#023 şehrinde çeşitli boylarda yapılar dikilmişti. Ancak bu binalar oldukça harap olmuş durumdaydı. Soğuk rüzgar eserken canavarların uğultularını beraberinde taşıyordu. Ateş çekici takımının beş üyesi hızlıca ilerliyordu.

Aslında Luo Feng’in ruhsal gücü vücut form seviyesini ‘Acemi Düzey Kumandan’ seviyesinden ‘İleri Düzey Kumandan’ seviyesine sıçrayabildiğinden acemi düzey savaş tanrısına karşı savaşmasını mümkün kılıyordu! Diğer bir deyişle Luo Feng’i şu anda savaş tanrısı olarak sayabilirdiniz! Luo Feng’in orada olmasıyla birlikte biraz dikkatli oldukları sürece aslında hiç tehlike yoktu! Sürü liderleri nadirdi ve onlardan düşük seviyeli varlıklar Luo Feng ile karşılaştıklarında anında can verecekti! Eğer sıçan dalgası ya da bir karınca dalgasına girseler bile Luo Feng uçarak kendi güvenliğini garanti altına alabilirdi!

“Bakın tam önümüzde” Luo Feng ve diğerleri iki katlı bir otelin siyah çatısından eğilerek yan yana dört arabayı alabilecek kadar büyüklükteki caddenin karşısına baktılar.

Sokakta Ocelot canavarlarından oluşan dev bir sürü vardı. Hepsi uğuldayarak bir dövüşçü takımını kovalıyordu. Ocelotların birkaçı iki kuyrukluydu ve üç kuyruklu olanları bile vardı.

“Arkalarında dört kuyruklu olanları bile var!” dedi Gao Feng hafifçe.

İki kuyruklu bir Ocelot düşük seviye kumandan, üç kuyruklu orta seviye kumandan ve dört kuyruklu olanları yüksek seviye kumandandı! Yüksek seviye bir kumandan klasik bir dövüşçü takımı için mutlak kabus demekti.

Ocelotlar güc , kaplan türü canavarların zalimliğine, kedi türü canavarların hızına ve çevikliğine sahiplerdi. Kurtulması oldukça zordu.

“Bu o kadar zor değil” Luo Feng hafifçe alay etti.

“Bunlar Sınırların Dojo’sundan kardeşler, onlara yardım etmeliyiz.” dedi Gao Feng ciddiyetle. Vahşi doğada tehlikeyle karşılaştığınızda acil SOS çağrısı gönderebiliyordunuz, bu sinyal bölgedeki sınırsız dövüşçüye sürekli olarak gönderilirdi. Eğer aynı Dojo’dan biri olursa sinyal rengi kırmızı oluyordu. Eğer farklı Dojolardan olursa sinyal rengi yeşil oluyordu!

Her taktiksel iletişim saati kişinin dövüşçü kimliğine bağlıydı bu yüzden saatler otomatik bir şekilde aynı Dojo’dan olup olmadığını ayrıştırıyordu.

“Kaptan, siz onlara yardım edin, ben arkayı keseceğim.”  dedi Luo Feng nazikçe.

“Çılgın sürüyle çarpışırken en iyisidir” Wei Qing baş parmağını kaldırdı. Gerçekten Luo Feng’in inanılmaz tekniği kaotik savaşlarda son derece iyi performans sergiliyordu.

Gao Feng yavaşça söyledi: “Gidin!”

Whoosh! Whoosh! Whoosh!

Grup hemen süratle koşmaya başladı. Gao Feng, Wei Tie, Wei Qing ve Chen Gu hemen kaçan dövüşçü takımına doğru atılırken Luo Feng arkalarındaki caddenin ortasında katliama başladı! Bir savaş tanrısı için bir sürü küçük türdeki sıçan ve karınca gibi canavarlar içermiyorsa hiçbir tehdit oluşturmuyordu.

Luo Feng fırlatma bıçaklarını kullanamıyor olsa da canavar sürüsü yine boy ölçüşebilirdi.

"Pu!"

"Puchi!"

Taze kan her yana fışkırdı ve Ocelot canavarlarının kafaları bir bir havaya uçtu. Devasa bedenleri aniden yere çakılarak caddeyi doldurmaya başladı. Bu Ocelot canavarlarının çoğu asker seviyeydi. Sadece bazıları iki kuyrukluyken birkaç tanesi üç kuyrukluydu. Ve sadece bir dört kuyruklu Ocelot bulunuyordu!

Kelebek misali Luo Feng kolayca canavar sürüsünü kırıp geçirdi.

Canavarların hücumu korkutucuydu. Biri tarafından vurulduğunda sayısız canavarın seni ölümün pençelerine çekmesi çok kolay olacaktı! Ancak Luo Feng’in mükemmel tekniği canavar cesetlerini kullanmanın yanı sıra süratle koşan Ocelot canavarlarını da diğer canavarların saldırılarını engellemek için kullanmasını sağlıyordu. Bu ayrıca aynı anda birkaç canavar ile kapışmasını sağlıyordu.

���

“Hm? Telefon görüşmesi gitmedi mi? Kimse açmıyor ya da cevap vermiyor.”

Jiang Nan merkezi şehri Sınırların Dojosu karargahının en üstünde başkan Zhou Zheng Yong telefonuna kafası karışmış bir şekilde bakıyordu. Savaş Tanrısı Yang Hui kenardan başını salladı: ”Böyle bir şeyle bile başa çıkamıyorsun, çelik el, sana biraz sersem muamelesi yapmalıyım.” Bunu dediği gibi savaş tanrısı Yang Hui de Luo Feng’in taktiksel iletişim saatinin numarasını çevirdi, “Hm, çoktan #023 şehrindeki pozisyonunu gösterdi”

Telefondaki sinyali kullanarak konumunu belirlemek kolaydı.

Normal telefonlar bile bu fonksiyona sahiplerdi. “Direkt olarak oraya gideceğim” Savaş Tanrısı Yang Hui elini salladı ve direkt olarak koyu mavi dövüşçü jetine girdi. Kapağı kapattıktan sonra dövüşçü jeti hızlıca gökyüzünde yükseldi ve şehrin savunma sisteminden geçerek güneydoğuya ilerledi.

���

#023 şehrinde yardım sinyali 20 km yarıçapına yayınlandı. Aslında dövüşçüler vahşi doğada tehlikeyle karşılaştıklarında dövüşçüler çok uzakta olduklarında yardım gelmiyordu! Bu acil durum yardım sinyali orijinalde 20 km yarı çapı gibi oldukça dev bir alanda yayınlanıyordu.

“Hm? Bu yeşil bir SOS sinyali, öyleyse Yıldırım Dojomuzdan birisi değil” dört dövüşçü şu anda eski yıkık dökük bir otelin altıncı katında oturuyordu. “Bu muhtemelen Sınırların Dojosundan. Kardeşlerim gitmeli miyiz*” dedi yüzünde yara izi olan iri yarı adam diğerlerine bakarken.

Kel yakışıklı görünen genç delikanlı başını eğdi ve söyledi: “Bu mesafeyi kapatamayız, bu yüzden sadece bir göz atalım. Eğer yardım edebilirsek edeceğiz. Fazla tehlikeliyse o zaman boş verin.”

“Guo’nun dediği gibi yapalım, hadi”

“Pekala hadi gidelim”

Kuzey Nehri takımı Jiang Nan şehrinde oldukça meşhurdu, hemen kararlarını verdiler, hızlıca yine de dikkatlice çıktılar. Kuzey Nehri takımında bir ileri düzey kumandan ve üç orta düzey kumandan bulunuyordu. Ancak orta düzey kumandanlardan birisi Guo Hai neredeyse ileri düzey kumandan seviyesine yaklaşıyordu. Bunun gibi bir dövüşçü takımı gerçekten güçlüydü.

Diğer yandan vahşi doğa şehrinde oldukça yavaşlardı. Pusuya yatmış canavarlar olabileceğinden korktukları için depar atmaya cüret edemiyorlardı.

“Tam önümüzde”

“Hmhm, Ocelot canavar sürüsü. Kahretsin, bahse girerim orada binlercesi var” Kuzey Nehri takımı mağazanın çatısında bir araya geldiler ve caddeye doğru baktılar.

“Şuraya bakın, ne güçlü bir eleman. Tek başına canavarların yarısının icabına bakıyor.”

“Bu vahşi eleman nereden geldi öyle?”

Kuzey Nehri takımının üyelerinin hepsi şaşkına dönmüştü. Kel genç adam ‘Guo Hai’ bile gözlerini kocaman açmış dikkatlice bakıyordu. Tüm gördükleri bir elinde altıgen kalkan diğer elinde hayalet bıçak tutan genç yağız bir delikanlıydı. Hayaletmişçesine etrafındakileri inanılmaz bir hızda savuşturuyordu, yine de son derece kusursuz bir tekniği vardı.

“GOORRW~~”

“GOORRW~~” öfkeli canavar sürüsü çılgınlar gibi Luo Feng’in peşinden koşuyordu. Devasa miktardaki canavarlar ona doğru atılırken pençelerini delicesine dalgalar halinde ona doğru savuruyorlardı. Neredeyse Luo Feng’i yutacak bir dalga gibi görünüyordu! Diğer yandan canavar sürüsünün ne kadar çılgın saldırdığının bir önemi yoktu...

Luo Feng’in tekniğindeki kusursuz adımların her birinde artistik sanat ruhunu görebiliyordunuz. Onun kaçınmalarını ve savuşturmalarını izlemek bir zevkti. Canavar sürüsü delirmiş ve öfkeli görünürken Luo Feng’in adımları karşısında şaka gibi kalıyorlardı.

“Ru Wei Sınıfı!”

“Bu kesinlikle Ru Wei Sınıfı teknik”

Kuzey Nehri takımı dövüşçüleri şaşkınlıklarını gizleyemediler.

“Luo Feng? Gerçekten o mu?” Guo Hai somurttu.

Tabii ki Luo Feng’i tanımıştı. Savaş Tanrısı Lu Gang öldüğünde ve anma töreni başladığında Xu ailesinden Xu Gang ile Luo Feng hakkında konuşuyorlardı, Luo Feng ise bu sırada yanındaki Xu Xin ile işi pişiriyordu. Kesin bir bakış açısıyla… Guo Hai ve Luo Feng aşk rakibiydi! Guo Hai’nin Xu Xin’i sevdiği gibi Luo Feng’de onu seviyordu.

“İzlemeyi bırakın hadi gidelim.”

“Hadi!” Kuzey Nehri takımının dört üyesi aceleyle ayrıldı.

“Bu Luo Feng zar zor dövüşçü oldu. Bana yetişmesi mümkün olabilir mi?” Guo Hai kalbi şiddetli bir memnuniyetsizlik hissi ile doldu. Erkekler, özellikle de aşkları konusunda yenilgiyi kolayca kabul etmezlerdi. Dahası o, Guo Hai, ileri düzey kumandan seviyesine ulaşmak üzere olan dahi bir dövüşçüydü. Eğer ruhsal güç hesaba katılmazsa Luo Feng’den aşağı kalır bir yanı yoktu.

Luo Feng süratle koşan canavar sürüsünü kaya gibi caddeye yığıyordu. Devasa miktarda canavar cesedi etraftaki bölgeyi kaplamıştı! İster Luo Feng’e atlıyor ister saldırıyor olsun Luo Feng tüm yönlerden canavarlarla sarılmıştı. Ancak böylesine bir durum bile kontrolü altındaydı.

“Bunun ortamı kullanma yeteneğime faydası olacak.” Luo Feng içinde heyecanlanırken saldırırken savuşturuyordu, “Saldıran canavarların cesetleri olsun hatta kayalar olsun ortamı ve her objeyi kullanarak… Kendimi ortamla bütünleştiriyorum. İşte bu mükemmel seviye.” Luo Feng tüm bu zaman sürecinde mükemmel seviye teknik hakkında düşünüyordu.

Arkasındaki mantığı anlamış olmasına rağmen bunu gerçekten yapmak zorunda kaldığında uzun süre bu durumda kalamıyordu.

"GROWWR~~"

Gökyüzüne uçan bir ulumayla, bütün Ocelot sürüsü liderleri ile bastırılmış bir okyanus gibi geri çekildi. Hızlıca ayrıldılar. Ayrılırken Ocelotlar öfke ve nefretle dolu olmalarına rağmen Ocelot lideri netti: tüm sürüyü kurban etseler bile bu insan dövüşçüyü ortadan kaldıramazlardı.

“Sen Jiang Nan şehrinden ünlü çılgın olmalısın. Şimdi gözlerimle görüyorum ki gerçekten güçlüsün. Ben Kuzey Nehri takımı kaptanı Kang Wei” yüzünde yara izi olan adam tutkuyla yürüdü.

Luo Feng yürürken gülümsedi. Bu sırada bir ses çalındı : “Luo Feng!”

Savaş üniformasında bazı kan izleri bulunan kel genç bir adam yürüdü ve Luo Feng’e baktı, ”Luo Feng, ben Guo Hai….adımı daha önce duymuş olmalısın.”

“Guo Hai?” Luo Feng önündeki genç adama baktı. “Sen 21 yaşında orta düzey kumandan seviyesine ulaşan kişisin?” Tabii ki Luo Feng bu isimi hatırlıyordu. Xu Gang önceden onunla dalga geçerken iki dahi dövüşçü olan Wang ailesinden ‘Guo Hai’ ve ‘Wang Xing Ping’den bahsetmişti. Aşk rakibi sayılırlardı. “Benim” Guo Hai’nin yüzünde bir gülümseme belirdi, ”Muhtemelen Xu Gang’dan duymuş olmalısın.”

“Hm?” Luo Feng hoş karşılamadı.

“Xu Xin için eşit şartlarda yarışacağız!” Guo Hai’nin gözleri parlıyordu, “Luo Feng tekniğinin mükemmel olduğunu kabul ediyorum. Ru Wei sınıfına zar zor ulaşmış ve sıklıkla hata yapan türden birine benzemiyorsun. Ru Wei sınıfı tekniğin neredeyse mükemmel. Teknik açıdan, ben sana göre daha aşağıdayım. En azından bu noktada seni öveceğim.”

Bu sırada Ateş Çekici takımı üyeleri ve onlar tarafından kurtarılan Sınırların Dojo’su dövüşçü takımı geldi.

“Yıldırım Dojo’sunun dahi dövüşçüsü Guo Hai?”

Tabii ki Gao Feng, Chen Gu ve diğerlerinin hepsi Guo Hai’yi biliyordu. Guo Hai son derece ünlüydü! Önceleri Yıldırım Dojo'su tarafından da takibe alınmıştı.

“Diğer yandan Luo Feng bu yılın sonunda, ileri düzey kumandan olabileceğim!” Guo Hai hafifçe gülümsedi, “Bence 22 yaşındaki ileri düzey kumandan Xu ailesinin kızlarını benimle evlendirmesi için yeterli olacaktır.” Guo Hai çok sakin biriydi. Luo Feng’i ilk duyduğunda Guo Hai onun hakkında bir daha düşünmemişti bile.

Diğer yandan Luo Feng’in bu günkü performansını  gördükten sonra tehdit teşkil ettiğini düşünmüş ve bu nedenle tüm bunları söylemişti!

“Xu ailesi onaylarsa Xu Xin de güzelce kabul etmek zorunda.” Luo Feng hoş karşılamadı. Xu Xin’in kimliği yüzünden çoğu kişi peşinden koşuyordu. Bugün  gerçekten aşk rakibiyle karşılaşacağını kim bilirdi ki.

“Hm?” Luo Feng uzaklarda gökyüzüne baktı ve gökyüzündeki koyu mavi ışık parlamasını gördü. Bundan sonra üzerlerinde durdu. Bu güzel koyu mavi renkli UFO biçimli dövüşçü jeti alçalmaya başladı ve caddenin tam üzerine Luo Feng ve diğerlerinden düzinelerce metre öteye iniş yaptı.