Bölüm 328: İkinci Kader Ruhu

avatar
12432 29

Tales of Demons & Gods - Bölüm 328: İkinci Kader Ruhu


 

Çevirmen: AllenWalker Düzenleyen: Asile

 

Gu Heng, Gu Lan'ın meridyenlerinin kapanmasına kendi verdiği zehrin sebep olduğunu kimsenin bilmediğini düşünüyordu. Fakat Gu Tianlong ve adamları çoktan bu meseleyi enine boyuna araştırmışlardı. Gerçeği bilseler de bu konuda yapabilecekleri bir şey yoktu. Gu Lan sakat kalmıştı ve genç nesilde Tanrı Seviye gelişim kapasitesine sahip Ejderha Kan Soylu şeytan ruhuyla birleşmiş olan tek kişi Gu Heng'di. Bundan dolayı onun Gu Lan'ı zehirlediğini kimseye söylememişlerdi. Eğer Gu Heng'in böyle bir şey yaptığı ortaya çıkarsa onun prestiji yerle bir olurdu. Gu Heng ellerinde kalan en iyi Patrik olma potansiyeline sahip kişiydi. Böyle bir şey olursa klan düşüşe geçebilirdi.

 

Sonuçta Tanrı Seviye gelişim kapasitesine sahip Ejderha Kan Soylu şeytan ruhu bulmak hiçte kolay değildi.

Allen: Şu Tanrı Seviye.... şeytan ruhunu yazmaktan gına geldi bana. Bir bölümde elli beş kere yazıyorum herhalde.

 

Gu Tianlong ve diğerleri bu duruma sevinmişlerdi. Gu Bei kendini sonunda gizlemekten vazgeçmişti. Şu anda güçlü bir kılıç niyetine ve Tanrı Seviye gelişim kapasitesine sahip Ejderha Kan Soylu bir şeytan ruhuna sahipti. Onların endişeleri bir nebzede olsa azalmıştı. İlk olarak Gu Heng'i birinci sıradan halef pozisyonundan geri çekmişlerdi. Eğer bunu yapmasalardı Gu Heng bu gücü kullanarak işleri kendi lehine çevirmeye çalışabilirdi.

 

Toplantı sona erdi. Bir kaç saat sonra kıdemliler toplantıda alınan kararları tüm Gu Klanı’na açıklamışlardı.

 

Gu Klanı’nın bütün üyeleri bu durum karşısında çok şaşırmışlardı. Onlar Gu Bei'nin ikinci sıradan halef pozisyonluğuna getirileceğini düşünüyorlardı. Birinci sıradan halef olacağını hiçbiri düşünmemişti. Klan üyelerinin çoğunluğu bu haberi kısa sürede sindirememişlerdi.

 

Onlar bir şeylerin döndüğünü hissetmişlerdi. Ama hiçbiri bunu sesli bir şekilde dile getirmeye cesaret edememişti.

 

Patriğin bu kadar hızlı karar verebileceğini kim düşünebilirdi ki? Haberler dövüş arenasına da gelmişti.

 

Gu Heng, Gu Ya ve diğer kıdemlilerin hızlı bir şekilde ayrıldıklarını görünce biraz kuşkulanmıştı. Fakat çokta abartılacak bir şey olmadığını düşünüyordu. Patriğin Gu Bei'yi ikinci sıradan halef yapacağından neredeyse emin gibiydi. Gu Heng, birinci sıradan haleflik pozisyonun kendisinde kalacağını düşünüyordu. Fakat haberi aldığı zaman sakinliğini korumayı başarmakta zorlanıyordu.

 

Birinci sıradan haleflik pozisyonun kendisinden alınacağına ihtimal bile vermiyordu. Sonuçta Gu Bei'nin dış dünyada herhangi bir gücü yoktu.

 

Gu Bei bu pozisyona nasıl getirilirdi!!!

 

Gu Heng çok sinirlenmişti. Kanı kaynama noktasına gelmişti. Patriği bulup ona bunun sebebini sormak istiyordu. Fakat bir süre sonra sakinliğini geri kazanınca Patriğin bir şeyler bildiğini düşünmeye başladı. Ondan dolayı kendisini biraz geri plana atmıştı. Gu Heng, Gu Bei'yi görünce daha da fazla sinirlenmişti.

 

İkinci sıradan halef olduysa ne oldu yani?

 

Gu Heng gözlerini kıstı. Gu Lan'ı zehirlemek için kendisine yardım eden kıdemli muhtemelen bu seferde yardım edecekti. Gu Bei'nin yükselmesi çok zordu!

 

Nie Li ve diğerleri kendi arasında muhabbet ediyorlardı.

 

"Patriğin beni birinci sıradan halef yapacağını hiç düşünmemiştim." dedi Gu Bei. Gülümseyerek narsist bir şekilde "Acaba Patrik benim on bin de bir gelen bir dahi olduğumu görmeyi başardı mı? Gu Klanı’nı kurtaracak tek kişinin ben olduğumu anlaması uzun sürdü." dedi.

 

Nie Li garip bir ifadeyle Gu Bei'ye baktı ve "Çok fazla düşünüyorsun. Patriğin seni birinci sıradan halef yapmasının yeteneğinle bir alakası var ama asıl etken yeteneğin değil. O, Gu Heng'i arka plana atmaya çalışmış. Patrik büyük ihtimalle Gu Heng'in ablanı zehirlediğini öğrenmiş. Fakat bu konuda yapabileceği bir şey yoktu. Sonuçta Tanrı Seviye gelişim kapasitesine sahip Ejderha Kan Soylu şeytan ruhuyla birleşmiş olan tek kişi Gu Heng'di. Fakat şu anda bu seviyedeki bir şeytan ruhuyla birleşmiş olan sende ortaya çıktın. Gu Heng'in aynı şeyi bir kere daha yapmamasından emin olmak için sahip olduğu gücün bir kısmını elinden aldı." dedi.

 

Gu Bei gülerek "Gu Heng bunları hak etti! Birinci sıradan haleflik pozisyonu alındığı için bir süre depresif depresif takılacaktır." dedi.

 

Gu Lan, Gu Bei'ye baktı ve "Her ne kadar Gu Heng artık birinci sıradan halef değilse de dış dünyada çok iyi bir güce sahip. Ama sen sahip değilsin. Patrik seçimleri geldiği zaman senden Patrik koltuğunu almayı başarabilir. Onun çok iyi bir gücü varken senin hiçbir şeyin yok." dedi.

 

Gu Lan, Gu Bei'ye, birinci sıradan halef oldun diye şımarmamalısın demişti kısacası.

 

Gu Bei kafasını onaylama anlamında salladı ve "Anladım abla." dedi. Gu Heng'e karşı savaşmak için elinde birkaç kozu olsa da daha fazla güce ihtiyacı vardı. Gu Heng'e karşı kazanmak istiyorsa dış dünyada oldukça güçlü bir birlik de kurması lazımdı.

 

Gu Bei heyecanını hâlâ atamamıştı.

 

Nie Li ve diğerleri maçları seyretmek için tekrar yerlerine dönmüşlerdi.

 

Gu Heng arenadan ayrılırken Nie Li ve arkadaşlarını gördü. Nie Li'yi gördüğü zaman yüzü biraz asılmıştı. 'Madem zor yoldan öğrenmek istiyorsun öyle olsun.'  Nie Li bir süredir Gu Lan ve Gu Bei ile birlikteydi. Şu an içinde bulunduğu durumdan dolayı Gu Bei ve Gu Lan'a bir şey yapamazdı fakat bu durum Nie Li'ye bir şey yapmasını engellemiyordu.

 

Gu Heng soğuk bir ses tonuyla "Gidelim." dedi.

 

O ve grubu arenadan ayrıldı.

 

"Nie Li güneş yakında çıkacak. Tarikata dönüş vakti geldi." dedi Xiao Ning'er. Nie Li’ye bakarken gözlerinden birkaç damla gelmişti. Nie Li'den ayrılıyor olması onu çok üzüyordu.

 

"Tamam. Tarikatta kendine iyi bakmayı unutma." dedi Nie Li. Xiao Ning'er'e gülümseyerek bakarken bir yandan da onun sırtına vuruyordu. Xiao Ning'er'den ayrılıyor olması onu üzse de önceki uzun yaşamı boyunca karşılaştığı olaylardan dolayı bu tür bir acıyla başa çıkabilmeyi öğrenmişti.

 

Xiao Ning'er, Nie Li'yi sessiz bir şekilde yanağından öptü. Daha sonra çok utandığından dolayı hemen arkasını dönüp uzaklaşmaya çalıştı. Fakat Nie Li onu kolundan tutup geri çekti. Daha sonra Ning'er'e bir uzaysal yüzük verdi. "İçinde biraz Ruhani Taş, bir kaç tane Olağanüstü Seviye gelişim kapasitesine sahip Ejderha Kan Soylu şeytan ruhu var. Bunları da yanında götür."

 

Xiao Ning'er Nie Li'yi öptükten sonra çok fazla utanmıştı. Bundan dolayı kaçmaya çalışmıştı fakat Nie Li tarafından durdurulmuştu.

 

"Ah bu arada söylemeyi unuttum. Birkaç tane de kelime yazdım. Başka bir şeye ihtiyacın varsa şimdi söylemenin tam sırası." dedi Nie Li. Ning'er'i elinden tutuyordu. Ning'er'in elleri çok yumuşaktı. Ning'er'in utangaç tavrını gördükçe gülümsüyordu.

 

Xiao Ning'er'in yüzü kıpkırmızı olmuştu.

 

Ayaklarını yere vurdu ve "Eğer başka bir şey yoksa benim gitmem lazım." dedi. Kafasını kaldırıp Nie Li'nin yüzüne bakmaya cesaret edemiyordu.

 

Nie Li, Ning'er'in gidişini izlerken gülümsüyordu. Bu kızın kalbi oyulmamış bir yeşim gibi saf ve son derece güzeldi. Ning'er ve Ziyun kendisini korumak için hayatlarını feda etmişlerdi.

 

İlahi İşaret Tarikatı’nın ve Gökyüzü Alevi Tarikatı’nın öğrencileri aynı yerde toplanmıştı. Xiao Ning'er, Nie Li'ye el sallıyordu.

 

Mingyue Wushuang, Ning'er'den sonra Nie Li'ye baktı ve gülümsedi. Görünüşe göre Xiao Ning'er ve Nie Li arasındaki ilişki oldukça iyiydi.

 

Yan Yang, Nie Li'nin yanına geldi ve gülümseyerek "Küçük Kardeş Nie Li, zamanımızın oldukça kısıtlı olmasından dolayı seninle yeterince sohbet edemedik. Oldukça kötü oldu bu durum. Vedalaşma vakti geldi. Gökyüzü Alevi Tarikatı’na gelirsen benim yanıma gelmeyi unutma. Seninle sohbet etmeyi çok isterim." dedi.

 

"Çok teşekkürler Kıdemli Kardeş Yan Yang. Böyle bir fırsatım olursa senin yanına kesinlikle gelirim." dedi Nie Li ellerini önünde birleştirerek. Gökyüzü Alevi Tarikatı’nın ilerdeki Tarikat Efendisiyle iyi bir ilişkiye sahip olmak zarardan çok yarar sağlardı.

 

Yan Yang'a ulaşmak söylentilerdeki kadar zor değildi.

 

Nie Li'nin bilmediği şey ise Yan Yang sıradan insanlarla muhatap olmuyordu. Long Tianming gibi insanlarla bile konuşmuyordu. Fakat Yan Yang'a göre Nie Li arkadaş olunulması gereken birisiydi.

 

Gökyüzü Alevi Tarikatı’nın öğrencileri Yan Yang'ın Nie Li ile oldukça samimi bir şekilde konuştuğunu görmüşlerdi. Nie Li'yi hafızalarına almışlardı. Eğer ilerde Nie Li ile karşılaşacak olurlarsa ona herhangi bir zorluk çıkarmayacaklardı. Hatta Nie Li'ye işleri daha kolay bir şekilde halledebilmesi için yardım bile edeceklerdi. Sonuçta Nie Li, tarikatlarının Kutsal Çocuğu tarafından önemsenen birisiydi.

 

Kutsal Çocuk bile ona karşı saygı duyuyorsa sıradan insanlar Nie Li'yi sinirlendirmeye cesaret dahi etmezlerdi.

 

Gökyüzü Alevi Tarikatı’nda Yan Yang'ın pozisyonu olağanüstüydü.

 

"O zaman ben şimdilik gidiyorum." dedi Yan Yang.

 

Yan Yang'ın yanında bulunan Ye Xuan ayrılmadan hemen önce soğuk bir şekilde Nie Li'ye son bir defa daha bakmıştı. Xiao Ning'er ve Nie Li'nin birlikte bir gece geçirmesi onun kalbine oturan bir taş gibi olmuştu. Ye Xuan'ı asıl sinirlendiren şey Nie Li'ye bir şey yapamayacak olmasıydı. Murong Yu'nun ona bunları ödetmesini dilemekten başka bir şey yapamazdı.

 

Lu Piao ve Xiao Xue da vedalaşmışlardı.

 

Xiao Yu, Nie Li ve Xiao Ning'er'in vedalaşmasını gördüğü zaman iç çekmişti. Gerçekten de bu ikisi iyi bir çiftti. Daha sonra uzaklara bakarak düşüncelere daldı. Kimse onun ne düşündüğünü bilmiyordu.

 

Xiao Ning'er'i gönderdikten sonra Nie Li başka bir yere bakmaya başladı.

 

Ziyun'un, Ning'er'in, klan üyelerinin, kardeşlerinin, arkadaşlarının iyiliği için Nie Li'nin bir an önce güçlenmesi gerekiyordu. Bir an önce İki Kader olması ve dış dünyada kendine ait bir birlik kurması gerekiyordu. Aksi taktirde tarikat içinde herhangi bir güce sahip olamayacaktı.

 

Lu Piao ve Xiao Yu ile birlikte avluya geri dönmüştü.

 

Nie Li hiç vakit kaybetmeden On Bin Mil Nehirler ve Dağlar resminin içine girdi ve gelişim yapmaya başladı. Birkaç saat sonra Ruh Bölgesinde ikinci kader ruhunun oluşmaya başladığını hissetti.

 

Bu ikinci kader ruhunun rengi maviydi. Bunun olmasını hiç beklemiyordu Nie Li. Bir kader ruhu kırmızı diğeri ise mavi renkliydi. Nie Li'nin burada neler olup bittiğine dair herhangi bir fikri yoktu.

 

Sıradan bir uzmanın kader ruhu renksizdi.

 

Nie Li gözlerini açtı. Renk hariç diğer her şey onun beklediği gibi gerçekleşmişti. On Bin Mil Nehirler ve Dağlar resmini katalizör olarak kullanmak oldukça mantıklıydı.

 

Nie Li gelişim yapmayı bıraktıktan sonra Yu Yan ve Jindan'a baktı. Bu ikisinin gelişim seviyesi resmin içine girmelerinden sonra çok hızlı artmaya başlamıştı.

 

Nie Li Ruh Salonuna gitti ve kader ruhunu oraya bıraktı.

Allen: Hatırlatma: Ruh Salonu, Enstitüde bulunan bir salondur. Dış Dünyada öldüğün zaman Kader Ruhunu buraya yerleştirirsen burada tekrar doğuyorsun.

 

Sonunda İki Kader Göksel Kader Alemine giriş yapabilmişti. Şovun en güzel kısmı başlamak üzereydi.

Allen: Evet arkadaşlar duydunuz zilin sesini. Seri daha yeni başlıyor.

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 43988 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr