Sovereign of the Three Realms - SOTR 76: Onlara Doğrudan Acı Çektir

---

 

Çevirmen: madShy

 

“Heh heh, Ekselânsları, varisler arasındaki bir gösteri büyük resmi etkilemeyecektir. Prenses daha yüksek bir statüde ve ulu gücü taşıyor. Birçok büyük ve küçük durumlar dikkatinize hazır, niçin bu küçük meselelerle uğraşıyorsunuz?” Long Yinye hafifçe gülümsedi ve Prenses Gouyu’nun varlığı karşısında özgüven patlaması yaşayarak cesurca konuştu.

 

“Huh. Kulaklarım veya gözlerim olmadığını mı düşünüyorsun, ya da burada ne olduğuna dair bir fikrimin? Jiang Chen her belirdiğinde hepiniz onunla dalga geçip küçümsüyorsunuz, onu duvara sıkıştırıyorsunuz, şüphesiz Jiang Chen’in kendisini utandırıyorsunuz. Krallığın birinci sıradaki dükleri diye anılan kişilerin düşünce genişliği bu kadar mı? Altınızdakilerin teşkil ettiği rekabet korkusundan ve bundan ötürü rekabeti bastırmak için bu yöntemleri kullanmak zorunda mısınız?” Prenses Gouyu can alıcı noktadan yakalama fırsatını elde etmişti.

 

Söz dizisi Hong Tontian’a zoraki çarpık bir gülümseme bıraktırdı.

 

“Yani prenses gölgelerden epey süredir dinliyordu. O halde net şekilde meydan okumayı teklif edenin Jiang Chen olduğunu duymuş olmalısınız, diğerleri değil.” Long Yinye omuzlarını silkti.

 

“Evet, ayrıca Jiang Chen’in maç fikrini ilk öneren olduğunu da hatırlıyorum. Herkesin eğlenmesini sağlamak için olduğunu söylemişti.”

 

Hong Tiantong diğerleri ona arka çıktığından biraz daha itibarlı konuştu, “Ekselânsları, bir şeyi başlatıyor değilim fakat şu Jiang Chen gerçekten biraz rezil. Rekabet kelimeleri ağzından ilk döküldüğünde biz onunla sadece şakalaşırken, Jiang ailesi gerçekten bir şeymiş gibi konuşuyordu.”

 

Seçkin denilenlerin hepsi birbirinden daha utanmazdı. İlk tahrik eden onlardı fakat kışkırtma ağızlarında şakaya dönmüştü ve Jiang Chen’in karşılığı kavga başlatmaya dönmüştü!

 

Prenses Gouyu benzer şekilde söz bulamamış ve Jiang Chen’e bakıyordu.

 

Jiang Chen gülümseyerek burnunu ovdu,  “Bana bakmayın Prenses. Tartışmayı sevmem. Hong Tiantong rezil olduğumu söylüyorsa o halde gerçekten rezil olacağım. Herkes gençliğinde rezil alışkanlıkları olmaya eğilimlidir. Ekselânsları buna iyi bir gösteri olarak muamele edebilir.”

 

“Mükemmel, böylesine basit ve doğrudan kelimeler, sevdim bunu!” Long Linye Jiang Chen’in yenilgiyi kabul etmek konusunda inatçı ve dik başlı oluşunu görünce neşelenmişti. Gerçekten Jiang Chen’in durumdan avantajı ele alarak karşılaşmadan kaçınmak için bir yol bulacağından endişe ediyordu.

 

Jiang Chen’in aranan yüzünü görünce  Long Yinye derhal ateşe benzini bastı, “Ekselânsları iki taraf da istekli. Ekselânsları kesinlikle gidişatı engellemeyecektir umarız?”

 

Prenses Gouyu dikkatlice Jiang Chen’e baktı ve devamında haylaz eğlenen küçük gülümsemesini gördü. Biraz tedirgin hissederek düşündü, “Seni kuşatmadan kurtarmak için kırıcı bir prenses getirdim fakat sen başkalarının direklerine yükselmeye devam ettin. Bunun bir tuzak olduğunu bilmiyor musun?”

 

“Bir maç, bir maç!”

 

Etraftaki kalabalık burada iyi bir şov istiyordu, gürültücü yaygaralar başladı.

 

Antik zamanlardan şimdiye iyi bir gösteri izleyenler elde olmadan durumlardan korkmuyordu. İki taraftan da birinin yaralanmasını umursamıyorlardı, belki sonradan sınavı geçemezlerdi.

 

Burada iyi bir şov için olan insanlara bu meselenin önemi neydi? Daha büyük şeyler aldıklarında, daha fazla gösteri izleyebilirlerdi!

 

“Siz oradakiler, hazır mısınız? Biri dört büyük ailenin kişisel muhafızlarını aşağı görüyor. Halkadayken onurumu kaybetmeyin!”

 

Hong Tiantong kasıtlı olarak ses tonunu yükseltti.

 

Jiang Chen hafifçe gülümsedi, “Bunu duydunuz mu? Bu ritim doğrudan size acı çektirmek istiyor. Ne yapmanız gerektiğini artık söylemek zorunda olmamalıyım?”

 

Bu zaman sürecinden sonra bu kişisel muhafızlar Jiang Chen’in kişiliğine iyi alışmışlardı. Gülümsemesi sakinledikçe, öfkesinde daha sıcak alevler yanıyordu.

 

Bu sadece Hong Tiantong’un az önce Guo Jin’e hakaret etmesini kastetmiyordu. Bu onların kişisel muhafız grubuna hakaret etmeleriyle ve ustalarını küçük düşürmelerine eşdeğer bir mevzuydu.

 

Usta utanç duyduğunda, özne ölürdü. Hepsi bu savaşın neyi temsil ettiğinin iyice farkındaydı!

 

“Sonradan daire içinde olduğumuzda pozisyonunuzu kaybetmeyin. Guo Jin ne söylerlerse söylesinler kendini tutmalısın.” Her zaman suskun Xue Tong o vakit aslen konuştu.

 

“Xue Tong sen en sakin kişisin. Bu seferki savaşın lideri sen olmalısın.” Ke Mu önerdi.

 

“Aynı fikirdeyim.” Shen Yifan söyledi.

 

“Ben de katılıyorum.” Wen Ziqi sakin bir sesle söyledi.

 

Qiao kardeşler liderlikle alakalı hiçbir durumla ilgilenmiyordu. Sadece içeri dalıp hislerini boğan birini yenmek istiyorlardı.

 

Gözlerinde önlerindeki insanların hepsi piç kurularından ibaretti. Genç dük üzerlerine yeniden doğuşu ihsan etmişti ve bu insanlar genç dükü kışkırtmaya cüret etmişti. Piç kuruları değil de neydi bunlar?

 

“Kardeşler, hadi gidelim! Şu hayvanların ağzını yüzünü dağıtalım!” Qiao Shen gürledi, muazzam baltası dans ederken mücadele alanına doğru büyük adımlar attı.

 

Qiao Chuan bakır çubuğunu çekerek arkasından yakınen takip etti.

 

Guo Jin ve Wen Ziqi de kısa süre sonra takip etti.

 

Görüntüde düzensiz ve dağınık giriş sırası aslında Sekiz Trigram Özümseme Matrisinin gizemli kapsamına giriyordu. Bunun dışında gözlerinde bu formasyonu anlamayanların önünde bu sekiz kişi tamamen düzensizce belirdi ve takıma ufacık da olsa bakmadılar. Neredeyse hiçbir öğretisi olmayan karışık bir kalabalık gibi görünüyordu.   

 

Hong Tiantong güldü. Jiang Chen bu tür bir takımla nasıl bağırıp çağırmaya cüret edebilirdi. Bugünkü fırsatı doğrudan Jiang Chen’in ruhuna boyun eğdirmek için kullanmalıydı. En mükemmel sonuç onları yendikten sonra bu yoldaşların hepsinin ciddi yaralar alarak sınava katılamayarak başarısız olacakları hale getirmekti.

 

Eğer Jiang Chen sınavları geçemezse bu birinci sıra pozisyonu için girişiminde başarısız olduğu anlamına gelirdi.

 

Bu Jiang ailesini bastırmak için en iyi yoldu.

 

Eğer onları bu şekilde bastırabilirse o halde Yükselen Ejderha kesinlikle Hong Tiantong’a pörtlek gözlerle bakardı!

 

Hong Tiantong düşündükçe daha da heyecanlandı, ve sekiz kişisel muhafızına bir bakış attı. Bu sekiz muhafız kurtlar ve kaplanlar gibi daireye adımlarını atarak etrafa yayılıp Jiang Chen’in muhafızlarını çevrelediler.

 

Bu sırada Long Juxue başka bir mesele düşünüyor gibiydi. Beklenmedik bakışını Jiang Chen’den çekti ve Hong Tiantong’un yanına yürüdü, usulca konuşarak, “Düşmanını küçümseme. Bu Jiang Chen her fena hileyi biliyor, gardını sağlam tutmak zorundasın!”

 

Kulağının yanındaki güzelliğin hatırlatmasını alırken Hong Tiantong’un kalbini sıcak bir his kapladı. Arzusunun alevlerine üfleyip kabartmayı nasıl şiddetle istiyordu, ve sonuna kadar Long Juxue için savaşmayı!

 

On kısa gün içerisinde Jiang Chen’in muhafızları Sekiz Trigram Özümseme Düzeninin yalnızca %20 ila %30’unu kavramıştı.

 

Fakat bu koşullar altında düzenin gizeminin bu yüzdeleri yeterliydi.

 

Sonuçta yüzde altmış ila yetmiş oranında idrak etmeleriyle doğrudan birkaç gerçek Qi ustasına karşı savaşabilmelerini sağlıyordu.

 

Yüzde 20 ila 30 kavramaları ve sekizinin bir bütün olarak hareket etmesiyle bu onların ucu ucuna bir gerçek Qi ustasını halletmesini sağlayabilirdi. Hong Tiantong’un kişisel muhafızlarının birleşik dövüşme becerileri gerçek bir Qi ustasının karşısında soluk kalırdı.

 

Gerçek Qi ustasının en düşük seviyesi on meridyen gerçek Qi idi.

 

En yüksek seviyeleri zorlukla sekiz meridyen gerçek Qi’ye ulaşıyordu.

 

Tabi ki bunun gibi bir grup maçında genelleştirilecek bir durum değildi. Kazanan her halükarda doğaçlama tepkiye göre olacaktı.

 

Jiang Chen’in tarafında sakin Xue Tong düzeni koordine ederken Qiao kardeşler yırtıcı saldırıyı sağlıyordu. Düzen bağlantıları biraz zoraki olmasına rağmen, düzensizliğe düşmüyordu.

 

İlk defa düzeni koordine eden biri için organizasyon bozukluğuna düşmemeleri başarıya eş değerdi.

 

Özellikle bunun gibi geniş ölçekte bir savaşta-- eğer düzeni korur ve başarıyla diğerlerinin temposunu bozarsanız o vakit devasa bir başarı olurdu.

 

Buna rağmen Hong Tiantong’un tarafı gerçekten kendi türü arasında üstünlük avantajını elinde tutan sekiz meridyen gerçek Qi’ye sahipti, fakat bunun dışında takımının başka hiçbir avantajı bulunmuyordu.

 

Üç yedi meridyen gerçek Qi mi?

 

Beş para etmezdi!

 

Jiang Chen’in kişisel muhafızlarının hepsi bu seviyedeydi.

 

Bu yolla Hong Tiantong’un kişisel muhafızları kendilerine daha fazla güvenerek daha fazla mücadele edeceklerdi. Sekiz meridyen gerçek Qi uygulayıcısı başlangıçta havaya görkemli bir görüntü yayıyordu, güçle saldırırken her yönü deniyordu.

 

Fakat fark etti ki trajik şekilde rakip takımdan iki kişi küçük takımlar oluşturarak hızlı iletişimden sonra saldırılarını boşa çıkartabiliyordu.

 

Dağınık ve düzensiz görünen formasyonları aslında herhangi iki veya üç kişinin her an küçük bir takım oluşturmasını sağlıyordu. İlerlediklerinde saldırabilirlerdi ve geri çekildiklerinde saldırabilirlerdi.

 

Sekiz Trigram Özümseme Formasyonu sekizinin gücünü tek vücutta birleştirerek arzularına göre sekiz ana yöne hareket sağlayabiliyordu. Bu güç kırılabilirdi ve birleşebilirdi, sınırsız değişim yinelemesi içine girebilirdi.

 

Toplananlar, Hong Tiantong’un rakiplerini ezdiğini gösterecek bir sahnenin yaşanacağını düşünmüştü; durumun birkaç turda tersine döneceğini kim bilebilirdi ki..

 

Özellikle şu sekiz meridyen gerçek Qi uygulayıcısı sürekli olarak bir noktada engellenmekten şikayet ediyordu.

 

Qiao kardeşler ve Guo Jin, üç kişi son derece yüksek saldırı gücüne sahiplerdi, bir saldırı takımı oluşturdular ve çılgınca dikkatlerini onun üzerine odakladılar.

 

Diğer üç yedi meridyen gerçek Qi uygulayıcısı kılıç kullanıcıları Wen Ziqi, Ke Mu ve Bi Yun ile meşgullerdi.

 

Shen Yifan’ın mızrağı sokuldu ve büyük hareketlerle süpürerek Xue Tong ile birlikte çalıştı ve kolaylıkla diğer dört altı meridyen gerçek Qi uygulayıcısını halletti.

 

Ve düzenin en marifetli kısmı küçük takımlarının birbirlerinden izole olmamasıydı. Her adımları ve her hareketleri birlikte olan aksiyonu dikkate alıyordu, yoksa birbirlerini kurtarmak için telaş ederlerdi.

 

Başlangıçta düzenin mantığını bilmeyenler onu hissedemedi. Sadece sekizinin büyük bir iş birliği içerisinde olduğunu düşündüler. Savaş devam ettikçe geniş bilgi sahibi olanlar durumu okuyabiliyor gibiydi.

 

Bunun dışında bu formasyonun gizemleri fazlasıyla karmaşıktı, nasıl sırf birkaç bakış attılar diye kavrayabilirlerdi ki?

 

Aniden sekiz meridyen gerçek Qi uygulayıcısı Qiao Chuan’ın bronz çubuğu sertçe sırtına bindiği gibi korkunç bir çığlık attı. Taze kan ağzından püskürürken omurgası doğrudan birkaç parçaya ayrılmıştı ve çıtası kırılmış uçurtma gibi geriye doğru uçtu.

 

Sekiz meridyen gerçek Qi uygulayıcısı düştüğünde diğerlerinin dövüşçü ruhları anında dağıldı. Guo Jin’in kalbindeki öfke alevleri belli ki henüz yatışmamıştı. Işık bıçağında dans ettiği gibi yedi meridyen gerçek Qi uygulayıcısının birinin sağ kolunu aldı.

 

Qiao Shan arkada kalmak istemiyormuş gibi büyük baltasını salladı ve bel seviyesine doğru kıydı. Hafifçe şişman, nispeten yavaş, yedi meridyen uygulayıcısı belinden ikiye ayrılmıştı, kan ve et parçaları her yana uçuyordu.

 

Hong Tiantong’un grubu parçalandığı anda ızdırap dolu çığlıklar havayı doldurdu.

 

“Durun, kabulleniyorum, maçı kabulleniyorum!” Hong Tiantong tepki verdiğinde acı dolu uğultular çoktan birkaç defa yankılanmıştı.

 

Sahneye tekrar bir bakış attı. İkisi savaşta ölmüştü, diğer ikisi derinden yaralanmış ve biri kolunu kaybetmişti. Kalan üçünün hepsi yaralanmış ve kanla bezeli solgun yüzleri görülüyordu.

 

Hong Tiangtong bağırmakta sadece biraz daha geç kalsaydı o vakit maç kesinlikle askerlerinin tamamen kökünün kazınmasıyla son bulacaktı.

 

Qiao Shan kocaman sırıttı ve büyük baltasını omuzuna yaslayarak güldü, “Mutluluk, büyük mutluluk! Başka ikna olmayan var mı? Gelin oynayalım.”

 

Guo Jin’in bıçağı Hong Tiantong’u işaret ederken söyledi, “Sen Hong soy ismiyle babama hakaret ettin. Dört büyük dükten biri olsan bile er ya da geç bu hareketinin intikamını senden alacağım.”

 

“Sen... Jiang Chen, astların bir gösteri maçında böylesine acımasız olmaya cüret etti!” Hong Tiantong söyleyecek söz bulamıyordu. Asla böyle bir sahnenin gelişeceğini düşünmemişti.

 

Jiang Chen sakince konuştu, “Eğer doğru hatırlıyorsam, birisi beklenmedik sonuçlar olursa kendi sonuçlarının sorumluluğunu alabilmesi gerektiğini söylemişti?”

 

Hong Tiantong’un yüzündeki tüm kan çekildi ve  muhafızlarının çoğunun yok edildiğini düşündüğünde kalbi kan damlatıyormuş gibi feci şekilde acıdı. Bu birinci sıra için belirlenen özel sınavı geçemeyeceği anlamına geliyordu.

 

Zihnindeki felaketten ötürü Hong Tiantong’un gözleri kan çanağına dönerken çılgın bir kaplana dönüştü. “Jiang Chen işlerimi mahvettin, bunu ödemek zorundasın!”

 

Long Yinye tam hareket etmek üzereyken yüzüne şamarı bastı. “Yenilgiyi kaldıramayanlar aptallardır, yerine defol!”

 

Büyük bir şamar doğrudan Hong Tiantong’un yüzünde patlayarak onu birkaç metre öteye savurdu.