SS 191: 50,000 yıl

avatar
8408 29

Swallowed Star - SS 191: 50,000 yıl


 

 

Çeviri ve Düzenleme: madShy

 

 

Arkeolojik harabe #9 yer altı üssünde.

 

“Savaş tanrısı Luo Feng, temiz kıyafetleriniz burada.”

 

“Savaş tanrısı Luo Feng başka bir şeye ihtiyacınız var mı?”

 

Siyahı biri gibi görünen Luo Feng kapıdaki iki kıza bir bakış attı ve elini salladı, “Gerek yok!” Bir güm sesiyle odanın kapısı kapandı.

 

“İki aydır banyo yapmadım!” Luo Feng hızlıca savaş üniformasını, kıyafetlerini çıkarttı ve sonra banyo küvetine atıldı. Sıcak su sürekli olarak musluktan aktı. Luo Feng küvetin içine girince hızlıca siyaha büründü. Bir yardımı olmuyordu. Luo Feng’in arkeolojik harabede sadece içecek suyu vardı.

 

madShy notu:Güsul almaya niyet edip. Üç kere ağzına üç kere burnuna vereceksin. İğne ucu kadar kuru yer kalmayana kadar yıkanacaksın. Sonra bi şükür namazı kılarsın çıkabildiğin için.

 

Banyo mu istiyordun? Rüyanda görürdün!

 

Küvete uzandı ve sıcak suyun vücuduna temas etmesini sağladı, Luo Feng mini kuantum bilgisayarını kullanarak bir arama yapmaktan kendini alamadı. Mini kuantum bilgisayarı telefon numaralarını ve taktiksel iletişim saatindeki diğer kritik verileri kopyalamıştı.

 

“Bir yıl kadar oldu. Merak ediyorum da ebeveynlerim iyilerse ne yapıyorlar.”

 

Aslında Luo Feng tam arkeolojik harabeden çıktığında bir arama yapmak istiyordu. Fakat yer altı üssünde masif miktarlarda çalışan tarafından engellendiğinden Luo Feng banyo yapıp arama yapabileceği bir odayı ancak bulabilmişti.

 

"Beep--Beep--Beep--"

 

Arama yapıldı.

 

Jiang Nan merkezi şehri, Yang Zhou şehri, Ming Yue sektörü.

 

Sessiz odada.

 

Luo Hong Guo yatağında uzanıyordu, yüzü solgundu. Yanında IV tedavisi aldığından iki plastik torba duruyordu. İki hemşire şuan odada onunla birlikteydi.

 

“Luo Feng’den bir telefon arması…. bu Luo Feng’den bir telefon araması….” zil sesi çalındı.

 

Solgun yüzüyle gözlerini kapatmış Luo Hong Guo aniden gözlerini açtı ve yırtıcı bir şekilde köşedeki cep telefonuna başını çevirdi.Başka hiçbir şeyi umursamadan bedeninin çevirerek sol elini uzattı ve telefona ulaştı. Bu sahne yanındaki iki hemşirenin şok içerisinde zıplamasına sebep oldu birisi hızlıca söyledi: “Bay Luo belinizi hareket ettirmemelisiniz. Bırakın ben yapayım.”

 

“Sıkıntı yok.”

 

Engin bir güç elde etmişçesine ve sanki başkasının beli acıyormuş gibi Luo Hong Guo gerçekten de hızlıca telefonu alabilmişti.

 

Ekrana baktığı gibi Luo Hong Guo gözlerine inanamadı: “Bu gerçekten Feng. Hangi Feng arıyor?” Şunu unutmamak gerekirdi ki Sınırların Dojosu Luo Feng’in ölümünü doğrulamıştı.Luo Feng’in ebeveynleri onun arkeolojik harabe #9’da olduğunu bilmiyordu bu yüzden Dojosunun Luo Feng’in ölümünü doğrulamak için kesin bir yolu olduğunu düşünüyorlardı.

 

Derin bir nefes aldıktan sonra Luo Hong Guo aramayı açtı.

 

“Biiip.”

 

“Merhaba.” Luo Hong Guo’nun sesi biraz çatallı kısık ve sesinde biraz endişeyle karışık umut bulunuyordu, bir parça muhallebi tutuyormuş gibi her an kırılacaktı sanki.

 

“Baba benim.” Luo Hong Guo’nun kim bilir kaç defa rüyalarına giren ses çalındığında onu enerji ve güçle doldurdu, bu aşina olduğu ses daha benzer olamazdı…. Luo Hong Guo’nun gözleri kocaman açılmıştı. Luo Hong Guo’nun elleri titremeye başladı: “Feng, Feng sen misin?”

 

“Benim baba.” dedi Luo Feng.

 

“Neden hemen video sohbet açmıyorsun böylece seni görebilirim.” Luo Hong Guo ekledi. Birinin onu işlettiğinden korkuyordu, ne de olsa modern teknoloji sesi taklit edebiliyordu.

 

“Baba duş alıyorum ve devasa bir bıyığım var.” Luo Feng biraz utanmıştı.

 

Beep!

 

Video başladı!

 

Luo Hong Guo telefonunun ekranına baktı. Sıcak bir banyo ile birlikte bir insan figürü vardı. Uzun saçları ıslaktı ve devasa bir bıyığı vardı. Diğer yandan bu yüz şekli ve özellikle de gözleri, Luo Hong Guo’nun gözlerinin parlamasına neden olmuştu. Videoda bir fırlatma bıçağı uçtu ve hızlıca Luo Feng’in yüzünün üstünden geçti, hızlıca büyük bıyığı kesti. Geriye kalan ise yakışıklı genç bir adamdı!

 

Bu elbette ki Luo Feng idi!

 

Bu elbette ki Luo Hong Guo’nun 20 yıl yetiştirdiği Luo Feng idi!

 

“Feng, Feng, ölmemişsin, harika, bu harika!” Luo Hong Guo’nun gözleri doldu. O ve eşi bu zaman sürecinde en büyük oğulları olmadığından son derece üzülmüştü.

 

“Baba üzgünüm. Çıkamayacağım bir yere sıkışmıştım. Henüz yeni çıkabildim ve şimdi Güney Amerika’dayım. Birkaç saat içerisinde eve döneceğim.” dedi Luo Feng.

 

“Tamam tamam.Acele etme. İşlerin daha önemli.” dedi Luo Hong Guo.

 

Aniden---

 

Krakk, odanın kapısı açıldı. Pamuk bir kazak giyen Luo Hua bir bardak taze sütle geldi.

 

“Endişelenme baba her şeyi halledeceğiz. Yakında evde olacağım. Evde her şey yolunda mı?” telefondan ses yayılırken süt getiren Luo Hua’nın donup kalmasına sebep oldu.

 

“Kardo!”

 

Luo Hua inanmayarak gözlerini kocaman açtı ve göz yaşları hemen hemen aynı anda dökülmeye başladı!

 

Yanlarındaki iki hemşire afallamıştı. Bay Luo Hua’nın kapasitesi hakkında çok açıklardı. Çinin en büyük bankası ICBC’nin sekiz en büyük hissedarından biriydi, mülklerinin değeri 100 milyarın üzerindeydi. Odaya giren kişi hisse marketinde ve ülkenin özel kuvvetler ajansında son derece yüksek itibara sahip biriydi.

 

Hemşireler Luo Hua’nın babasıyla ilgilenmesi için ülkenin özel kuvvetleri tarafından ayarlanmış olsa bile böylesine biri neden bir anda ağlıyordu?

 

“Her şey yolunda, evde her şey yolunda, geri döndüğünde her şey iyi olacak.” Luo Hong Guo ekledi.

 

“Tamam yakında dönüyorum.”

 

Telefon araması bitti.

 

Luo Hua babasına doğru yürüdü ve inanmayarak konuştu: “Baba, bu telefon araması kardodan mıydı? Kardo ölmedi mi?”

 

“Birkaç saat içerisinde evde olacak.” Luo Hong Guo ekledi.

 

"Haha, ha, ha....." Luo Hua hem ağlıyor hem gülüyor gibiydi, “Kardonun iyi olduğunu biliyordum. Biliyordum işte!” Gençliği süresince Luo Feng onu koruyan devasa bir ağaç gibiydi. Tekrar ayağa kalkabilmesi için dövüşçü olup para bile kazanmıştı. Kalbinde Luo Hua abisine son derece minnettardı.

 

Hayatında kardeşi son derece önemliydi! Luo Feng’in ölüm haberi etrafta yayıldığında sadece ebeveynleri üzülmemiş o Luo Hua da üzülmüştü. Diğer yandan o ailesine sahip çıkmıştı.

 

Henüz 20 yaşında bile değildi fakat Li Yao’nun entrikalarına karşı dövüşmek ve tüm bu sinsi tilkilerle kapışmak zorundaydı. Luo Hua gerçekten çok ama çok yorulmuştu.

 

���

 

Kyoto merkezi şehrinde bir kafede.

 

Xu Xin şuan kafedeki kanepede oturuyordu. Önünde son derece ince bir dizüstü bilgisayar bulunuyordu. Masaüstünde Luo Feng ile birlikte olduğu fotoğraflar bulunuyordu. Fotoğraflarda Luo Feng son derece trajik bir şekilde gülümsüyordu, bir çocuk gibiydi. Xu Xin ekrana dokundu ve bir dosya açtı.

 

Bir fincan kahvesini tutarken Xu Xin sessizce dosyanın içerisindeki fotoğraflara baktı.

 

“Merhaba telefonunuzu biraz ödünç alabilir miyim?” yakışıklı bir delikanlı gülümseyerek yaklaştı.

 

Xu Xin ona doğru baktı. Gözleri buz gibiydi. Sonrasında ses çıkarmadan dizüstü bilgisayarına geri baktı.

 

Yakışıklı genç hafifçe somurttu fakat göz ucuyla Xu Xin’in şuan baktığı fotoğrafları gördü. Xu Xin ve Luo Feng’in vahşi doğada bir binanın üzerinde çekindiği fotoğrafı görünce yakışıklı genç adam elinde olmadan yürüyerek  kafasında küfretti: “Kahretsin, zaten bir erkek arkadaşı var. Lahana bir domuza verilmiş. Ah bekle. Arka plan harap olmuş bir şehir gibi görünüyordu ve canavarlar vardı?”

 

Vahşi doğada romantik fotoğraflar çekinen bir çift mi?

 

“Yanlış şeyi gördüm, yanlış şeyi gördüm.” yakışıklı genç buna inanamadı.

 

Bu sırada ….son derece hüzünlü bir şarkı çaldı, genç adam şaşırarak başını çevirdi: “Böylesine hüzünlü bir şarkıyı zil sesi yapmak mı?”

 

Xu Xin’in kanepedeki bedeni sallandı. Bu şarkıyı Luo Feng’in numarası için zil sesi yapmıştı. Telefonu aldı ve aramayı kabul etti.

 

“Xu Xin benim.”

 

Aniden Xu Xin’in kalbindeki buz katmanları eriyiverdi.

 

���

 

Yer altı üssünün çıkışında.

 

Luo Feng siyah klasik bir kıyafet giyiyordu. Elinde devasa sırt çantasını tutarken gülümseyerek gökyüzünden ona akan ışığı izledi. İki arama yaptıktan sonra Luo Feng’in kalbi daha da rahatlamıştı.

 

Luo Feng’in önündeki iki akan ışık Luo Feng’in imparator seviye oto jetiydi! Arkeolojik harabeden dışarı çıktıktan sonra Luo Feng oto jetine komut vermişti….hızlıca buraya gelmesi için.

 

“Hm? bu---” Luo Feng yanında diğer bir üçgen kar rengi dövüşçü jeti gördü.

 

İki dövüşçü jeti eş zamanlı bir şekilde alçaldı.

 

Kapan açıldı ve merdivenler uzandı. Siyah kıyafetli Hong ilk olarak dışarı adımını atarken kraliyet muhafızı Cazibe ve araştırmacı Liu ardından takip etti.

 

“Reis.” Luo Feng hafifçe eğildi.

 

“Güzel beni yüz üstü bırakmadın.” siyah kıyafetli adam Hong direkt olarak Luo Feng’in önüne doğru yürüdü. Gözleri dümdüz Luo Feng’e doğru bakıyordu, “Hissediyorum ki Luo Feng sen....öncekinden farklısın. Geçen bir yıl üç ay içerisinde epeyce bir şey almış olmalısın. Hadi dövüşçü jetinde konuşuruz.”

 

“Evet.” Luo Feng açıkça reisin gücünü biliyordu: yıldız gezgini altıncı seviye. Fakat bir alanı olduğundan yıldız gezgini dokuzuncu seviye bile muhtemelen onun rakibi değildi. Yıldız gezgini seviyesinde yenilmez bir figürdü!

 

Yıldız gezgini altıncı seviye olan reis ile birinci seviye yıldız gezgini olan temsilciler arasındaki fark ,acemi düzey savaşçı ile yenilmez savaş tanrısı arasındaki fark kadardı!

 

Ve onunla reis arasında fark da devasaydı.

 

Tarihsel seviye oto jet öndeyken imparator seviye oto jet arkadaydı.

 

Tarihsel seviye oto jetin içerisinde siyah kıyafetli Hong, Luo Feng, Cazibe ve Liu He daire şeklinde sandalyelere oturdular.

 

“Luo Feng çeviri yazılımın vardı öyleyse neden arkeolojik harabe #9’da bir yıl üç ay kadar kaldın?” siyah kıyafetli adam Hong, Luo Feng’e baktı. “Arkeolojik harabe #9’da bir sır mı keşfettin?” Dünyadaki bir numaralı adam olarak o da harabelerden bazı teknolojik aletler almıştı bu yüzden neredeyse hiçbir şey merakını harekete geçiremezdi. Arkeolojik harabe #9 da bu şeylerden birisiydi.

 

“Evet.” Luo Feng onayladı.

 

“Ne sırrı, anlatabilir misin?” siyah kıyafetli adam Hong Luo Feng’e baktı.Luo Feng kalbinde, kel kristal kişinin tüm bilgileri taktiksel iletişim saatinden silmek için inisiyatif kullanmasının sebebinin yeryüzündeki kişilerin onları bilmesini engellemek için olduğunu biliyordu! Sadece Yun Mo gezegeni üyeleri bilmeye izinliydi.

 

“Beyin gücüm daha yüksekti bu yüzden özel bir ölüm misyonuna tabii tutuldum.” Luo Feng yarı doğru bir şekilde söyledi.

 

“Ölüm Misyonu mu?”

 

Koltuklarındaki kişiler hayrete düşmüştü. Siyah kıyafetli adam Hong sormaya devam etti: “Diğer savaş tanrıları gibi aynı ödülleri mi aldın? Bir şeyler farklı olmalı.”

 

Geçmişte arkeolojik harabe #9’a girdikleri sürece başarılı olduklarında hepsinin aldığı kara tanrı seti oluyordu.

 

“Bazı ekstra şeyler aldım.”

 

“Sadece bir kara tanrı seti değil, ayrıca ruh okuyucular için olan bir eğitim kılavuzu aldım.” dedi Luo Feng.

 

“Ah?” siyah kıyafetli adam Hong biraz hayal kırıklığına uğramıştı.

 

O bir dövüşçüydü! Tüm enerjisini eğitimine veriyordu. Şuan Hong’un evren hakkında ne bildiğine bakacak olursak yıldız gezgini seviye altı olmasına rağmen gerçek gücü bunun çok daha yukarısındaydı. Çoğu yıldız seviyesi dövüşçünün kendi alanı bulunmuyordu.

 

Bir alanla birlikte o yenilmez bir yıldız gezginiydi!

 

Böylesine yüksek düzeyde dövüşçü yetenekleriyle tabii ki ruhsal güç eğitimi için hiç zaman harcamayacaktı.

 

���

 

Arkeolojik harabe #9’un içerisinde koyu karanlık labirentte.

 

Kel kristal kişinin tüm bedeni parlıyordu, bir ileri bir geri yürüyordu.

 

“Luo Feng gerçekten de harabede ne olduğu hakkında hiçbir şey söylemedi.”

 

Kel kristal adam insanların hislerini zar zor anlayabiliyordu, hafif bir üzüntüyle iç geçirdi, “Usta, 50,000 yıl oldu. Seninle 50,000 yıldır bağlantı kuramadım.” 50,000 yıl sonra bile bir Ark olarak sadece programına itaat edebilir ve savaş tanrılarını seçebilirdi.

 

Çevirmen Notu: Evet arkadaşlar, Luo Feng harabeden çıktıktan sonra olayları temiz şekilde kontrol altında tutarak kimsenin bir şey öğrenmesine müsaade etmedi. Bakalım Kel Kristal adamın ve bahsettiği Yun Mo Gezegeninin asıl olayı ne olacak? Luo Feng Dünya'nın güçlü dövüşçüleri arasından sıyrılarak kendine bir yer edinebilecek mi? Yoksa uzun yıllar boyunca onların peşinden mi koşmak durumunda kalacak? Hepsini gelecek bölümlerde göreceğiz! 

 

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44301 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr