SOTR 3: Laftan Anlamayanın Hakkı Kötektir

avatar
10470 12

Sovereign of the Three Realms - SOTR 3: Laftan Anlamayanın Hakkı Kötektir


 

Dükün evi bu gelişme ile bayağı canlanmıştı.

 

Kral Doğu Lu bizzat kendisi ve ona eşlik eden çevresi ile gelmişti. Kalabalık olmayan bu 7-8 kişilik kafilenin içinde diğer Dükler ve Kraliyet Memurları bulunuyordu. En şaşırtıcı durum ise Kralın, hasta kızı Eastern Zhirou’yu yanında getirmesiydi.

 

Bu insanlar Kraliyetin ileri gelen kişileriydiler. Kraldan, düklere herkesin yüzünde sanki tabutun içinde yatan kendi ailelerinin çocuğuymuş gibi trajik bir ifade vardı.

 

Jiang Feng ziyaretçilerle selamlaşırken robot gibiydi. İstedikleri rol yapılması ise alacakları rol yapılması olacaktı.

 

Ancak, Hastalıklı Doğu Zhirou tütsü çubuğunu yakmak için adım attığında gür bir sesle“Üzgünüm büyük abi Jiang Chen, benim işe yaramazlığım yüzünden bu durumdasın. Ancak endişelenme, Zhirou* bizzat kendisi senden özür dileyecek eğer ölümden sonra diğer dünya varsa. Diğer tarafta olduğumuzda istersen bağır, istersen döv, ya da canın neyi isterse yap. Babam ayinleri bana dua edilsin diye düzenledi, o yüzden ölmen Zhirou’nun hatası. Umarım cennetler* bunu anlar ve sadece Zhirou’yu suçlar. Babamı ya da krallığımın insanlarını değil.”

\\ * Burada kendisinden 3. şahıs olarak bahsediyor

\\ * Burada cennetler kelimesi “Heavens” kelimesinin çevirisi olarak kullanıyorum. Aslında “gökler” demek.Tabi bildiğimiz gökten ziyade kutsal bir anlam taşıyor.Ancak Gök ile karışmasın diye cennetler kelimesini kullanacağım.

 

Aksayarak konuşmasına ve nefesi kesilmesine rağmen, samimi ve gayet ciddiydi. Bu sözleri umarsızca rol yapan asilleri kendi davranışlarından utandırmış hissettirdi.

 

Kraliyet Ailesinden tutkuyla nefret eden şişko Xuan bile ondan nefret etmekte zorlanıyordu.

 

“Prenses Zhiriou, bu adam çoktan öldü. Tüm bunları söylemenin bir anlamı yok. Eğer gerçekten suçlu hissediyorsanız, öbür tarafta iken kankim Chen ile evlenirsiniz. Hayatta iken sizin denginiz değildi fakat ölüyken ... ! Hıh! Kankim güzel vücutlara aşıktır. Sizin vücut da ...”

 

Bu şişko konuşmaya başladığı zaman kimse onu susturamıyordu. Konuşması Doğu Lu’yu öfkeden deliye çevirmişti. Lanet olası şişko kızıma mı sövüyorsun erkenden ölmesi için?

 

Dükler yüz ifadelerini kontrol etmek yoğun bir çaba içindeydi. Bu şişko buffalonun diline düşüp rezil olmaktan ve uygun olmayan bir anda gülmekten korkuyorlardı.

 

Şişko Xuan içinde bulunduğu durumun kontrolünü kaybetmeye başladığı sırada Jiang Chen tabutun içinde gayet rahat bir şekilde yatıyordu. Kim böyle olaylar olurken yatmaya devam edebilirdi ki? Tabuttan kalkıp oturur pozisyona geçti ve kızgın bir ses tonuyla “Kahrolası şişko, huzur içinde ölmeme de mi izin vermeyeceksin?”

 

Babası hariç herkes birkaç saniyeliğine buzdan heykellere dönmüştü.

 

Ona en yakın olan şişko Xuan şen bir şekilde “Kankim Jiang, ölü taklidi mi yapıyorsun yoksa?”

 

“Ne taklidi. Ölüyü oynamak çok yorucu, neden denemiyorsun?”

 

Jiang Chen’in birden ayağa kalktığını gören Doğu Lu’nun yüzü hareketsizdi. Yanındaki yardakçısı hemen “Jiang Chen, ölü taklidi yapmaya nasıl cüret edersin. Kralı kandırdın bu vatana ihanet demektir! Sen ve senin Jiang klanın katledilmeli.”

 

Hiçbir kralın bu tür dalkavuklardan eksik olduğu görülmemiştir.

 

Jiang Chen bu dalkavuğu ciddiye almayacak kadar tembeldi. Kendini tabuttan dışarı attı ve Doğu Lu’ya sakin bir bakışla “Majesteleri, Jiang Chen şanslıydı ve ölmedi. Sadece bir soru sormak istiyorum, beni tekrar döverek öldürmek mi istiyorsunuz ya da sizin bu aciz vatandaşınızın kasıtsız suçlarını affedecek misiniz?"

 

Doğu Lu bu ülkenin kralıydı ancakJiang Chen’in bakışı onu ürpertmişti. Bu tabutun içinden sıçrayan gencin mistik ve tanımlayamadığı niteliği onu daha dikkatli olması konusunda uyarıyordu.

 

“Hmph! Bir kral olarak niçin senin bu küstah soruna cevap vereyim? Hayatta kalmak için böyle büyük bir şansa sahip olduğun için bağışlanacaksın.”

 

Doğu Lu her ne kadar onu öldürmek istese de kral olmanın gerektirdiği şekilde davranması gerektiğini söylüyordu kendine.

 

Eğer Jiang Chen’e karşı bir hamle yaparsa diğer dükler onun bir kral gibi davranmadığını düşünecekti ki Jiang Han’ın böyle bir durumda isyan etmesi kesindi.

  

“Majesteleri, Bu sahtekâr sıçan infazdan kaçmak için ölü rolü yapıyordu. Bu hain niyet ölüm cezasını hak ediyor. Bu dük siz majestelerinden bu haini sert ve mutlak adil bir şekilde yargılamanızı istirham ediyor.” dedi aynı dalkavuk.

 

Ancak Jiang Han’ın dükü Jiang Feng de bunca zaman oyun oynamıyordu. Sıçradı ve bağırarak “Bunun anlamdı ne Tianshiu dükü? Majesteleri olayı kapatmasına rağmen aşağı yukarı zıplayarak* neyi başarmaya çalıyorsun?"


\\* Çince bir deyim. görmezden gelinmeye çalışılan konuyu ortada tutmak

 

Doğu Krallığındaki* 108 düklüğün ilişkileri pek de uyumlu değildi. Tianshui dükü ve Jiang Feng - Jiang Han dükü- birbirlerinin baş düşmanlarıydı.

  

Tianshui dükü soğuk bir gülümseme ile “Oğlunun öldükten sonra canlanmasını garip bulmuyor musun Jiang Feng? Senin de Majestelerini yanıltanlardan biri olduğundan şüpheleniyorum. Majestelerinden Jiang Feng ve oğlunu en ince ayrıntısına kadar araştırılmasını rica ediyorum. Eğer gerçeği söylüyorsam, tüm Jiang aile klanı katledilmeli."


 

Jiang Chen babasının sinirden patlamak üzere olduğunu görünce bıyık altından güldü. Bu sırada Doğu Lu ve kızını süzdü ve sonra sıradan bir biçimde “Majesteleri, Tüm Jiang aile klanını infaz etmek kolay olacaktır ancak Prenses’in hayatını kurtarmak bu kadar kolay olacak mıdır?"

 

Doğu Lu’nun yüzü buz kesti, “Bununla ne demek istiyorsun Jiang Chen?”

 

“Pek bir şey değil, Bugün tapınakta ölümüne dövüldüğüm sırada ilahi bir sesin kulağıma fısıldadığını duyar gibi oldum. Duyduğum bu söz prensesin hastalığıyla alakalı gibi gözüküyordu. Prenses’in hastalığını düşününce yeniden yaşama istenci buldum ve böylece tekrar yaşam yoluna pençelerimi geçirdim.* Eğer Majesteleri ölmem gerektiğini düşünüyorsa, lütfen beni tekrar döverek öldürme emrini verin!”


\\* Eski Çin’de insanların iradeleri/istençleri ile  her şeyi ters-yüz edebileceklerine dair inanç vardır.O yüzden şu an bir çok serinin adı atarlı giderlidir. Against the gods - i shall seal the heavens vb. hepsinde bir karşı çıkma durumu vardır.

 

Jiang Chen akıllı bir adamdı. İnsanların iştahını kabartmak* için ne söylemesi gerektiğini biliyordu. Az önce söyledikleri ile Doğu Lu’yu zayıf noktasından vurmuştu.

 

\\* Reddemeyecekleri teklifler yapmak :D

 

Bir kral olarak, Doğu Lu zalim ve paranoyaktı. Fakat bir baba olarak, Doğu Zhiruo onun göz bebeğiydi.

 

İlahi sesin kızının hastalığı hakkında konuşması onu heyecanlandırmıştı. Onun kızı değilse kimin için düzenlenmişti bu ayin?

 

Hiçbir ilaç ve ilacın fayda etmediği bu hastalığın çaresi tanrıların elindeydi.*

\\* Eski Çin’de çok tanrılı inanç vardır. Tanrılar her şeye kadir değil ancak büyük güçleri var. Yunan mitolojisi gibi.

 

“Söylediklerin doğru mu?” dedi endişeli bir biçimde. Ne de olsa onun öldürülme emrini veren kendisiydi.

 

“Böyle bir konuda Majestelerine nasıl yalan söyleyebilirim.”


“Eğer kızımın hastalığını iyileştirebilirsen dilediğin her şey sana bağışlanacak. Doğu Krallığının tüm zenginliği, görkemi ve gücü.”

 

Şimdi gergin olma sırası Jiang Feng’de idi. Oğlunun yediği dayaktan sonra kralla alay etmek için böyle davrandığından korkuyordu. Eğer durum buysa onları pek de hayırlı bir son beklemiyordu.

 

“Jiang Chen ilaçlar üzerine bir yetkinliğin yok ve prensesin hastalığına krallığın en saygın doktorları dahi bir çözüm bulamadı fakat sen sanki basit bir hastalıkmış gibi hafife alarak konuşuyorsun?"

 

“Canını sıkma baba. Oğlun ilaçlar konusunda uzman değil ancak ilahi sesin rehberliğinde bir hata ortaya çıkmayacaktır.”


Doğu Lu heyecanlı bir şekilde “Evet, evet. Jiang Chen istediğini konuşabilirsin. Hatalı bile olsan affedileceksin hatta sonsuz bir saygınlık bahşedilecek sana eğer kızımın hastalığını tedavi edersen.”

 

Jiang Chen için saygınlık pek de önemli değildi. Ayrıca ünvanlar üzerine pazarlık yapmak ona sadece ölüm getirirdi. Mümkün olduğu kadar alçak gönüllü olmanın ona muazzam bir koruma sağlayacağının farkındaydı. Ünvan pazarlığına tutuşmak ilk olarak kraliyet ailesinin düşmanlığını kazanacak ikinci olarak da diğer düklerin kıskançlığına maruz kalacaktı.

 

Jiang Chen bunları düşünerek konuşmaya başladı “Sizin bu naciz vatandaşınız* bir suçlu olarak hiç bir ünvanı talep edecek hakkı yok. Bu görevi tamamlamak için elimden geleni yaparım. Tek ricam ise suçlarımın affedilmesi.”


\\* Krallıklarda insanlarda kralın malıdır. Burada vatandaşlık kavramını  kralın malı olarak düşünün.

 

Jiang Feng ile dostça ilişkileri olan dükler Jiang Chen’in konuşması ile işleri babasından bile daha pürüzsüz şekilde halletmesi onları içten içe sevindirmişti.

 

Jiang Chen’in suçlarını affetmek Doğu Lu için çok kolaydı. Sadece bir kelime ile halledebilirdi.

 

“Pekâlâ, Bugün burada bulunan asillerin önünde, Bu vesile ile tüm suçlarını affediyoruz. Bu vakitten sonra sen hala Jiang Han düklüğün varisisin, ünvanların ve başarıların değişmeden. Eğer kim ki geçmiş defterleri açmaya çalışırsa karşısında Doğu Kraliyet ailesini bulacak.”


 

Easten Lu’nun konuşması oldukça bağışlayıcıydı; sadece Jiang Chen’in suçlarını affetmemiş aynı zamanda bu konunun tekrar ortaya atılmasını yasaklamıştı. Bu hareketi ne kadar yüce gönüllü olduğunun işareti idi. Böylece Jiang ailesi gelecekte suçlarının tekrar su üstüne çıkarılmasından endişelenmek zorunda kalmayacaktı.

 

Jiang Chen gülümsedi ve şok eden sözlerini söyledi,

 

“Aslında, Prenses hasta değil.”

 

Herkes afallamıştı Jiang Chen sözlerine.

 

Jiang Chen ölmek mi istiyordu? Prensesin hasta değilse neden böyleydi? Bunu bile bile prensesin hasta olmadığını nasıl söyleyebiliyordu?

 

Doğu Lu Jiang Chen’in suratının üstünde tepinmemek için kendini zor tutuyordu. Bunun sebebi de bir kralın sakin olması gerektiğini düşünmesiydi. En azından bu veledin tüm lafları yalan bile olsa konuşmasını bitirsin diye düşündü.

 

“Yüzünüzde ki bu ifade ne? Prensesin gerçekten hasta mı olmasını istiyorsunuz?”

 

Tianshui dükü daha fazla tutamadı ve “Velet, Bu kralla dalga geçmektir. Ölmek istiyorsun galiba.” dedi.

 

Jiang Chen burnunu ovdu ve kendinden emin bir şekilde “Majesteleri,"

 

Bundan başka herhangi bir durumda Doğu Lu şüphesiz Jiang Chen’in tamamen saçmaladığını düşünürdü ancak şu an içinde bulunduğu durumda inanmamayı göze alamazdı. Öncelikle bu durum kızının hayatını ilgilendiriyordu. İkinci olarak ise bu veledi döverek öldürmelerine rağmen ölmemişti ki görevi verdiklerinin bu görevleri üstlenenlerin yetkinliklerinden şüphesi yoktu. Her ne kadar bunun ilahi bir olay olduğuna kanıt olmadığını düşünse de nasıl oluyorsa Jiang Chen hayata geri dönmüştü.

 

Eastern Lu bu iki husustan dolayı Jiang Chen’e inanmaktan başka seçeneği yoktu. Sert bir şekilde emir verdi, “Tianshui dükü, Dışarı çık!”

 

“Majesteleri, Bu fare rastgele söylentiler yayıyor …” Tianshui dükü aceleyle konuştu.

 

“Kovuldun!” Kral gayet öfkeliydi.

 

Tianshui dükü uysalca kalabalığın arkasına geçti. Her ne kadar Jiang ailesini ortadan kaldırmak istese dahi, Krala kafa tutacak güç yoktu kendisinde.

 

“Majesteleri, ilahi varlık oldukça öfkeli. O konuşan akılsız insan kendini 3 sefer tokatlamadıkça konuşmayacağını söylüyor. Tianshui dükü kudretli bir dük. Onun için zor olmaz mı kendini tokatlamak?” diye alaycı bir şekilde sordu.

 

“Gözüken o ki bu mesele Tianshui dükünün kendi yerini bilip bilmediğinin ve krallığa sak. Eğer ben bu durumda olsaydım, Bırak 3 seferi 30 sefer kendimi tokatlardım.”

 

Jiang Chen’in konuşmasından sonra Eastern Lu ile beraber gelen asiller kendi aralarında fısıldaşıyorlardı. Bazıları tüm bu olanların sadece Jiang Chen’in uydurması olduğunu düşünürken, diğerleri ise büyük ölçüde doğru olduğunu düşünüyordu.

 

Tabi ki kendini tokatlamak zorunda olan onlar değildi. Onlar sadece izleyiciydiler ve bu yüzden üstlerinde herhangi bir baskı yoktu. Tüm gözler kalabalığın ortasındaki Tianshui düküne çevrilmişti.

 

Tianshui dükünün etrafındaki dükler bilinçli olarak onun etrafını boşalmıştı ve aralarında belli bir mesafe bırakmıştı dükün yerini vurgulamak için.

 

Tianshui dükü aniden sanki soğuk bir esintinin onu yıkadığını hissetti. Tüm tanıdıklarından hiçbirinin ona destek çıkmayacağını anladığında içini bir ümitsizlik kapladı. Sanki tüm dünya onu dışlıyordu.

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 43988 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr