SS 175: Varış

avatar
8852 30

Swallowed Star - SS 175: Varış


 

 

Çeviri ve Düzenleme: madShy

 

 

“Erkek arkadaş?” Xu Xin kardeşi Xu Gang’a gözleri kocaman açılarak baktı. Kardeşi bilmiyor muydu ki….o ve Luo Feng ilişkilerini henüz doğrulamamıştı?

“Erkek arkadaş?” Luo Feng sessizliğine bürünmüşken tuhaf bir ifade takındı.

Diğer yandan Xu Gang’ın görüntüsü biraz düzelmişti. Kayınbiraderi pozisyon ve itibara çok önem vermesine rağmen onu suçlayamazdı. Luo Feng ilk görüşmelerinden memnun kalmamıştı fakat doğrusunu söylemek gerekirse Xu Gang bunu kız kardeşi için yapmıştı! Ve şimdi onların ilişkilerine aktif bir şekilde katkı sağlıyordu…

//haaaassss…..oradan… Arkadaşlar bundan büyük R gören varsa yorumlarda belirtsin. Yanlış hatırlamıyorsam önceki bölümlerde bunu süründürecek falandı hahahah

Durumu kavrayabilen bir kayım biraderin olması fena değildi.

“Luo Feng.” Xu Gang gülümsedi, “İlk görüşmemiz sırasında oldukça saygısız davrandım, umarım genç kız kardeşimin kocası bunu görmezden….”

Göz açıp kapayıncaya kadar Luo Feng’in kimliği erkek arkadaştan kocaya yükselmişti.

“Abiii!” Xu Xin bağırmaktan kendini alamadı.

“Ah.” Xu Gang tuhaf bir tonda söyledi, “Kız kardeşim utandı. Luo Feng seninle sonra ilgileneceğim. Şuan Bo amca ve diğerleri ile geri dönmek zorundayım bu yüzden siz ikinizin dikkatini dağıtmayalım.”bunu dediği gibi Sun Chao’nun kolunu çekerek onu uzaklaştırdı, “Sun Chao hadi geri dönelim. Bu iki kişinin dünyasına izinsiz girme.”

Sun Chao’nun ifadesi buz kesilmişti ve çirkin bir şekilde çekilerek götürüldü.

.....

Sun Chao, Xu Gang ve aileleri hava alanından çıkarak üç arabaya ayrıldılar.

Zarif uzun bir limuzin idi.

Sun Chao ve Xu Gang arka koltuğa oturdular. Xu Gang önceki kadar enerjik değildi ve sakince yanındaki Sun Chao’ya baktı: “Sun Chao kız kardeşim ve Luo Feng’in ilişkisine karışmasan iyi edersin, yoksa….”

“Birlikte büyüdük, bu yüzden abin olarak sana hatırlatıyorum. Xu ailemizin üst kademeleri tamamen Luo Feng ile kız kardeşim arasındaki ilişkiyi kabul ediyor ve destekliyor. Kim bununla uğraşacak olursa babanın koruması bile olsa iyi bir geleceğin olmayacak.” dedi Xu Gang sessizce, “Luo Feng ile kız kardeşim arasındaki mesele şu anda ailemizin en önemli durumu.”

Sun Chao sessizliğini korudu ve hiçbir şey söylemedi.

Bir süre sonra Sun Chao bir cümle ortaya attı: “Xu Gang, bu Luo Feng….Sınırların Dojosundaki Luo Feng olabilir mi?”

“Ah biliyorsun demek?” Xu Gang gülümsedi.

“İki gün önce deniz ötesinde babam aradı ve Luo Feng hakkında beni bilgilendirdi. Luo Feng’in Savaş Tanrıları Sarayında epey bir görüntüsü olduğunu söyledi.” Sun Chao derince iç geçirdi, “Az önce hava alanında kelimelerin beni öfkelendirmişti. Ancak Luo Feng adını duymuş gibiydim. Ve arabaya bindikten sonra hatırladım.”

//yazık la çocuğa ne kadar masum bakar mısınız…

Xu Gang ona doğru bakarken güldü: “Hala kız kardeşim üstüne mücadele etmek istiyor musun?”

“Ne üzerine mücadele etmek?”

Sun Chao Xu Gang’a baktı, “Kız kardeşin her zaman beni görmezden geliyor ve asla bana en ufak bir saygı göstergesinde bile bulunmuyor. Diğer yandan önceden bunu umursamıyordum…. sadece onunla olabilmek için henüz yeterince vakit harcamadığımı düşünüyordum. Bu sefer siz çocuklarla gelmemin nedeni de buydu. Ancak kim bilirdi ki Xu Xin’in erkek arkadaşının bu Luo Feng olduğunu. Bunun üzerine mücadele edemem. Eğer gerçekten denemeye kalkarsam babam muhtemelen bacaklarımı kıracaktır!”

Sun Chao’nun babası savaş tanrısı düzeyinde bir dövüşçüydü! Xu ailesinin misafir savaş tanrılarından birisiydi.

Babasının pozisyonu nedeniyle Sun Chao Xu ailesinin Amerika’daki işlerini yönetme hakkına sahipti. Sun Chao oldukça açıktı….babası bile Luo Feng’i yakalayamıyorsa o nasıl onunla uğraşmaya cüret edebilirdi ki? Birinin kız arkadaşı üzerine mücadele etmek ve bu birinin Luo Feng olması… Ölümünü mü arıyordu?

“Ya sen... Xu Xin’in böyle bir erkek arkadaşı var ve bana bir kez olsun hatırlatmadın.” dedi Sun Chao memnuniyetsiz bir şekilde.

“Beni mi suçluyorsun? Programım çok yoğun ve ailenin Amerika işlerine göz kulak olmak zorundayım. Başlangıçtan sonuna kadar seninle Amerika’da sadece üç defa denk geldim. Ülkeye kız kardeşimin peşinden geldiğini nasıl bilebilirdim ki. Söylememiş miydin…. ev özlemi çektiğini ve ebeveynlerini ziyaret etmek istediğini?” Xu Gang baktı.

Sun Chao’nun dili tutuldu.

Bu sadece bir bahane idi….Tahminimce bir hiç uğruna gelmiştim. Ne olursa olsun sanırım ebeveynlerimi ziyarete gidebilirim. Xu Xin’le alakalı ise birincisi ilgilenmiyordu ve ikinci olarak Luo Feng efsanesini düşündüğümde kalbim buz kesiliyordu. Kahretsin….bu adam yemek yer gibi hatta su içer gibi bir efor sarf ederek beni öldürebilecek yenilmez savaş tanrısı.

�������

Saat 20.00 civarı gece çöktü. Sokak ışıklarının soluk parıltıları beton kaldırımlara saçıldı.

Luo Feng ve Xu Xin yan yana yürüdü. Birlikte akşam yemeği yemişlerdi ve şuan Luo Feng onu evine bırakıyordu!

“Zengin insanlar kesinlikle farklı. Merkezi şehirdeki bir arazi paha biçilemez, yine de zengin insanların yaşadığı yerler fazla sessiz. Burada neredeyse hiç kimse yok.” Luo Feng gülümsedi, “Eğer sektördeki diğer bir bölgede olsaydı o zaman şu sıralarda caddeler insanlar ve arabalarla dolu olurdu. Zengin insanların sektörlerinde neredeyse kimsecikler yok.”

Xu Xin dili tutulmuş bir şekilde Luo Feng’e baktı ve sonra söyledi: “Zengin insanlar hakkında mı konuşuyorsun? Paran yok mu? Ailemin kullanabileceği tüm parayı çıkartsak bile bu miktar senin oto jetini almaya yetmeyecektir!”

Xu ailesi ülkenin 12 ailesinden birisi ve son derece zengin olmasına rağmen varlıklarının çoğu başkent sermayesine aktarılmıştı. Kullanabilecekleri para gerçekten de Luo Feng’in oto jetini almaya yetmiyordu.

“Nasıl oluyor da oto jeti biliyorsun?” Luo Feng şok oldu.

Yemek yerlerken Luo Feng Xu Gang ve diğerlerinin deniz aşırındayken kasıtlı olarak bilgileri sakladığını biliyordu. Ancak….kağıt ateşten korunmazdı.Savaş Tanrıları Sarayındaki açık arttırma evinde ortaya çıktıktan sonra Luo Feng çok daha ünlü olmuştu. Xu Xin HR ittifakının iç tartışma forumlarından durumu öğrenmişti.

“Luo Feng muhteşem müfettiş, jetiniz Ming Yue sektöründe park halinde, fakat içinde bir pilot bile yok. Acaba… şu pilot sen olabilir misin?” Xu Xin kıkırdamaya başladı.

Luo Feng’in dili tutulmuştu.

Bir pilot mu? Her savaş uçağı pilotunun kapsamlı bir eğitime ihtiyacı oluyordu. Ne kadar zeki oldukları fark etmiyordu. Devasa miktarda eğitimden geçmedikleri sürece savaş uçağı pilotu olamıyorlardı.

Luo Feng bir pilot değildi, HR ittifakındaki kişiler buna kolaylıkla karar verebilmişlerdi. Öyleyse Luo Feng oto jet sürüyor olmalıydı! Çoğu sıradan dövüşçü bunu bilmiyordu ancak HR ittifakının üst kademeleri bunun hakkında oldukça netti. Müfettişler ve araştırmacılar gibi Sınırların Dojosunun üst kademeleri bile indirimden sonra 180 milyar Çin doları ödeyerek imparator seviye bir oto jet alabiliyorlardı.

Ya diğer ülkeler veya HR ittifakı almak isteseydi?

Kesinlikle!

Fiyatı ödeyebildikleri sürece. 200 milyara alabilirler miydi? Rüyanda görürsün!

“Oto jete binmeye ne dersin?” Luo Feng teklif etti.

Xu Xin isterdi fakat saatine baktı: “Şimdi geç oldu o yüzden eğer binmek için oraya gidersek muhtemelen geri döndüğümüzde saat 11 veya 12 olacak.”

“Uzun sürmeyecek.” Luo Feng komut verirken gülümsedi, “#1 buraya gel.”

//Fiiiiuufft geh olum geh tututut hhahaha

“Ne yapıyorsun?” Xu Xin şaşırmış bir tonda sordu.

Luo Feng gizemli bir şekilde gülümseyerek başını gökyüzüne doğrulttu.

Xu Xin hala şaşkındı ancak o da başını gökyüzüne kaldırdı.

Akan bir ışık üzerlerindeki gökyüzünde durdu, bu elbette kiüçgen şeklinde koyu mavi bir dövüşçü jetiydi. Xu Xin havadaki üçgen dövüşçü jetini gördü, ağzı açık bir şekilde: “Çok hızlı….”

“Oto jetin azami hızı 10 machi aşıyor. Dünyada olduğum sürece ona komut gönderebilirim.” Luo Feng gülümseyerek Xu Xin’in elini çekti, “Hadi yukarı gidelim!” Anında Luo Feng’in boynunda bıçak parçası ardına bıçak parçası belirerek hızlıca yüce mekiği oluşturdu. Luo Feng bir eliyle Xu Xin’in elini diğer eliyle belini tutarak yüce mekiğin üzerine çıktı.

Vııınnnnnn!

//#yücemekiğekızatmak

Yüce mekik uçtu ve süzülen oto jetin kapağı otomatik bir şekilde açıldı.

“Bu,bu….” Xu Xin şok içinde aşağıya baktı.

Uçuyor muydu?

Sonrasında Xu Xin tepki verdi: Luo Feng onu tutuyordu!

“Xu Xin” Luo Feng Xu Xin’in belini tutarken bedenini ona doğru yaklaştırdı. Xu Xin’in yumuşak bedeninden gelen sıcaklığı hissediyordu ve başını eğerek ona doğru bakmaktan kendini alamıyordu. Kalbi attı ve başını eğdi….ve öptü.

Rüzgar uğuldarken Xu Xin dalıp gidiyordu: ilk öpücüğü böylesine alınmıştı.

Öpüştükten sonra.

Luo Feng başını eğerek Xu Xin’e baktı, parlak kırmızıya dönmüştü, nazikçe söyledi: “Şu andan itibaren sen Xu Xin, Luo Feng’in kız arkadaşı olacaksın.”

“Çok zorlayıcısın.” Xu Xin elinde olmadan baktı, “Ya kabul etmezsem?”

“O halde gitmene izin vereceğim ve seni bırakacağım.” Luo Feng oyunbaz bir gülümsemeyle elini biraz gevşetti.

//Bu adam işi biliyor yahu kaptı kızı hahaha

Xu Xin’in vücudu biraz sallandı ve aşağıdaki ağaçlarla caddeyi gördüğünde şok oldu. Elinde olmadan söyledi, “Dikkatli ol, burası zeminden 70-80 metre yüksekte.”

“Hala kabul etmiyor musun?” Luo Feng güldü.

“Hıhh.” Xu Xin kıkırdadı, “İtiraf etmek çok uzun zaman aldı, korktuğunu düşünüyordum.” Gerçekten…..Luo Feng ve Xu Xin bir ya da iki saat süren video sohbetlerle sık sık görüşmüşlerdi. İkisi de açıkça söylemese de bunu yaptıkları yol gerçekten ilişkisi olan insanların ki gibiydi.

Sadece bir itiraf eksikti.

“Çünkü geçmişte yeterince güçlü değildim. Seni sıkıntıya sokmak istemedim. “dedi Luo Feng nazikçe.

Xu Xin’in gözleri kızardı ve başını Luo Feng’in göğsüne yaslamaktan kendini alamadı.

İşte böyle….

Oto jet havada süzüldü. Oto jetin yanında Luo Feng yüce mekiğin üzerinde Xu Xin’e sarılıyordu. Uzun bir süre….

Bu gecenin kaderi özel bir gece olmaktı....

// Neymişş Para mutluluktur hahaha

�������

Uzay boşluğunda…

Sayısız yıldız bulunuyordu. Sonsuz evren oldukça gizemliydi. Kimse evrenin sakladığı mucizeleri bilmiyordu.

Vııııııınnnn!

Altın renginde akan bir ışık uzaydan  dünyaya ışık hızına yakın bir süratte varmıştı! Altın ışık akıntısı hızlıca atmosferi deldi ve dünyaya düştü.

Dünya, Pasifik Okyanusu.Büyük Nirvana döneminden önce Havai Adaları diye bilinen adaların birkaç yüz metre ötesinde.

Vıııııınnn!

Işık akıntısı direkt olarak denize uçtu. Bu tuhaf şey ışık hızına yaklaşırken yavaşlamasına rağmen okyanus yüzeyinde hiçbir değişime sebep olmamıştı. Dalgalar her zaman olduğu gibiydi. Okyanus üzerinde hiçbir değişime sebep olmamasıyla birlikte hiçbir uydu ya da cihaz altın ışık akıntısını tespit edememişti!

Denizin derinliklerinde!

3000 metre civarı derinlikte altın ışık arkasında 12 metre çapında oval biçimde siyah bir yumurta bırakarak çoktan dağılmıştı. Siyah yumurtanın yüzeyinde tuhaf altın işaretler bulunuyordu. Unutmamak gerekirdi ki dünyadaki ‘ejder yumurtaları’ sadece bir metre yarı çapına sahiplerdi.

Bu sırada----

ortama tamamen sessizlik hakimdi!

Her ülkede bulunan uydular , arkeolojik kalıntılardan gelen özel aletler bile her zaman olduğu gibi çalışır durumdaydı. Hiç biri bunun varışını tespit edememişti!



 

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44306 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr