Bölüm 3.24: Ölüm (2)

avatar
5174 3

Stellar Transformations - Bölüm 3.24: Ölüm (2)


Çeviri: Makankosappo

Düzenleme: Bluishgray

 

 

On kişinin saldırısı altındaki Wu Xing, birden vahşileşti.

10 böcek, geberin!

Gözleri soğukça parladı. Kol kalınlığındaki elementsel enerji dalgaları vücudundan çıkıp, kendisine saldıran on kişinin üzerine ejderha gibi atıldı. Ama bu on kişiye saldırmadı.

Bu on enerji dalgası Wu Xing’in çevresinde 10 metreden fazla alana yayıldı. On uzmanın tamamı dalgaların yayıldığı bölgenin içindeydi.

Wu Xing’in gözleri yırtıcılaştı. “Patla!

 

Boom! Boom! Boom! Boom! Boom!...

Wu Xing’in bağırmasıyla patlamalar duyuldu. Enerji dalgalarının tamamı patladı. Xiantian uzmanlar güçlü olsalar da elementsel enerjinin patlamasıyla oluşan kuvvete direnemezlerdi.

Çığlıklar duyuldu, uzuvlar parçalarına ayrıldı, ortalık kan gölüne döndü.

Wu Xing’i çevreleyen on uzman öylece ölmüşlerdi. Elementsel enerji patlaması…

Wu Xing bu yöntemi daha önce kullanmamıştı. Çünkü elementsel enerji patlaması ne kadar güçlü olsa da bir Xiuzhenist’in elementsel enerji tabanlı defansını geçemezdi.

Xiuzhenistler böyle zayıf saldırıları kullanmazdı. Elementsel enerjilerini uçan kılıçlarına göndererek en güçlü saldırılarını yaparlardı.

Wu Xing, Kuzey Xiang’ın patlamasından ilham alarak böyle bir saldırı yöntemini seçmişti. Elementsel enerji, Xiantian enerjisinden koca bir seviye daha üstündü. Bu yüzden Wu Xing’in patlamaları Kuzey Xiang’ınkinden çok daha yıkıcı olmuştu. Bu tarz patlamalar Xiuzhenistlere etki etmese de, Xiantian uzmanlarıyla başa çıkmaya yeter de artardı.

On uzman öylesine parçalanmıştı ki tanınamayacak haldeydiler. Onlardan düşen 5 kutsal silah yere düşer düşmez 3 kişi ışık hızıyla oraya yöneldi.

Qin Yu, mavilere bürünmüş Elder ve Feng Yuzi.

Küçük Kardeşim, acele et.” Wu De sesini Wu Xing’in kulaklarına transfer etti. Sonrasında bir uçan kılıç hızla Feng Yuzi’ye doğru ilerledi ve en güçlü iki uzman tekrar savaşa başladı.

Defolun!

Wu Xing bağırırken kolunu salladı ve yerdeki 5 kutsal silah depolama bilekliğine çekildi. Kendisine doğru gelen iki kişi de elementsel enerjisini yönlendirmesiyle geri savruldu.

Qin Yu’nun vücudu kuvveti etkisiz hale getirmek için şiddetle titriyordu.

Mavilere bürünmüş Elder geriye uçarken ağzının kenarlarından kan sızıyordu.

Siz ölümlüler de mi kutsal silah silahları istiyorsunuz? Rüyanızda görürsünüz.” Wu Xing kibirle mavilere bürünmüş Elder ve Qin Yu’ya baktı. Xiuzhenistler ölümlüleri birçok yönden geride bıraktıklarından onlara üstünlük ve aşağılamayla bakarlardı.

Güzel, Küçük kardeşim, iyi iş başardın. Ha ha orta seviye kutsal silahlar.

Wu De kahkaha atarken daha bir heyecanla dövüşmeye başladı. “Feng Yuzi, şu ana kadar orta seviye kutsal silahın sayesinde benimle kafa kafaya dövüşerek canımı sıktın. Eğer benim de orta seviye kutsal silahım olursa o zaman nasıl dövüşeceksin?

 

Boom! Boom! Boom!

Kayalar parçalanıyor, tepeler yerinden oynuyor, durmadan patlamalar oluyordu.

Wu De konuşurken aynı zamanda da dövüşüyordu. Şu ana kadar Feng Yuzi sessizliğini korumuştu. 5 orta seviye kutsal silahın düşmanın eline düşmesi onun tarafı için büyük bir kayıptı.

İkili o kadar yırtıcı dövüşüyordu ki, gözler onların dövüşünden başka hiçbir şeye odaklanamıyordu.

Kıdemli, ben Xiang klanındanım. Rica etsem Qin De, mavilere bürünmüş ve Liu Xing’i öldürebilir misiniz?” Ge Min saygıyla eğildi.

Wu Xing kahkaha attı. “Pekala bugün iyi günümdeyim. Zaten Xiang Guang’a Qin De’yi öldüreceğime söz vermiştim. Yanında iki böcek daha ezmek sorun değil.” Wu Xing kutsal silahları aldığından son derece rahat ve neşeliydi. Bunun yanında karşı tarafta ona sorun çıkarabilecek tek kişi olan Feng Yuzi’nin elleri çoktan doluydu.

Wu Xing hiç endişeli değildi. Şimdi istediği herkesi öldürebilirdi.

O zaman bir bıçak çıkaralım. Geri döndüğüm zaman silaha aşinalık kazanmaya konsantre olabilirim.”

Wu Xing’e göre Qin De ve diğerlerinin hayatları avcunun içindeydi yani onları öldürmek için acele etmesine gerek yoktu. Şu anda onun için en önemli şey orta seviye kutsal silahlardı.

Wu Xing bir bıçak çıkardı ve kan damlatarak silahı şahsileştirmiş oldu. Artık silah onundu. Xiuzhenistler kutsal silah üzerinde kontrol sahibi olmak isterlerse kan yoluyla silahı şahsileştirmenin yanında iç alevleriyle de silaha aşinalık kazanmaları gerekirdi. Ancak iki şart birden sağlandığında silahı tamamen kontrol edebilirlerdi.

Ama şu anda Wu Xing’in boşa harcayacak zamanı yoktu.

Şu anda gece yarısıydı ve vadide soğuk rüzgarlar esiyordu.

Geber!” Ge Min birden bir ses duyup korkuya kapıldı. Tam o anda kafasında bir şok hissetti.

 

Bang!

Kafası karpuz gibi patladıktan sonra bir silüet ortaya çıktı.

Qin Yu soğuk bir ifadeyle Ge Min’in vücuduna baktı.

Seni..” Wu Xing silahını şahsileştiriyordu. Bu olay karşısında sinirlenmekten kendini alamadı. “Kahbe velet, bu moruğu öldürmek için silahımı şahsileştirmemi fırsat bildin.” Wu Xing hem utanmış hem de çileden çıkmıştı. Sonuçta Ge Min ile aynı taraftaydılar.

Bu sırada Qin Yu kendini sakinleştirmeye çalışıyordu. “Sakin ol. Sakin ol. Qin Yu sakin olmalısın.

An itibariyle Feng Yuzi, Wu De tarafından tamamen sabitlenmişti. Bu yüzden onun veya mavilere bürünmüş Elder’ın Wu Xing’i öldürmesi zordu. Orta seviye kutsal silahı olduğunda Wu Xing artık daha güçlüydü.

Qin De ise dört yıldırıma direnmiş ve ağır yaralanmıştı. Gözleri kapalı, bağdaş kurmuş oturuyordu.

Sadece bir şansım var.” Qin Yu’nun gözleri parladı.

Tek seçeneği kutsal silahlarını kullanmaktı. Orta seviye kutsal silahlarının gücü Wu Xing’in savunmasını delebilirdi ama sadece tek hakkı vardı. Çünkü Wu Xing, Qin Yu’nun kutsal silahları olduğunu görürse kendisine yaklaşmasına ikinci defa izin vermezdi.

Qin Yu’nun şimdiye kadar kutsal silahlarını kullanmamış olmasının asıl sebebi buydu. Zaten sadece kendi gücü şu ana kadar yeterli olmuştu.

Hepiniz öleceksiniz.” Wu Xing aniden kahkaha attı.

Qin Yu sadece koyu kırmızı bir ışık görebildi. Mavilere bürünmüş Elder’ın vücudunun etrafındaki ışık sönmeye başladı. Bir anda pat diye yere yığıldı. Çoktan can vermişti. Kutsal silahı olmadan bir Xiuzhenist’in karşısında hiç şansı yoktu.

Bu silaha henüz aşinalık kazanmamış olmama rağmen sadece hızı bile benim uçan kılıcımdan yüksek. Aşinalık kazandığımdaysa…” Wu Xing bir düşünceyle az önce fırlamış olan bıçağı tekrar eline çağırdı.

Bıçağa baktığında heyecanı kat kat arttı.

Bu adam güçlü. Tek saldırı, sadece tek bir şansım var. Sadece ona yaklaşınca alevli kılıcımı ve alevli eldivenlerimi kullanabilirim.” Qin Yu dişini sıktı. Mavilere bürünmüş Elder ölse de hareket etmedi. Elindeki tek fırsatı iyi değerlendirmeliydi.

Başarısızlığa müsamaha yok!

Doğu Fatihi Prens Qin De, etki alanın çok geniş. Yazık, ölümün benim ellerimden olacak.

Wu Xing umursamazca elini sallayarak bıçağını Qin De’yi öldürmek için hareket ettirmek istedi. Ama tam o anda…

Hiçbir rüzgar sesi duyulmadı.

Fakat Wu Xing kutsal sezgisiyle Qin Yu’nun olağanüstü bir hızla yaklaşmakta ve kendinden sadece birkaç on metre uzakta olduğunu gördü. Birden bire Qin Yu ile yüzleştiler.

 

Bang!

Wu Xing elini sallayarak elementsel enerji dalgası yaydı ve sonra patlattı. Ancak, Qin Yu’nun vücudu mor bir ışıkla kaplandı. Bütün vücudu parlak mor renkli bir yeşimden yapılmış gibiydi. Şaşırtıcı şekilde patlamadan etkilenmemişti.

Qin Yu heyecanını bastırıp bir yumruk savurdu.

Qin Yu’nun yumruğunun yaklaştığını gören Wu Xing’in aklında bir düşünce belirdi. “Bu adam Qin De’nin tarafında. Belki gizli kozlarıdır ve kutsal silahı vardır. Risk almamalıyım.

Geber!

Qin Yu’nun gözleri yırtıcılıkla parladı. Alevli kılıç elinde beliriverdi.

Ancak daha kılıç elinde belirmeden Wu Xing harekete geçmişti. Kılıç belirdiğindeyse çoktan aralarındaki mesafe 10 küsür metreydi. Wu Xing Qin Yu’nun elindeki kılıca baktığında sinir küpüne dondu.

Velet, beni kandırmaya cüret mi ettin?” Neyse ki son anda kaçınabilmişti. Yoksa… Bu ihtimal aklına gelince kalbi korkuyla doldu. Artık daha da sinirlenmişti. Vücudundaki elementsel enerji elindeki bıçağa aktı.

Koyu kırmızı bir ışık Qin Yu’ya doğru yöneldi.

 

Bang!

Qin Yu’nun elindeki kılıcı kullanarak bloklamaktan başka şansı yoktu. Yüzü renk değiştirdi. Bıçaktan kendisine doğru korkunç bir enerji akışı hissetti. Keskin ve yıkıcı enerji, vücuduna doğrudan saldırmaya başladı.

 

Bang!

Qin Yu geriye doğru savruldu. Ağzının kenarlarından kan sızıyordu. Gürültüyle yere düşerken bitkin hissediyordu.

Feng Yuzi, Wu De ile savaşıyordu ama kutsal sezgisiyle olanları görmüş ve şok geçirmişti. “Alevli Kılıç, bu Alevli Kılıç. Bu Liu Xing, Xiao Yu olabilir mi? Hayır, imkansız. Xiao Yu dış tekniklere çalışıyordu yani iç enerjisi olamaz. Ama Liu Xing’in aurası Xiao Yu’nunkine çok benziyor. Acaba… ?

Feng Yuzi şüphelense de Wu De tarafından tutulduğundan dolayı bir şey yapamazdı.

 

Başarısız oldum.” Qin Yu kalbinin acıdığını hissetti.

Tam işini bitireceği anda Wu Xing’in neden geri çekildiğini anlayamıyordu. Acaba Wu Xing, saldıracağını anlamış mıydı? İşlerin nasıl bu hale geldiğine anlam veremiyordu.

Boğazında tatlı bir şey hissetti. Tekrar kan kusmak üzereydi. Son derece sinirlenmiş olan Wu Xing, kesinlikle kritik bir darbe indirmişti. Wu Xing’in bıçağı da Qin Yu’nun kılıcı da orta seviye kutsal silahlardı ama bıçakta Wu Xing’in güçlü elementsel enerjisi vardı. Orta seviye kutsal silaha aktarılan o miktarda elementsel enerji, hiç şüphesiz akıllara durgunluk veren bir saldırı yapabilirdi. Aynı silahları kullanmış olmalarına rağmen güç farkı çok fazlaydı.

Meteorik Gözyaşı’ndan birbiri ardına gelen akıntılar Qin Yu’nun vücudunda yayılmaya başladı. Yaraları korkunç bir hızda iyileşiyordu.

Maalesef Wu Xing, onun da kutsal silahı olduğunu anlamıştı.

Gökler benim ve babamın ölmesini mi istiyor?” yerde hareketsiz yatan Qin Yu uzaklardaki Qin De’ye baktı.

Qin De hala gözleri kapalı, bağdaş kurmuş oturuyordu. Az önce neler olduğunu görmemişti. Aslında şu anda dışardaki hiçbir şeye dikkat edemezdi. Çünkü vücudunda akıl almaz değişimler yaşanıyordu.

Felaketi atlattığı için ağır yaralı olsa da vücudundaki Xiantian enerjisi özel bir dönüşüm geçiriyordu.

Bir kum tanesi bir dünyaya bedeldi. Qin De de dantianına baktığında uçsuz bucaksız uzaya benzediğini gördü. Dantianındaki uçsuz bucaksız uzayda akıntılar meydana geliyordu. Akıntılar bir süre devam ettikten sonra bir noktaya toplanıp küre şeklini almaya başladı.

Geçmişte, Shi Huang felaketini atlattığında Jindan’ını da oluşturmuştu. Qin De de onun Jindan oluşturma yöntemini biliyordu ve beklemeden gizli tekniği uygulamaya başladı. Akıntıların oluşturduğu büyük küre, hacimce yarıya düştükten sonra tekrar genişledi.

Bir küçülüp bir büyüyordu.

Her büyüyüşten sonra git gide daha da küçüldü ve rengi de yavaşça değişerek altına dönmeye başladı.

Dönüşüm işlemi 81 defa tekrarlandıktan sonra güvencin yumurtası boyutunda altın bir küre ortaya çıktı. Bu bir Jindan’dı.

Jindan’ın etrafında enerji akıntıları vardı.

Sonunda başardım.” Artık rahatlamıştı. Jindanın etrafındaki enerjiden elementsel enerji akıntıları vücudunun dışına yayıldı. Jindanını oluşturmuş olsa da iç organları hala hasarlıydı ve elementsel enerjinin vücut yaralarını iyileştirmesi zordu.

Qin De sonunda gözünü açtı. Ve açar açmaz dehşet verici koyu kırmızı bir ışık gördü.

 

Bang!

Elementsel enerjisini yönlendirip doğrudan kılıcıyla koyu kırmızı ışığı blokladı. Aynı zamanda vücudunu da hareketlendirip araya mesafe koydu.

Jindanını bile oluşturdun. Baya hızlısın. Maalesef jindanını henüz oluşturduğun için hala zayıfsın. Artı, yaralısın da. Muhtemelen en kısa ömürlü Xiuzhenist olacaksın.

Wu Xing kibirle uçan kılıcının üzerine atlayıp havaya uçtu.

 

Phew!

Qin Yu iç çekti. Wu Xing’in babasını öldürmeye çalıştığını görünce endişelenmişti. Maalesef yaralıydı ve hızı, babasına doğru giden bıçağın hızından çok daha düşüktü. Neyse ki babası son anda Jindanını oluşturabilmişti.

Artık Qin De, Jindan aşamasının erken evresindeydi.

Wu Xing de Jindan aşamasının orta aşamasındaydı ve vücudu sapasağlamdı. Ayrıca elementsel enerji üzerindeki kontrolü Qin De’den daha fazlaydı. İkisinin seviyeleri birbirinden çok farklıydı. Qin Yu bunu düşündüğünde kaygılandı. Ama kendisi babasından bile zayıftı.

 

Beni öldürmek mi istiyorsun?” Qin De soğukça gülümsedi. Çevredeki savaşların bütün gidişatını gözlemlemişti.

Feng Yuzi, Wu De tarafından tutulmuş, Liu Xing yaralanmış ve diğerleri de ölmüştü. Yani sadece kendisine güvenebilirdi.

Humph, velet, çiçeği burnunda bir Xiuzhenist için fazla kendini beğenmişsin. Seni öldürerek sana iyilik etmiş olacağım.” Wu Xing daha fazla oyalanmadan var gücüyle saldırmaya başladı. Bıçağı öyle hızlıydı ki ilerlerken sadece ışık görülebiliyordu.

 

Bang! Bang! …

Qin Yu sadece birkaç nefes alana kadar ikili onlarca kez vuruşmuşlardı. Dövüşlerinin şiddeti Feng Yuzi ve Wu De’nin dövüşünün şiddetine eşdeğerdi. Ama babasının ağzının kenarlarından kan sızdığını görünce Qin Yu’nun yüz ifadesi değişti.

Her vuruşmada Qin De’nin yaraları daha kötü bir hal alıyordu.

Ha ha…

Wu Xing vahşice kahkaha atarken saldırısını daha da şiddetlendirdi.  Qin De’nin yaralarının kritik durumda olduğunu kolayca fark edebiliyordu. Dövüş devam ettikçe Qin De’nin ağzından da durmadan kan sızıyordu.

Defol!” Feng Yuzi saldırılarının gücünü artırdı. Bir an önce gidip Qin De’yi kurtarmak istiyordu.

Rüyanda görürsün.” Wu De elementsel enerjisini uçan kılıcına yönlendirdi. Engin elementsel enerjisi sayesinde Feng Yuzi’yi oyalayabiliyordu.

Baba!” babasının yaralarının gitgide ağırlaştığını gören Qin Yu, kalbinin on bin karınca tarafından ısırıldığını hissetti. Stresten nefes alamıyordu. O kadar endişeliydi ki başı dönüyordu.

Qin De aniden bağırdı. Yüzü kıpkırmızı olmuştu. Kılıcı Wu Xing’in bıçağıyla savaşın başından beri en şiddetli çarpışmasını gerçekleştirdi.

Ağzından kan kustu. Yaraları daha da kötüleşti ve yere yığıldı. Wu Xing’in de birazcık rengi solmuştu. Bıçağını geri çağırdı. Kibir dolu gözleriyle, alay etti. “Sefil velet, yazık ki Xiuzhen dünyasına yeni girdin.

Cümlesini bitirdikten sonra elindeki bıçak tekrar ışıldadı. Elementsel enerji bıçağa doğru aktı.

Dur!” Feng Yuzi durumun vahametini anladı ve çılgınca bağırdı ama Wu De’den kurtulamıyordu.

Ç/N: Yameteee!!

 

Yaşananları gören Qin Yu’nun kalbi şiddetle sarsıldı. Son 10 yıldaki anıları gözlerinin önünden geçti. Neden 10 yıldır durmadan pratik yapıyordu?

Değerini kanıtlayıp babasını gururlandırmak ve diğer iki kardeşi gibi kendisinin de bir şeyler başarabileceğini göstermek için.

Geber!” Wu Xing hafifçe elini salladı. Elindeki bıçağa mümkün olan en fazla miktarda elementsel enerji yükledikten sonra, bıçağı Qin De’ye fırlattı. Artık Qin De’nin öldüğünü düşünerek gülümsedi.

 

Wu Xing elini salladığında Qin Yu oraya doğru hızla harekete geçmişti. Bıçağı fırlattığındaysa Qin Yu maksimum hızındaydı.

Qin Yu ile babası arasında birkaç on metre mesafe olsa da bıçağın hızına yetişmesi mümkün değildi.

Aklına gelen tek yol bıçağı yakalamaktı.

Yakala!” İçten içe çığlık atıyordu. Maksimum hızında olmasına rağmen yetişemiyordu. O kadar endişeliydi ki beyni patlayacak gibi hissetti. Gözleri de kıpkırmızı olmuştu.

Bir anda buz gibi bir akıntı beynine ilerledi. Düşünceleri sakinleşti. Bütün dünya sessizliğe bürünmüş, zaman durmuştu. 3 Trans-Gök Diyagramının otz altışar resmi zihninde belirdi.

Bu yüz sekiz resme bakarken aydınlandığını hissetti.

 

Boom!

36 gümüş enerji akıntısı, 36 altın enerji akıntısı ve 36 mor enerji akıntısı vücudunun etrafında belirdi. Bu üç akıntı birbirine dolaşarak 3 renkli muhteşem bir zırha dönüştü.

Zamanın durma hissi kayboldu ve bıçağın yine eski hızında hareket ettiğini gördü.

Sadece biraz daha hıza ihtiyacım var.” Mevcut hızına bakarak ne kadar hıza ihtiyaç duyduğunu anlayabiliyordu. Lakin…

 

Whizz!

Vücudu 108 enerji akıntısıyla sarılmış olan Qin Yu, yaydan fırlamış ok gibi, iki kat hızla hareket etmeye başladı ve babasının önünde belirdi. Elini uzattı ve Alevli Eldivenler ortaya çıktı. Kartal pençesi gibi elleri şimşek hızında gelen bıçağı yakaladı.

Wu Xing, bıçağa mümkün olan en yüksek miktarda enerjiyi aktardığı için bu darbe çok ağırdı.

 

Bang!

Qin Yu eldivenleriyle araya girmiş olsa da, bıçaktan yayılan enerji yine de vücuduna çarptı. Üç renkli zırh oldukça görkemli görünse de sadece gazlardan oluşuyor ve savunma yeteneği barındırmıyordu.

Vücudu çok güçlü olsa da yayılan enerjiden ötürü karnı delindi ve şelaleyi andıran bir sesle kanlar akmaya başladı. Aşırı kanamadan dolayı vücudu dengesini kaybedip sallandı.

 

Alevli Eldivenler.” Ayağa kalkmaya çalışan Qin De, Qin Yu’nun elindeki eldivenleri gördü ve sersemledi. “Bu suikastçı nasıl Alevli Eldivenlere sahip olabilir? Onlar Yu’er in değil miydi?” Qin De, Feng Yuzi ile birlikte Liu Xing’in kimliğini tartıştıkları zamanı hatırladı.

Yoksa..?” Qin De şok içindeydi. “Ama Yu’er iç enerjiye sahip değil.

 

Wu Xing öfkelenmişti. Vücudu bir an sallandı ve ileri atıldı. Aynı zamanda eliyle Qin Yu’yu işaret edip uçan kılıcını ona doğru yönlendirdi. Karnı delindiğinden ağır yaralanmıştı ve saldırıyı atlatacak zamanı yoktu.

 

Bıçağı yakaladıktan kısa süre sonra Qin Yu’nun göğsü uçan kılıç tarafından deşilmiş ve kalbi delinmişti. Bu sırada Meteorik Gözyaşı durmadan akımlar göndererek yaraları kapatmaya çalışıyordu. Ama maalesef kalp insan vücudunun hayati organıydı.

Baba.” Qin Yu babasına baktı ve güçlükle gülümsedi. Sesi kendi sesine dönmüştü.

Ne?!” Sesi duyunca Qin De’nin ifadesi değişti.

Hoşça kal... Sonunda ben de bir işe yarayabildim… “ Güçlükle gülümsüyordu. Kalbindeki yara yüz kaslarının seğirmesine sebep oluyordu. Aniden parlayan gözlerinde acımasızlık ve yırtıcılık belirdi.

İkiniz beraber öleceksiniz.” Wu Xing diplerine kadar gelmişti.

 

Ah!

Qin Yu yüzünü gökyüzüne çevirip uzunca kükredi. Elleri maksimum hızlarına ulaştı ve belli belirsiz ejderha pençesi siluetleri ortaya çıktı. Vücudunun etrafındaki 108 enerji akımı da hızlarını artırdı.

Qin Yu’nun pençeleri biraz önce yakaladığı bıçağın hızını bile aşan muazzam bir hızla Wu Xing’in göğsünü parçaladı.

Bu nasıl olur?” Wu Xing’in gözleri yuvalarından fırlayacak gibiydi. Göğsünü delen ellere baktığında gözlerine inanamadı. Biraz önce uçan kılıcı Qin Yu’nun kalbini delmişti. Düşük seviye bir Xiuzhenist bile bu durumda ölürdü. Qin Yu nasıl bu kadar dayanabilmişti?

Wu Xing, Meteorik Gözyaşının hiç beklemeden Qin Yu’nun kalbine akımlar gönderdiğini ve bu akımların onun kalbiyle bütünleştiğini bilmiyordu. Sadece bu sayede Qin Yu bu kadar dayanabilmiş ve son darbeyi vurabilmişti.

Küçük kardeşim!” Wu De vahşice uludu.

 

Aniden…

Üzgün ve acıklı bir kartal sesi yankılandı.  Bir ışık ışını on bin metreden, göğün dokuzuncu katından aşağı fırlamıştı. Çok yüksekte olduğu için zamanında gelememişti.

Xiao Hei hızla gelirken durmadan feryat ediyordu.

Qin Yu’nun kalbi delinmişti ve Meteorik Gözyaşı bile kısa sürede onu iyileştiremezdi. Gözleri karardı ve soluğu kesildi. Artık ölüyordu. Gözleri yavaş yavaş kapandı.

Bu sırada vücudu değişiyor ve orijinal görünüşüne dönüyordu. Görünüş ve Kemik Değiştirme Sanatını artık muhafaza edemiyordu.

Qin Yu’nun görünüşündeki değişimi gören Qin De, kalp krizi geçiriyormuş gibiydi.

Gözyaşları şelale gibi aktı. Qin Yu babasına baktı. Yüzünde belli belirsiz bir gülümseme vardı. Ardından gözlerinde kalan son hayat belirtisi de söndü.

Yu’er öldü!

Qin De’nin vücudu titriyordu.

 

….

“Ama… Bana hiç şans vermiyorsun, kesinlikle hiç. Sadece buna karışmamın anlamsız olacağını söyledin. Baba, bana bir şans bile vermiyorsun. Bu kadar işe yaramaz olduğuma nasıl emin olabilirsin? Nasıl? Nasıl?!” 

….

 

“Ha-ha… Ben sadece bir işe yaramazım, en işe yaramaz kişiyim. Ne kadar çok çabaladığım önemli değil, eğitimim konusunda kadar ilerleme kaydettiğim de önemli değil; ben her zaman en işe yaramaz kişi olacağım. Bu gülünç. Ben bu zamana kadar ne için antrenman yaptım? Ben bu zamana kadar ne için antrenman yaptım?

Eğitimde edindiğim gücü ne için kullanacağım?”

….

Ç/N: Bu kısımları direkt olarak 3. Kitabın 13. Bölümünden kopyaladım. Unutanlar varsa dönüp okuyabilirler.

 

 

Qin Yu’nun geçmişte söyledikleri şimdi kulaklarında yankılanıyordu. Oğlunun kendisine söylediği son sözleri açıkça hatırlıyordu. “Hoşça kal... Sonunda ben de bir işe yarayabildim…

Ah!

Qin De gökyüzüne dönüp acı dolu bir çığlık attı.

O anda gökyüzü sanki göksel felaket başlıyormuş gibi kızıla döndü. Ama bu sefer kızıl renk daha geniş bir alana yayılmıştı. İlk bakışta bütün gökyüzü kızıla bürünmüş gibiydi. Merkezinde de felaket bulutu gibi görünen bulutlar vardı.

 

Pa!

Xiao Hei kanatlarını açtı. Kanat sallayışıyla Qin De’yi bir kenara itti. Durmadan feryat edip gözyaşı döküyordu ama Qin Yu çoktan hareket etmeyi kesmişti.

Qin De, Xiao Hei tarafından kenara itildikten sonra şok içinde yerinde oturdu.

Boom!

Felaket bulutundan ani bir gök gürültüsü duyuldu. 3-4 insanı çevreleyecek kadar kalın bir ışık ışını yıldırım gibi aşağı fırladı

Hedefi ise Qin Yu idi.

An itibariyle Qin Yu’nun elleri hala Wu Xing’in göğsünde sıkışmıştı. Xiao Hei de kanatlarıyla Qin Yu’yu kucaklamıştı. Gökten korkunç bir yıldırım düşse de hala hareketsizdi.

 

Boom!

Işık Qin Yu’ya çarptı. Çok geniş olduğu için Wu Xing ve Xiao Hei de ışığın içinde kalmıştı.

Yu’er.” Ancak o zaman Qin De kendine geldi. Oğlu ölmüş olsa da vücuduna zarar gelmemesi gerekiyordu. Ama ışık kaybolduktan sonra çarptığı bölgede hiçbir şey kalmamıştı. Silahları bile…

Sadece kocaman bir hiçlik vardı.

Yu’er!” Qin De dişlerini sıktı. Bütün vücudu titremeye başladı. Bütün yaşananlar gözlerinin önünde geçti. Oğlunun ondan açıklama beklediği sahneyse durmadan tekrarlanıyordu.

 “Ha-ha… Ben sadece bir işe yaramazım, en işe yaramaz kişiyim. Ne kadar çok çabaladığım önemli değil, eğitimim konusunda kadar ilerleme kaydettiğim de önemli değil; ben her zaman en işe yaramaz kişi olacağım. Bu gülünç. Ben bu zamana kadar ne için antrenman yaptım? Ben bu zamana kadar ne için antrenman yaptım?

Eğitimde edindiğim gücü ne için kullanacağım?”

 

Qin De’nin kalbinde dindirilemez bir acı vardı. Gözyaşlarını durduramıyordu.

Bir erkek kolay kolay gözyaşı dökmezdi ama Qin De’nin acısı tarif edilemezdi.

“Xiang Guang! Wu De!” Qin De aniden Wu De’ye baktı. Şu anda kalbi nefretle doluydu. Eğer Xiang Guang ve o iki Xiuzhenist olmasaydı oğlu ölmeyecekti.

Yaralarına rağmen elementsel enerjisini deveran ettirip elinde uzun kılıcıyla Wu De’ye doğru atıldı.

Qin De’nin çılgınca kendisine geldiğini göre Wu De korktu. Çünkü yaralı ve tecrübesiz olsa da o artık Jindan aşamasının erken evresinde ve elinde orta seviye kutsal silah olan bir Xiuzhenist idi. Ayrıca Feng Yuzi de çılgına dönmüştü.

Wu De hemen kılıcının üzerine atlayıp muazzam bir hızla gökyüzüne yöneldi. Feng Yuzi de Qin De de onun hızına erişemezdi.

Wu De’nin kaçtığını gören Qin De öyle öfkelendi ki ağız dolusu kan kustu.

“Sakin olun majesteleri, lütfen biraz sakin olun!” Feng Yuzi aciliyetle Qin De’Yi dizginlemeye çalıştı. Qin De’nin yaralarının çok ağır olduğunu biliyordu.

Ama Qin De nefret doluydu. “Wu De, Xiang Guang. Karım öldü ve bugün oğlum da öldü. Ah …! Xiang Guang, Wu De, siz ölmeden mezara girmeyeceğim!”

“Kardeş Feng, lütfen beni geri götür. Hazırlıkları hızlandırıp planı daha erken tarihe çekmeliyiz. Her şey yarım yıla hazır olmalı. Bir milyon askerle birlikte Xiang klanının üzerine karabasan gibi çökmek istiyorum. Xiang klanını katledip Wu De’nin ruhunu yok edeceğim!”

Qin De dişlerini sıktı. Öfkeden kıpkırmızı olmuş gözleri korkutucuydu.

 

 

Ç/N: 3. Kitap burada biter. Son bölüm diye midir bilmem bu bölüm önceki bölümün 3 katından daha uzundu.

 

                                                       






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 43989 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr