Bölüm 4.14: Yıldız Alanı

avatar
4449 4

Stellar Transformations - Bölüm 4.14: Yıldız Alanı


Çeviri-Düzenleme: Pervane

 

 

Shen Bao ve Qin Yu iki karaltı halinde aralıksız vuruşuyorlardı.

Bang! Bang! …

Her çarpışmaları gökleri titreten bir ses yaratıyordu. Yerde ve havada dövüşürlerken karaltılarının geçtiği bölgelerdeki ağaçlar birbiri ardına devriliyordu.

Ha!

Qin Yu’nun havayı delerek ilerleyen yumruğu Shen Bao’nun göğsüne yöneldi. Shen Bao’nun gözleri parladı. Vücudunun kolayca yaptığı bir salınım hareketiyle bir anda ardıl görüntüler oluştu. Qin Yu’nun yumruğu ise Shen Bao’nun arkasındaki ağaca çarptı.

Ağaç kısa süreliğine titrese de fazla hasar almamış gibiydi.

Ansızın...

Onlarca metre yüksekliğindeki ağaç bomba misali sayısız küçük ağaç parçasına ayrıldı. Sanki sertçe eğilmiş gibi tamamen parçalandı. Ağaç parçaları en fazla avuç içi büyüklüğündeydi. Böylece bu haşmetli ağaç sayısız parçaya bölünüp her yana saçıldı.

Shen Bao 2 hamlede 100 metre geriye kaçtı ve havada sabitlenmiş halde Qin Yu’ya baktı.

Qin Yu da kılını kıpırdatmadan Shen Bao’ya bakıyordu.

Bu adam daha Siyah Rüzgar leoparına bile dönüşmedi ama en az benim kadar hızlı. Orijinal formuna dönüştüğünde hızı artacak ve ayak uyduramayacağım.” Qin Yu’nun aurası önündeki Shen Bao’ya tamamen kilitlendi. Bir yandan da aklının içinde Shen Bao’yla nasıl baş edeceğinin düşünceleri dolaşıyordu.

Hız bakımından Shen Bao’dan üstün değildi. Hatta geride kaldığı bile söylenebilirdi.

Bir anda gözleri parladı. Dudaklarında soluk bir gülümseme belirdi. “Doğru, Siyah Rüzgar leoparları hız konusunda iyiler. Güçleri fena değil ama hızları kadar iyi de değil. Artı, yıldız enerjisiyle birleşen gücüm onunkini aşacaktır.

Shen Bao parçalanmış ağaca bakarken soğukça gülümsedi. “Baya güçlüsün. Üçüncü kardeşimi öldürebilmene şaşmamak gerek. Ancak… bu güçle bana rakip olamazsın!” Böyle demesine rağmen Qin Yu’nun ağacı parçalayan yumruğundan korkmuştu.

O yumruk vücuduna gelseydi ya ölür ya da ağır yaralanırdı.

Bırak saçmalamayı. Dövüşüp görelim.” Qin Yu rakibinin ne düşündüğünü kestirebiliyordu. Açıkça görülüyordu ki Shen Bao, Qin Yu’nun güçlü bir rakip olduğunu düşünüyordu.

Bu yüzden, zayıf olduğu gerçeğini gizlemek için gücüyle böbürlenmeye çalışıyordu.

Qin Yu, Shen Bao’ya doğru ok gibi fırladı. İlk bakışta düz bir çizgi boyunca ilerliyormuş gibi görünüyordu ama dikkatle bakılınca vücudunun gayet doğal ve naif bir şekilde hafifçe dalgalandığı anlaşılıyordu.

En ufak bir rüzgar sesi bile çıkartmadan uçuyordu!

Neredeyse bir anda Qin Yu, Shen Bao’yla yüzleşir pozisyona gelmişti.

Rüzgar? Rüzgar kontrolünde biz Siyah Rüzgar leoparlarıyla karşılaştırılamazsın bile.” derken hafifçe sallanarak Qin Yu’nun saldırısından kaçındı. Onun hareketleri de …. hiçbir rüzgar sesi oluşturmuyordu!

Ne?!

Qin Yu’nun yüzü renk değiştirdi. Shen Bao’nun da kendisi gibi rüzgarın gücünü kullanabildiğini ve rüzgar direncini tamamen etkisizleştirebildiğini hiç tahmin etmemişti.

Tiz bir kartal çığlığı gökyüzünde yankılandı.

Xiao Hei’ye ne oldu?” Qin Yu hemen geri çekildi. Mümkün olan en uzak mesafeye kadar kutsal sezgisini yaydı ve Xiao Hei ile Shen Yu arasındaki dövüşü net bir şekilde izlemeye başladı. Bu sırada Shen Bao da dövüşü kesmiş ve ikini kardeşine odaklanmıştı.

"Roar!"

Shen Yu, Siyah Rüzgar leoparına dönüştü. Sırtındaki çizgilerden soluk bir yayılıyordu. Shen Yu’nun vücudundaki bütün tüyler diken diken olmuştu. Gözünü Xiao Hei’ye dikmiş durmadan hırlıyor ama saldırmıyordu.

Xiao Hei devasa kanatlarını açtı. Siyah tüylerinden kan donduran bir ışık saçıldı. Aynı zamanda bütün tüylerinde elektrik kıvılcımları görülüyordu. Kıvılcımlarla birlikte bütün vücudundan alevler yayılmaya başladı. Müthiş güçlü aurası, diğerlerinin ağızlarını açık bırakmıştı.

Siyah Rüzgar leoparı hırlamaya devam ediyordu. Dikenleşmiş tüyleri ise titremeye başlamıştı.

"Oo!"

Xiao Hei, diğerlerinin kulaklarının incinmesine sebep olan olağanüstü keskin bir ses çıkardı. Qin Yu bile bu sesten dolayı kalbinin titrediğini hissetti. Bu sahneyi görünce doğal olarak Xiao Hei’nin çıldırdığını anlamıştı. Bir kanat çırpışıyla Xiao Hei gökyüzüne doğru uçtu.

Bir anda...

Vücudundan şimşekler çakmaya başladı. Kısa süre içinde yıldırım tanrısına dönüşmüş gibi görünüyordu. Ardından sayısız şimşek büyük bir gürültüyle Siyah Rüzgar leoparına yöneldi.

Siyah Rüzgar leoparı inanılmaz bir hızda hareket ediyordu ama şimşekler de çok hızlıydı ve çok sayıdaydılar. Birkaç şimşek leoparın sırtına çarptı. Leopar acıyla kükredikten sonra ani bir sıçrayışla gökyüzüne fırladı.

Xiao Hei ağzını açtı.

Devasa bir alevli şimşek kütlesi müthiş bir hızla fırladı. Kütlenin merkezinde şimşek vardı. Bu şimşek muazzam derecede elektrik gücü barındırıyordu ve alevlerle çevrelenmişti. Garip olan şey ise şimşek ve alevin, bir bütünün iki parçasıymış gibi görünmeleriydi.

Yok artık, bu enerji kütlesi ne kadar güçlü öyle? Onunla vurulacak olsam ben bile ağır yaralanırım.” Qin Yu şaşkındı. Zihnindeki Xiao Hei imajı artık daha derin ve anlaşılması güçtü. “Xiao Hei artık oldukça güçlü.

Alevli şimşek kütlesi Siyah Rüzgar leoparına yöneldi.

Havada asılı duran leoparın vücudu bir karartıya dönüşüp ve kolayca kendisine yaklaşan kütleden sıyrıldıktan sonra Xiao Hei’yi ısırdı.

Alevli şimşek kütlesi geri dönüp bir anda Siyah Rüzgar leoparının vücuduna çarptı. Anlaşılan bu kütlenin hareketi kontrol edilebiliyordu. Kulakları sağır edecek şiddette bir patlama meydana geldi. Aynı zamanda acınası bir inilti duyuldu. Qin Yu bile yanık kıl kokusunu alabiliyordu.

İkinci Kardeş!

Shen Yu’nun ağır yaralandığını gören Shen Bao hemen telaşa kapıldı ve Xiao Hei’ye doğru harekete geçti. Uçarken beklenmedik şekilde Siyah Rüzgar leoparına dönüştü.

Xiao Hei’nin sesi Qin Yu’nun zihninde yankılandı.

Abi durdur onu! Enerjimin çoğunu tükettim.

İyi değil.

Qin Yu ancak şimdi anlamıştı ki, Xiao Hei o enerji kütlesini hazırlamak için ağır bir bedel ödemişti. Xiao Hei gibi Qin Yu da tedbiri elden bırakmaya karar verdi.

Göz açıp kapayıncaya kadar yıldız enerjisi çevresini kaplamış ve büyük bir hızla dönmeye başlayan bir nebula bulutu oluşturmuştu. Qin Yu bir anda doğayla büsbütün birleşmiş gibi görünüyordu.

Aniden hızı arttı.

Geber!

Qin Yu’nun gözleri gaddarca parladı.

Siyah Rüzgar leoparına dönüşen Shen Bao kükredi ve hızla Xiao Hei’ye doğru saldırıya geçti. Ancak Xiao Hei çoktan Qin Yu’ya doğru kanat çırpmaya başlamıştı. Siyah Rüzgar leoparı karartıya dönüşüp takibine devam etti.

Abi, bunu sana bırakıyorum!

Xiao Hei’nin sesini duyan Qin Yu gülümsedi.

Geçmişte usta Dujie aşamasına ulaştığında, birkaç serbest ölümsüzle bir Dacheng uzmanın yanında onlarca Dujie ve Kongming uzmanı öldürebilmişti. Öğrencisi olarak bu ileri Jindan aşamasındaki leoparı bile öldüremezsem, kendimi öldürmem lazım.

Yıldız enerjisi çevreyi doldurdu. Bu enerjiyle kaplanan alan, Qin Yu’nun saldırısının en güçlü olduğu yerdi. Ayrıca hızı da bu alan içindeyken artıyordu.

"Roar!"

Leopar dişlerini gösterdi ve Qin Yu’yu ısırdı. İki pençesini de aynı anda Qin Yu’ya savurdu. Qin Yu’nun alevli eldivenleri giymiş olan elleri de iki pençeye dönüşüp yaklaşan iki pençeyi kafa kafaya karşıladı.

Aptal!

Qin Yu’nun sağ eli leoparın pençelerinden birini yakaladı. Yıldız enerjisi ve üst düzey fiziksel gücü bir anda salındı. Kemik kırılma sesleriyle birlikte leoparın pençesi Qin Yu tarafından parçalandı.

Shen Bao’yu telaş bastı.

"Roar!"

Şiddetle ve çılgınlıkla kükredi. Bir anda pençesindeki kemikler ok gibi fırladı. Qin Yu, bu kemiklerin saldırı amaçlı kullanılmak üzere leoparın vücudunu terk edebileceklerini hiç düşünmemişti.

İyi değil!

Qin Yu’nun rengi soldu. Eliyle leoparın pençesini tuttuğu için o anda birbirlerine oldukça yakındılar. Böylesine yakın bir mesafeden kemiklerin geldiğini görmüş olsa dahi kaçınacak zamanı yoktu.

"Pu! Pu!"

Qin Yu vücudundaki bütün yıldız enerjisini saldı. Yayından fırlamış ok gibi bir yana fırladı. Hızla yana çekilmiş olsa da 2 kemik vücudunu deldi. Biri sol koluna saplanırken diğeri göğsüne saplandı.

Qin Yu ağız dolusu kan kustu. Dayanıklılıkta kutsal silahlara denk bir vücudu olsa da bu kemikler Siyah Rüzgar leoparının en güçlü saldırısıydı ve bu saldırıya karşı koyması pek mümkün değildi. Siyah Rüzgar leoparları vücutlarında doğal olarak kemik üretirlerdi. Kemikler saldırı amaçlı vücuttan ayrıldıklarında yenilerinin üretilmesi birkaç on yıldan yüz yıla kadar sürebilirdi.

Leopar birdenbire insan formuna döndü.

Shen Bao sertçe Qin Yu’ya baktı. “Bir pençemi parçalayıp beni 4 kemiğimi fırlatmaya zorladın. Seni öldürüp Jindanını yemezsem öfkemi nasıl dindirebilirim?” Shen Bao’nun seçeneği yoktu. Bir pençesi parçalandığından leopar formunda kalsa da hızını muhafaza edemezdi.

Qin Yu sol koluna ve göğsüne saplanan kemikleri çıkardı. Neyse ki güçlü bir vücudu olduğundan kemikler fazla derine inememişlerdi. Göğsündeki kemik birkaç cm daha derine inseydi hayati noktaları delebilirdi.

Qin Yu bazı akupunktur noktalarını dürterek kanamayı durdurdu.

Abi!” Xiao Hei’nin sesi duyuldu.

Qin Yu araya girmek için elini kaldırıp Xiao Hei’yi durdurdu. “Endişelenme. Eğer bu hayvanı öldüremezsem onca eğitim boşa gitmiş olur. Şimdi her şeyi ortaya koyma vakti!!” Gözleri kızarmaya, vücudu çılgınca ve acımasızca bir aura yaymaya başladı. Yaralandıktan sonra çılgına dönen yalnız bir kurt gibiydi.

Meteorik Gözyaşından yaralarına yayılan saf akıntıları hissedince gülümsemekten kendini alamadı.

Sen Shen Bao musun?” Gözlerini Shen Bao’ya odakladı. An itibariyle sol kolundaki yara fark edilebilir bir hızla iyileşiyordu. Aslında hayati noktalarından yaralanmadıkça, Meteorik Gözyaşı bütün yaraları olağanüstü bir hızla iyileştirdiğinden, endişe etmesine gerek yoktu.

Yıldız Alanı’mın tadına bak.” Vücudunun etrafındaki gümüşi yıldız enerjisi müthiş bir hızla dönmeye başladı. Aynı anda dantianındaki nebula da son hızda dönmeye başladı. Bütün gümüş tanecikler harika bir parlaklık yaymaya başladı.

Göz açıp kapayıncaya kadar yıldız enerjisi maksimum seviyeye yükseldi ve vücudunun her yanını kapladı.

Ne?!

Shen Bao, Qin Yu’nun ne demek istediğini anlamayadan Qin Yu kendisine doğru son hızda harekete geçmişti. Shen Bao ise yalnızca soğuk bir gülümsemeyle Qin Yu’ya bakıyordu. Biraz önce kemiklerden biri Qin Yu’nun göğsünü deldiğinden ağır yaralı olduğunu düşünüyordu.

Geber!

Qin Yu bir nara attı ve vücudu 6-7 illüzyona ayrıldı.

Yıldız enerjisiyle oluşan nebula girdabının içinde, Shen Bao’nun etrafında 6-7 kadar illüzyon belirdi. Shen Bao’ya değişik stillerle saldırmaya başladılar. Yumruk, pençe saldırısı, bıçak el vuruşu, parmak kılıç vuruşu…

Bir mızrak el vuruşu, zaman boyutunu delercesine Shen Bao’nun göğsüne isabet etti. Gürültülü bir patlamayla Shen Bao’nun göğsünde bir delik oluştu.

Pu!

Bir parmak kılıç vuruşu Shen Bao’nun sağ elini deldi.

Clack!

Bir pençe saldırısı Shen Bao’nın omurgasını kırdı.

 

İllüzyonlar birleşti.

Hiç kıpırdamamış gibi görünen Qin Yu, Shen Bao’ya baktı. Fal taşı gibi açılmış gözlerle Shen Bao da Qin Yu’ya bakıyordu. “Bu… bu nasıl bir hız böyle?” Gurur duyduğu hızı, Qin Yu’nun saldırısına karşı hiçbir işe yaramamıştı.

Yıldız Alanımla öldüğün için kendinle gurur duyabilirsin.

Qin Yu, başını başka bir yöne çevirdi. Hemen sonrasında kırılma sesleriyle birlikte Shen Bao’nun bütün kemikleri parçalandı. Öylece yere yığıldıktan sonra kıvranmaya başladı. Gözlerinden, kulaklarından, burnundan ve ağzından kan sızmaya başladı. Bu sırada kendi kendine mırıldanıyordu. “Yıl…dız…Ala…nı…

Sonrasında ses kesildi. Shen Yu’ya gelirsek, o da çoktan Xiao Hei tarafından öldürülmüştü.

Birdenbire Qin Yu’nun yüzü kıpkırmızı oldu. Sanki iç organları isyan ediyormuş gibiydi. Ağız dolusu kan boğazına akın etti. Qin Yu bunu kontrol etmekten acizdi. Bu yüzden direkt olarak kanı tükürdü ve hemen oturup bağdaş kurdu.

Abi!

Xiao Hei tek kanat çırpışıyla Qin Yu’nun yanına geldi.

Önemli değil. Henüz erken Nebula aşamasında olduğumdan Yıldız Alanını doğru düzgün kullanamıyorum. Bir saat kadar dinlendikten sonra kendime gelirim.” Qin Yu kutsal sezgisiyle konuştuktan sonra sessizce vücudunda çılgına dönmüş olan enerjisinin kontrolünü yeniden kazanmaya çalıştı.

Yıldız Alanı, Trans-Gök 3 Diyagramının en yüksek seviyesinden geliştirilmiş ileri düzey bir teknikti. Önceden Qin Yu Trans-Gök 3 Diyagramının 3 renkli zırhı ile çevrelendiğinde hızı birkaç katına çıkardı. Yıldız Alanının da çalışma mantığı aynıydı.

Tek fark, Yıldız Alanı Qin Yu’ya daha fazla hız ve güç veriyordu.

Bir saat sonra,

Abi, burada iki Jindan var.” Xiao Hei, gözlerini henüz açmış olan Qin Yu’nun önüne iki Jindan bıraktı. Qin Yu bir tanesini aldı ve “Xiao Hei, ileri aşama Jindanda erken aşama Jindana göre 8-9 kat daha fazla enerji vardır. Biri benim biri senin.” dedi.

Xiao Hei yerde tek başına duran Jindana baktı. “Abi, ben zaten Shen Yi’nin Jindanını yedim. Bu ikisi de senin hakkın.

Ben yalnızca bir Jindan arıtacağım. İleri aşama Jindanın yanında erken aşamanın ehemmiyeti yok. Jindan burada duruyor. İstemiyorsan çöpe atabilirsin.” Qin Yu konuşmasını bitirdikten sonra Xiao Hei’yi umursamadı ve Jindanı arıtmaya başladı.

Xiao Hei ise uzunca bir süre Qin Yu’ya baktıktan sonra nihayet yerdeki Jindanı aldı.

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 43991 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr