Cilt 2 - Bölüm 21: İd (1/2)

avatar
477 4

Start - Kapının Ardındaki Dünya - Cilt 2 - Bölüm 21: İd (1/2)


Yurine’yi elinde bir oyuncak ayı ile yürürken görmek harikaydı. Yu’nun ona verdiği hediyeye bağlanmış olması ve onu yanında taşıması başlı başına mutluluk kaynağıydı.

 

“Buna eminsin değil mi? İlk hedef sen olacaksın.”

 

Gözünü Yurine’nin üstünden çekip Sivina’ya baktı. Planları hakkındaki kararlılığını son bir kez kontrol etmek istiyordu.

 

“Dediğinize göre ilk hedef zaten bendim.”

 

Sivina’nın gözlerinde Yu’nun görmek istediği kararlılık vardı.

 

Yu onun cesaretini takdir ediyordu. Kendini açıkça hedef yapmak herkesin kabul edebileceği bir şey değildi.

 

---

 

“İntikam yemini mi?” Sivina, Yu’ya bakarak ne dediğini anlamaya çalıştı.

 

“Zor bir şey söylediğimi zannetmiyorum. İntikam yemini.”

 

Hala tam olarak ne demek istediğini anlayamamışlardı. Yu planı açıklamaya başladı.

 

“Şu anda katilin şövalyeleri sevmediğini varsayıyor ve hedef olarak onları seçtiği teorisi üzerinden ilerliyoruz. Tahminimize göre katil bir şövalye olan Sivina’yı da öldürmeye çalıştı. Sizce yarım kalmış işini tamamlamak istemez mi?”

 

“Onu yem olarak mı kullanacağız?”

 

“Evet.”

 

Yurine hızlıca Yu’nun planını çözdü. Yu ortağının zeki bir kız olmasından memnundu.

 

“Bizi kullanmaya çalışıyorsun…” Raul bu sefer sinirini bastırmaya çalışıyordu.

 

“Yapılabilecek mantıklı bir seçimi size sunuyorum.”

 

“Ben başkalarını riske atan planlardan hoşlanmıyorum. Sivina’nın yem olarak kullanılmasını da istemiyorum.” Ana, Raul’a göre daha sakindi.

 

“O zaman senin planını dinleyelim.”

 

Yu’nun gereksiz nezaket ve aptallık ile uğraşarak enerjisini boşa harcamaya niyeti yoktu. Tabi yem olacak kişi Yu ya da Yurine olsaydı o da bu plandan hoşlanmazdı ama bu başka meseleydi.

 

Bir planı olmayan Ana sustu.

 

“Peki senin bir planın var mı, Raul?”

 

“Katili kendimize çekmek yerine aramaya devam edelim. Böylesi daha risksiz.”

 

“Fakat uzun sürer ve bir sonuca ulaşacağı da kesin değil.”

 

“Ama Sivina!” Raul, Yu’nun planını desteklemeye hazır Sivina’ya itiraz etmek için ayağa kalktı.

 

“Kendini böyle riske atamazsın, başka yolu olmalı!”

 

Ana da Raul’a destek çıkmak için hareketlendi ama Sivina ikisini de yerine oturttu. Arkadaşlarının aksine ılımlı bir yaklaşım sergiliyordu.

 

“Bir dinleyelim.”

 

“Biz onu yem olarak kullanmayacak olsak bile katil onu bir kez hedef aldı, yani her türlü tekrar onun peşinden gelme olasılığı var. Bu olmadan önce bir plan yapmak daha iyi olacak. Beklenmedik bir anda katilin üzerimize gelmesi yerine planımızla durumu yarı kontrol altına alabilir ve hazırlanabiliriz.”

 

Yarı kontrol terimini ilk kez kullanıyordu. Hatta böyle bir terim olduğundan bile emin değildi, şimdi uydurmuştu.

 

“Yarın Rolderhelm’e gidecek ve Sivina ile beraber Berry ailesi ile görüşeceğiz. Sivina araştırmanın başı olarak gözükecek ve orada karşılaşacağımız muhatabımızı sorgulayacak. Sorgulanmayı kabul etmezlerse de biraz kargaşa çıkarıp öldürülen şövalyelerin intikamını almaktan bahsedecek.”

 

Ölenlerden bazıları ölmeyi hak eden kişilerdi ama amaçları katili kışkırtmaktı. Üstelik birkaç haklı cinayet işlemiş olması hala suçlu olduğu gerçeğini değiştirmiyordu.

 

“Berry ailesinin katili desteklediğini mi söylüyorsunuz?” diye sordu Lylphia.

 

“Bu yalnızca bir teori. Sivina’nın katili aradığı bu sayede onun kulağına gidebilir de gitmeyebilir de. Berry ailesini sorgulamadaki asıl amaç William’ın neden şövalyeleri öldürdüğünü öğrenmek ya bir ipucu elde etmek. Bu esnada göze batan kişi Sivina olursa ve Berry ailesi William’ı bilgilendirirse işimize gelir.”

 

“Ya bilgilendirmezse? Katil ile ailesi arasındaki bağlar tamamen kopmuş olabilir.”

 

“İşte o yüzden, Sivina, Kızılşapel meydanının ortasına çıkacak ve bir intikam yemini edeceksin. Herkesin duyduğundan emin olmalıyız.”

 

---

 

“Sesimi duyun Kızılşapel halkı! Ben arkadaşı öldürülmüş bir şövalyeyim! Ben arkadaşları öldürülmüş bir şövalyeyim! Kızılşapel’in onursuz katili şövalyeleri hedef alıyor. Tüm şövalyeler adına, katledilmiş tüm meslektaşlarım adına o onursuz şövalyeden intikam alacağım! Ben Sivina Ecues, o katilin kellesini alacağım!”

 

---

 

Halk arasında konuşma yapmak utandırıcı olabiliyordu. Hiçbir hazırlık olmadan planı yaptıkları gün sergilediği doğaçlama konuşmasından ötürü Sivina’yı takdir ediyordu.

 

“Beni yanlış anlama, Sivina. Seni memnuniyetle ölüme göndermek gibi bir niyetim yok. Sadece en mantıklı seçimin bu olduğunu düşündüğümden böyle bir karar verdim.”

 

“Biliyorum, katılıyorum.”

 

Gerçek duygularını merak ediyordu. Hem Sivina’nınkileri hem de kendininkileri.

 

Sivina’nın aklından neler geçiyordu? Diğerleri gibi o da Yu’nun kendisini kullandığını mı düşünüyordu? Yu’ya kızgın mıydı? Yoksa Yu’nun planının en mantıklı seçim olduğunu mu düşünüyordu?

 

Peki ya Yu ne hissediyordu? Gerçekten şu anda Sivina’yı kendi amacı için kullanıyordu. Sadece onu değil, Raul ve Ana’yı da kullanıyordu ve yaşasaydı Satoshi’yi de kullanacaktı.

 

“Kullanıyorum… İnsanları kullanıyorum. Kendim için onları kullanıyorum.”

 

Yanlış olduğunu biliyordu, kötü olduğunu biliyordu. Sadece içinden itiraf etmesi bile acı vericiydi, kendini bunu onların yüzüne söylerken hayal edemiyordu.

 

“Burası mıydı?”

 

Karşılarında geniş bir bahçeye sahip mavi bir malikane vardı. Ana binaya ek bir müştemilat ile bahçenin köşesine inşa edilmiş lojmana sahip ev aldıkları yol tarifine göre Berry ailesine ait olmalıydı.

 

“Dediğim şekilde önden yürü, sana söylediğim soruları sor.”

 

Yu ona neler yapması gerektiğini önceden tembihlemiş ve sorulacak soruları ezberletmişti.

 

“Tamam.”

 

Sivina, Yu ve Yurine’nin önüne geçti ve grupları malikanenin kapısının önüne geldi. Orada bir güvenlik tarafından karşılandılar.

 

“İsminiz nedir, Dame?”

 

Güvenlik, Sivina’nın beyaz üniformasını süzdü ve şövalye olduğunu anlayarak kadın şövalyeler için kullanılan unvanla hitap etti.

 

“Sivina Ecues, bunlar da eşlikçilerim. William Berry’yi araştırıyoruz.”

 

Güvenliğin yanakları kasıldı. Anlaşıldığı kadarıyla duyduğu isim anılmasından hoşlanılmayan bir isimdi. Burada beklemelerini söyleyerek içeri gitti.

 

“Çok saçma, o yokken içeri geçsek bizi kim durduracak ki?”

 

Dünyada olsa güvenlik içeriye telefon eder ve misafirleri alıp almamaya o şekilde karar verirdi ama burada görev yerini terk etmesi gerekiyordu. Bu da bir güvenlik açığıydı.

 

“Bizi içeri alacaklar mı?”

 

“Muhtemelen.” Yu, Yurine’yi yanıtladı. “Eğer William’ı araştıran insanlar ile görüşmeyi reddederlerse ailelerinin üzerinde katil ile işbirliği içinde olduğu şüphesi birekebilir. Bence katilin peşindeki çoğu kişi ile istemeyerek de olsa görüşmüşlerdir. Sonuçta Berry ailesi tüccar bir aile ve itibarlarının lekelenmesi onlar için hiç hoş olmaz.”

 

Hem sıradan maceracılar ile görüşmeyi reddediyor olsalar bile şövalyelerin bir ağırlığı vardı ve onu kapıdan çevirmeyeceklerine inanıyorlardı.

 

Kısa bir sürenin ardından güvenlik geri geldi ve malikaneye girebileceklerini söyledi. Güvenlikle beraber gelen hizmetçi gruba eşlik edeceğini söyleyerek onları peşine taktı.

 

Lucia’nın evinden daha büyüktü, bahçesi Lucia’nın bahçesinden daha süslüydü. Çimenlerin arasında, mermer kaplı yolun kenarında minik heykeller vardı. Yu yanlış hatırlamıyorsa onlara bahçe cini deniyordu, farklı renkli şapkalarla yolu renklendiriyorlardı.

 

Yu’nun malikane ile ilgili hoşuna gitmeyen tek şey binanın rengi ve müştemilattı. Bu iki şey dışında yaşamak isteyeceği bir yerdi.

 

“Hoş geldiniz.”

 

Malikaneye girdiklerinde onları kızıl saçlı bir kadın karşıladı. Saçları gibi kırmızı bir elbise giyiyordu, mavi gözleri ve yuvarlak bir yüzü vardı. Yu’nun tahminince en fazla otuz yaşındaydı.

 

“Bugün hava güzel, bahçede yürüyüş yaparken konuşmak ister misiniz?”

 

Sivina uygun olup olmadığını sormak için Yu’ya baktı. Yu başıyla onayladığında Sivina uygun olduğunu söyleyerek teklifi kabul etti.

 

“İsmim Mathilda Berry, aradığınız kişinin ablasıyım.”

 

“Sivina Ecues, memnun oldum.” Arkasını döndü ve Yu ile Yurine’yi işaret etti. “Yu ve Yurine, benim eşlikçilerim.”

 

Mathilda, Yu’ya cilveli bir şekilde gülümsedikten sonra eteğini tutarak reverans yaptı.

 

“Tam bir pussy magnetim ben ya, yemin ederim kendime düşüyorum…”

 

“Yüzündeki ifadeyi sevmedim.”

 

Yurine, Yu ile geçirdiği üç buçuk haftanın ardından onun ego patlaması yaşadığı anlardaki tatminkar yüz ifadesinin nasıl bir şey olduğunu öğrenmişti.

 

Gözleri hafifçe kısılıyor, yanakları gevşiyor ve dudağının bir tarafı sinsice yukarı kalkıyordu.

 

Yu’nun kendi kibri ile boğulması geçildiğinde Mathilda’nın ona karşı yaklaşımı yakışıklılığından ziyade giydiği kıyafetler yüzündendi.

 

Yu insanların gözünde daima güzel gözükmek istediğinden parasının önemli bir miktarını kıyafetlere harcamakta bahis görmüyordu. Şu anki görünümü ile Yu’nun kesinlikle zengin biri olduğu düşünülebilirdi.

 

Sivina’nın ‘eşlikçi’ lafı biraz hava kaçırsa da kıyafetleri hala onun statüsünü belirliyor ve insanların ona karşı yaklaşımını şekillendiriyordu.

 

“Sormak istediğiniz sorular nedir, Dame?”

 

“Size sormak için gelen çok fazla araştırmacı var mı?”

 

Karşısındaki kişiyi direkt olarak sorgulamak yerine sohbet ediyormuş gibi konuşmaya başladı.

 

“Evet. Babam olsa büyük ihtimalle kapıdan çevrilirdiniz ama ailenin diğer üyeleri olarak bir katil ile iş birliği yaptığımız düşünülsün istemiyoruz. Kardeşimin dışarıda olduğu her gün ailemizin işleri de zarar görüyor.”

 

“Onun yakalanmasını istiyorsunuz yani?”

 

“Yanlış anlamayın, o benim kardeşim ve her şeye rağmen onu seviyorum. Yine de çok fazla insanın canını yaktı ve böylece kendi ailesine de zarar veriyor.” Mathilda’nın dolgun dudakları aşağıya kıvrıldı, kardeşine karşı karmaşık duygulara sahipti. “Kardeşimi sevdiğim gibi diğer kardeşlerim ve akrabalarımı da seviyorum. Onun Berry ailesinin adını daha fazla kirletmesini istemiyorum.”

 

Mathilda’nın sürekli mağdur olduklarını belirtmesi Yu’yu usandırdı.

 

“Anladık, mağdursunuz.”

 

Yu arkadan yürüdüğü için kızların yüzünün sadece yarısını görebiliyordu ama bu duyguları hakkında fikir oluşturması için yeterliydi. Sivina’nın duyguları da karmaşıktı.

 

“Kardeşiniz idam edilecek,” dedi Sivina. Sivina’nın kendini toparlayıp sert bir şekilde söylediği cümleyi Mathilda sessizlikle karşıladı. “Neden… Neden o, insanları öldürüyor? Bunun nedenini biliyor musunuz?”

 

“Konuşmayacaksan niye bizi kabul ettin?”

 

Mathilda yine sessiz kaldı. Kollarını göğsünde birleştirmesi konuşmak istemediğini belirtiyordu.

 

“William Berry neden şövalyeleri sevmiyor? Belki bunun cevabını verebilirsiniz.”

 

Mathilda soruyu cevaplamak yerine başka bir soruyla karşılık verdi.

 

“Onu gerçekten öldürecek misiniz?”

 

“Yakalandığı takdirde yargılanacak ve teslim olmazsa hayatta bırakmak için fazla tehlikeli.”

 

Bu yardımcı olan bir cevap değildi. Kızılşapel Katili yakalansa ve mahkemeye çıkarılsa, onun için dünyanın en iyi avukatlarından oluşan bir ordu tutulsa bile kurtulamazdı.

 

“Katilin öldürmek için şövalyeleri seçtiğinin farkındayız. Bunun nedenini öğrenmek istiyoruz.”

 

“Thomas Chember’i duymuşsunuzdur…” Mathilda, eliyle kendi kolunu sıkıyordu.

 

Thomas Chember, Yu ve Yurine’nin Kızılşapel’de birlikte araştırdıkları ilk kişiydi.

 

“Kızılşapel’deki ilk cinayetiydi,” dedi Sivina.

 

“Annemizi ve kız kardeşimizi öldürmüştü.”

 

Sivina ve Mathilda yürümeyi bıraktığında arkalarından gelen Yu ve Yurine de durmak zorunda kaldı. Yu istifini bozmadan dinliyordu.

 

“Öldürdü kelimesi yaşanan vahşeti anlatmak için yetersiz kalıyor. Thomas Chember annemizin ve kız kardeşimizin ırzına geçti ve tüm yaptıklarına rağmen özgürce dolaşmaya devam etti.”

 

“Nasıl?” Sivina’nın kasları bir anlığına kasıldı.

 

“Ben hala William sabırlı biri olsaydı davanın kendiliğinden çözüleceğine inanıyorum. Fakat o, Thomas Chember’in özgürce dolaştığı her saniye çıldırıyordu. Sonunda bir gece evden kaçtı ve ardından cinayet haberleri gelmeye başladı.”

 

Anlatılanlar doğruysa olaylar Yu’nun düşündüğü gibi çıkmıştı. Thomas Chember cinayeti bir intikam cinayetiydi ve katil adaleti sağladığına inanıyordu.

 

“Bu cinayeti anlayabiliyorum, peki ya öldürdüğü ilk adam? Ya da ondan sonra öldürdüğü diğer insanlar?”

 

“Öldürdüğü ilk kişi, mahkemede Thomas Chember’in lehine şahitlik yapıyordu, onlardan sonrakileri bilmiyorum.”

 

“Hiçbir fikrin yok mu?”

 

Mathilda kafasını hayır anlamında salladı. İddiasına göre ardında yatan sebebi bildiği sadece iki cinayet vardı ve onlar da cinayetlerden ilk ikisiydi.

 

“Onunla en son ne zaman görüştünüz?”

 

“Cinayetler başlamadan hemen önce.”

 

“Daha sonra hiç iletişim kurmadınız mı? Belki aracılar ile?”

 

“Hayır, daha sonra hiç iletişimimiz olmadı.”

 

Yu iletişimleri olsa bile Mathilda’nın bunu itiraf edeceğini zannetmiyordu.

 

“Onlara sorsaydık ailenizin diğer üyeleri de aynı şeyi söyler miydi?”

 

Sivina’nın sorusunun ardından Mathilda birkaç saniyeliğine duraksadı ve biraz düşündükten sonra cevapladı.

 

“Muhtemelen söylerler.”

 

“Nerede olduğunu ya da olabileceğini de bilmiyorsunuz öyleyse.”

 

“Bilmiyorum.”

 

Öğrendikleri tek yeni bilgi cinayetlerin sebebiydi. Sivina’nın soruları olumsuz yanıtlar almaya devam ederken Yu araya girdi.

 

“Diğer akrabalarınızla da görüşebilir miyiz?”

 

“Şu anda mümkün değil.”

 

“Neden?”

 

Mathilda, Yu’ya da olumsuz bir cevap verdi. Yu, Berry ailesinin onları geçiştirmek için olaylar hakkında en az bilgi sahibi olan kişiyi gönderdiğini düşünüyordu.

 

“Bugün burada değiller.”

 

“Söyleyebileceğiniz başka bir şey var mı?”

 

Yu, Mathilda’nın dürüstlüğünü test etmek için eve girip sırasıyla diğer aile üyelerini aramak istese bile bunu yapacak yetkiye sahip değildi.

 

Mathilda yine başını salladı. “Bildiğim her şey bu kadar.”

-------------------------

5.1.2022 - 19:43






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 46883 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr