürümüş ağaçları ezmenin Long Juxue’ye hoşgeldin hediyesi olmasını planlıyordu---katliamı ve davranışıyla onun yanında olduğunu beyan ediyordu.

 

Diğer yandan kendisi böylesine beklenmedik bir gelişmenin yaşanmasını hiç beklemiyordu!

 

Onun gözlerinde sadece Jiang Chen -- karıncayla aynı düzeyde gördüğü kişi- ne kaçmış ne de kaplumbağa misali kabuğuna saklanmıştı. Bunun yerine Kılıçkuşu ordusunun savunmasından dışarı fırlamıştı.

 

Sadece dışarı da atılmamış ayrıca benzersiz bir kesiş gerçekleştirmişti!

 

Tarikat öğrencisi gururu Yu Jie'ye bunun Jiang Chen’in zorlayıcı bir performansı, gücünün doruklarındaki son zerresi olduğunu düşünmüştü.

 

Hafifçe homurdanırken Yu Jie’nin gururlu ağzının kenarlarından aşağılama dolu bir gülümseme sızdı. Parmağı hafifçe kalkarken parmak ucundan mavi ışık halkası yükseliyordu.

 

Hafifçe söyledi, “Ölmeden önce çaresizce debelen, diz çök!”

 

Tek bir parmak ucundan gelen kuvvet gibi görünüyordu fakat aslında bedenindeki ruh gücünü yüzde yetmiş ila seksen oranında kullanıyordu. Gerçek ve hayali salınan rünlerden oluşan beyaz bir ışık demeti meydana getirdi.

 

“Kameri Girdap İllüzyonu!”

 

Suyun gizemlerini kapsayan birikmiş bir darbe havayı güçlü baskıcı bir momentumla yalayıp geçti.

 

Kameri Girdap İllüzyonu suyun gizemlerini içeren bir ruh daosu saldırısıydı.

 

Dalga Kabartan, Engin Okyanus Akıntısı Ayıracının üçüncü seviye gizemlerini içeriyordu!

 

Kaderde belirlenmiş yüzleşme İkinci Geçidin üzerinde gerçekleşiyordu.

 

Tesadüf gibi görünse de bu aslında kaderdi!

 

“Heh heh, kıdemli kardeş Yu Jie gizemlerle saldırmaya zorlandı. Bu velet kendiyle gurur duymalı. Fakat burada her şey bitiyor.” Xu Zhen uzakta hayretler içinde iç geçirdi.

 

Long Juxue Yu Jie’nin kudretli vuruşunu gördüğünde, gücü öyle kuvvetliydi ki duyguları çok uzaklara kadar kabarmıştı. Tenindeki her bir nokta muazzam bir rahatsızlık duyuyordu-- iğneler her yanına batıyor gibiydi- ve nefes alışverişi kontrolden çıkmıştı.

 

Jiang Chen saldırının kalbindeydi ve aynı seviyede bile olmayan kudretli bir darbeyle yüzleşiyordu. Buradan hayatta kalmasının nasıl bir yolu olabilirdi?

 

Long Juxue muazzam ölçüde tatmin olmuş hissetti, ayrıca Jiang Chen’in bu şartlar altında ölmesine müsaade ettiğinden kolaya kaçtığını hissediyordu.

 

Fakat Long Juxue’nin şu anki statüsü doğal olarak Yu Jie’den daha ileri seviye bir talepte bulunacak düzeyde değildi. Sadece bakışlarını savaş alanına odaklayarak Jiang Chen’in işkence çekerek ölmesine dair en ufak detayı kaçırmak istemiyordu.

 

“Jiang Chen, böyle olabildiğin için şanslı gününde olmalısın!” Long Juxue’nin kalbindeki nefret hafiflememişti. “Aileni ve Doğu Klanının kalıntılarını yer altında buluşmanız için göndermeden önce, Ben, Long Juxue onların bu dünyanın her türlü zalim işkencesini tatmalarını sağlayacağım.”

 

Mavi ışık halkası Yu Jie'nin parmak ucundan mavi ruhsal güç kubbesi misali genişlemeye devam etti. Mavi dalgacıklar çağlayan gibi dökülürken Jiang Chen her şeyi kaplamak ister gibiydi.

 

Dalga Kabartan kesişi sonunda hedefine doğru dalga dalga kabardı.

 

Bıçak ışığı ve mavi halka temasa geçtiği anda altın renkli gerçek Qi yüzlerce Altın Kanatlı Kılıç kuşundan yayılarak anında altın renkli denize doldu.

 

Altın renkli deniz bir tür bağlantı oluşturuyor gibiyken altın renkli bir ışık vuruşuna dönüşerek Jiang Chen’in büyüleyici kesişiyle birleşti.

 

Kılıcın aurası aniden on, sonrasında yüz kat büyümüştü!

 

“Ne?”

 

Zafer avuçlarındaydı. Ve Yu Jie karıncayı ezmek üzere olduğunu düşünürken ansızın gözlerinde bir hayret demeti parladı.

 

Ruh daosu uygulayıcısı algısıyla doğal olarak o anki değişimi tespit edebilecek beceriye sahipti.

 

Bunun dışında geri çekilmeye yeltendiğinde kılıcın güçlü kesişi çoktan ulaşmıştı.

 

“Diyorum ki… parçalan!”

 

Jiang Chen kuvvetle gürlerken dalgalardan ve kabaran güçten oluşan ışık isimsiz kılıçtan yayılan  binlerce katman gibi halkanın üzerine yığıldı.

 

Mavi halka zaptedilemezdi, fakat bıçaktan yayılan ışık demeti üzerine yığıldığında ortasından yarılarak açılmaya başladı.

 

Eşsiz bir usta dalgaları kesiyor ve yarıyor, nehirleri tek vuruşuyla durduruyor gibiydi adeta.

 

“Hayır!” Xu Zhen uzaktan bunu duyduğunda haykırdı. “Dikkatli ol kıdemli kardeş Yu!”

 

Bunun dışında Xu durumun farkındayken Yu Jie nasıl korkunç durumu anlayamazdı ki? Diğer yandan her şey fazla çabuk gerçekleşmişti.

 

İkinci vuruşu birleştirmeyi planladığında kılıcın ışığı çoktan ruh kubbesini parçalayarak göğsüne konmuştu!

 

Kibirli tarikat öğrencisi, gururlu ve her adımını atarken tehditkar davranan Yu Jie, nihayetinde böylesine güçlü vuruş karşısında geri çekilmişti.

 

Aslında on adımdan daha fazla geri çekilmişti!

 

Pfft. Yu Jie kadar güçlü biri bile ağız dolusu kan kusmadan edemedi. Takiben bedenindeki ruh meridyenleri de yaralanmıştı.

 

“Bu nasıl olabilir?” Long Juxue’nin badem gözleri büyük ölçüde genişledi. Göz kırpmadan bakarken Jiang Chen’in yığılmış ve bitkin figürünü-- çaresizliğini ve umutsuzluğunu görmeye çalışıyordu.

 

Güçlü konsantrasyonuyla Jiang Chen’in ızdırap içinde ölüşünü göremeyeceğini hiç düşünmüyordu. Ayrıca kıdemli kardeş Yu Jie’nin tek kesişle geri çekilmeye zorlanacağını!

 

Kalbi kontrol edilemez şekilde titremeye başladı-- Jiang Chen’e bakacak  esareti bile kendinde bulamıyordu!

 

Bu kesiş durumu tamamen tersine çevirmişti.

 

Bunun dışında şunu anlayamıyordu. Jiang Chen nasıl Doğu Krallığında sadece efsanelerde var olan bir ruh daosu uygulayıcısını tek vuruşla geri çekilmeye zorlamıştı?

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44338 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr