Bölüm 113: Usta Shuiyue

avatar
6004 5

Sovereign of the Three Realms - Bölüm 113: Usta Shuiyue


 

Çeviri: Pervane

  

Mor Güneş Tarikatı. Bu isim 16 krallık ittifakında efsanevi bir isimdi.

 

Krallıkların gözünde gizli tarikatlar oldukça gizemliydi ve imrenerek bakılan kutsal yerlerdi. Normal uygulayıcılar tarikatların gözüne girebilirlerse ölümsüz olmasına kesin gözüyle bakılırdı. Yakınları da onun başarılarından nemalanırlardı.

 

16 krallık ittifakındaki gizli tarikatlar saymakla bitmezdi. Ancak içlerinden 4 tanesi, en güçlüleri olarak bilinirdi ve Mor Güneş Tarikatı da bu dörtlüden biriydi.

 

Güneşin ilk ışınları Mor Güneş Tarikatının kutsal topraklarına henüz ulaşmıştı.

 

Işınlar su yüzeyinden yansırken devasa bir aynayı anımsatıyordu. Sular dalgalandıkça titreşen ışınlar mekana kutsiyet katıyordu.

 

Bu yerin adı Shuiyue Gölü idi. Gölün içine gökyüzündeki yıldızlar gibi adacıklar yayılmıştı. Bu yer Mor Güneş Tarikatının Shuiyue kolunun ikametgahıydı.

 

Nazik ışınlar suları okşarken adaların üzerinde de kutlu bir hava vardı.

 

Adalardan birinin derinlerinde, değerli taşlarla kaplanmış bir salonda... Burası Usta Shuiyue’nin komuta merkeziydi.

 

Kapının üzerinde asılan levha salonun girişini belirtiyordu. Mühürlerde kullanılan hat sanatıyla levhanın üzerine Shuiyue yazılmıştı. Yazıdaki sanat rahatlıkla hissedilebiliyordu. Şahane bir eserdi.

 

Salonun içinde, sağında Yu Jie ve Long Juxue ile Chu Xinghan duruyordu. Üçü de başlarını öne eğmişlerdi. Çıt çıkarmaya cesaret edemiyorlardı.

 

Karşılarındaki nilüfer tahtta bir kadın bağdaş kurmuş oturuyordu. Kadın otuzlarında gibi görünüyordu. Zarif hatlara sahip bu kadının duruşunda uhrevi bir hava seziliyordu.

 

Fakat, gözlerini araladığında karşısındakileri şaşkınlığa düşüren gücü de hissetmemek elde değildi.

 

Xinghan, meseleyi hiçbir şey atlamadan tekrar anlat. Siz ikiniz de iyi dinleyin. Xinghan bir yeri kaçırırsa siz tamamlayın.”

 

Nilüfer tahtta oturan kişi Usta Shuiyue idi.

 

Chu Xinghan yaşananları zihninde yeniden kurguladı ve derin bir nefes alıp baştan sona İkinci Geçitte yaşanan her şeyi tekrar anlattı.

 

Chu Xinghan özellikle gizemli uzmanın sözleri üzerinde durdu. Tek bir harfini bile atlamadan olduğu gibi o sözleri ustasına aktardı. Olayları güzelce betimlerken en ufak bir hata yapmadı.

 

Chu Xinghan’ın anlatımı sona erdiğinde Usta Shuiyue onay beklermişçesine Yu Jie ve Long Juxue’ye baktı.

 

Usta, kıdemlinin sözleri tamamen doğrudur. Gizemli uzman aynen o şekilde konuştu. Jiang Chen gerçekten de aşırı kibirli. Size hiç saygı göstermedi.” Yu Jie dövüşü hatırlayınca öfkeyle yumruğunu sıktı.

 

Bu saçmalıkları daha fazla konuşmanın lüzumu yok.” Usta Shuiyue homurdandı. Yu Jie’nin beceriksizliği onu tatminsiz kılmıştı.

 

Yu Jie kendisine verilen görevi adam akıllı başarabilseydi Chu Xinghan’a gerek kalmayacak ve belki de gizemli uzman da zamanında olay yerine gelemeyecekti.

 

Tabii, bu düşünceler varsayımdan öteye geçemiyordu.

 

Olayı başlı başına düşününce Usta Shuiyue tekrar Yu Jie’nin yetersizliğinden rahatsız olmuştu.

 

Usta Shuiyue hataları ve eksiklikleri görmezden gelen oldukça taraflı bir tutuma sahipti. Jiang Chen ve Long Juxue arasındaki düşmanlıktan haberdardı. Taraflı tutumu da Long Juxue adına harekete geçme eğilimi oluşturuyordu.

 

Xinghan meçhul uzmanın ciddi gibi görünen sözlerini aktarsa da Usta Shuiyue hayatı boyunca gururlu ve yalnız olduğundan korkudan noksandı.

 

Birkaç tehdit yüzünden öğrencisinin meselesini görmezden gelebilir miydi?

 

Xue’er, senin doğarken yer ve gökte garip olaylar meydana geldi. Bunun anlamı ne? Sen dövüş daosunda doğuştan gelen yeteneğe sahip bir dehasın. Dövüş daosu uygulayıcıları eninde sonunda yollarına taş koyan bağlarından sıyrılmak zorunda kalırlar. Yani ailenin intikamını alıp yüreğini feraha kavuşturmazsan içinde hep bir ukde kalacak ve gelişimin etkilenecek. Ustan intikamını unutmayacak.

 

Long Juxue mağdur rolünde o kadar iyiydi ki ustasının onun üzerine titreyeceğinden emin olabiliyordu. Ustasının sözlerinden sonra da rolü gereği hıçkırıklara boğuldu. “Xue’er’in artık bir ailesi veya hamisi yok. Benim için harekete geçmesini yalnızca ustamdan isteyebilirim.”

 

Usta Shuiyue ömrünün yarısından fazlasını gelişimle geçirmişti ve taraflı kişiliği de bütün tarikatlarca bilinirdi.

 

Bu Jiang Chen kim ki kılıç kuşlarından bir ordu kurabiliyor? Nasıl ölüme karşı böyle korkusuz olabiliyor?

 

Usta Suiyue gibi güçlü biri bile olayın iç yüzünü göremiyordu. Ruh hayvanlarını emrine altına alıp onları savaşa götürmenin güç meselesi olmadığı herkesçe bilinen bir gerçekti.

 

Tarikatlar arasında ruh hayvanlarını kullanabilenler vardı elbet. Her tarikat da kendine özgü yöntemlere sahipti.

 

Kimisi tılsımlar kullanırken, kimisi de efsunlar veya gizemli sanatlar kullanırdı. Tabii ilahi yeteneklerini kullanarak ruh hayvanları üzerinde hakimiyet kuranlar da vardı.

 

Bunların ortak yanları ise, hangi tarikat olduğu fark etmeksizin yöntemlerin kimseye aktarılmamasıydı.

 

Mor Güneş Tarikatı gibi bir yerde bile bu tarz insanların sayısı yok denecek kadar azdı. Tarikat, ruh hayvanlarını kullanma konusunda fazlasıyla yetersizdi.

 

Tam da bu sebepten Usta Shuiyue, Jiang Chen hakkında merak içindeydi.

 

Fakat merakına rağmen öğrencisi olan dahi Long Juxue’yi Jiang Chen’in önünde tutuyordu. Mavi anka bünyesine sahip kişiler, Mor Güneş Tarikatının geniş tarihinde bile çok nadir görülmüştü.

 

Böyle bir bünyeyle doğmak ne demekti peki?

 

Bu bünyeye sahip kişiler neredeyse hiç zorlanmadan ruh daosuna adım atabilirlerdi. Hatta bu noktadan sonraki ilerleyişleri de daha pürüzsüz ve gelişim hızları da çok daha fazla olurdu.

 

Xinghan, ustan sana bir görev verecek. Git ve Jiang Chen’in kökenini araştır ama sakın ola Jiang Chen’e bir şey yapma.”

 

Usta Shuiyue emirlerini verdi ama yanlı kişiliği yüzünden, öğrencisinin hayatını çöpe atmaması için, onu Jiang Chen’e saldırmaktan men etti.

 

Long Juxue’ye daha çok kıymet verse de, Xinghan halen en iyi üç öğrencisinden biriydi. Meçhul uzmanın sözlerinden sonra öğrencisini Jiang Chen’e saldırtması uygun olmazdı.

 

Sadece araştırma yaptıkları sürece sorun çıkma ihtimali yok denecek kadar azdı.

 

Xue’er.” Usta Shuiyue tekrar Long Juxue’ye baktı. “Jiang Chen bazı sapkın yöntemler bilse de potansiyeli seninkinden aşağıda. Tesadüfen talih yüzüne gülmüş olabilir ama bütün bunlar senin doğuştan gelen bünyen yanında devede kulak kalır. 10 yıla kalmaz onu geride bırakırsın.”

 

Usta Shuiyue’nin üstü kapalı konuşmasının asıl anlamı “Endişelenme. Ustan eninde sonunda intikamını almana yardımcı olacak.” idi.

 

Ustaları olarak diğer güçlü öğrencilerini Jiang Chen’in üstüne salamazdı. Çünkü böyle yaparsa öğrencileri için felaketle sonuçlanacak şeyler yaşanabilirdi.

 

Long Juxue zeki biriydi. “Usta, Jiang Chen ile aramızdaki düşmanlık uzlaşılması mümkün olmayan derecede. Öğrenciniz bugünden itibaren sizden eğitim alacak ve sizin ilahi yeteneklerinizi öğrenecek. Gelecekte de Jiang Chen ile karşılaşırsam, işim bir köpeği öldürmek kadar kolay olacak.

 

Usta Shuiyue tatminkar ifadesiyle onayladı. “İyi bir bünyeye sahipsin. Potansiyelin ve kavrayışın üst düzey. Jiang Chen’i başkalarının yardımıyla öldürmen geleceğinde çok az olsa da yine de olumsuz bir etki bırakır. Bu etki ileride dövüş dasu yolunda daha üst seviyelere çıkarken sana engel olabilir. Bünyen sayesinde potansiyelin ustandan bile fazla. Bu potansiyelin sayesinde Shuiyue kolunun başına geçmek şöyle dursun bütün Mor Güneş Tarikatının bile lideri olabilirsin.”

 

Long Juxue güzel başını öne eğdi. “Xue’er çok sıkı çalışıp ustanın nazikliğinin karşılığını verecek ve Shuiyue koluna itibar kazandıracak.

 

Long Juxue insan kalbindeki gerçekleri görme konusunda tam bir uzmandı. Ustasının sözlerinden onun Shuiyue koluna ne denli değer verdiğinin ve bu kolun şanının tüm tarikata yayılmasını istediğinin farkına varmıştı.

 

Long Juxue’yi duyan ustası memnuniyetle gülümsedi. “Bak bu muhteşem olur işte. Doğu Krallığına yüzlerce kilometre yoldan gelip senin ustan oldum. Bu benim hayatım boyunca en çok gurur duyduğum hareketti. Xue’er, bugünden itibaren benimle eğitim yapacaksın.

 

İkiliyi dinleyen Yu Jie büyük bir kıskançlık hissetti. Shuiyue kolunun on büyük öğrencisinden olsa da Usta Shuiyue’nin onu bizzat eğitmesi imkansıza yakındı. Ustası onu kabul ettikten sonraki eğitimi tamamen kendisine bağlıydı.

 

Ustasından birkaç tavsiye aldığı zamanlarda Yu Jie o kadar heyecanlanmıştı ki günlerce uyuyamamıştı.

 

Müthiş deha Long Juxue diğer herkesten farklıydı. Usta, kişisel eğitim için onu yanından ayırmayacaktı. Böylesi bir muamele Xinghan’a bile nasip olmamıştı.

 

Chu Xinghan da bu olanların gayet normal olduğunu bildiğinden öfke veya kıskançlık gibi şeyler hissetmemişti.

 

Doğu Krallığında yapılmayı bekleyen binlerce iş vardı.

 

İkinci Geçitteki savaşın üzerinden bir ay geçmişti. Düklerin de yardımıyla Prensese Gouyu ülkedeki kaosu yatıştırmayı başarmıştı.

 

Doğu Lu, Long isyanında ölmüş ve oğlu Doğu Lin Jiang Chen tarafından kurtarılmıştı. Doğu Lin tahta çıkmış ve Doğu Krallığının yeni kralı olmuştu.

 

Başkentte gün geçtikçe yeni bir şey açıklığa kavuşturuluyordu. Yükselen Ejder Dükünün vasallarından idam edilmesi gerekenlerin başları vuruldu, bastırılması gerekenler bastırıldı, gereğinden fazlasını bulunduranlar da ellerindekilerin bir kısmından mahrum bırakıldı.

 

Mesela Hap Kralı Bahçesi. Bir düke bağımlı olan bu ilaç kurumu, dükün yok olmasıyla Doğu Krallığı kayıtlarından silinmişti. İstisnasız bütün Hap Kralı Bahçesi üyeleri usulünce idam edildi.

 

Şifa Salonu ise Yükselen Ejder Düküyle sorunlu olduğundan eski pozisyonu daha da yükseldi. Hali hazırda ruh ilacı pazarında krallığın bir numarasıydılar. Savaştan sonra ise konumları sarsılmaz bir hal almış oldu.

 

Şifa Salonunun morali yüksekti ve geleceğe umutla bakıyorlardı.

 

Şifa Salonunun Salon Efendisi Lord Song Tianxing ise mutlu olmaktan çok uzaktı.

 

Çünkü Şifa Salonunun kıdemli yöneticileri kendi taraflarındaki birinden yüz çevirmişler ve Yükselen Ejder Dükünün yarattığı karmaşadan korkup suçu üçüncü salon efendisi Qiao Baishi’nin üstüne yıkmışlardı. Bu da Qiao Baishi’nin istifa mektubuyla sonuçlanmıştı.

 

O olmadan göklerin iradesi karşı çıkan üç hapı üretmeleri mümkün olmayacaktı. Başka dünyadanmış gibi olan bu üç hap olmazsa önceden aldıkları siparişler de çöpe gitmiş olacaktı.

 

Siparişleri iptal edip depozitoları geri ödeseler de ruh ilacı pazarının ağır topu olan Şifa Salonunun bu eylemi ciddi bir itibar kaybına sebep olacaktı.

 

Yani Song Tianxing’in mutsuzluğunun haklı bir sebebi vardı.

 

Şu anda kraliyet ailesi Şifa Salonuna bel bağlıyordu. Çünkü kraliyet ailesi düze çıkmasına rağmen ağır kayıplar vermişti. Ve Şifa Salonunun gücüne ihtiyaçları vardı.

 

Şifa Salonu genişleme politikası gütmeye çalışacak olsaydı ruh ilaçlarına ve diğer birkaç ürüne ihtiyaç duyacaklardı.

 

Qiao Baishi’nin üç hapı olmadan genişlemeleri söz konusu bile değildi.

 

Song Tianxing, yaptıklarından ve o gece olanlardan büyük pişmanlık duyuyordu. Qiao Baishi’nin birkaç destekçisi dışında herkes Qiao Baishi’yi günah keçisi ilan edip onu Yükselen Ejder Düküne teslim etmeyi düşünmüştü.

 

Song Tianxing de o an duraksamış ve Qiao Baishi’yi gereğince destekleyememişti.

 

Bir adımı yanlış atmanın sonucu olarak düşüşleri kaçınılmaz olmuştu.

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44246 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr