SS 195: Tutuklama

avatar
8764 30

Swallowed Star - SS 195: Tutuklama


 

 

Çeviri ve Düzenleme: madShy

 

Sınırların Dojosu altıncı araştırmacısı! Bunun için hazırlanmış olsa bile heyecanlanmadığını söylemek yalan olurdu!

 

Fakat şimdi halledecek daha önemli işleri vardı-- Li Yao ve Venina’nın ölmesi için!

 

“Yaşlı Liu.” Luo Feng cep telefonunu tuttu ve elini Liu Yan’a doğru salladı.

 

“O zaman ben kaçar.”

 

Liu Yan bilgisayarını topladığı gibi Luo Feng’in odasından ayrıldı. Geriye sadece Luo Feng kalmıştı.

 

Luo Feng pencereye doğru yürüdü: “Evet, Çin’in özel kuvvetler sektörü yöneticilerinden birisi. Ondan taş gibi kanıtlar istedim! Savaş Tanrısı Sarayı’na gitmeyi, Li Yao ve Venina’nın ailemi öldürmek isteyen kişilerin iş vereni olduğunu kanıtlamayı planlıyorum. Liu He bu ikisi için son hüküm ne olacaktır?”

 

“Ah? Akbaba Akrep çifti bir dövüşçü ailesine karşı mevzu çıkarmaya mı çalıştı?” Liu He şok olmuştu.

 

“Evet, aksi takdirde kontrolden çıkıp onlara halka açık bir yerde avlamaya kalkmazdım.” Luo Feng onayladı.

 

“Şaşmamak gerek!”

 

“Bu ikisi fazla kibirli.” Liu He’nin telefondan duyulan sesi öfkeyle doluydu, “Bir dövüşçünün ailesine saldırmak sert bir biçimde yasaklanmıştır!”

 

“Liu He son hüküm ne olacak dersin?” Luo Feng tekrar ekledi.

 

“Ölüm cezası. Buna şüphe yok ki ölüm cezası! Nerede bulunurlarsa hemen öldürülmeleri gibi bir ölüm cezası!”

 

Liu He öfkeyle söyledi, “Luo Feng endişelenme. Kimliğin şuan farklı. Savaş Tanrıları Sarayı kimliğini hemen temsilci seviyesine yükseltecektir. Bir temsilci olarak yetki düzeyin tamamen farklı bir düzeyde. Akbaba Akrep çifti temsilcinin ailesine saldırmaya teşebbüsten kesinlikle devasa bir cezalandırmaya tabii olacaklardır!”

 

“Luo Feng unutma ki Savaş Tanrıları Sarayı komitesi 52 temsilci ve 5 başkandan oluşuyor.”

 

“Sonuca komite karar verir. Temsilcilerin aile fertlerinden birine zarar vermek yasaklanmıştır!  Bu her bir temsilciye meydan okumak anlamına geliyor dolayısıyla temsilciler bu konuya ağır bir şekilde karar vermek zorundadırlar. Sadece bu yolla herkese bir ibret teşkil edebilirler.” dedi Liu He, “Bu sözsüz bir kural.Eğer biri temsilcilerin pozisyon, itibar v.b değerlerine meydan okursa tüm temsilciler onun cezasını birlikte vereceklerdir.”

 

“Bu yüzden yeterince kanıt olduğu sürece Akrep Akbaba çifti için tek çıkış noktası bulunuyor--ölüm cezası, derhal yürürlüğe sokulur!” Liu He bunların hepsini neredeyse bir nefeste söylemişti. Ne kadar öfkeli olduğu anlaşılıyordu.

 

Luo Feng gizliden gizliye rahatladı.

 

Düşündüğü gibiydi. Aslında...Akbaba Akrep çiftine saldırdığında Luo Feng henüz temsilci veya araştırmacı değildi. Ancak! Akrep Akbaba çiftinin hükmü Luo Feng’in kimliği dolayısıyla kesin bir şekilde değişecekti.

 

Odada yığınla dosya ve videolar bilgisayar ekranında oynatılıyordu.

 

Luo Feng onları dikkatli bir şekilde okudu.

 

“Hmph.”

 

“Ne ayıp ve el altından taktikler.” Luo Feng’in ifadesi büyük miktardaki döküman ve videoya göz atarken gerçekten kötü bir hal aldı. Li Yao ve Venina’nın başlangıçtan bitime kadar kullandığı tüm taktikleri ile hileleri kristal kadar berrak bir şekilde ortadaydı! Luo Feng de korkmuştu. Eğer kardeşinin kapasitesi biraz daha az olsaydı ebeveynleri kesinlikle harap olurdu.

 

Şükürler olsun ki kardeşi ICBC’nin en büyük sekiz hissedarından biri olabilmek için direkt olarak bin yıllık kara karga köküne güvenmek konusunda çok açıktı.

 

Merkezi şehir çağında şunu unutmamak gerekirdi ki ICBC gibi Çin’in en büyük bankasının hisselerinden fazla miktarda satın almak hemen hemen imkansızdı. Devasa organizasyonlar genellikle istekli olmuyordu! Paran olsa bile onları alamıyordun. Sadece bin yıllık kara karga kökü gibi parayla satın alınamayan bir şey ile onlarla takasa girebiliyordun.

 

“Tüm kanıtlar yeterli olmanın ötesinde.”

 

“Bunların sadece on tanesini bile ortaya koysam suçluluklarını kanıtlamak için yeterli olacaktır.”

 

Luo Feng hemen video dosyalarını, ofis dokümanlarını v.b kapattı.

 

Kanıtları sıkıştırdı ve kişisel internet sayfasına girerek onları Savaş Tanrıları Sarayı’na aktardı. Gönderdi e-postada suçlamak için talep ettiği kişilerin isimlerini suçlarını gibi şeyleri de yazdı.

 

Sadece üç dakika içerisinde.

 

Cep telefonu çaldı ve Luo Feng telefonu açtı.

 

“Merhaba temsilci Luo Feng.” kibar bir ses duyuldu, “Az önce postanızı aldık. Temsilci Luo Feng Li Yao ve Venina Paulinus’u suçlamayı istiyor mu sorabilir miyim?”

 

“Evet!” Luo Feng onayladı.

 

“Pekala. Mahkeme oturumunun zamanı ve yeri belirlendiğinde temsilci Luo Feng’i bilgilendireceğiz.”

 

Telefon aracılığıyla doğruladıktan sonra Savaş Tanrıları Sarayı’nın birkaç üyesi bunu organize etmeye başladılar.

 

Gerçekten de çok fazla doküman bulunuyordu. Luo Feng’in bunları okuması iki saatini almıştı. Bu zaman süresinde haberler Sınırların Dojosunun reisi Hong’un kulağına çalınmıştı. Çoktan gecenin körüydü.

 

Sınırların Dojosu dünya karargahının devasa uzay gemisi şeklindeki binasında.

 

Sessiz bir odada.

 

Siyah kıyafetli adam Hong şu anda bir fincan sıcak çay tutarken internetteki bazı bilgilere göz gezdiriyordu.

 

“Usta!”

 

Kısık bir ses sessiz odada yankılandı, “Temsilci Luo Feng Li Yao ve Venina Paulinus’un ebeveynlerini öldürmek isteyenlerin perde arkasında olduğunu kanıtladı.”

 

“Kanıtlar kesin mi?” siyah kıyafetli adam Hong hafifçe somurttu.

 

“Kanıtlar kesin.” ses cevap verdi.

 

Siyah kıyafetli adam Hong hafifçe onayladı: “Sınırların dojosunun en iyi üç avukatına bu davayı kabul etmeleri için haber salın! Ayrıca….yıldız gezgini seviyesinde dövüşçüleri kişisel olarak Li Yao ve Venina’yı tutuklaması için ayarlayın. Yarın öğleden sonra 15.30 sularında karargahımızda mahkeme oturumunu yapacağız.”

 

“Luo Feng açık bir şekilde bizim Sınırların Dojosunun araştırmacısı oldu! Bu davanın güzelce yerine getirilmesini istiyorum.” siyah kıyafetli adam Hong komut verdi.

 

“Evet.”

 

Kısık ses bu kelimeleri söyledikten sonra sakin oda sessizliğe gömüldü.



���

 

Ming Yue sektöründe gece vakti. Tüm evlerin ışıkları yanıyordu.

 

Luo Feng balkonda dururken engin yıldızlarla dolu geceyi izliyordu.

 

“Hm?” cep telefonu çaldı.

 

Luo FEng cep telefonunu çıkardı ve aramanın Xu Xin’den olduğunu gördü. Aramayı kabul etti: “Merhaba.”

 

“Nasıl olurda gelip beni almazsın?” Xu Xin sordu.

 

“Üzgünüm bazı işlerle meşguldüm. Henüz bitirdim. Şimdi Kyoto merkezi şehrine gitmeme ne dersin?” Luo Feng biraz suçlu hissetti, ebeveynlerinin üzerine düştüğü bu davayla uğraştığından beri Xu Xin’i gidip almayı düşünememişti bile.

 

“Buradayım, Ming Yue sektörünün önündeyim.”

 

PA! Telefon araması bitti.

 

Luo Feng hafifçe buz kesildi. Xu Xin çoktan Kyoto merkezi şehrinden onun evine mi gelmişti?

 

“Ne gevşeğim ama…” Luo Feng aklından kendine söverken direkt olarak balkondan atladı. Bir serap gökyüzünü yarıp geçti. Luo Feng 100 metre uzaklığa ruhsal gücü sayesinde atlayarak kondu. Birkaç atlayıştan sonra Ming Yue Sektörü ana kapısından 30 metre uzaklıktaydı.

 

Bir bakışta Luo Feng gördü…..

 

Hafifçe zayıf genç bir kız ana kapının önünde sokağın sönük ışıkları altında bekliyordu. Bu sahne Luo Feng’in kalbinin sızlamasına sebep olmuştu.

 

Kız arkadaşı olduktan sonra Xu Xin’in hiçbir iyi şey yaşamamakla kalmamış bunun yerine acı dolu durumlara sürüklenmişti! Geri döndüğünden beri…. onunla olamamıştı ve onun binlerce kilometre öteden gelmek zorunda bırakmıştı.

 

.....

 

Xu Xin kapıdan sektörün içerisine doğru baktı ve elinde olmadan biraz olsun titredi.

 

Şuan kış vaktiydi ve geceydi!

 

Kyoto merkezi şehri de soğuk olmasına rağmen oradaki hava kuruyken Jiang Nan merkezi şehrindeki hava nemliydi! Xu Xin Luo Feng’e telefon araması yaptıktan sonra Jiang Nan şehrinin Kyoto merkezi şehrinden soğuk olduğunu unutarak hızlıca Yang Zhou şehrinden en hızlı trenle gelmişti.

 

“Xu Xin.” Xu Xin’in yanında bir ses duyuldu.

 

Xu Xin donup kaldı ve o yanına bakmak için döndü. Bu tanıdık görüntü onun ilk erkek arkadaşıydı. Geçen bir yıl üç ay boyunca Xu Xin her gününü hüzünle geçirmişti. “Luo Feng!” Xu Xin’in sesi biraz çatlamıştı ve bunu söyledikten sonra elinde olmadan ağlamaya başladı. Hiç vakit kaybetmeden Luo Feng’e sıkı sıkıya sarıldı!

 

“Üzgünüm… Gerçekten üzgünüm.” Luo Feng Xu Xin’e sarıldı ve göz yaşlarının elbisesine düştüğünü hissetti.

 

Hafif ışığın ve kış rüzgarının soğuğu altında….

 

Luo Feng ve Xu Xin bir yıl üç ay kadar sonra sonunda tekrar bir araya gelmişlerdi.

 

Luo Feng ve Xu Xin’in hisleriyse hem hüzünle dolmuştu hem de kavuşmalarından dolayı neşeyle dolmuştu! Li Yao ve Venina’nın hisleri birlikte olsalar bile bozulmuştu.

 

Jiang Nan merkezi şehrinden Paris merkezi şehrine doğru giden bir yolcu uçağında.

 

Li Yao ve Venina birbirinin ellerini kavramışlardı.

 

“Şimdi büyük bir sıkıntı içindeyiz.” Venina etrafındaki yolculara baktı ve sesini alçalttı, “Bir temsilci oldu! Gelecekte eğer bizimle kapışmak isterse o zaman…..”

 

“Endişelenme.”

 

Li Yao sesini alçalttı, “Yolcu uçağı Jiang Nan merkezi şehrinde ancak iki ya da üç saat kalmak zorundaydı. Bu zaman aralığında gelip bizi bulmadı! Paris merkezi şehrinde döndükten sonra kendi bölgemizde olacağız. Senyörüm ve HR ittifakı temsilcileri oradalar. Yani her şey iyi olacak, her şey kesinlikle iyi olacak.”

 

Venina’yı mı kendini mi rahatlatıyor kim bilebilirdi ki.

 

“Bu nasıl olabilir, nasıl bir temsilci olabilir!” Venina dişlerini sıkmaya başladı.

 

Li Yao’nun gözlerinde vahşi bir ışık yandı.

 

Kahretsin!

 

“Dayan,dayan, sadece dayanabiliriz.” Li Yao bu cümle ağzından dökülürken sesini alçak tutmuştu.

 

Yolcu uçağı sonunda Avrupa Paris’e ulaştı.

 

Paris şuan biraz karanlıktı fakat gökyüzü tamamen karanlık değildi.

 

Paris merkezi şehri hava alanında. Yolcu uçağı yavaşça iniş yaptı. Durduktan sonra kapak otomatik bir şekilde açıldı ve merdivenler dışarı uzatıldı.

 

Yolcular dışarı geldi.

 

“Döndük.”

 

“Sonunda Paris’e geri döndük.” Venina bir gülümseme bıraktı. Li Yao da nadir bir gülümseme bıraktı. Bu Luo Feng’in temsilci olduğunu öğrendiğinden beri ilk gülümsemesiydi.

 

Akbaba Akrep çifti kalabalığa karışarak merdivenlerden aşağı yürüdü.

 

“Li Yao, Venina!” bir ses çalındı.

 

Akbaba Akrep çifti şok olarak başlarını çevirdi. Gördükleri dört kişinin yürüdüğüydü. Öndeki iki kişiden biri siyah kıyafetiyle kahverengi kıvırcık saçlı orta yaşlı bir adamdı. Şimşeğimsi bakışları korkutucuydu. Yanında beyaz uzun saçları etrafa savrulan bir adam vardı. Ölü bir ağaç parçası gibi görünüyordu.

 

“Temsilci  Yan, Temsilci Bonnett.” Venina şaşırmıştı.

 

“Senyör.” Li Yao yaşlı adama doğru baktı.

 

Yaşlı adam Yan Hai gerçekten de Li Yao ile derin bağları olan biriydi.

 

Temsilci Bonnett’in bakışları Venina ve Li Yao’ya bakarken buz gibi soğuktu. Sonrasında hafifçe söyledi: “Savaş Tanrıları Sarayı’nı temsilen ikinizi tutuklamak için görevlendirildik. Eğer direnç gösterirseniz siz ikinizi öldürme hakkımız var.”

 

Li Yao ve Venina’nın gözleri açıldı. Kendi bölgelerinde güvende olacaklarını düşünüyorlardı fakat kim bilirdi ki geri döndüklerinde bunların yaşanacağını.

 

“SENYÖRRR!!!” Li Yao hızlıca Yan Hai’ye baktı.

 

Yan Hai iç geçirdi: “Küçük akbaba, bu Savaş Tanrıları Sarayı’nın en yüksek emri. Kimse sana yardım edemez. Sen….fazla umursamazdın, fazla umursamazsın! Hadi, eğer direnmezseniz belki yaşama şansınız olur.” Eğer Savan Tanrıları Sarayı’nın tutuklamasına direnirseniz tüm Savaş Tanrıları Sarayı’na karşı gelmiş olurdunuz.

 

Savaş Tanrıları Sarayı tüm savaş tanrılarının ve savaş tanrılarını aşan varlıkların bir arada toplandığı bir güç idi.

 

Direnmek mi?

 

Ölmek mi istiyordun?

 

“KLİK!”

 

Özel kelepçeler Venina ve Li Yao’ya takıldı. İkisi de biraz afallamıştı fakat hiç direnç göstermediler.

 

“Senyör,senyör…” Li Yao Yan Hai’ye baktı. Yan Hai iç geçirdi ve hiçbir şey söylemedi.

 

“Alın götürün bunları.” temsilci Bonnett soğukça emrini verdi.

 

// Al bunu al al al götür …. hahaha Adana asayiş yine iş başında

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44311 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr