SS 171: Ruh,Ciğer, Kuzu Sarma

avatar
9156 30

Swallowed Star - SS 171: Ruh,Ciğer, Kuzu Sarma


 

Çeviri ve Düzenleme: madShy

 

 

Lobinin bir köşesinde.

“Luo Feng ne istiyorsan al. Burada ilk seferin olduğundan ben ısmarlıyorum.” Yang Hui garsonun elinden Luo Feng’e bir menü verirken gülümsedi.

“Ah?”

Luo Feng merakla kabul etti. Menüyü açtı ve bir bakış attı: her bir yiyecek ve içeceğin İngilizce ve Çince açıklaması bulunuyordu. Arkada Dünya dolarıyla, Çin dolarıyla, Amerikan dolarıyla, Euro, Ruble, Rupi ve TL fiyatları yazıyordu.

“Bir bardak şarap neredeyse 100,000 dolar mı?”

“Şu 800,000 dolarlık Ejderha Ciğeri de ne?Hm,çoğu tabak iyi  100,000 Çin doları olanlar gibi“ Luo Feng şok olmuştu ve yanındaki savaş tanrılarına doğru gülümsemekten kendini alamadı. Söylerken gülümsedi, “ Herkes, Savaş Tanrıları Sarayında ilk seferim fakat söylemeliyim ki buradaki fiyatları oldukça pahalı.”

Sanal boşluktaki tüm yiyecek ve içecekler sanaldı fakat gerçek hayattakilerle karşılaştırıldığında daha fazla fiyatı olacağını kim bilirdi ki.

“Pahalı, fakat bunun bir yardımı olmuyor.” yandaki savaş tanrısı öğretmen Brad başını sallayarak iç geçirerek eğri büğrü Çincesiyle, “ Savaş Tanrıları Sarayında yiyecek ve içecek satan tek bir yer var; bunları satın almak için başka yer yok! Diğer yandan sanal boşluktaki yiyecek ve içecekler %100 sanal olmasına rağmen gerçekten yiyormuş gibi hissettiriyor. Karnımızı doyurmak istemediğimiz sürece sadece tadı için yiyebiliyoruz, o zaman buna değiyor.”

Genellikle birkaç savaş tanrısı yiyecek ve içecek sipariş ettiğinde son fatura bir milyon Çin dolarının üzerinde olurdu.

Eğer olağanüstü bir yemekse o zaman muhtemelen on milyon Çin dolarının üstünde oluyordu!

Sadece dünyadaki en zengin kişiler olan savaş tanrıları bu şekilde bir harcamayı karşılayabilirdi.Genel zenginler böylesine harcamaları kaldıramazdı.Savaş tanrıları için hele bir organizasyona hizmet edenler için yıllık 5 milyar Çin doları maaş çok normaldi.Luo Feng gibi seçkin savaş tanrıları için ise on milyar kazanmak için sadece T-Rex ya da Çelik Zırhlı Ejderha gibi canavarları öldürmeleri yeterliydi.

Bu durumda yine de yemek için endişe ederler miydi?

“Tadı gerçekten…..” Luo Feng iltifat etmekten kendini alamadı.

“Sanal boşluktakiyle gerçek dünyadakinin tadını nasıl karşılaştıracaksın.” Yang Hui güldü.

Luo Feng sonrasında gruba sordu: “Her zaman savaş tanrısı sarayında ne kadar temsilci bulunduğunu merak etmişimdir?” eğer bir temsilciyseniz savaş tanrısı seviyesini aşan bir varlıksınız demekti.

“Toplamda 52 temsilci ve beş büyük başkan.” kenardan Ji Tao güldü.

“52 tane mi, çok fazla değil mi?” Luo Feng biraz şaşırdı.

“Fazla mı?”

Kenardaki savaş tanrısı öğretmen Witt başını salladı, “5 başkanın altında sadece 52 temsilci var.Dünyanın 7 milyar kişilik nüfusuyla her 100 milyon kişiye 1 temsilci bile düşmüyor. Zaten bizim Sınırların Dojosu üç kraliyet muhafızı ve beş büyük araştırmacı ile onların sekizini alıyor!”

“Ya Yıldırım Dojosu...Bizim kadar fazla olmasalar da onların da altı tane temsilcileri var.”

“Ayrıca diğerleri için çalışmayı istemeyip kendi paralı asker gruplarını kuranlar da bulunuyor.Bu şekilde yedi veya sekiz kişi vardır.Beş ya da altısı HR ittifakında.Hepsi toplandığında zaten 26-30 temsilci olmuş oluyor.” hepsini Çince konuştuğundan Witt’in başı biraz döndü, “Bundan sonra beş güçlü ülke ve 23 merkezi şehre 20 veya daha fazla temsilci kalıyor! Ayrıca bazı temsilciler gururlu ve yalnızlığı tercih ediyor dolayısıyla dünyadan gizlenerek her organizasyonu görmezden geliyorlar. Dolayısıyla güçlü ülkelerin kullanabileceği ne kadar temsilci kalıyor ki?”

Luo Feng dinlerken kaskatı kesildi.

Sınırların Dojosu, Yıldırım Dojosu, paralı asker grupları ve HR ittifakı zaten temsilcilerin yarıdan fazlasını alıyordu.

“Temsilciler için sadakat ve ülkelerine hizmet isteği, örneğin Çin’e, eğer orada onlardan 3 veya 4 tane varsa iyi oluyor.” Yang Hui gülümsedi,”Tabii ki-- bir ülkenin gücü küçük görülemez. Örneğin Sınırların Dojosu araştırmacılarından bazıları Çinli.Sınırların Dojosunun üyeleri olmalarına rağmen eğer Çin yardım isterse….kesinlikle işe el atacaklardır.”

Luo Feng onayladı.

Bir temsilci HR ittifakından veya paralı bir asker grubundan olabilirdi ancak bu zor durumda kaldığında ana vatanına yardım etmeyeceği anlamına gelmiyordu! Ne de olsa bu onların ana vatanıydı! Bu yüzden yüzeyde bir ülke kanatları altında üç ya da dört temsilci bulundururdu fakat gerçekten ihtiyacı olduğunda yedi veya sekiz tanesini çağırabilirdi.

“Luo Feng, biraz da Savaş Tanrısı Sarayı mağazalarına gitmeye ne dersin? Eşyalar burada Savaş Tanrısı Sarayı’nda dışarıda olduğundan daha ucuz.” Yang Hui teklif etti.

Luo Feng sorarken ilgisini çekmişti: “Burada bir açık arttırma evi de bulunuyor değil mi?”

“Tabii ki.”

Ji Tao şarap bardağını tutarak kenardan heyecanla söyledi, “Aylık açık arttırma oldukça ilginçtir! Dünyadaki savaş tanrılarının %90’ından fazlası bugün gelirler! Şunu unutma….en büyük açık arttırma bile dünyadaki her organizasyonu toplamakta sıkıntı yaşar. Sadece Savaş Tanrısı Sarayı böylesine bir şey yapabilir!”

Luo Feng onayladı.Her büyük merkezi şehir özellikle de farklı kıtalarda olanlar okyanusla birbirinden ayrılıyordu. Tek ulaşım şekli epeyce sıkıntılı olan ticari uçaklardı.

Diğer yandan Savaş Tanrısı Sarayı…..tüm dünyadaki güçlü dövüşçülerin bir araya toplanmasını sağlıyordu.

“Buradaki açık arttırma çok fazla insanı toplayabilir dolayısıyla burada birçok ilginç eşya olur.” Yang Hui açıkladı, “Ayrıca kendi eşyalarımız için de açık arttırmaya katılabiliriz. Diğer yandan belli koşulları bulunuyor….açık arttırmada istediğin eşyaların değerinin en azından bir milyar Çin doları olması gerekiyor. Üst limit ise bulunmuyor.”

“Hayat İksiri bulunur mu?” Luo Feng direkt olarak görmemiş gibi sordu.

“Geçen yedi ayda beşinde hayat iksiri bulunuyordu.” Yang Hui belirtti, “Eğer hafızam yanılmıyorsa, bu ayki açık arttırmada da bir hayat iksiri olacaktır.”

Luo Feng neşelendi sonrasında da kafası karıştı.

Nasıl olurdu da bu kadar çok iksir bulunuyordu? Amerikan Hükümeti hayat iksirinin nadiren görünmesini istemiyor muydu?

“Nasıl oluyor da Amerikan Hükümeti bu kadar fazla hayat iksirini açık arttırmaya sunabiliyor?” Luo Feng şaşırmış bir tonda sordu.

“Hayat iksiri sadece dışarıdaki dünyada değerlidir.” Yang Hui alay etti, “Bu yılın ikinci yarısında her dövüşçüye açık olan bir açık arttırma olacak. Ve sadece bir porsiyon hayat iksiri olacak! Diğer yandan …..burası Savaş Tanrıları Sarayı!”

“Savaş Tanrıları Sarayında her ay devasa ve paha biçilmez açık arttırmalar bulunur. Eşyaların değerleri on milyarlarca dolar değerinde olması fazla sıradandır! Eğer Amerikan hükümeti yılda sadece bir tane hayat iksiri satsaydı ne kadar para kazanabilirlerdi ki?”

“Dış dünya Savaş Tanrıları Sarayındaki açık arttırmalardan habersizler dolayısıyla eğer daha fazla satarlarsa daha fazla para yapamazlar değil mi?” Yang Hui gülümsedi.

Luo Feng onayladı.

“Önceki açık arttırmalarda, bir porsiyonun fiyatı kaça gitmişti?” Luo Feng sordu.

“Başlangıç fiyatı 10 milyar Çin doları idi.En sonunda 20 milyar Çin doları civarında satılıyor.” Yang Hui gülümsedi, “Halka açık olan satışlarda fiyatı 30 milyara ulaşabilir fakat Savaş Tanrıları Sarayındaki kimse ahmak değil...eğer fiyat fazla yükselirse kimse onu istemez.”

Luo Feng içinde son derece mutluydu. Gerçekten de toplumun bireysel çevrelerleriyle etkileşim yolları eşyalarla birlikte farklılaşıyordu.

Savaş Tanrıları Sarayı tüm dünyadaki savaş tanrılarının toplandığı yerdi bu yüzden elbette ki devasa bir marketi olacaktı.Örneğin eğer Amerikan Hükümeti ‘ Hayat İksiri’ ile para kazanmak isteseydi o zaman Savaş Tanrıları Sarayına satmak zorundaydı.

“Bu ayın açık arttırması ne zaman başlıyor?” Luo Feng sordu.

“Birkaç gün içerisinde 15 Ağustosta.” dedi Yang Hui, “Açık arttırmalar her ay olur ve her zaman ayın 15indedirler.”

Luo Feng onayladı.

Ağustostun 15inde kardeşi sonunda ayağa kalkabilecekti. Sadece birkaç gün daha.

.....

Savaş Tanrıları Sarayı lobisinde ara sıra birileri merdivenlerden aşağı geliyordu.

“Hangisi Luo Feng?” beyaz saçlı yaşlı bir adam arkadaş grubuna yürüdü ve otururken sessizce sordu.

“Güneyde, Yang Hui ve diğerleriyle oturuyor.” dedi iri yarı kel yabani sessizce, “Şunu gördün mü? Sınırların Dojosu savaş tanrıları Luo Feng ile sohbet ediyor.” Luo Feng kendini açık ettiğinden beri her insan grubu adamlarını onun hakkında bilgilendiriyordu.

“Şu genç adam mı?”

Beyaz saçlı yaşlı adam dikkatlice baktı ve onayladı, “Aurası gerçekten de farklı. Şu gözlere bak….”  Gözler ruhun penceresidir. Eğer sıradan birinin ‘ruhu’ iyi ise gözleri parlak olurdu. Eğer ruhu yorgun ise gözleri soluk olurdu. Ruh okuyucuların gözleri ise….

Sakin olduklarında gözleri bir bataklık kadar derin olurdu ve içi görünmezdi. Kızgın olduklarında sadece bir bakışlar zayıf bir dövüşçünün korkudan sarsılmasına ve titremesine yeter de artardı.

Bu yüzden tüm ruh okuyucuların güçlü ruhlarından kaynaklanan benzersiz bir aurası bulunuyordu.

“Onunla bağlantıya geçmek için bir zaman ayarlayın.” dedi beyaz saçlı yaşlı adam sessizce, “Gelecekte sıkıntıya düştüğümüzde ondan da yardım isteyebiliriz. Ah evet….buraya geldiğimde Sınırların Dojosunu kontrol ettim ve hükümet Luo Feng’in ebeveynlerinin yakınlarını araması için yardım istemiş. Bu durum ona yakınlaşmak için iyi bir şans bu yüzden biraz iş yapsak iyi olacak.”

“Evet.”

Diğer dövüşçüler de onayladı.

“ Bizim 11.  Büromuzun Luo Feng’e yardımı muazzam olacaktır.” beyaz saçlı adam bir gülümseme bıraktı.

Luo Feng sınırların dojosunun üst kademelerinden ‘yenilmez savaş tanrısı’ ünvanını almıştı. Haberler aşırı hızlı bir şekilde yayılmıştı. Li Yao ve Venina bile Avrupa’ya olan onca mesafeden arkadaşları aracılığı ile haberleri almıştı.

.....

Sessiz kasvetli villada Li Yao ve Venina çifti sessizce orada dikilerek bekliyorlardı.

“Şu senyör bizimle görüşecek mi?” Venina sessizce sordu.

“Kesinlikle.” Li Yao’nun bakışları dikilirken buz gibiydi.

Venina buna tanık olunca iç geçirdi. Sisli ada olayından beridir Li Yao histerik bir ayyaş gibi içiyordu. Ayıldıktan sonra sürekli nefretini içine doldurarak intikamını düşünüyordu. Bakışlarının vuruşları bile diğer insanları korkutuyordu. Diğer yandan…..onların Luo Feng’i öldürecek yetenekleri yoktu!

“Efendim,madam.”

Takım giyen bir adam üst katta duygusuz bir şekilde durarak konuştu, “Usta üst katta siz ikinizi bekliyor.”

Li Yao ve Venina şaşırarak ikinci katın merdivenlerine gitti. Takım elbiseli yaşlı adam soğuk bir şekilde söyledi, “Benimle gelin.” Direkt olarak ikisini sessiz bir odaya götürdü. Onlara sessiz odaya kadar rehberlik ettikten sonra kapıyı açtı ve takım elbiseli yaşlı adam sessizce ayrıldı. Li Yao ve Venina ikisi de içeri yürümeden önce derin bir nefes aldılar.

Sessiz oda çoğunlukla boştu.

Sadece sandal ağacı kokusu sessiz odanın havasına yayılmıştı. Beyaz saçlı yaşlı bir adam sessiz odada bağdaş kurmuş oturuyordu. Uzun dağınık saçları beline kadar uzanıyordu ve hiçbir yaşam belirtisi olmayan ölü bir oduna benziyordu.

“Senyör.” Li Yao eğildi.

“Temsilci Yan.” Venina da eğildi.

“Otur.” düşük bir ses duyuldu. Beyaz saçlı adam gözlerini açarak Li Yao ve Venina’ya baktı. Yaşlı adamın bakışları pusluydu, neredeyse ölmek üzere olan yaşlı bir adam gibiydi. Kesinlikle güçlü bir dövüşçünün izlerini taşımıyordu fakat Li Yao ve Venina saygısız olmaya cüret etmediler.

Li Yao direkt olarak kafir misali alnını yere yapıştırarak önünde eğildi, göz yaşları yüzünden akıyordu.

“Küçük Akbaba, yanlış olan ne seni ağlatan nedir?” yaşlı adam sakindi.

“Senyör.” Li Yao dişlerini sıkarak kısık sesle konuştu, “Benim tek oğlum Luo Feng adındaki genç bir adam tarafından katledildi. İntikam istiyorum, oğlumun intikamını!Diğer yandan Li Yao sadece kendi yetersizliğini suçluyor, Luo Feng’in gücü yenilmez savaş tanrısı seviyesinde. Onun rakibi değilim. Ancak….oğlum…..”

Li Yao yumruklarını sıktı tırnakları avuçlarına batıyordu. Tüm vücudu hafifçe titredi.

“Li Yao’nun ebeveynleri çoktan öldü, benim bir ailem yok.”

“Bu dünyada hiçbir şeyi umursamıyorum fakat oğlum….” akbaba Li Yao’nun sesi titremeye başladı. Akbaba unvanını alacak kadar zalimdi. Çocukken Büyük Nirvana döneminde yaşadığı özel tecrübeler onu zalim ve bencil bir hale getirmişti. Diğer yandan kalbinin derinliklerinde tutkuyla bir aile istiyordu!

Onun tek oğlu….

Onun tek takıntısıydı! Onu 20 yıl büyüttükten sonra hisleri çoktan ruhuna işlemişti.

Birisi daha da zalim,bencil ve soğuk biri oldukça, hazinlerine olan ilişkisi de daha çılgın bir hal alıyordu, güçlü hisler beslediği birine karşı ise çok daha fazla oluyordu! Çünkü bu onların tek takıntısıydı!

“Yalvarırım….senyör, siz Luo Feng’i öldürebilirsiniz. Kalan hayatım boyunca senyörün kölesi olmayı istiyorum .” Li Yao alnını zemine gömerek vurdu.

Yaşlı adam sessizce Li Yao’ya baktı.

Li Yao alnı yere bitişik bir şekilde yaşlı adamın cevabını bekliyordu. Venina bile alnını yere yapıştırmıştı.

“Sen ve benim bir mazimiz var, bu yüzden….anlat bakalım şu Luo Feng’in arka planı neymiş.” dedi yaşlı adam kısık sesle.

Li Yao’nun alnı zemine gömülü bir şekilde cevapladı: “Luo Feng, ileri düzey savaş tanrısı seviyesinin zirvesinde bir ruh okuyucu,19 yaşında, Jiang Nan merkezi şehri Yang Zhou şehrinden. Şuan Sınırların Dojosunun üst kademelerinin bir parçası oldu, Sınırların Dojosu Jiang Nan merkezi şehri Müfettişi olarak atandı.”

Yaşlı adam hafifçe somurttu.

“Size yardım edemem!” dedi yaşlı adam kısık sesle.

Li Yao vahşetle başını kaldırarak gözlerine inanamayarak yaşlı adama baktı….bu adam umutlarının son noktasıydı.O ve bu süper güçlü dövüşçü arasında özel bir ilişki bulunuyordu, Büyük Nirvana dönemini birlikte geçirmişlerdi. Li Yao bencil ve zalim olabilirdi fakat ayrıca çok gururluydu bu yüzden büyüğünün önünde daha önce hiç böyle yalvarmamıştı.

“Hong yüzünden mi?” Li Yao sormaktan kendini alamadı.

“Evet.” yaşlı adam hiç çekinmeden döküldü.

O aşırı güçlüydü ve Savaş Tanrıları Sarayının başkanlık pozisyonu için bile savaşmıştı, buna rağmen başarısız olmuştu.

Ancak--

Dünyadaki tek bir kişi bile Hong’un rakibi değildi. Hong tüm dövüşçülere yukarıdan bakan kudretli bir varlık misaliydi! Belki sadece ikinci başkan Yıldırım Tanrısı biraz Hong’a yaklaşabilirdi. Üç,dört ve beşinci başkanlar ise hiçbirinin Hong’a saldırma şansı bile yoktu.

Bu yüzden Yan Hai hakkında konuşmaya gerek bile yoktu. Li Yao ile özel bir ilişkisi olmasına rağmen Hong ile kapışmaya yeterli değildi.

19 yaşında yenilmez bir savaş tanrısı hakkında bir aptal bile Hong’un ona dikkatlice muamele edeceğini bilirdi.

Li Yao’nun yumrukları o kadar sert sıkılmıştı ki çatırdıyordu, eklemleri solgun beyaza büründü ve avuçlarından kan damladı. Yaşlı adama rakipsiz bir acıyla baktı. Yaşlı adam bunu gördüğünde….bir kez daha Büyük Nirvana dönemi günlerindeki genç adamı gördü. Kendi kendine iç geçirdi.

“Gerçekten Luo Feng’i öldürmek istiyor musun, bu yolda canını versen bile?” dedi yaşlı adam kısık sesle.

“Evet.” Li Yao’nun sesi kararlıydı.

“O halde savaş tanrısı seviyesini aş ve savaş tanrısı seviyesini aşan bir varlık haline gel.” dedi yaşlı adam hafifçe, “Bu yolla onu öldürme şansın olacaktır. Tabii ki…. Hong’un dehşetiyle yüzleşmelisin. Hong yetenekli insanları hazine bilir ve gitmene belki izin verir. Fakat öfkesiyle seni de öldürebilir.”

Li Yao’nun gözleri kararlıydı: “Senyör lütfen bana rehberlik edin.”

“Bu benim eğitim anı defterim. Aldığım teknik eğitimleri orada. Aynı zamanda….tecrübelerim de bunun içerisinde.” yaşlı adam el yazımı bir kitap çıkarttı, “Umarım sana yardımı olur.” Bunu söylediği gibi onu attı.

Li Yao elini uzattı ve onu aldı.

“Unutma….”

“Cepheyi yarıp geç ve savaş tanrısı seviyesini aşan bir varlık ol. Anahtar senin ruhunda ve çözümlemekte.” yaşlı adam gözlerini kapattı,” Siz çocuklar şimdi gidebilirsiniz!”

Li Yao ve Venina teşekkür etmek için başlarını yere koyduktan sonra hemen ayrıldı.



 

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44240 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr